İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/623 Esas 2023/791 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/623
Karar No: 2023/791
Karar Tarihi: 11.05.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/623 Esas
KARAR NO: 2023/791 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2013/166 Esas - 2018/639 Karar
TARİHİ: 07/06/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili bankanın Galata Ticari Şubesi ile ... San. A.Ş. arasında imzalanan 03/10/2011 tarihli 6.000.000,00 TL bedelli, 27/03/2006 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli, 27/03/2006 tarihli 1.100.000,00 USD bedelli üç adet genel kredi sözleşmelerine istineden borçlu firmaya kredi kullandırıldığını, davalılardan ..., ..., ...'un bahsi geçen genel kredi sözleşmelerini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, borçlunun kredi hesaplarnın Beyoğlu ... Noterliği'nden 06/05/2013 tarih ... yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kat edildiğini, borcun süresi içerisinde ödenmediğini, davalılar hakkında İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca, borcun faizine ve takibe itirazı neticesinde icra takibinin durduğundan bahisle borçluların itirazının iptaline, haklarında başlatılan icra takibinin devamına, davalıların inkar olunan alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesi ile; icra takibinin ve iş bu davanın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, kefalet sözleşmesinde müvekkillerinin sorumlu olduğu miktarın belirtilmediğini, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, söz konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihinin de belirtilmediğini, taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinde müvekkillerinin müteselsil kefil olduklarının kendi el yazıları ile belirtilmediğinden bahisle davacı tarafından kötü niyetli olarak ikame edilen davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar ... Sanayi A.Ş. ve ... vekili cevap dilekçesi ile; yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmış olup geçerli bir icra takibinin bulunmadığını, müvekkili şirketin sözleşmeye aykırı bir iş ve işlemi yokken davacı tarafından müvekkillerine gönderilen hesap kat ihtarnamesi ile hesapların kat edildiğini, bu kat ihtarnamesine itiraz ettiklerini, muaccel hale gelmiş bir alacak olmadığını, gönderilen ihtarnamede müvekkillerine 1 günlük süre verildiğini, borcun miktarı da göz önüne alındığında makul bir süre verilmesi gerektiğini, davacının istediği faiz oranlarının fahiş olduğunu, tek taraflı olarak hazırlanan sözleşmeye istinaden çok yüksek temerrüt faizi talep edildiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar ... Sanayi A.Ş. ve Ahmet Hakan Okumuş vekili yargılama sırasında icra takip dosyasına yaptıkları itirazlarından feragat etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi'nin 07/06/2018 tarih ve 2013/166 Esas - 2018/639 Karar sayılı kararında; "...Tüm dosya kapsamından; davacı banka ve davalı ... San. A.Ş. arasında 27/03/2006 tarihli 1.100.000,00-USD ve 2.000.000,00-TL bedelli, 03/10/2011 tarihli 6.000.000,00-TL ve 23/08/2013 tarihli 5.000.000,00-USD bedelli genel kredi sözleşmesi imzalanmış olup, söz konusu sözleşmelerden 1.100.000,00-USD tutarlı ve 6.000.000,00-TL tutarlı olanlarda ..., ..., ... ve ...'nun müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının olduğu, 2.000.000,00-TL tutarlı sözleşmede ..., ... ve ...'nun, 5.000.000,00-USD tutarlı sözleşmede ise ...'un kefâletlerinin olduğu anlaşılmıştır. Davalı ... A.Ş. ve davalı ...'un yukarıda açıklandığı üzere icra takibine yapmış oldukları itirazı geri almaları nedeni ile bu davalılar aleyhine açılan dava konusuz kalmış olup, bu davalılar yönünden aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Davalılar ... ve ...'nun takibe konu kredi sözleşmelerinde kefil olarak imzalarının bulunduğu yukarıda yazılı kefâlet sözleşmelerinin düzenleme tarihlerinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 484-485. maddelerindeki yasal koşulları kapsadığı, davacı banka tarafından hesabın kat edilerek Beyoğlu ... Noterliği'nden 06/05/2013 tarih ... yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan tespit ve hesaplamalara göre takip tarihi itibariyle davalılar ... ve ...'nun takibe itirazlarının kısmen iptaline karar verilerek bilirkişi raporunda belirlenen faiz oranları üzerinden takibin devamı yönünde aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Alacağın likit ve hesaplanabilir olması, davalı/borçluların itirazlarında haksız olduğunun anlaşılması karşısında hüküm altına alınan alacak (asıl alacak ve işlemiş faiz miktarı) toplamı olan 5.621.994,51-TL'nin %20'si oranında 1.124.398,90-TL İİK 67/2 maddesi uyarınca icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Kısa kararda icra inkar tazminatı miktarı sehven maddi hata nedeni ile 580.872,70-TL olarak yazılmıştır. HMK 304 madde gereğince kısa hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece re'sen düzeltilebileceğinden icra inkar tazminatı miktarı mahkememizce re'sen düzeltilerek aşağıdaki şekilde 1.124.398,90-TL olarak yazılmıştır. Davacı banka takip talebinde firma lehine verilen ve 08/05/2013 takip tarihi itibari ile 49 adet olan çek yaprağı için (yaprak başına 1.045,00-TL'den) 51.205,00-TL depo talebinde bulunmuştur. Davacı bankanın bu çek yapraklarının 5941 sayılı yasanın geçici 3 maddesinde belirtilen tarihten önce kendisine ibrazı halinde sorumlu olduğu miktarları ödemekle yükümlüdür. Bankanın ödemekle yükümlü olduğu çek bedelinin banka ve dava dışı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin kefil olarak imzalayan davalılar ... ve ...'ndan talep edilebilmesi için sözleşmede bu konuda özel bir hüküm bulunması gerekir. Davaya konu kredi sözleşmelerinde kefillere rücuya ilişkin açık ve net bir düzenleme bulunmadığından çek depo talebi kabul edilmemiştir. Diğer yandan dava dilekçesinde harca esas dava değeri 6.613.783,78-TL olarak belirtilmiş olup, hüküm altına alınan miktar toplamı olan 5.622.457,01-TL arasında oran kurulmak sureti ile yargılama gideri hesabı yapılmış, kabul ve reddedilen miktarlar üzerinden vekalet ücreti hesabı yapılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır."gerekçesi ile davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, davalı ... San. A.Ş. ve davalı ... aleyhine açılan dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve karara karşı davacı ... A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Temlik alan davacı ... A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile; temlik eden ... T.A.Ş. Galata Ticari Şubesi tarafından kredili müşteri ... San. A.Ş.’ye 03.10.2011 tarihli 6.000.000,00 TL miktarlı, 27.03.2006 tarihli 2.000.000,00 TL miktarlı, 27.03.2006 tarihli 1.100.000,00 USD bedelli üç adet Genel Kredi Taahhütnamelerine istinaden ticari krediler kullandırıldığını, bu taahhütnameleri ..., ... ve ...'un müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, Genel Kredi Taahhütnamesinin 5. ve diğer maddeleri gereğince Beyoğlu ... Noterliği’nin 06.05.2013 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kredi hesaplarının kat edildiği ve borcun ödenmesi gerektiği hususlarını içeren hesap kat ihtarnamesinin borçlulara tebliğ edildiğini ancak borçlular tarafından ihtarnamede verilen süre içerisinde borcun ödenmediğini, bunun üzerine borçlular aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü’nün ... Esas sayılı dosyası ile yasal takip işlemlerine başlanıldığını, davalı borçluların borç miktarına, faize ve ferilerine itiraz ettiklerini, işbu itirazın iptali için huzurdaki davanın ikame edildiğini, davalı borçluların takip miktarı kadar borçlu olduklarını, hatalı ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu hükme esas alındığından Yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılması gerektiğini, dosyada hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı incelemeye dayandığını, bilirkişi ek raporunda, öncelikle bankanın 5.648.933,78 TL alacaklı olduğunu, sonrasında takip tarihi ile dava tarihi arasındaki tahsilatlarda TBK madde 100 dikkate alınarak, davacı bankanın davalılardan toplamda 5.427.277,50 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, Yerel mahkemenin toplamda 5.622,457,01 TL üzerinden takibin devamına karar verdiğini, müvekkili şirketin asıl alacağı bakımından talepleri gibi hesaplama yapılmış olmakla birlikte faiz miktarları bakımından hatalı tespit yapıldığını, davanın borçluların takip tarihi itibarı ile borçlu oldukları toplam rakam üzerinden itirazın iptali istemi ile açıldığını, bilirkişi raporunda tespit edilen faiz miktarlarının hatalı olduğunu, faiz miktarlarının hatalı tespit edilmesi nedeniyle müvekkili şirketin alacağının gerçeğe aykırı bir şekilde hesaplandığını, bilirkişi raporunda ticari işlerde TBK madde 120'nin uygulamasının tereddütlü olması hususunun taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu alacağa ilişkin yapılacak hesaplamalarda taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ile tespit edilen faiz oranının esas alınması gerektiğini, 3095 sayılı Yasanın 1. maddesinin; Borçlar Kanunun ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse ……hükmünü, 3095 sayılı Yasanın 2. maddesinin; Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, ….hükmünü, TTK'nın 8. maddesinin; “Ticari işlerde faiz miktarı serbestçe tâyin olunabilir.” hükmünü içerdiğini, sonuç itibariyle hükme esas alınan bilirkişi raporunun aksine ticari işlerde TBK madde 120'nin uygulama alanı bulamayacağını, icra dosyasına yapılan tahsilatların infazda dikkate alınması gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/771 E. 2018/6766 K. sayılı 20.12.2018 tarihli kararının beyanlarını desteklediğini, bununla birlikte ödemesi yapılan 12 adet çek bedelinin nakde dönüştüğü beyan edilmesine karşın ek raporda bu husus bakımından hiçbir değerlendirme yapılmadığını, tüm bu sebeplerle yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, huzurdaki davada temlik alan müvekkili şirkete gayri nakdi alacağın temlik edilmediğini, dava dilekçesinde talep edilen gayrinakdi alacakların reddedilmesi sebebiyle ortaya çıkan vekalet ücretinin temlik eden bankaya yükletilmesi gerekirken temlik alan müvekkili şirkete yükletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin huzurdaki davayı 03.01.2018 tarih 00137 yevmiye numarası ile temlik aldığını, dosyanın temlik alındığına ilişkin beyan dilekçesinin 09.05.2018 tarihinde Yerel mahkeme dosyasına ibraz edildiğini, buna ilişkin temlik sözleşmesi ve vekaletnamenin dilekçe ekinde sunulduğunu, Yerel mahkemece hatalı bir şekilde gayri nakdi alacak yönünden müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmettiğini, dosyaya taraflarınca 09.05.2018 tarihli beyan dilekçesinin ekinde sunulan temlik sözleşmesinin 4. maddesinde; “Temlik eden, yukarıda belirtilen alacaklarla ilgili olarak, bunları temlik alana devir ve temlik etmiş olması nedeniyle, gayri nakit alacaklar hariç herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, ve dolayısıyla bunlarla ilgili olarak 03.01.2018 tarihli Alacak Satış Sözleşmesinden doğan talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla hiçbir hak, talep ve alacak iddiasında bulunmayacağını, işbu temlik ile birlikte yukarıda belirtilen tüm teminatlarının da Temlik Alan’a devredildiğini kabul ve beyan etmiştir.” denildiğini, Yerel mahkeme kararının bu sebeple ortadan kaldırılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, gayri nakdi alacak talebinin reddedilmesi sebebiyle hükmedilecek vekalet ücretinin maktu olması gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın bu sebeple de kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkeme tarafından, dava değeri olan 991.326,86 TL üzerinden davalılar vekili lehine vekalet ücretine hükmedildiğini, reddedilen gayri nakdi risk bakımından maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, gayrinakdi kredinin depo edilmesine ilişkin talepler için nispi değil, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Yerel mahkemenin gayrinakdi kredi yönünden davanın kısmen reddine karar vererek, bu kısım yönünden nispi vekalete hükmettiğini; depo talepleri, nakdi teminat verilmesine ilişkin bir talep olup, nispi değil maktu harca tabi olup, hükmedilecek vekalet ücretinin de maktu olduğunu beyanla Yerel Mahkemenin 07.06.2018 tarihli kararının müvekkili şirket lehine ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafından davalılar aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile toplam 5.649.578,78 TL nakdi alacağın tahsili ve 51.205 TL tutarında çek yasal sorumluluk bedeli ile 913.000 TL bonoya verilen garantörlük bedelinin depo edilmesi talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalıların süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz etmeleri üzerine takibin durduğu, davacının somut davada nakdi ve gayrinakdi alacak miktarı toplamı 6.613.783,78 TL yönünden itirazın iptalini talep ettiği, davalı tarafın davanın reddini savunduğu, davalılar ... Sanayi A.Ş. ve ...'un yargılama sırasında icra takip dosyasına yapmış oldukları itirazdan feragat ettikleri, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davalılar ... A.Ş. ve ... yönünden açılan davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılar ... ve ... yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı ... A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. Yargılamanın devamı sırasında davacı ... T.A.Ş. ile temlik alan davacı ... A.Ş. arasında yapılmış, iş bu davaya konu nakdi alacağı da kapsayan 03.01.2018 tarihli temlik beyanı dosyaya ibraz edilmiştir. Beyoğlu ... Noterliği'nce düzenlenmiş 03/01/2018 tarihli, ... yevmiye numaralı temliknamenin 4. maddesinde gayrınakdi alacakların temlik dışında tutulduğu anlaşılmıştır. Husumet (taraf sıfatı) kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. T.C. Anayasası'nın 141/3. maddesi hükmüne göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır. 6100 sayılı HMK'nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmeli, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hüküm açık ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesinde gerek kendi içerisinde, gerekse gerekçe ile hüküm kısmı arasında çelişki olmamalı, mahkeme kararı bütünsellik esasına uygun olmalıdır. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Kararın gerekçesiz oluşu ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki, açık bir kanuna ve kamu düzenine aykırılık hali olup, İstinaf aşamasında re’sen nazara alınması gerekmektedir. Somut dosyada; Mahkemece gerekçeli karar başlığında temlik alan ... A.Ş. ve temlik eden ... T.A.Ş.'nin ayrı ayrı davacı olarak gösterildikleri, hüküm fıkrasında kararın hangi davacı lehine kısmen kabulüne karar verildiğinin açıklanmadığı, kabul edilen alacak miktarının 5.622.45701 TL olduğu, gayrinakdi alacak yönünden ayrı bir bentte değerlendirme yapılmadığı, bununla birlikte davalılar lehine vekalet ücretinin belirlendiği 6 numaralı bentte reddedilen dava değerinin 991.326,86 TL olarak açıklandığı, buna göre gayri nakdi alacak talebinin tümden reddine karar verilmiş olmasına rağmen kararın gerekçesinde yalnızca çek yaprakları nedeniyle sorumluluk miktarı olarak talep edilen 51.205 TL yönünden bir değerlendirme yapıldığı, 913.000 TL tutarlı garantörlükten kaynaklı gayri nakdi alacak talebinin hangi sebeple reddedildiğinin açıklanmadığı, ayrıca nakdi ve gayri nakdi alacak ayrımı yapılarak nakdi alacak üzerinden nispi, gayri nakdi alacak üzerinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, reddedilen tüm dava değeri üzerinden davacı ... A.Ş. lehine nispi vekalet ücretine hükmedildiği, bu şekilde kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu gibi, temlik tarihi itibariyle nakde dönüşmemiş 964.205 TL tutarında gayrınakdi alacak bakımından davacı ... T.A.Ş.'nin taraf sıfatının devam edip etmediği, temlik alan ... A.Ş.'nin temlik öncesi nakde dönüşmemiş alacaklar yönünden aktif husumetinin mevcut olup olmadığı, temlik tarihi itibariyle nakde dönüşmemiş gayrınakdi alacak bakımından ... T.A.Ş.'nin taraf sıfatının devam ettiği sonucuna ulaşılması halinde, duruşmalara katılmadığı ve davayı takip etmediği nazara alınarak 964.205 TL gayrınakdi alacak bakımından HMK'nın 150. maddesi çerçevesinde işlem yapılmasının gerekip gerekmediği değerlendirilmeksizin, dava ve temlik tarihleri itibariyle nakde dönüşmüş ve dönüşmemiş tüm alacaklar bakımından temlik alan şirket leh ve aleyhine hüküm kurulması, yerinde olmamıştır. Davacı ... A.Ş. vekilinin istinaf başvurusu bu kısımlar yönünden haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 355 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, dosyanın gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 07/06/2018 tarih ve 2013/166 Esas - 2018/639 Karar sayılı kararının HMK'nın 355, 353/1-a-6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2023 tarihinde HMK'nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy