İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/57 Esas 2023/611 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/57
Karar No: 2023/611
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/57 Esas
KARAR NO: 2023/611 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2017 2016/298 Esas - 2017/957 Karar
DOSYA NUMARASI:06/12/2017 2016/298 Esas - 2017/957 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı ... arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine binaen teminat mektubu kredisi kullandırıldığını, diğer davalıların sözleşmelere müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza koyduklarını, hesabın 06/11/2014 tarihinde kat edilmesine rağmen borcun ödenmediğini ve takip başlatıldığını belirterek itirazın iptali ile takibin devamını, asgari %20 inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; keşide edilen kat ihtarnamesine süresinde itiraz edildiğini, davacı bankaya belirtilen miktar kadar borçlu bulunmadıklarını, alacağın borçlu firmanın ticari defter kayıtlarıyla örtüşmediğini, fahiş miktarda faiz istendiğini, yapılan kısmi ödemelerin mahsup edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/12/2017 tarih ve 2016/298 Esas - 2017/957 Karar sayılı kararı ile; " Dava hukuksal niteliği itibariyle, genel kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen borcun asıl borçlu ve kefillerden tahsili için başlatılan takibe itirazın iptalidir. Yargılama esnasında 02/12/2016 tarihinde dava konusu alacağın temlik alan ... Şirketine temlik edildiği ve buna ilişkin temlikname evraklarının sunulduğu görülmektedir. Dolayısıyla davacı temlik alan ... A.Ş. Olmuştur. Hemen belirtmekte fayda var ki genel kredi sözleşmesinin 27. maddesinde ödemeler ve diğer hususlarda davacı banka kayıtlarının esas alınacağının kararlaştırıldığı ve HMK'nın 193. maddesi gereğince bu maddenin münhasır delil sözleşmesi hükmünde olduğunun kabulü gerekmektedir. Ayrıca davalı taraf herhangi bir defter ve ödeme belgesi de sunmamıştır. Zira davalılar vekilinin de bulunduğu ön inceleme celsesinde HMK'nın 140/5 maddesi uyarınca verilen kesin süre içerisinde belirtilen hususlarda delil sunulmamıştır. Zaten yukarıda da belirtildiği gibi delil sözleşmesi uyarınca davalı defterlerinin incelenmesine de lüzum görülmemiştir. Kefillerin sorumluluğu yönünden sözleşmenin 23. maddesinde teminat mektupları ve depo taleplerinden de kefillerin sorumlu olacağının kararlaştırıldığı görülmektedir. Yine kefillerin sözleşmede imzaları bulunmaktadır. Eş muvafakatine ilişkin bir itiraz bulunmuyor ise de, davalı kefiller ... ile ...'in asıl borçlu şirketin ortağı olduğu ve bu sıfatla kefil olarak sözleşmelere imza attıkları anlaşılmaktadır. Takip tarihinden sonra 26/03/2015 tarihinde takibe konu teminat mektuplarından ... sayılı 50.000,00 TL'lik teminat mektubunun 04/03/2016 tarihinde nakdi suretle tazmin edildiği anlaşılmaktadır. Geri kalan teminat mektuplarının ise henüz tazmin edilmediği, alacağın riskli olması nedeniyle yerleşmiş yargıtay kararları da gözetilerek depo talebinde bulunulabileceği, temlik alan şirketin de halefen aynı banka gibi depo talebinde bulunması mümkün olduğu kanısına varılmıştır. Davalı vekili ihracat taahhütlü kredilerden BSMV alınamayacağına ilişkin itirazda bulunmuş olup, ihracat taahhütlü krediler BSMV'den muaf ise de, alacak icralık ve sorunlu hale geldiğinden bu kanuni istisnadan yaralanamayacak olup, buna ilişkin itiraz yerinde görülmemiştir. " gerekçeleri ile; " Davanın KABULÜ ile; 1-İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı icra takip dosyasına davalılar borçlular tarafından yöneltilen itirazların İİK 67/1 maddesi uyarınca İPTALİNE; toplam 110.000,00 TL teminat mektubunun, nakde dönüşmemiş 10.000,00 TL gayri nakdi alacak yönünden temlik eden ... Bank nezdinde açılacak faizsiz bir hesapta depo edilmek kaydıyla; takip tarihinden sonra nakden tazmin edildiği anlaşılan 100.000,00 TL yönünden ise, tazmin tarihlerinden itibaren yıllık %100 oranında işleyecek temerrüt faizi ve %5 BSMV ile birlikte tahsili için takibin devamına, 2-Alacaklar gayri nakti olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddine, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar ... Lojistik Şirketi, ... ve ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından, müvekkillerine gönderilen ödeme emrine karşı yapmış oldukları itirazda da belirttikleri üzere, müvekkillerinin davacıya, belirtilen miktarda bir borcu bulunmadığını, işbu davaya konu icra takibinde, davacı tarafından talep edilen meblağın, müvekkil şirketin ticari defter ve kayıtları ile uygunluk arz etmemekte olduğunu, davacıya yapılan kısmi ödemelerin hesaplara yansıtılmadığını, ödemeler nispetinde gerekli düşümler yapılmadan takibe geçildiğini, Bunun yanı sıra, ilk derece mahkemesi tarafından 12.04.2017 tarihli celsede tesis edilen; ''...bankanın ticari kayıtları üzerinde...'inceleme yapılmasına' şeklindeki 4 numaralı ara karar ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiğini, bunun üzerine 03.10.2017 tarihli bilirkişi raporu tanzim edilerek dosyaya sunulduğunu ve kendilerine tebliğ edildiğini, ancak rapora itiraz dilekçelerinde de belirttikleri üzere; Bilirkişi raporunda müvekkilleri ile davacı arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerine atıfta bulunarak, sözleşmede ispat aracı olarak davacı defter ve kayıtlarının belirlenmiş olduğunun ve bu ölçüde değerlendirme yapıldığının ifade edildiğini, her ne kadar taraflar arasında imza altına alınmış olan sözleşmelerde böyle bir husus mevcut olsa dahi bu konunun kanun hükmüne aykırı olduğunu, şöyle ki HMK madde 193'ün delil sözleşmesini düzenlemekte olup bahsi geçen maddenin 2. fıkrasında ise ‘‘ Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan ve fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir. ’’ şeklinde hüküm getirilmiş olduğunu, söz konusu fıkra ile kanun koyucunun sözleşmelerde zayıf olan tarafı, aşırı güçlü olan taraf karşısında korumak istediğini, işbu madde ile taraflar arasında imzalanan delil sözleşmesi hükümleri askıya alınacak olup müvekkil şirkete ilişkin defter ve kayıtların da incelenerek ek bir bilirkişi raporu alınmasında bir engel teşkil etmeyecek olduğunu, zaten müvekkillerin davacı banka karşısında zayıf taraf olduğunun da aşikâr olduğunu, Ancak tüm bu itirazlarının ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmediğini ve dosyanın eksik inceleme neticesinde tanzim edilen işbu rapor doğrultusunda karara çıkartıldığını, dolayısıyla hükümde esas alınan bilirkişi raporunun, davalı müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtlar incelenmeksizin, salt davacı banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak tanzim edildiğinden eksik inceleme neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporu doğrultusunda dosyanın karara çıkartılmasının kanuna aykırı olup bu yön itibariyle istinaf yoluna başvurduklarını, Bunun yanı sıra cevap dilekçelerinde ve rapora itiraz dilekçelerinde faiz oranına ilişkin yapmış oldukları itirazları da haksız bir şekilde göz önüne alınmaksızın, İlk Derece Mahkemesi tarafından karar verilmiş olduğunu, Halbuki; belirlenmiş olan faiz oranlarının kesinlikle fahiş olduğunu, hükümde esas alınan bilirkişi raporunda faiz için Genel Kredi Sözleşmesine değindiğini, sözleşmenin 22. maddesinde; ‘‘Müşteri muaccel olan veya muaccel sayılan kredi borcuna temerrüt faizi uygulanacağını, temerrüt faizinin ise sözleşmeden farklı bir oran belirlenmediği sürece, kredi borcunun muaccel olduğu tarihte cari olan ( Bankanın TCMB' na uygulacağını bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına yüzde yüzünün (%100) ilavesiyle bulunacak oran) üzerinden hesaplanacak oran olduğunu ödeyeceği bu faizlerin fon, vergi, harç vb. mevzuat veya sözleşme gereğince ödenmesi gereken diğer mali yükümlülüklerini mevzuat değişikliği ile sonradan getirilecek her türlü vergi ve yükümlülüklerini, yasal takip giderleri, vekalet ücreti ve sair her türlü mali külfetlerini de ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder ’’ hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre Sayın Bilirkişi; " akdi faizin %100 fazlası mertebesinde temerrüt faizi istenebileceğinin kabul taahhüt edilmiş olması nedeniyle; 27.03.2014 ile 06.11.2014 (ihtarname tarihi) aralığında faiz oranlarında bir değişikliğin yapılmamış olduğunun anlaşılması üzerine Türk Lirası kredileri için%100 (50*2=) oranında temerrüt faizi" tespitinde bulunmuş olduğunu, Ancak sözleşmenin bu hükmüne göre faiz oranlarının rakamsal olarak tespit edilmediğini, bilirkişi raporunda da yapılan hesaplamaların sözleşmenin bu maddesine dayanılarak yapıldığını, fakat söz konusu madde hükmünün açıkça MK madde 2 hükümlerine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereği kredi kullandıran tarafa işbu şekilde bir serbestlik tanınmış olsa da davacının sözleşmenin kendisine tanıdığı bu yetkiyi kötü niyetli olarak kullandığını ve MK madde 2’de belirtilen dürüstlük kuralı ve hakkaniyet hükümlerini bir kenara bırakmış olup müvekkilleri zor durumlara düşürecek şekilde faiz oranı belirlemiş olduğunu, bilirkişinin de taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme hükümlerini sabit aldığını ve MK madde 2 hükümleri gereğince bir değerlendirmede ne yazık ki bulunmadığını, bunun sebebinin ise bilirkişinin emekli banka müdürü olması, yani söz konusu faiz oranlarının hakkaniyete uygun olup olmadığını tespit etmeye yetkinlik sağlayacak bir hukuk eğitimi almamış olmaları olduğunu, dolayısıyla işbu itirazlarının incelenmesi adına bankacı bilirkişinin yanı sıra hukukçu bilirkişinin de aralarında bulunduğu bir bilirkişi heyetinden bu yön itibariyle ek rapor alınması gerekmekteyken bu itirazları değerlendirilmeksizin dosya karara çıktığından bu yön itibariyle de istinaf yoluna başvurduklarını, Tüm bunların yanı sıra, bilirkişi raporunda müvekkiller adına BSMV değeri de belirlemiş olduğunu, ancak BSMV giderlerinden muaf krediler mevcut olup ihracat taahhütlü kredilerin de işbu kapsam içerisinde olduğunu, sözleşme kullanılan kredilerin ihracat taahhütlü krediler olup bu doğrultuda aktarım yapılmış olduğunu, işbu sebeplerle ihracat taahhütlü krediler olmasından ötürü kredilerden BSMV giderleri tahsil edilmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, ancak buna rağmen ilk derece mahkemesi tarafından da buna yönelik itirazlarının haksız bir şekilde kabul görmediğini, bu sebepten bu yön itibariyle de istinaf yoluna başvurduklarını, İlk derece mahkemesi tarafından rapora itirazları hiçbir şekilde dikkate alınmaksızın, eksik inceleme neticesinde tanzim edilen rapor doğrultusunda dosyanın karara çıkartıldığını, İleri sürerek; istinaf başvurularının kabulü ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 06/12/2017 tarih ve 2016/298 E - 2017/957 K sayılı kararının kaldırılarak davanın reddine ve kötü niyetli olarak takibe geçen davacı aleyhine % 20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava genel kredi ve kefalet sözleşmelerine dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar ... Şirketi, ... ve ... vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava konusu takip dosyası kapsamından; temlik eden banka tarafından davalılar aleyhine üç ayrı teminat mektubu bedeli toplam 110.000,00-TL gayrınakdi alacağın deposu talebiyle 19/11/2014 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, davalıların takibe yasal süre içerisinde vaki itirazları sonucu takibin durduğu ve temlik eden banka tarafından eldeki itirazın iptali davasının 23/03/2016 tarihinde hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece takip dayanağı genel kredi ve kefalet sözleşmeleri, kat ihtarı ve tebliğ şerhi dosya arasına alınmış, davacı bankanın ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, takip konusu üç adet teminat mektubundan ... nolu 50.000,00-TL bedelli teminat mektubunun 26/03/2015 tarihinde, ... nolu teminat mektubunun 04/03/2016 tarihinde tazmin edildikleri, her iki mektubunun tazmin tarihlerinin takipten önce davadan sonra olduğu, 10.000,00-TL lik teminat mektubunun ise halen tazmin edilmediği tespit edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, nakde dönüşen gayrınakdi teminat mektubu bedellerinin tazmin tarihlerinden itibaren, genel kredi sözleşmesinin 22 maddesi uyarınca, temlik eden ... Bank A.Ş.'nin TCMB'ye bildirdiği en yüksek akdi faiz oranı olan %50 oranına yüzde yüz ilave ile bulunan yıllık %100 temerrüt faiz oranının işletilebileceği, bunun sözleşmeye uygun olduğu ve takip talebinde de bu oranın talep edildiği tespit edilmiş, davalılar tarafından hem cevap dilekçesinde hem de bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde tespit edilen faiz oranının fahiş olduğu savunma ve itirazları ileri sürülmüş, bu husus ayrıca istinaf sebebi yapılmıştır. Genel kredi sözleşmesinin temerrüt faizine ilişkin 22. maddesinde; temerrüdün gerçekleşmesi halinde, kredi borcunun muaccel olduğu tarihte cari olan bankanın TCMB'ye bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına yüzde yüz ilave ile bulunacak temerrüt faiz oranının esas alınacağı düzenlenmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dilekçesine ekli 21/03/2014 tarihi itibariyle bankanın TCMB'ye bildirildirdiği en yüksek akdi kredi faiz oranı esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Öncelikle bankaların müşterileni fiilen uygulamadıkları ancak TCMB'ye bildirdikleri faiz oranlarının temerrüt faizi hesabında esas alınamayacağı dairemizin yerleşik uygulamasıdır. Öte yandan nakde dönüşen gayrınakdi krediler tazmin tarihleri itibariyle muaccel hale geleceklerinden, bu tarihlerdeki akdi faiz oranları esas alınarak temerrüt faizi belirlenmelidir. Mahkemece HMK 31 maddesi uyarınca davacı banka vekiline, ... nolu 50.000,00-TL bedelli teminat mektubunun nakde dönüştüğü 26/03/2015 tarihi ile ... nolu teminat mektubunun nakde dönüştüğü 04/03/2016 tarihleri itibariyle bankaca TCMB'ye bildirilen ve müşterilere fiilen uygulanan en yüksek kredi akdi faiz oranlarının sunulması için kesin süre verilmesi ve buna göre ek rapor alınması, verilen kesin süre içerisinde davacı tarafından gereğinin yerine getirilmemesi halinde davalı kredi lehdarına fiilen uygulanan en yüksek akdi faiz oranı esas alınarak temerrüt faizinin tespiti için ek rapor alınması gerekirken, davalıların bilirkişi raporuna itirazları karşılanmaksızın yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olmuş, davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Kabule göre de; yargılamanın devamı sırasında davacı ... Bank A.Ş. ile temlik alan davacı ... Yönetim A.Ş. arasında yapılmış, iş bu davaya konu nakdi alacağı da kapsayan 25/11/2016 tarihli temlik beyanı dosyaya ibraz edilmiştir. Husumet(taraf sıfatı) kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Anılan temlik beyanının 5. maddesinde gayrınakdi alacakların temlik dışında tutulduğu anlaşılmıştır. Temlik tarihi itibariyle nakde dönüşmemiş 10.000,00-TL tutarında gayrınakdi alacak bakımından davacı ... Bank A.Ş.'nin taraf sıfatının devam edip etmediği, temlik alan ... Yönetim Şirketi'nin temlik öncesi nakde dönüşmemiş alacaklar yönünden aktif husumetinin mevcut olup olmadığı, temlik tarihi itibariyle nakde dönüşmemiş gayrınakdi alacak bakımından ... Bank A.Ş.'nin taraf sıfatının devam ettiği sonucuna ulaşılması halinde, duruşmalara katılmadığı ve davayı takip etmediği nazara alınarak 10.000,00-TL gayrınakdi alacak bakımından HMK'nun 150 maddesi çerçevesinde işlem yapılmasının gerekip gerekmediği değerlendirilmeksizin, dava ve temlik tarihleri itibariyle nakde dönüşmüş ve dönüşmemiş tüm alacaklar bakımından temlik alan şirket lehine hüküm kurulması yerinde olmamıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 355 ve 353/1-a6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, dosyanın gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 06/12/2017 tarih ve 2016/298 Esas - 2017/957 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde davalılara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK'nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy