İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/274 Esas 2023/707 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/274
Karar No: 2023/707
Karar Tarihi: 27.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/274 Esas
KARAR NO: 2023/707 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/340 Esas - 2021/2 Karar
TARİHİ: 11/01/2021
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı ...'a kumaş satışı yaptıklarını, kumaşların davalı tarafa teslim edildiğini, kumaş bedeli olan 196.501,79 TL'nin taraflarına ödenmediğini, davalı tarafa Beyoğlu ... Noterliğinin 18.09.2009 tarih ve ... sayılı ve Beyoğlu ... Noterliğinin 15.10.2009 tarih ve ... sayılı ihtarnamelerinin gönderildiğini, davalının müvekkili şirket çalışanlarını iş yerine çağırarak tehditle iade faturaları düzenlediğini ve malları iade etmiş gibi imzalarını aldığını, davalının bu eylemi nedeniyle de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2009 / 58387 Soruşturma sayılı dosyasından soruşturma başlatıldığını, davalının borcunu ödememesi üzerine de İstanbul ... İcra Dairesi'nin ... sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını beyanla itirazın iptaline, davalı aleyhine %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafa 171.500,00 TL ödeme yaptıklarını, bunun dışında da 196.501,00 TL tutarında malın iadesini yaptıklarını, iade edilen mallar için de iade faturası düzenleyerek davacı tarafa İstanbul ... Noterliğinin 15.09.2009 tarih ve ... sayılı ihtarnamesi ile gönderdiklerini, kendilerinin davacı taraftan 73.818,36 TL alacaklı olduğunu, açılan davanın haksız olduğunu beyanla davanın reddine, davacı aleyhine % 40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi'nin 11/01/2021 tarih ve 2014/340 Esas - 2021/2 Karar sayılı kararında; "Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 207 ve davamı maddelerine göre alım satım sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67'ye göre itirazın iptali davasıdır... 6098 sayılı TBK m. 74'e göre; "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." Bu maddeye göre İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018 / 280 Esas; 2019 / 180 Karar sayılı dosyasında verilen beraat kararı mahkememizi hukuken bağlamamaktadır. Ancak İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018 / 280 Esas; 2019 / 180 Karar sayılı dosyasında verilen karar ile davaya konu malların iade edildiğini gösteren 10.09.2009 tarihli sevk irsaliyesinin davacının çalışanlarından tehdit ile alındığına ilişkin maddi vakıanın doğru olmadığı ortaya çıkmış olup verilen beraat kararının 10.09.2009 tarihli sevk irsaliyesinin hukuki geçerliliğine olumsuz bir etkisi söz konusu olmayacaktır. Davacı taraf 10.09.2009 tarihli sevk irsaliyesinin altında imzası bulunan dava dışı ... isimli çalışanının bu belgeyi imzalamadığı, belge altındaki imzanın bu kişiye ait olmadığı ya da dava dışı ... isimli kişinin 6098 sayılı TBK m. 552'ye göre sevk irsaliyesi imzalamaya yetkili tacir yardımcısı olmadığı itirazında da bulunmamıştır. Dolayısıyla 6100 sayılı HMK m. 222/III'e göre davacı defterinde kayıtlı olan faturaya konu malların davacıya iade edildiğini davalı taraf 10.09.2009 tarihli sevk irsaliyesi ile ve iade faturasının da davacıya ulaştığını İstanbul ... Noterliğinin 15.09.2009 tarih ve ... sayılı ihtarnamesi ile kanıtlamaktadır. Bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Davacının başlattığı icra takibinde 2004 sayılı İİK m. 67'ye göre haksız ve kötüniyetli olduğu davalı tarafından yeterli delillerle kanıtlanamadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiştir."gerekçesi ile davanın reddine, davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece gerekçeli kararda envanter defterinin onayları yapılmadığından davaya konu malların iade alınmadığını envanter defteri ile kanıtlayamadıklarını ve bunun yanında müvekkilinin usulüne uygun tutulmuş diğer defterlerinde iade faturasının bulunmamasının aksini davalının iade faturası ile kanıtladığının belirtildiğini, işbu gerekçenin hukuka aykırılık teşkil etttiğini, envanter defterinin usulüne uygun tutulmadığından iddialarının kanıtlanmadığı belirtilerek akabinde usulüne uygun diğer defterler ile iddialarını kanıtlanabiliyor iken bu defada davalının gerçeğe aykırı olan iade faturasının usulüne uygun tutulmuş defteri çürüttüğünün açıklandığını, envanter defteri usulüne uygun tutulmadığı için lehe delil teşkil etmiyor ise usulüne uygun tutulan diğer defterlerin lehlerine delil teşkil ettiğinin yerel mahkemece göz önünde bulundurulmayıp davalı lehine objektif olmayan bir karar verildiğini, davalının dosyaya usulüne uygun olarak tutulmuş defterlerin aksini ispatlayacak hiç bir delil sunulmadığını, dava dilekçesinde de beyan ettikleri üzere davalının malları iade etmeyerek çalışanına tehdit ile iade faturası imzalattığını, imzalanan iade faturasının gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini, bu nedenle tarafların defterlerindeki kayıtların aksini ispatlayacak nitelikte olmadığını, bilirkişilerce hazırlanan 07/02/2011 tarihli rapora göre; müvekkili şirketçe envanter defterinin sunulduğu ancak sadece kapanış tasdikinin bulunmadığının, davalının ise envanter defterini hiç sunmadığının beyan edildiğini, ilgili rapor incelendiğinde envanter defterinin müvekkili şirketçe usulüne uygun tutulduğunun sadece kapanış tasdiki yapılmamış olduğunun anlaşıldığını, davalının ise hiç defter sunmamış olduğunun Yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Yerel mahkemenin sadece davalı tarafından hukuka aykırı düzenlenen iade faturasını gerekçeli karara dayanak aldığını, ilgili bilirkişi raporunun hukuki değerlendirme başlıklı kısmında; ticari alım satım sözleşmelerinde alıcının muayene ve ihbar külfeti altında olduğunun, ihbarı süresinde yapmadı ise malın o haliyle kabul etmiş sayılacağının ve ayıptan doğan haklarını kullanmaktan vazgeçmiş sayılacağının, somut olayda davalının ayıp ihbarı yaptığına rastlanmadığının, sevk irsaliyesinin zorla imzalandığına ilişkin ceza dosyasında dinlenen tanıkların birbirlerini doğrulayan ifadeleriyle malların iadesinin gerçekleşmediğinin açıklandığını, raporun sonucunda ise davalının beyanlarına katılmanın mümkün olmadığını, ayıp ihbarının bulunmaması karşında ayıplı maldan söz edilemeyeceğini ve davacının bakiye alacak talebinde bulunabileceğini ve icra takibine yapılan itirazın haksız olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporunun tüm iddiaları destekler nitelikte olduğunu, raporda değinildiği gibi davalının ayıp ihbarında bulunması gerekirken böyle bir ihbarda bulunmamasının ürünlerin ayıplı olmadığını ve davalı tarafından iade edilmediğini gösterdiğini, davalının tek amacının malları iade etmiş gibi göstererek bedellerini ödemekten kaçınmak olduğunu, davalının ayıp ihbarında bulunmamasının malları iade etmediğini kanıtladığını, söz konusu raporun, defter incelemesi ve dosyada bulunan deliller göz önüne alınarak hazırlandığını, bu nedenle beyanların doğruluğu rapor ile sabit hale gelmiş olmasına rağmen Yerel mahkemenin, davalının hazırlamış olduğunu sevk irsaliyesi dayanak alınarak davanın reddine karar verilmesinin son derecede hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçeli kararı ile İstanbul 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/280 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında beraat kararı verilerek bu kararın kesinleştiğini, bu karar ile sevk irsaliyesinin müvekkili çalışanından tehditle alındığına ilişkin maddi vakanın doğru olduğundan bahisle irsaliyenin geçerliliğine olumsuz etkisinin olmayacağının açıklandığını, gerekçeli kararda değinildiği üzere TBK'nın 74. maddesine göre; hakimin, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararı ile bağlı olmadığını, Yerel mahkemenin, ceza mahkemesi kararını baz alarak sevk irsaliyesinin geçerli olduğunu açıkladığını, ilgili ceza dosyasında dinlenen tanık ifadeleri incelendiğinde müvekkil şirket çalışanı ...'nin sevk irsaliyesini zorla ve tehdit ile imzalandığının anlaşılacağını, taraflarca işbu tanık beyanlarının huzurdaki dosyaya sunulduğunu, tanık beyanlarının iddiaların doğruluğunu ve aslında iade olayının vuku bulmadığını gösterdiğini, bahse konu beraat kararı taraflarınca temyiz edilmiş olup temyiz sonucunda verilen Yargıtay kararında ise müvekkilİ çalışanı ...’in sanık ... hakkındaki şikayetinden vazgeçtiğini beyan ettiği ve bu nedenle temyiz isteminin reddedildiğinin açıklandığını, ceza mahkemesi kararının hukuka uygun olup olmadığının dosya esası incelenmeden usulen incelenerek temyiz talebinin reddine karar verildiğini, Yerel mahkemece dikkate alınan ceza mahkemesi kararının, sevk irsaliyesinin geçerli olduğunu ispatlayan bir karar niteliğinde olmadığını, davalı tarafından sevk irsaliyesi imzalatılarak iade edildiği beyan edilen kumaşların hacminin 5 kamyona sığacak kadar olduğunu, o tarihte geçirilen Ramazan ayının öğle sıcağında davalı şirketin ofisine giden müvekkili çalışanlarına 5 kamyona sığacak olan malların bir defada çıkarılıp teslim edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketçe söz konusu malların hacminin büyüklüğünden dolayı bölümler halinde parça parça çıkarılarak davalıya teslim edildiğini, gerekçeli kararda; dava dışı ... isimli çalışanın sevk irsaliyesine imza atmadığı yada imzanın bu kişiye ait olmadığına ilişkin itirazda bulunmadıklarından bahsedildiğini, taraflarınca imzaya itiraz edilmemiş olup atılan imzanın gerçek bir irade ile atılmadığının ifade edildiğini, davalının müvekkili şirket zararına gerçek olmayan bir iade faturası kestiğini ve müvekkili firma çalışanlarını kandırarak kendi iş yerine çağırdığını, ölümle tehdit etmek suretiyle zorla iade faturasına imza attırdığını, söz konusu iade faturasının müvekkili şirketin kayıtlarında bulunmaması ve faturaya karşı Beyoğlu ...Noterliği .. nolu ihtarnamesi ile itiraz edilmiş olması gibi hususların bahse konu faturanın zorla imzalatıldığını ispatladığını, Yerel mahkeme tarafından bu hususlar yeterince araştırılmadan ve incelenmeden hüküm tesis edildiğini, Yerel mahkemece davalının malları iade ettiği İstanbul ... Noterliği ... sayılı ihtarnamesi ile kanıtlanmakta olduğunun açıklandığını, ancak davalının borçtan kurtulmak adına müvekkili şirkete ihtarname gönderdiğini ve taraflarınca da ilgili ihtarnameye cevap verilerek Beyoğlu ... Noterliği'nin 18/09/2009 tarihli ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile iade faturasını ve ihtarname içeriğini kabul etmediklerini ve borçlarını ödemeleri gerektiğini bildirdiklerini, tarafların iddilarının ceza dosyasında yer alan tanık beyanları, bilirkişi raporu, defter kayıtları ve ihtarnameler ile ispatlanmışken Yerel mahkemece davanın reddi kararı verilmesinin usule ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini beyanla Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye açık hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile 196.501.79 TL asıl alacak ve 6.401,11 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 202.902,20 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, somut dava ile davacı davalıya kumaş satıp teslim ettiğini, fatura bedellerinin ödenmediğini beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı ise davacıya ödeme yaptığını ve iade faturası düzenleyerek ayıplı olan kumaşları davacıya iade ettiğini, herhangi bir borcunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dosya kapsamında; taraflar arasında kumaş alım satımına dair ticari ilişki bulunduğu, taraf ticari defterleri ve diğer deliller üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından davalıya toplam 318.562,82 TL tutarında fatura düzenlendiği ve davalının 136.000 TL ödeme yaptığı, tarafların ticari kayıtları arasında bir kısım faturaların davalının defterlerinde, bir kısım ödemelerin ise davacının defterlerinde kayıtlı olmaması ve davalı tarafından düzenlenen 15.09.2009 tarihli-196.501,79 TL bedelli iade faturası nedeniyle farklılık bulunduğu, esasen davacı tarafından icra takibinde iade faturası bedelinin talep edildiği, söz konusu faturanın davalı tarafından davacıya 15.09.2009 tarihli Noter ihtarnamesi ile gönderildiği, davacının bu ihtarnameye 18.09.2009 tarihli Noter ihtarnamesi ile karşılık verdiği ve iade faturasını kabul etmediği, ticari defterlerine kaydetmediği, davalı tarafından iade faturasına konu mallara ilişkin 10.09.2009 tarihli sevk irsaliyesinin düzenlendiği ve teslim alan kısmının davacı çalışanı olan ... tarafından imzalandığı, davacının, çalışanı ...'in sevk irsaliyesini tehdit edilmesi neticesinde imzaladığını iddia ettiği, bu iddia ve şikayet nedeniyle İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/345 Esas sayılı dosyasında görülen kamu davası neticesinde, 17.09.2012 tarihli karar ile davalının atılı "hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla silahla tehdit suçu"ndan, suçu işlediği sabit görülmediğinden bahisle beraatine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nin 28.05.2018 tarihli ilamı ile bozulması neticesinde yargılamaya 2018/280 Esas sayılı dosya üzerinden devam edildiği ve 16.04.2019 tarihli karar ile aynı gerekçe ile davalının beraatine karar verildiği, Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nin 01.10.2020 tarihli ilamı ile davacı çalışanı ...'in şikayetinden vazgeçmesi sebebiyle temyiz isteminin reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği sabittir. Hukuk yargılamasının ceza hukuku ile ilişkisinin düzenlendiği TBK'nın 74. maddesi uyarınca ceza mahkemesinde verilen beraat kararı, hukuk mahkemesinde yapılan yargılamada kusur ve zararın tespiti yönünden bağlayıcı değilse de, ceza mahkemesince verilmiş ve kesinleşmiş bir karar ile tespit edilen sübuta ilişkin maddi vakıalar hukuk yargılamasında dikkate alınmak zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmiş olması alacağın varlığını ispat için yeterli olmayıp, fatura konusu malların karşı tarafa teslim edildiğinin yazılı delillerle ispat edilmesi gerekir. Taraflar arasında davacı tarafından takibe konu edilen alacağın dayanağı olan faturalara konu malların davalıya teslim edildiği hususunda bir ihtilaf olmayıp, davalı taraf bu malların ayıplı olduğunu, bu nedenle davacıya iade edildiğini iddia etmiş ve bu iddiası kapsamında iade faturasını ve teslim alan kısmı davacı çalışanı tarafından imzalanmış sevk irsaliyesini sunmuştur. Bu noktada iade faturasına konu ayıplı olduğu iddia edilen malların herhangi bir ihtirazi kayıt konulmaksızın davacı tarafından iade alınması halinde borç sona erecektir. Davacı, sevk irsaliyesindeki imzaya itiraz etmemiş ve kesinleşmiş beraat kararı ile sevk irsaliyesinin tehdit ile imzalatıldığı iddiasını da ispat edememiş olduğundan, Mahkemece iade faturasına konu malların davacıya teslim/iade edildiği ve bu nedenle davalının borçlu olmadığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,6‬0 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy