İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1050 Esas 2023/460 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1050
Karar No: 2023/460
Karar Tarihi: 16.03.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1050
KARAR NO: 2023/460
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26.09.2019
NUMARASI: 2018/690 Esas - 2019/843 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıya sattığı iş elbiselerine ilişkin faturaları düzenleyerek davalıya gönderdiğini, davalının fatura alacağı olan bu cari hesap bakiyesini ödemediğini, alacağın tahsili amacı ile davalı aleyhine G.O.Paşa ... İcra Müdürlüğünün ... esas numaralı dosyası ile icra takibine başladıklarını, davalının takibe haksız ve mesnetsiz olarak itiraz edip durdurduğunu, alacağın likit olduğunu belirterek, icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, alacağın %20'si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili firmanın davacı ile ticari ilişkisinin olduğunu, davacıdan aldığı ürünlerin ayıplı olduğunu, bunun üzerine noter aracılığıyla davacıya ihtarname gönderdiklerini, ayıplı malın iadesi hakkının yasalarla mevcut olduğunu ancak davacı firmanın müvekkilinin iade talebini reddettiğini, ürünlerin değişiminin yapılmadığını, davacının fatura kesmesinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddine, takip konusunun %20'si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında iş elbisesi alım satımına dair ticari ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı,bunun üzerine G.O.Paşa ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalı tarafın yapılan bilirkişi incelemesinde itirazında haklı olduğu, zira teknik inceleme sonucunda satıcı olan davacının borcunu gereği gibi ifa etmediği, pantolonların ayıplı olduğunun açıkça belirlenmesi karşısında alıcı olan davalının borcunu ifadan (bir definin sağladığı koruma ile karşı tarafça ifa gereği gibi gerçekleştirilene kadar) kaçınabileceği, TBK m. 97'nin kendisine sağladığı imkandan (ödemezlik definden) yararlandığı için bedeli ödememesinin onu borçlu temerrüdüne düşürmeyeceği anlaşılmakla, mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının itirazında haklı olduğu kanaatine varıldığı..." gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini, çünkü, bilirkişiler tarafından HMK'nın 279/4. maddesi gereği yasak olmasına rağmen uyuşmazlıkla ilgili hukuki görüş beyan edilerek rapor tanzim edildiğini, söz konusu raporun, denetime elverişli olmadığını, HMK'nın 279/4. maddesinde “…Bilirkişi raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında, hukuki değerlendirmelerde bulunamaz” hükmü bulunduğunu, bilirkişilerin rapor tanzim ederken hukuki görüş beyan edemeyeceği açıkça belirtilddiğini, Davalı tarafın cevap dilekçesinde ayıptan doğan haklarını kullanmadığını, yalnızca davanın reddini talep ettiğini, yalnızca davanın reddinin talep edildiği halde, edimin gereği gibi ifa edilip edilmediğinin, TBK'nın 112.maddesi hükmünün koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinin yeterli olduğunu, ancak bilirkişilerce değerlendirme ve rapor konusu olmamasına rağmen ayıp sorumluluğu değerlendirildiğini, bu durumda bu değerlendirmeler ışığında tanzim edilen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının yerinde olmadığını, buna ek olarak ayıp ihbarına ilişkin tespit ve değerlendirmelerin kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu olayda gizli ayıbın varlığından söz edilemeyeceği gibi müvekkili şirkete kanunun öngördüğü şekilde ve süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı da bulunmadığını, Yasal mevzuat göz önünde bulundurulduğunda: ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişilerce gizli ayıbın varlığından söz edilse de ticari satımlarda malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde, ayıp açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan itibaren sekiz gün içinde malı incelemek veya incelettirmekle ve ayıbı bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlü olduğu TTK'nın 23/c’de düzenlendiğini, davalıya ürünler 05.01.2018 tarihinde teslim edildiğini, davalının cevap dilekçesinde bahsi geçen ihtarnamenin tarihi ise 15.05.2018 olmadığını, ayıplı olduğu iddia olunan müvekkilinin edimi konusu ürünlerin talimata uygun bir şekilde yıkanıp yine de 2 bedene yakın küçülmesi ancak ilk yıkama nihayetinde gerçekleşebileceğini, ancak davalı tarafından hakkında icra takibi yapılana kadar böyle bir ihbar da bulunulmadığını, tarihlerden açıkça anlaşılacağı üzere makul süreden bahsedilemeyeceği gibi borçlu hakkında yapılan icra takibini öğrenmesi üzerine borçtan kurtulma maksadıyla kötü niyetli olarak ayıp iddiasında bulunduğunu, tacirler arası ticari satımlarda yapılacak ayıp ihbarının da TTK'nın 18/3. maddede öngörüldüğü şekilde yani noter marifetiyle veya taahhütlü mektupla ya da telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılması gerekli olduğunu, müvekkiline kanunun öngördüğü şekilde ve süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığından bilirkişilerin bu yöndeki tespitlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekirken mahkemece hükme esas alınmasının ise yerinde olmadığını, gizli ayıba ilişkin olarak gerek Yargıtay Kararlarında gerekse doktrinde tartışıldığını, emsal Yargıtay ve öğreti görüşlerinin ekli olduğunu, Somut olayda, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının usulüne uygun bir ihbarda bulunduğu ihtimalinde dahi ayıp ortaya çıkar çıkmaz kendilerine ihtarda bulunulmadığını, aksine dava konusu takip tarafımızca başlatıldığında kötü niyetli olarak ihtar tanzim edildiğini, iş kıyafetlerindeki ayıbın ortaya çıkabilmesi için 4 aylık bir sürenin makul görülmesi akla mantığa sığmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK'nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında iş kıyafeti satımı konusunda ticari ilişki bulunduğu, yazılı sözleşme bulunmadığı, davacı tarafından davalıya 05.01.2018 tarihli fatura konusu polar ve pantolonların teslim edildiği, davalı yanca ödenmeyen fatura bakiyesi 5.832.00 TL'nin tahsili için takip başlatıldığı, itiraz üzerine duran takibin devamı için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Davalı, davacıdan satın ve teslim alınan polarlarda problem olmadığını, ancak pantolonların işçilere dağıtımı ve yıkanması sonucu kısalıp çektiği, bu nedenle pantolonların ayıplı olduğu gerekçesiyle davacıya ödeme yapılmadığını ileri sürerek, davacıya bakiye borcun bulunmadığını ileri sürülerek davının reddini talep etmiştir.Davacı tarafından 05.01.2018 tarihli fatura konusu pantolonların davalıya teslim edildiği, takip ve dava konusu bakiye fatura tutarının davalı yanca davacıya ödenmediği hususları ihtilafsızdır. Davalı yanca, davacıdan satın ve teslim alınan fatura konusu iş pantolonlarının işçilere dağıtılıp yıkanmasından sonra işçilerden pantololanların kısalıp daraldığı yönünde şikâyetlerin geldiği, buna göre davacıdan alınan pantolonlarda gizli ayıp bulunduğu ileri sürülerek davanın reddi talep edilmiştir.Mahkemece yargılama aşamasında alınan bilirkişi kurulu raporunda, bilirkişi tekstil mühendisi tarafından yapılan inceleme sonucu pantolonlarda yıkanma sonucu çekme ve daralma olduğu tespiti yapılmıştır. Yine mahkemece yapılan keşfen inceleme sırasında dinlenen tanık beyanlarından, davacıdan 05.01.2018 tarihinde satın alınan ve teslim edilen pantolonların teslim alındığı, birkaç gün içinde işçilere dağıtıldığı, işçiler tarafından 10-15 gün içinde yıkanan pantolonlarda çekilme ve daralma şikayetlerinin iletildiği anlaşılmaktadır. Ancak davalı yanca davacı tarafından 07.05.2018 tarihinde başlatılan icra takibinden sonra 15.05.2018 tarihli Beyoğlu ... Noterliğinin ... y.no lu ihtarı ile pantolonların ayıplı olduğunun ve misli ile değiştirilmesinin talep edildiği, bu ihtar ile ayıp ihbarının yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davalı yanca ayıp ihbarının pantolonların tesliminden yaklaşık 4 ay 10 gün sonra yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın satıma konu pantolonların ayıplı olmasından bahisle ödemezlik definde bulunduğu, ancak satıma konu pantolonlardaki gizli ayıbın, ayıp hükümleri çerçevesinde satım konusu mallara ilişkin TBK'nın 223. maddesinde öngörülen sürede yapıldığının kabulü mümkün değildir. Çünkü alınan bilirkişi rapor içeriğinden pantolonlardaki yıkamaya bağlı olarak çekme ve daralma yönündeki ayıbın ilk yıkamada ortaya çıkabilecek nitelikte bir ayıp olduğu tespit edilmiştir. Yine yukarıda belirtildiği üzere, yargılama aşamasında yapılan keşif sırasında dinelen davalı tanıkları beyanlarına göre, pantolonların 05.01.2018 tarihinde tesliminden sonra birkaç gün içinde işçilere dağıtıldığı, 10-15 gün içinde de pantolonlarla ilgili daralma ve çekme şikayetlerinin davalı şirket yetkililerine işçilerce bildirildiği, buna rağmen yaklaşık 4 ay 10 gün sonra noter ihtarı ile ayıp ihbarında bulunulduğu anlaşılmakta olup, bu sürenin ise TBK 223 maddesi kapsamında "ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilir" düzenlemesi kapsamında, davacıya ihbar edilmesine yönelik yükümlülüğünün makul sürede yerine getirilmediği sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle davalının TBK'nın 97. maddesine dayanamayacağı kanaatine varılmıştır. Takip ve dava konusu borç tutarı bakımından ihtilaf bulunmadığı, davalının süresinde ayıp ihbarı yapmadığı ve malı bu haliyle kabul etmiş sayılması gerektiği, bu doğrultuda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, bu nedenle davacının istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Davaya konu alacak likit olup itiraz haksız bulunduğundan, davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle;HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile davalının Gaziosmanpaşa ... İcra müdürlüğünün ... E sayılı ilamsız icra takibine yaptığı itirazın İİK'nın 67. maddesi uyarınca iptaline, takibin aynen devamına, 2-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle İİK'nın 67/2. maddesi uyarınca takdiren%20 oranında hesaplanan 1.166,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 3-Alınması gerekli 398,38 TL harçtan, peşin alınmış olan 99,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 298,70 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan 1.861,50 TL posta, tebligat ve bilirkişi gideri ile 135,50 TL harç gideri olmak üzere toplam 1.997,00 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisi vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT'deki esaslara göre belirlenen 5.832,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Kullanılmayan gider avanslarının, yatıran taraflara iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,b-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde davacıya iadesine, c-Davacı tarafından harcanan 148,60 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 36,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 184,60 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekilline tebliğine,10-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.03.2023
KANUN YOLU: HMK'nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.

Full & Egal Universal Law Academy