İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1824 Esas 2023/717 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1824
Karar No: 2023/717
Karar Tarihi: 27.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1824 Esas
KARAR NO: 2023/717 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/340 Esas - 2021/401 Karar
TARİHİ: 27/05/2021
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı asil dava dilekçesi ile; davalı hakkında İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E. sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, davalı vekilinin 13/04/2016 tarihinde borca itiraz ettiklerini, şahsi borç ilişkisi bulunmadığını beyan ettiğini, ancak itiraz dilekçesi 27/04/2016 tarihinde dosyada bulunmadığından davalının tapu kayıtlarına tedbir konularak, 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının tespiti için İİK 89/1 maddesi gereğince işlem yapıldığını, 05/05/2016 tarihide bilgi almak için icra müdürlüğüne gittiğinde, davalının süresi içinde itiraz ettiğini, yapılan işlemlerin sehven yapıldığı bildirilerek hacizlerin fekkine karar verildiğini öğrendiğini, icra dosyasının kayıp olduğunu, bulunamadığını, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edildiğini, icra müdürünün kendisini icra hakimi yerine koyarak itirazın süresinde olduğu ve yapılan işlemlerin sehven yapıldığına karar vererek işlemlerin iptaline karar verdiğini, söz konusu itiraz dilekçesinin tarama merkezi tarafından taranmadan dosyaya konulduğunu, itiraz dilekçesinin kayda girdiği tarihin de dilekçede yer almadığını, davalının itiraz konulu dilekçede takibe konu evrakın üzerinde borcun sebebi yazılı olan bölümde üstte yanlışlıkla protokol yazdığından gerçekte de alacağın konusunu anlatan evrak olması ve borca konu ticari alacağın nasıl oluştuğunu anlatan bir evrak niteliği taşıyor olması sebebiyle icra müdür yardımcısı önünde protokol yazısının üstünün çizilerek sehven yazıldığının belirtildiğini, ... Pazarlama Ltd Şti'nin sahibi ve yetkilisi olduğunu, ... Tic. Ltd. Şti.'den oldukça yüklü miktarda alacaklı iken davalının bu firmayı resmi olarak tasfiye ederek alacaklılarını zarara sokmak maksadıyla muvazaalı olarak ... Tic. Ltd. Şti. adında bir firma kurduğunu, Kemalpaşa 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2006/70 E 2008/12 K sayılı kararı ile davalı tarafın kurduğu ... Tekstil'in muvazaalı olarak ... Tekstil adlı firmanın devamı olarak kurulduğu ve faaliyet gösterdiğinin tespit edildiğini, İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2007/210 E 2008/593 K sayılı kararı ile ... İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'nin de ... Tekstil gibi ... Tekstil ile organik bir bağ içinde olduğuna karar verildiğini, davalı ile akdedilen protokol gereğince 325.000,00 TL'lik alacağın bir kısmının temlikler sonucu ödendiğini, firma yetkilileri olarak protokol imzaladıklarını beyanla bu protokol gereğince başlatılan icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı 20/05/2016 tarihli dilekçesi ile; davasını Alacak davasına dönüştürdüğünü bildirerek davanın alacak davası olarak kabulüne, 210.000,00-$ karşılığı 592.200,00-TL'den az olmamak kaydı ile alacağın tahsiline, gerekçe gösterilmeden itiraz yolu ile durdurulan icra takibi için borcun kabul edildiği günde icra inkar tazminatının % 40 dan aşağı olmamak kaydı ile tazminata, protokolün 10. maddesi gereğince % 50 den az olmamak üzere maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Mahkemenin görevsiz olduğunu, İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E sayılı doyası üzerinden icra takibi yapıldığını ve İzmir Nöbetçi İcra Müdürlüğü'nün 13/04/2016 tarih ve ... Muh. Sayısı ile icra takibine itiraz edildiğini, itiraz dilekçesi icra dosyasına uluşmadan yapılan işlemlerin fek edildiğini, bunun üzerine icra takibinin durdurulduğunu, akabinde davacının İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E sayılı dosya ile takibe geçtiğini, bu icra dosyasına da itiraz dilekçesi sunduklarını, davacının 2012 yılından bu yana mesnetsiz ithamları ile müvekkili aleyhine birçok kez icra takibi yaptığını ve mesnetsiz iddialar ile suç duyurusunda bulunma yoluna gittiğini, ilk olarak davacının müvekkili aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E sayılı dosyası ile sahte imzayı havi bir bono ile kambiyo senetlerine dayalı icra takibi başlattığını, daha sonra İstanul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/435 E, 2014/96 K sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine itirazın iptali davası ikame ettiğini, mahkemece görevsizlik kararı verildiğini ve dosyanın İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/599 E saılı dosya ile incelendiğini, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verildiğini, icra dosyasında müvekkilinin imza inkarının bulunduğunu ve İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/203 E, 2012/843 K sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde bono üzerindeki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığından bahisle takibin müvekkili yönünden iptaline karar verildiğini, dosyanın Yargıtay aşamasından da geçerek kesinleştiğini, davacı hakkında resmi senette sahtecilik suçundan dolayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/43947 Esas sayılı dosya üzerinden suç duyusunda bulunulduğunu, protokol altındaki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığını, müvekkilinin böyle bir protokol akdetmediğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi'nin 27/05/2021 tarih 2020/340 Esas - 2021/401 Karar sayılı kararında; "Dava; itirazın iptali iken ıslah ile 21/11/2011 tarihli protokolden kaynaklanan alacak istemine dönüşmüştür. Taraflar arasında 2005 yılından kalan 110.000,00 USD tutarlı senetlerin tasfiyesi için düzenlenen 15.01.2012 vadeli senedin/borcun tasfiyesi amacıyla 21/11/2011 tarihli protokol imzalandığı, ...'un borçlu, ...'nin ise alacaklı sıfatıyla imzaladıkları protokole göre, 210.000,00 USD'nin ödenmesinin kararlaştırıldığı hususlarında çekişme bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı borçlu protokolde bulunan imzasını inkar etmiş ise de; gerek Polis Kriminal Laboratuvarının 13.05.2019 tarihli raporu ve gerekse 18.04.2018 tarihli rapor kapsamına göre protokoldeki borçlu ... ismi altındaki imzanın ... eli ürünü olduğu anlaşılmıştır. Davacı yan aşamalarda üç ayrı ıslah dilekçesi sunmuş ise de; Hukuk Muhakemesi Kanununun 176/2 maddesine göre aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceğinden, 20.05.2016 tarihli ilk ıslah dilekçesi kapsamına göre yargılamaya devam edilmiştir. 20/05/2016 tarihli ıslah dilekçesi kapsamına göre; davacı yan davasını alacak davasına dönüştürdüğünü bildirerek 210.000,00-USD karşılığı olan 592.200,00-TL'den az olmamak kaydı ile alacağın tahsiline, % 40'dan aşağı olmamak kaydı ile icra tazminatına ve protokolün 10. Maddesi gereğince % 50 den az olmamak üzere maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. TBK.m.99 hükmüne göre; konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Somut olayda davacı yan ıslah dilekçesi ile seçimlik hakkını kullanarak ödemenin, fiili ödeme günündeki TL. karşılığını istediğinden, dosya kapsamında bulunan ve mahkememizce hükme elverişli olduğu değerlendirilen 11.02.2021 tarihli bilirkişi raporuna göre de fiili ödeme tarihi olarak protokolde değinilen senedin vade tarihi olan 15.01.2012 tarihinindeki TL karşılığı olan 388.836,00-TL'nin esas alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacı yan, munzam zararlarının ve manevi zararlarının tazminini talep etmiş ise de; dava konusu alacağın protokol uyarınca belirlenen yeni bir alacak olduğu, önceki borçlara yönelik tarafların protokol yolu ile yenileme sözleşmesi yaptıkları ve munzam zarar gibi tazminat kalemleri de dahil olmak üzere eski borcun sona erdirildiği, eski borç ilişkisine dayalı olarak meydana geldiği iddia edilen zararların da bu sebeple talep edilemeyeceği, öte yandan dava alacak davasına dönüşmekle icra tazminatı talebinin yersiz olduğu anlaşılmakla davanın ve ıslah talebinin kısmen kabulüne, 388.836,00-TL'nin ıslah tarihi olan 20/05/2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilemesine, fazlaya ilişkin istemin ve sair taleplerin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla; "gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davanın taraflarınca tanzim edilen 21.11.2011 tarihli protokolden de anlaşılacağı üzere müvekkilinin sahibi ve hissedarı olduğu ... Paz. Ltd. Şti.'nin, ... Tic. Ltd. Şti.'den alacaklı olduğunu ve bu alacak kapsamında İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü'nün ... talimat sayılı dosya ile davalı ...'un sahibi ve yetkilisi olduğu ... Tic. Ltd. Şti.'de menkul haciz yapıldığını, ... Tekstil tarafından ikame edilen istihkak davasında Kemalpaşa Asliye Hukuk (1.İcra Hukuk) Mahkemesi'nin 2006/70 E. 2008/12 K. sayılı kararı ile ... Tekstil ile ... Tekstil arasında organik bağ bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin alacak hakkının yasal ve meşru olduğunu, 21.11.2011 tarihli protokol ile davalının 210.000 USD borcu kabul ettiğini, müvekkili ile sözleşme akdettiğini, davalının anılan sözleşme hükümlerine uymaması nedeniyle işbu 21.11.2011 tarihli protokolle belirlenen ve yenilenen alacaklarının tahsili için dava ikame edildiği hususunun sabit olduğunu, bu nedenle mahkemenin yerinde bir karar vererek bilirkişi raporunda belirlendiği üzere taraflar arasında borcun yenilendiğini kabul ettiğini, davalının borcun yenilenmiş sayılmayacağı yönündeki gerçeğe aykırı beyanlarının usul ve yasaya aykırı olup taraflarca da kabul edilmediğini, müvekkilinin 210.000 USD alacağının 592.200 TL den az olmamak üzere fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden ödenmesini talep ettiğini, 20.05.2016 tarihli ıslah dilekçesinde sehven, sadece "ödeme tarihindeki...." ibaresini kullandığını, bu nedenle 592.000 TL'den az olmamakla ibaresini kullandığını, aksi halde ödeme günündeki kuru talep etmiş olsaydı 388.836,00 TL ibaresini ıslah dilekçesine yazmış olacağını, müvekkilinin amacının 210.000 USD dolar olan alacağının fili ödeme günündeki kur karşılığını talep etmek olduğunu, bu nedenle aynı cins döviz hesabına uygulanan "en yüksek mevduat faizinin" talep edildiğini, müvekkili hukuki terminolojiye sahip olmadığından ifadelerinin eksik kaldığını, Yerel mahkemenin müvekkilinin zararına olacak şekilde 388.836,00 TL alacağının varlığına hükmettiğini, müvekkilinin davalıdan 210.000 USD alacağının bulunduğunu, ıslah dilekçesi ile bu alacağını 592.200 TL'den az olmamak üzere ıslah ettiğini, bu nedenle öncelikle müvekkilinin 210.000 USD olarak alacağına hükmedilmesini, kabul anlamına gelmemek üzere en kötü ihtimalde 592.000 TL'den az olmaması şeklinde TL cinsinde tutara hükmedilmesi gerektiğini, davaya konu edilen 21.11.2011 tarihli protokol altında yer alan imzanın davalı ... eli mahsulü olduğunu, Yerel mahkemece bu konuda bilirkişi raporları aldırıldığını ve protokol altındaki imzanın ... eli mahsulü olduğu hususunda tereddüt kalmadığını, bu nedenle davalının protokol altındaki imzanın kendilerinin olmadığı yönündeki imza itirazlarının haksız ve mesnetsiz olduğu hususunun sabit olduğunu, Yerel mahkemenin protokol altındaki imzanın davalı eli mahsulü olduğu yönündeki kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalının 2006 yılından beri müvekkiline olan borçlarını ödemeyerek geçen 15 yıl içerisinde müvekkilinin ekonomik anlamda mahvına neden olduğunu, huzurdaki davanın açılmasında bile müvekkilinin adli yardım talabinde bulunmak zorunda kaldığını, fevkalade varlıklı bir kişi olan davalının, müvekkilinin ruhsal ve psikolojik anlamda da mahvına neden olduğunu, ... ve ... tekstil döneminden başlayan istismarın halen devam ettiğini, bugün itibari ile halen 210.000 USD alacağından bir dolar dahi tahsil edilemediğini, davalının müvekkiline ödemediği borcu nedeniyle varlık sahibi olduğunu, zenginliğine zenginlik kattığını, müvekkilinin adaletin yerini bulacağından zerre şüphesi bulunmadığını, alacağının er yada geç tahsil edileceğine inancının tam olduğunu, müvekkilinin tazminat taleplerinin kabul edilmemesinin de usul ve yasaya aykırılık taşıdığını, müvekkili hakkında adli müzaheret kararı bulunduğunu, istinaf talebi ve istinaf yargılamasının da bu karar kapsamında dava ve talep edildiğini beyanla Yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak 210.000 USD alacağının fiili ödeme günündeki kur karşılığının tahsiline, aynı cins döviz hesabına uygulanan en yüksek mevduat faizinin tatbikine, %40 tazminat, %50 maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; yetersiz şekilde yapılan imza incelemesi ile hüküm kurulduğunu, bu sebeple verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E. sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibine konu edilen Protokol'de yer alan imza müvekkilinin eli ürünü olmayıp müvekkilini bağlayıcı niteliğe sahip olmadığını, Protokol'de yer alan imzaya bu sebeple itiraz edilmesinin üzerine takibin durduğunu ve davacı tarafından istinafa konu davanın ikame edildiğini, Yerel mahkeme tarafından yaptırılan imza incelemelerinden ilki olan Adli Tıp Kurumu'nun 14.12.2017 tarihli raporuna göre Protokol'de yer alan imzanın, müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bu raporun ardından davalının itirazı üzerine İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliği'nin 18.04.2018 tarihli raporunun söz konusu imzanın müvekkilinin eli ürünü olduğu yönünde olduğunu, Yerel mahkemenin raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi için İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nden aldığı 13.05.2019 tarihli rapordaki tespitin söz konusu imzanın müvekkilinin eli ürünü olmasının kuvvetle muhtemel olduğu yönünde olduğunu, gerek Adli Tıp Kurumu gerekse Jandarma Kriminal Laboratuvarında bu incelemelerin gerçekleştirilmesi aşamasında kullanılan cihazların en gelişmiş düzeyde olmasına karşın Kriminal Polis Laboratuvarı'nda bu imkanlar bulunmadığından bu iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için daha düşük teknolojiye sahip bir laboratuvarın kullanılmasının hatalı olduğunu, Adli Tıp Genel Kurulu aracılığı ile çelişkinin giderilmesi imkanı varken mevcut bulunan çelişkinin, teknik sebeplerle şüpheli olan bir başka merci ile çözümlendirilerek bu rapor ile çıkan sonucun hükme esas alınmasının verilen kararın da şüpheli olmasına neden olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı 2001/12-436.E., 2001/467.K., 30/05/2001.T. İmzanın İncelenmesine İlişkin Bilirkişi Raporunda Bulunması Gereken Hususlar ), davacının daha evvel, bu protokolün ifası nedeni ile düzenlendiği iddiası ile bir bonoyu İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... E. sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine takibe koyduğunu ve bu senet üzerindeki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığının İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2012/203 E. ve 2012/843 K. sayılı kararı ile tespit edildiğini, işbu istinaf talebine konu dosyada bu husus her ne kadar incelemeye dahil edilmişse de söz konusu bonoda yer alan imzanın, imza incelemesine dahil edilmediğini, bonoda yer alan imza ile protokolde yer alan imzaların aynı olmasının kanaatlerince mümkün olmadığını, bunun da Protokol'deki imzanın müvekkiline ait olmadığı iddialarını destekleyebilecek bir husus olduğunu, bu hususta eksik inceleme yapıldığını, yalnız imza incelemesi bakımından eksik ve yetersiz inceleme ile verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, uyuşmazlık konusu protokole taraf olan, ... Konf. San.Tic.Ltd.Şti. olup işbu protokol nedeniyle müvekkilinden talepte bulunulmasının hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, protokolde yer alan imzanın müvekkiline ait olduğu bir an için düşünülse dahi, protokolün tarafının müvekkili ... değil, ... Konf. San. Tic. Ltd. Şti. olduğunu, müvekkilinin adının şirket yetkilisi olarak protokole işlendiğini, bu hususun dava boyunca bilirkişiler ve Yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, gerek takipte ve gerekse istinaf talebine konu davada, husumetin ... San. Tic. Ltd. Şti.'ye yöneltilmesi gerekirken müvekkili ...'a yöneltildiğini, şu aşamada imza incelemesinin yapılmasını dahi gereksiz kılan bu durumun Yerel mahkeme tarafından göz ardı edildiğini, diğer bir ifade ile protokolde yer alan imzanın müvekkilinin eli ürünü olduğu kabul edilmiş olsaydı dahi, protokolün müvekkilini şahsen bağlayıcı bir nitelikte olmayacağını, bu cümleden olmak üzere protokolün tarafları 1. maddede Borçlu ... Teksil Ltd. Şti. ve ... Ltd. Alacaklı ... Kumaş olarak belirtilmiş olup, alacaklı ... Kumaş 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6335 sayılı Kanun'un 38. maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na eklenen geçici 7. maddesi gereği kaydının resen silindiğini ve bu şirketin tüzel kişiliğini kaybettiğini, bu hali ile imzaya vaki itirazları saklı kalmak üzere tüzel kişiliği sona ermiş bir şirketin alacak talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, bu hususun dahi davanın reddini gerektirirken, müvekkilinin tarafı olmadığı bir ilişkiden bu şekilde sorumlu tutularak borçlu olduğuna hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, takibe konu protokolün, yenileme sözleşmesinin unsurlarına sahip olmaması nedeniyle yenilemenin kabul edilemeyeceğini, uyuşmazlık konusu protokolde yer alan imzanın müvekkilinin eli ürünü olduğu varsayımında dahi, yerel mahkemenin hükme esas aldığı raporda yer alan "yenileme sözleşmesi tespiti"nin hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, yenileme sözleşmesinin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 133. maddesinde düzenlendiğini, buna göre yenilemenin, yeni bir borç ile mevcut borcun sona erdirilmesi olduğunu ve yenilemenin ancak tarafların açık iradesi ile olacağını, eski borçtan bağımsız yapılan sözleşmenin yenileme sayılabilmesi için yeni bir borcun söz konusu olması gerektiğini, takibe konu protokolde öncelikle farklı bir borcun doğumu değil mevcut borcun tasfiyesi ve gelinen noktada yapılan masrafları vs. de ekleyerek güncel miktarı belirleyip bunun tasfiyesini kolaylaştırma gibi bir amacın güdüldüğünü, protokoldeki bu açık amacın hem de maddede ifade edilen diğer şartın "tarafların yenileme yönündeki açık iradeleri" olduğu dikkate alındığında, söz konusu protokolde bu yönde bir açık iradenin olmadığının son derece açık olduğunu, aynı maddenin ikinci fıkrasında, kambiyo senedi vermenin veya yeni bir alacak senedi vermenin açık bir yenileme iradesi olmaması durumunda yenileme sayılamayacağının hüküm altına alındığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde uyuşmazlık konusu protokolün bir yenileme sözleşmesi olmadığını, yenileme sözleşmesi yönünde görüş bildiren bilirkişi raporunun hatalı olduğunu ve mahkemenin hukuki yönden verilen bu hatalı görüşü yetersiz inceleme ve değerlendirme sonucu hükme esas kabul ederek hukuka aykırı bir karar verdiğini, dava konusu alacağa avans faiz işletilmesinin kabul edilemeyeceğini, istinafa konu ilamda her ne kadar 388,836,00 TL 'nin ıslah tarihi olan 20.05.2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan alınıp davacıya ödenmesi yönünde hüküm tesis edilmişse de, davaya konu edilen protokol başlıklı belgede hiçbir vade tarihi ve faiz oranı belirtilmemiş olup, bu halde ancak ve ancak karar tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasının söz konusu olabileceğini beyanla Yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden inceleme yapılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, protokole dayalı alacağın tahsili talebine ilişkindir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile 21.11.2011 tarihli protokol dayanak yapılmak suretiyle 210.000 USD alacağın ödeme günündeki kur karşılığının tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, davacı tarafından itirazın iptali ve takibin devamı istemiyle somut davanın açıldığı, 20.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın tamamen ıslah edilerek alacak davasına dönüştürüldüğü ve ödeme tarihindeki döviz kuru dikkate alınarak 210.000 USD alacağın 592.200 TL'den az olmamak üzere davalıdan tahsili ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin talep edildiği, davalının davaya dayanak protokoldeki imzanın tarafına ait olmadığından bahisle davanın reddini savunduğu, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve karara karşı her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunda bulundukları anlaşılmıştır. Mahkemece davalının protokoldeki imzayı inkarı kapsamında ilk olarak İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi'den rapor alınmıştır. 14.12.2017 tarihli ATK raporunda; "inceleme konusu belgede davalı ...'a atfen atılı basit tersimli imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla kuvvetle muhtemel ...'un eli ürünü olmadığı" tespit ve mütalaa edilmiştir. Mahkemece ikinci olarak İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği'nden rapor alınmış ve anılan raporda; inceleme konusu belge üzerinde davalıya atfen atılı bulunan imzanın davalı ...'un eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece raporlar arasında oluşan çelişki giderilmek üzere İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nden üçüncü rapor alınmış, anılan raporda bahse konu imzanın davalı ...'un eli mahsulü olmasının kuvvetle mümkün ve muhtemel olduğu mütalaa edilmiştir. Davacı tarafından dava konusu protokol uyarınca davalı tarafından keşide edilerek verildiği iddia olunan bono dayanak yapılmak suretiyle başlatılan İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip dosyası nedeniyle davalının İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nde açmış olduğu imzaya itiraz davasında Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, bono üzerindeki davalıya atfen atılı imzanın davalının eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine davanın kabulüne karar verildiği ve verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Bu tespitler ışığında Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için alınan Emniyet Kriminal raporunda kesin bir tespit yapılamamış olması ve ATK Fizik İhtisas Dairesi'nden alınan raporun üç kişilik uzman bilirkişi heyeti tarafından, Jandarma Kriminal raporu ile Emniyet Kriminal raporunun ise iki kişilik uzman heyet tarafından düzenlenmiş olması itibariyle raporlar arasındaki çelişkinin giderildiğinden bahsedilemeyeceği, Mahkemece davalıya atfen dava konusu protokol ve dava dışı bono üzerinde yer alan imzaların benzer olduğu da nazara alınarak ATK raporu ile Jandarma Kriminal raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri arasından seçilecek uzman bilirkişilerden oluşturulacak en az 3 kişilik heyet aracılığıyla yeniden imza incelemesi yaptırılıp ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alındıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, ATK raporu ile çelişen Jandarma Kriminal raporu ve her iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermeyen Emniyet Kriminal raporunun hükme esas alınması hatalı olmuştur. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, bu aşamada davalı vekilinin diğer istinaf sebepleri ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 27/05/2021 tarih ve 2020/340 Esas - 2021/401 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacının istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran taraflara iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK'nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy