İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1647 Esas 2023/694 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1647
Karar No: 2023/694
Karar Tarihi: 27.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1647 Esas
KARAR NO: 2023/694 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/422 Esas - 2022/278 Karar
TARİHİ: 05/04/2022
DAVA: Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ... Sağlık Yatırımları İşletme ve Tic. A.Ş. sermayesinin % 99,75'i İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait 6102 Sayılı TTK hükümlerine tabi olarak kurulan bir belediye iştiraki olduğunu, ..., İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne ... sicil numarası ile kayıtlı bir ticaret şirketi olduğunu, müvekkili şirketin Olağanüstü Genel Kurul toplantısı 27.04.2021 tarihinde gerçekleştirildiğini, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2021 yılına ait Olağanüstü Genel Kurul Toplantısına Belediye Başkanı tarafından imzalanan temsilci belgesi ile katılım sağladığını, olağanüstü genel kurul kararının tescili talebi, öncelikle 24.05.2021 tarihinde eksiklikler bulunduğu bildirilerek iade edildiğini, eksik hususların tamamlanması akabinde ise bu defa tescil taleplerinin reddedildiğini, gerekçeli karar içeriğinde görüleceği üzere İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 15.05.2019 tarihli genelgesini dayanak alarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı temsilcisinin belirlenmesine ilişkin belediye meclisi kararının ibraz edilmemesi nedeniyle ret kararı verildiğini, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün, mezkur genelgeye dayanarak yaptığı iade işlemi hukuka aykırılık içerdiğinin açık olduğunu, bunun üzerine Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne 10.06.2021 tarihinde başvuru yapıldığını ve tescilin gecikmesi durumunda müvekkili şirketin maruz kalacağı telafisi zor zararlardan bahsedilerek 27.04.2021 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Tutanağının geçici olarak tescil edilmesi talep edildiğini, ancak geçici tescil talebi ile birlikte müvekkilinin nihai tescil talebine, sicil müdürlüğü tarafından 16.06.2021 tarihinde nihal olarak ret cevabı verildiğini bu nedenle huzurdaki davanın açıldığını, her türlü tazminat, dava, şikayet, talep ve başvuru haklarını saklı tutularak öncelikle müvekkili şirketin 27.04.2021 tarihli olağanüstü genel kurul kararının, mahkemece verilecek nihai kararın kesinleşmesine kadar tedbiren geçici olarak tescil ve ilanına, nihai olarak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün hukuka aykırılık taşıyan 16.06.2021 tarih ve ... sayılı “tescil talebinin reddi” işleminin iptaline, 27.04.2021 tarihli müvekkili şirket olağanüstü genel kurul kararının ticaret siciline tesciline ve tescilin ticaret sicil gazetesinde ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu edilen işlemin reddi, özü itibariyle, 24.04.2019 tarih ve ... sayılı T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşü doğrultusunda hareket edilmesine ilişkin T.C. Ticaret Bakanlığı'nın 15.05.2019 tarihli talimat yazısına dayandığını, yani müvekkilinin iade işlemine temel teşkil eden işlem, idarenin düzenleyici mahiyetteki bir işlemi olduğunu, davanın özünü oluşturan, belediyelerin temsili hakkındaki anlaşmazlık, müvekkilinin anılan talimat gereğince işlem yapmasından kaynaklandığını, geçici tescil talebinin tedbir kararı mahiyetinde mahkemeden istenmesi, mevzuat gereğince mümkün olmadığını, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/04/2022 tarih 2021/422 Esas - 2022/278 Karar sayılı kararında; "Dava, davalı ticaret sicil müdürlüğü kararının kaldırılması ile genel kurul kararının tescil ve ilanı talebidir. Davacı taraf delil olarak; 27.04.2021 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Tutanağının, İBB Temsil Belgesi, İTO’ya başvuru dilekçesi, Tescil başvurusu ret kararı, ilgili mahkeme kararları, şirket faaliyet raporu, bilirkişi incelemesi ve diğer yasal delillere dayanmıştır. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ise herhangi bir delil sunmamış ve duruşmaya da katılmamıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; %99,75 hissesi dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na ait olan davacı şirketin, 27.04.2021 tarihinde gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’na Belediye Başkanı adına katılan temsilcilerin, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 15/05/2019 tarihli Genelge’si dayanak alınarak Belediye Meclis Kararı ile mi yoksa Büyükşehir Belediye Başkanı adına yetkilendirilen ... tarafından imzalanan Temsilcilik Belgesi ile mi belirleneceği ve bu konuda karar verme yetkisinin hangi organa ait olduğunun tespiti noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan tutanak ve belgelerden, davacı şirketin 27/04/2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’na Belediye Başkanı adına katılan temsilcilerin Büyükşehir Belediye Başkanı adına yetkilendirilen ... tarafından imzalanan “Temsilcilik Belgesi” ile toplantıya katılım sağlandıkları görülmüştür. ... YATIRIMLARI İŞLETME VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ – OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI BAŞKANLIĞI’NA hitaben imzalanan Temsilcilik Belgesi’nde aynen; “Hissedarı bulunduğumuz ... SAĞLIK YATIRIMLARI İŞLETME VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’ni 27/04/2020 Salı günü saat 14:30’da, ... Mahallesi, ... Bulvarı, No:..., Kat:... 34146 Bakırköy/İSTANBUL adresindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi İştirakler Koordinasyon Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda yapılacak Olağan Genel Kurul toplantısında, adımıza izafeten hazır ve tam yetki ile taahhütte bulunmak, gündemdeki maddelerin karara bağlanması için namımıza oy vermek ve gerekli evrakları imzalamak hakkına haiz olmak üzere Sayın ..., Sayın ... ve Sayın ...’i münferiden vekil tayin ettiğimizi ve kendisinin sözü geçen Olağan Genel Kurul toplantısında vereceği oyların şekil, mahiyet ve miktarı ne olursa olsun doğrudan doğruya müessesemizden sadır olmuş gibi telakki ve kabul edeceğimizi bildiren bu temsilcilik belgesi tanzim edilerek sunulmuştur.” şeklinde bu belge İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ... tarafından imzalnamıştır. Dosyaya sunulan 27/04/2020 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında Hazır Bulunanlar Listesi’nden de anlaşılacağı üzere, toplantıda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Temsilcilik Belgesi’ne istinaden münferiden temsile yetkili ... vekaleten temsil etmiştir. Dava konusu tescil talebinin reddine dair 16/06/2021 tarihli ret kararından anlaşıldığı üzere; 27/04/2020 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısının tescil ve ilanının yapılmasına yönelik talebin; davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili T.C. Ticaret Bakalığı’nın 15/05/2019 tarih ve ... sayılı yazısı ekinde gönderilen T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün yazısına atıf yaparak; “-Belediyenin ve bağlı kuruluşlarının sahip oldukları veya ortağı bulundukları belediye şirketlerinin genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşları temsil edecek kişinin, -Belediye tüzel kişisinin yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak seçildiği şirketlerde tüzel kişi tarafından belirlenecek gerçek kişi temsilcisinin, belirlenmesi hususlarında karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu belirtildiğinden, belediyelerin ortak olduğu şirketlerin genel kurul tescil taleplerinde Belediye Meclis kararı aranmaktadır. Bu bağlamda 24.03.2020 tarihli olağan genel kurul kararında, İstanbul Beyekşehir Belediye Başkanlığı temsilcisinin belirlenmesine ilişkin Belediye Meclis kararı ibraz edilmediğinden tescil talebinin reddine karar verildiği hususu bilgilerinize sunulur...” denilerek reddedildiği anlaşılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde belediyenin organları; belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanı olarak sayılmıştır. Yasanın 17. maddesinde belediye meclisinin belediyenin karar organı olduğu, ilgili kanunda gösterilen esas ve usûllere göre seçilmiş üyelerden oltuğu ifade edilmiştir. 18. maddesinde ise belediye meclisinin görev ve yetkileri “Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır” denilmek suretiyle tahdidi (sınırlı) olarak belirlenmiş durumdadır. Belediye Kanunu’nun “Belediye Başkanı” başlıklı 37. maddesine göre; Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye Başkanı'nın görev ve yetkileri ise yine 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. maddesinde tek tek sayılmıştır. 38. maddenin (p) bendi aynen şöyledir: “-Kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak.” Bu madde bendinden (p bendi) anlaşılacağı üzere Belediye Başkanı, Belediye Meclisi'nin görev ve yetkileri arasında yasada açıkça sayılmayan işleri yapma görev ve yetkisine sahiptir. Bir başka ifade ile yasada Belediye Meclisi'nin görev ve yetkileri dışında kalan işleri yapma görev ve yetkisi Belediye Başkanı'na verilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nin 59. maddesinde belediyenin gelirleri sayılmış olup; maddenin (h) bendinde; “Her türlü girişim, iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler.” bunlar arasındadır. Kanun’un 18. maddesinin (i) bendinde ise “Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar verme” görev ve yetkisi belediye meclisinin yetkileri arasında açıkça düzenlenmiş olup, kurulan şirketlerin genel kurullarında alacağı kararlarda belediye meclisine herhangi bir yetki verilmemiştir. Davacı şirket vekili tarafından dosyaya sunulan T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI İMZA YETKİLERİ YÖNERGESİ’nin “Genel Sekreter tarafından imzalanacak yazılar ve onaylar” başlıklı 9. maddesinin 11. fıkrası aynen şöyledir: “-Belediyenin sermayesine iştirak ettiği şirketlerin genel kurullarına Belediyeyi temsilen katılacaklara verilecek temsilcilik belgesi yazıları ile bu şirketlerde Belediyeyi temsilen görev yapacak Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin teklif yazıları.” Bir başka ifade ile 20/03/2020 tarihli Temsilcilik Belgesi, yukarıda anılan Yönerge’nin 9/1-11. maddesi hükmüne uygun olarak İBB Genel Sekreteri tarafından OLUR verilerek imzalanmıştır. Anılan Yönerge’nin “Kapsam” başlıklı 2. maddesi; “Bu Yönerge; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının görev alanına giren konularda, hizmet ve faaliyetlerine ait imza yetkilerinin ve yetkiyi kullanacak görevlilerin belirlenmesi ile bu yetkinin tam ve etkin olarak kullanılmasına ilişkin ilke ve esasları kapsar.” şeklindedir. “Dayanak” başlıklı 3. maddesinde ise; “Bu Yönerge; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 18 inci ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 42 inci maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.” denilmek suretiyle yönergenin yasal dayanaklarını belirtmiştir. Yönergenin son kısmında Büyükşehir Belediye Başkanı’nın imzası mevcuttur.Somut dava yönünden ise; %99,75’i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ait davacı şirketin Olağan Genel Kurul toplantısında belediyeyi temsil yetkisinin yasal dayanağını 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri oluşturan T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI İMZA YETKİLERİ YÖNERGESİ’nin 9/1-11 maddesine uygun olarak yetkili İBB Başkanı tarafından imzalanan ..., ... ve ...’i münferiden yetkilendiren Temsilcilik Belgesi’ne göre ... tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Yukarıda detaylı olarak açıklanan mevzuat hükümlerinden de açıkça anlaşıldığı üzere, tescili istenen dava konusu şirket Olağan Genel Kurul toplantısında %99,75 oranında şirket hissedarı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni temsil edecek kişinin belirlenmesi yetkisinin T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 15/05/2019 tarihli Genelge’sinde ifade edildiği gibi Belediye Meclis’ne ait olmadığı, bilakis 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38/p maddesinde açıkça Belediye Meclisi’ne görev ve yetki verilmeyen hallerde Belediye Başkanı’nın görevli ve yetkili olduğu ifade edildiğinden Büyükşehir Belediye Başkanı adına yetkilendirilen Genel Sekreterde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 37. maddesine göre dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %99,75 oranındaki hisselerinin sahibi olduğu davacı şirketin yapılan Olağan Genel Kurulu’nda davacı şirketi temsil edecek kişileri belirleme ve atama yetkisinin Belediye Başkanı’nda olduğu, yasada Belediye Meclisi’ne açıkça verilmeyen bu yetkiyi Belediye Başkanı'nın kullanacağının açık olduğu, bunun için Belediye Meclisi’nden ayrıca bir karar almasına gerek olmadığı, dolayısıyla davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün dava konusu tescil ve ilan talebinin reddine ilişkin kararının yasal ve hukuksal dayanağının bulunmadığı, öte yandan normlar hiyerarşisi kavramı çerçevesinde uygulanacak normun Anayasa, Uluslararası Sözleşmeler, Kanunlar, Kanun Hükmünde Kararnameler, Tüzükler, Yönetmelikler, Yönergeler, Genelgeler ve Özelgeler sıralamasında önceki sıradaki normlara uygun olması gerektiği, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. maddesinin (p) bendine göre Belediye Meclisi'ne yüklenmeyen bir görevin Belediye Başkanı'nın görev ve yükümlülüğünde olduğu, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından davacı şirketin tescil talebi doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, tescil talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir."gerekçesi ile, -Davanın KABULÜ ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün, 16/06/2021 tarih ... sayılı tescil talebinin reddine dair işlemin iptaline, -Davacı şirketin 27/04/2021 tarihli olağanüstü genel kurul kararının tesciline ve bu tescilin ticaret sicil gazetesinde ilanına, karar verilmiş ve karara karşı davacı (katılma yoluyla) /davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın görevli mahkemede açılmadığını, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, mezkûr itirazımıza gerekçeli kararda hiçbir açıklama dahi yapılmadığını; müvekkili Müdürlüğün hukuki dinlenilme hakkının ihlâl edilerek HMK m. 297'ye uygun şekilde bir karar verilmediğini, Dava konusu edilen işlemin reddinin, özü itibariyle, 24.04.2019 tarih ve ... sayılı T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşü doğrultusunda hareket edilmesine ilişkin T.C. Ticaret Bakanlığı'nın 15.05.2019 tarihli talimat yazısına dayanmakta olduğunu; yani müvekkilinin iade işlemine temel teşkil eden işlemin, idarenin düzenleyici mahiyetteki bir işlemi olduğunu; davanın özünü oluşturan, belediyelerin temsili hakkındaki anlaşmazlığın, müvekkilinin, anılan talimat gereğince işlem yapmış olmasından kaynaklandığını, Buna göre de, düzenleyici işlemlerin kaldırılmadığı sürece idarenin işlemlerinin hukukiliği karinesinden yararlandığından, İdarenin düzenleme ve talimatları ile bağlı bulunan müvekkilinin dava konusu edilen işleminin, mezkur hukuki düzenlemeye dayandığını; dava konusu iadenin, işbu düzenleme gereğince işlem yapılmasından ibaret olduğunu, Dava konusu olayın özünü oluşturan idari işlemin değerlendirilmesinin; idarenin görev alanına girdiğini; dava konusu olay bakımından idari yargının görevli olduğunu; buna göre de davaya görev yönünden itiraz edilmekte olduğunu, Müvekkil Müdürlüğün, Mevzuat gereğince hareket etmesi ve bu kapsamda da, idarenin düzenleyici işlemlerine uyma zorunluluğunun bulunduğunu; buna ilişkin açıklamalarına, aşağıda yer verildiğini, Müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğünün, ticaret siciline tescil konusundaki talepleri, ilgili kanun ve ikincil düzenlemelerin kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirip, sonuca bağladığını; yani yargı merci gibi hareket edemeyeceğini, dava konusu olayda da, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü'nün, mevzuata uygun bir biçimde hareket ettiğini, T.C. Ticaret Bakanlığı'nın, 15.05.2019 tarih ve ... sayılı yazısı ekinde sunulan T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü'nün sayılı 24.04.2019 tarih ve ... sayılı T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşüne ilişkin yazıda, "6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu, bu nedenlerle belediyenin veya bağlı kuruluşlarının sahip oldukları veya ortağı bulundukları belediye şirketlerinin genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşu temsil edecek kişilerin, belediyenin karar organı olan Belediye meclisinin kararıyla belirleneceği, belediye şirketlerinin genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşunu temsil etmek üzere; belediye başkanı, belediye meclis üyesi, belediye çalışanı veya belediye dışından kişi/kişilerden belirlenebileceği ve belediye ile bağlı kuruluşlarının ortağı olduğu belediye şirketlerinin kurdukları şirketlerin genel kuruluna katılacak kişilerin ise belediye veya bağlı kuruluşlarının ortağı olduğu şirketlerin yönetim kurulu tarafından belirleneceği, ayrıca genel kurul tarafından belediye tüzel kişisinin; yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak seçildiği anonim ve limited şirketlerde ise tüzel kişi ile birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenecek gerçek kişinin seçiminde de karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu değerlendirilmektedir." denilmiş olduğunu; dava konusu olayda, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü; T.C. Ticaret Bakanlığı'nın, mezkûr T.C. Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı görüşü doğrultusunda hareket edilmesine ilişkin 15.05.2019 tarihli talimat yazısına istinaden, dava konusu edilen tescil başvurusunu iade ettiğini, Bu noktada davacı iddialarının temelini, müvekkilinin tescil işlemlerini talimatlandıran T.C. Ticaret Bakanlığı yazısının dayanağı olan, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşünün hukuka aykırılığı iddialarının oluşturduğunu, Diğer yandan, hukuka aykırı olduğunu iddia edilen dayanak idari işlemin de, her idari işlem gibi, idarenin işlemlerinin hukukiliği karinesinden yararlanmakta olduğunu, Bu hukuki karine gereğince de, davanın özünü oluşturan “T.C. Ticaret Bakanlığı” talimatının (ve buna dayanak “T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” düzenlemesinin) her idari işlem gibi, idari yargı tarafından iptaline karar verilmediği sürece, hukuka uygun olduğu kabulünün zorunlu olduğunu ve yine, bu idari işlemin de, hukuka uygun bir idari işlemin bütün sonuçlarını da doğurduğunu, Bu bağlamda; idarenin işlemlerinin hukukiliğine ilişkin idare hukuku karinesi gereğince, idarenin, mevzuattan kaynaklanan ve idare hukukuna dayanan yetkileri kapsamında değerlendirilecek talimatını uygulamakla yükümlü bulunan müvekkilinin; idarenin dava konusu işleminin hukuki olduğuna dayanarak ve bu ilke uyarınca, idarenin talimatını yerine getirmekle yükümlü olduğunu, (TTK m. 25/3). İidarenin herhangi bir talimatını veyahut da düzenleyici işlemini sorgulama yetkisi bulunmayan müvekkilinin, âdeta bir mahkeme gibi hareket etmesi ve dava konusu düzenleyici işlemin hukukiliğini değerlendirmesinin beklenemeyeceğini, Dava konusu şirketin Genel Kurul Toplantısı'nın, temsilci/müdür seçimine ilişkin olup; dava konusu şirketin ortağı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni temsil edecek kişinin belirlenmesinin, dava konusu olayın özünü teşkil etmekte olduğunu, Bu noktada da; belediye tüzel kişiliğini temsil edecek gerçek kişinin belediyelerde nasıl belirlenmesi gerektiğinin saptanmasının, konusu ya da düzenlemenin hukukiliğinin değerlendirilmesinde esas olduğunu ve bunun da, belediyelere ilişkin mevzuat hükümlerinden hareketle saptanmasının belirtilmesi gerektiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda ticari şirketlere ilişkin düzenlemelerin bulunmakla; ticari şirketlerin temsiline ilişkin düzenlemeler doğrultusunda, tüzel kişiler adına hareket edecek gerçek kişilerin belirlenmekte olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu şirketlere ilişkin düzenlemelere yer verdiğinden; dava konusu olaydaki gibi belediye adına hareket edecek gerçek kişinin/temsilcinin saptanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda bulunmadığından; belediyeler hakkındaki özel düzenlemeler gereğince, konunun değerlendirilmesinin gerektiğini, Buna göre de; davacının iddia ettiği şekilde, belediye başkanının, belediye idaresinin tüzel kişiliğinin temsilcisi olmasına ilişkin 5393 sayılı Belediye Kanununun 37. maddesinin, dava konusu olayda doğrudan uygulanabilir hüküm olmadığının öncelikle belirtilmesi gerektiğini, Yetki ve temsilin doğrudan ilintili olup; anılan hükmün, devamındaki belediye başkanının görevlerine ilişkin m. 38 hükmü ile birlikte yorumlandığında, belediyeyi devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsille sınırlı bir yetki ve temsilin öngörüldüğü sonucuna, hükmün lafzından hareketle ulaşmanın mümkün olmadığını; ilgili Kanun m. 38 lafzının, aksini mümkün kılmadığını, Sınırlı bir biçimde temsil yetkisinin kullanılacağı alanların, mezkur m. 38’de sayılmış olup; bilinçli şekilde temsil yetkisinin çerçevesinin, kanunkoyucu tarafından dar bir biçimde çizildiğini; bu kapsam dışındaki hâllerde, belediye başkanının temsil yetkisinin bulunmadığı sonucunu doğuracak şekilde hükmün kapsamının sınırlandırıldığını, Buna göre de; T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın mezkûr düzenlemesinin, davacının iddia ettiği şekilde m. 37’ye aykırılık taşımadığını, Belediyelerin genel yetkili ve temel karar organının da belediye meclisi olduğunu, (5393 Sayılı Kanun m. 17., anılan Kanun m. 18'in gerekçesinde de bu hususun, "...belediyenin temel karar organının meclis olduğu vurgulanmaktadır." şeklinde defaatle belirtildiğini) Ancak, dava konusu olayda yer alan şirket kurmak ve dolayısıyla, kurulan şirketin yönetim kurulunda yer almak, belediyelerin temel ve genel görevleri arasında bulunmayan ve aslında, belediyelerin özel düzenlemelerle yetkili kılındığı bir özel alan olduğundan; dava konusu olayda, karara yetkili organının belirlenmesinde özel düzenlemelerin de değerlendirilmesinin lüzumlu olduğunu, Belediyelerin genel karar organının, belediye meclisi olduğu gibi, dava konusu olayla da ilgisi bulunan belediyelerin şirket kurması ya da ortak olması ile belediyelerin borçlanmasına ilişkin özel düzenlemelerde de, ayrıca belediye meclisinin görevli kılınmış olup; konuya ilişkin T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı düzenlemesinde de bu hususun vurgulandığını ve yine, söz konusu düzenlemelerden hareketle ve düzenlemelere uygun şekilde, belediye tarafından kurulan şirketler adına hareket edecek gerçek kişinin, belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiğinin talimatlandırıldığını, Belediyelerin şirket kurması ve şirkete ortak olması gibi hâllerin, belediyelerin borçlanması neticesini de doğurabileceğinden ve tüm bu hâllere ilişkin özel düzenleme bulunduğundan; bu hâller kapsamında ve bunların uzantısı durumundaki dava konusu tescil başvurusunda da, belediye meclisi kararının aranmasının lüzumlu olduğunu, Aksi hâlde, konuya ilişkin özel düzenlemelerin işlevini yitireceğini; karar almak üzere, meclisin özel olarak yetkilendirildiği konularda, bu kararı uygulayacak kişilerin de meclis tarafından belirlemesi gerekliliğinin, doğrudan anılan özel hükümlerin “ratio legis”i gereği olduğunu, Konuya ilişkin bir başka özel düzenlemenin de, yukarıda açıklanan yorum şeklini doğrular nitelikte olduğunu, Söz konusu düzenleme de, belediye adına birden çok kişinin dahi yönetim kurulu üyesi olarak belirlenebileceğine ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.359/f.5 maddesi olduğunu ve belediyenin yönetim kurulu üyesi seçildiği hâllerde, doğrudan belediye başkanının belediye adına hareket edecek gerçek kişi olmadığını ve belediyenin, yetkili organının, belediye başkanı ve bir başka kişiyi ya da sadece başka kişileri seçmesinin mümkün olduğunu ortaya koymakta olduğunu, Bu bağlamda; müvekkili Müdürlüğün davanın açılmasına sebep olmadığını; bu nedenle “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını, Yukarıda açıklanan nedenlerle, hukuka uygun işlem yaparak, idareden gelen talimata uygun biçimde dava konusu tescil işlemini iade eden müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü'nün, dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını; bu nedenle de, “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını, Müvekkil Müdürlü'ğün yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulamayacağı hususunun, TTK m. 25/3 (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, ticaret sicili müdürlüklerinin faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli önlemleri almaya yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri, adı geçen Bakanlıkça alınan önlemlere ve verilen talimatlara uymakla yükümlüdür.) ve Ticaret Sicili Yönetmeliği'nin Bakanlığın gözetim ve denetimi başlıklı m. 10 (Bakanlık, müdürlüklerin faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli tedbirleri almaya yetkilidir. Müdürlükler, Bakanlıkça alınması istenen önlemlere ve verilen talimatlara uymakla yükümlüdür.) dayanak ve hükümleri gereğince de açık olduğunu, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; dairemizce, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak; davanın reddine, dairemiz aksi kanaate ise müvekkili Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin 23/05/2022 tarihli katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle, geçici tescil yönünden ihtiyati tedbir istemlerinin Mahkemece yargılamanın başında reddedilmiş olmakla, bu karara karşı 13.09.2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurduklarını ancak bu talepleri uyarınca dosyanın istinafa gönderilmemiş olmakla, bu sırada esas yönünden hüküm kurulduğunu, ancak karar kesinleşinceye kadar geçici olarak tescil ve ilanı yönünde bir karara yer verilmediğini; tüm başvurulara ve Mahkeme kararına rağmen Ticaret Sicil Müdürlüğünce ne geçici ne kesin tescil ve ilan işlemleri halen yapılmamakta olup, şirket faaliyetlerinin devamlılığının sağlanması adına sermaye artışına ilişkin olan dava konusu 27.04.2021 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararları'nın karar kesinleşinceye kadar en azından geçici olarak tescil ve ilanına karar verilmesi gerekmekle, bu açıdan eksik olan Mahkeme kararını katılma yoluyla istinaf etme mecburiyetinin doğduğunu, Aksi kanaatte olunması halinde ise, bu yöndeki 13.09.2021 tarihli istinaf istemlerinin öncelikle incelenmesi ile kabulüne karar verilmesinin talep edildiğini, Şirketin tescil edilmeyen Genel Kurul Kararı'nın sermaye artışına ilişkin olduğunu, TTK'nun 456 ve devamı maddelerinde düzenlendiği üzere, sermaye artışına ilişkin kararın üç ay içerisinde sicilde tescil edilmesinin gerektiğini; nitekim müvekkilince de kararın alınmasının ardından derhal başvuru yapıldığını, ancak (hem kesin hem geçici tescil istemlerinin) reddi üzerine tescilini sağlamak amacıyla işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını; şirkette nakdi (bedelli) sermaye artırımına gidilmiş olduğunu, kararın tescil edilmemesi ve işlemlerin tamamlanmaması sonucunda, (TTK.456/3. maddesinin yollaması ile 345. madde uyarınca) yıl sonunda faizi ile birlikte iade yükümlülüğü gündeme gelmekle, bu hususta denetim yapılarak, bilgi istenilmekte olduğunu; ayrıca yönetim kurulunun da sorumluluğunun söz konusu olduğunu, Mahkemece davalarının haklı olduğu ve davalının ret işleminin usul ve yasaya aykırı olduğuna dair hüküm kurulmuş olması karşısında, şirketin içinde bulunduğu durum uyarınca, fon ihtiyacının karşılanması ve ekonomik anlamda faaliyetinin kesintisiz devamı için karar kesinleşinceye kadar geçici olarak tescil ve ilanına karar verilmesinin gerekmekte olduğunu; nitekim sermaye artışına dair işlemlerin halen tamamlanamadığını ve şirketin oldukça zor bir durumda olmakla, davalı tarafça da halen geçici veya kesin tescil işlemlerinin yapılmadığını; dolayısıyla bu hususta artık Mahkemece bir karar verilerek, davalının yasaya aykırı işlemlerine bir son verilmesi gerektiği açık olmakla, karar kesinleşinceye kadar geçici tescil ve ilan yönünden de hüküm kurulması ve bu suretle kararın derhal infazının sağlanması gerektiği gözetilerek, bu yönüyle eksik olan karara karşı katılma yoluyla istinaf talebinde bulunmak zorunda olduklarını, Dairemizce bu talepleri yerinde bulunmaması halinde ise, 13.09.2021 tarihli istinaf başvurularının öncelikle incelenmesi ile, esas hakkındaki istinaf istemi yönünden bir karar verilinceye kadar, geçici tescil ve ilan yönünden istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, yukarıda açıklanan ve mahkeme tarafından resen takdir edilecek sebeplerle, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere istinaf dilekçesine karşı cevaplarının sunulmuş olmasıyla birlikte, davalının usul ve yasaya aykırı istinaf isteminin reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, geçici tescil talepleri yönünden bir karar verilmemiş olması nedeniyle, bu husustaki eksiklik nedeniyle karara karşı katılma yoluyla istinaf isteminde bulunmakla, bu istemlerinin kabulüne, aksi kanaate varılması halinde, esas hakkında yapılacak istinaf incelemesi sürecinde ve mahkemece de davanın kabulüne karar verilmiş olduğu gözetilerek; 13.09.2021 tarihinde geçici tescil yönündeki tedbir istemlerinin reddi üzerine yaptıkları istinaf başvurularının kabulü ile 27.04.2021 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararı'nın tedbiren geçici olarak tescil ve ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; TTK'nın 34. maddesine dayalı olarak açılmış olup, davacı şirketin 27/04/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların tescil ve ilanına ilişkin talebinin reddine dair İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kararına itiraz davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili, davaya bakma görevinin idari yargı mercilerine ait olduğu gerekçesiyle yargı yolu itirazında bulunmuş ise de TTK'nın 34. maddesi uyarınca davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme sicil yeri asliye ticaret mahkemeleri olduğundan, yargı yoluna ilişkin itiraz ve bu konudaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı anonim şirketin sicil kayıtları incelenmiş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın şirket paylarının %99,75'inin sahibi olduğu, dava konusu olağanüstü genel kurulda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne vekaleten, Belediye Başkanı tarafından bu toplantı için "temsilcilik belgesi" ile yetkilendirilen ...'in hazır bulunduğu, öte yandan sermayenin tamamının toplantıda temsil edildiği, genel kurulda oybirliği ile alınan kararın sermaye arttırıma ilişkin olduğu tespit edilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 10/02/2021 tarihli 184 nolu kararı ile davacı şirket sermayesinin 81.000.000,00-TL ye arttırılmasının oybirliği ile uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı kurum, davacı şirketin 27/04/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların tescil ve ilanı talebini, T.C. Ticaret Bakanlığının 15/05/2019 tarihli yazısı ekinde sunulan T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 14/05/2019 tarih ve ... sayılı görüş yazısına dayanarak reddetmiştir. Red kararına dayanak 14/05/2019 tarihli Bakanlık görüş yazısında, davacı şirket ortağı olan Belediye tüzel kişiliğini genel kurul toplantısında temsil edecek kişinin belediyenin karar organı olan belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiğinin, belediye başkanının bu konuda karar alma yetkisinin bulunmadığının değerlendirildiği bildirilmektedir. Bakanlığın anılan görüş yazısının; sadece kanuni düzenlemenin yorumlanmasından ibaret olduğu, davalı kurumu işlem yapmaya zorlayan idari bir işlem niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. TTK'nın 32. maddesi uyarınca sicil müdürü, tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını kendisi incelemekle yükümlüdür. Sicil müdürlüğünce, tescil talebinin, ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir. 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 18. maddesinde belediye meclisinin yetkileri sayılmış olup, bu görevler arasında, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/atama yetkisi bulunmamaktadır. Maddenin (i) bendinde, belediye meclisine verilen "Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek." yetkisinin, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/ atama yetkisini kapsamadığı açıktır.Aynı Kanun'un 37. maddesindeki düzenlemeye göre belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Aynı Kanun'un 38. maddesinde belediye başkanının görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Bu maddenin (a) bendi uyarınca belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak, maddenin (p) bendi uyarınca kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak belediye başkanın görev ve yetkileri arasında düzenlenmiştir. Yukarıda anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, Kanunda belediye meclisinin görev ve yetkilerini sınırlı olarak sayıldığı, belediye meclisine karar alma yetkisi verilmeyen her türlü konudaki görev ve yetkinin belediye başkanına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, belediye tüzel kişiliğinin ortağı olduğu şirketlerde, belediye tüzel kişiliğini temsile yetkili kişiyi belirleme yetkisinin belediye başkanına ait olduğunun kabulü gerekir. Davalı sicil müdürlüğünce, davaya konu olağanüstü genel kurul kararının tescili talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi, yani tescilden kaçınılması, yasal düzenlemeye aykırı olduğundan, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmuş, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava konusu davalı kurum işlemi ile, tescil işleminin yapılması için belediye meclis kararının sunulması gerektiği gerekçesiyle tescil talebinin reddine karar veriliş olup, bu işlem, sonucu itibariyle tescil talebinin reddi niteliğindedir. TTK'nın 34. maddesinde, sicil müdürlüğünün her türlü kararına karşı itiraz davası açılabileceği belirtilmiş olup; davalı vekilinin müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığına, aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin; geçici tescil talepleri hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde mahkemeden geçici tescile ilişkin tedbir talep edildiği, talebin ilk derece mahkemesinin 24/08/2021 tarihli tensip tutanağının 10 nolu ara kararı ile değerlendirilerek istinaf yolu açık olmak üzere reddedildiği, tedbir talebinin yargılama sonucunda verilecek nihai karara yönelik netice-i talebin konusunu oluşturmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK' nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL'nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy