İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/174 Esas 2023/704 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/174
Karar No: 2023/704
Karar Tarihi: 27.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/174 Esas
KARAR NO: 2023/704 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/122 Esas - 2020/398 Karar
TARİHİ: 22/09/2020
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
YAZIM TARİHİ: 03/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının 01/07/2005-13/05/2013 tarihleri arasında kaynak suyu dolum fabrikasında satış personeli olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini, davacının son ücretinin net 2.000,00 TL olduğunu ancak sigorta primlerinin düşük ücret üzerinden yatırıldığını, fesihten kaynaklı kıdem ve ihbar tazminatlarının davacıya ödenmemiş olduğunu, bunun dışında işyerinde haftanın 6 günü 09:00-19:00 saatleri arasında normal mesai yapıldığını ancak davacının işlerin yoğunluğu nedeniyle haftanın en az 4 günü akşam 23:00'e kadar çalıştığını ancak buna ilişkin fazla mesai ücretlerinin kendisine ödenmediğini, dini ve milli bayram sürelerinde çalıştığını ve bundan kaynaklanan tatil ücreti alacaklarının bulunduğunu, hafta tatili alacağı bulunduğunu, davacının çalıştığı süre boyunca yıllık izinlerini kulanmadığını, ayrıca 2008 yılından itibaren ödenmesi gereken AGİ alacağının ödenmediğini, son 10 aylık ücretinin de ödenmediğini beyanla ilgili alacaklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının davalı şirketin çalışanı değil işvereni olduğunu, davacının davalı şirkette sahibi olduğu 45 adet hissesini 15/05/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile dava dışı Durali Kaçar'a devrettiğini ve bedelini tamamen aldığını, davacının aynı tarihte vermiş olduğu dilekçe ile de yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, dolayısıyla davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan bir kişinin çalışan olduğunu iddia ederek açmış olduğu davanın reddinin gerektiğini, davacının şirket çalışanı olmadığını bu nedenle davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü taleplerine hak kazanmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi'nin 22/09/2020 tarih ve 2020/122 Esas - 2020/398 Karar sayılı kararında; "İstanbul Anadolu 23. İş Mahkemesi'nin 2015/224 Esas, 2019/662 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi'nin 2019/3657 Esas, 2020/31 Karar sayılı ilamı ile; ticaret sicil kayıtlarına göre davacının davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu, şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmayacakları, ilk derece mahkemesince taraflar arasında hizmet akdinin bulunmadığı tespitinde hata olmadığı, ancak işçi sıfatını taşımayan kişinin talepleri ile ilgili davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesi ile kararın kaldırıldığı, İstanbul Anadolu 23. İş Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, dosyanın mahkememize tevzi edildiği anlaşıldı. Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, SGK kaydı, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının taleplerinin hizmet akdine dayalı İş Kanunundan kaynaklı alacakları olduğu, taraflar arasında iş akdinin bulunmadığı davacının davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu, işveren sayılması gerektiği, bu nedenle iş akdine dayalı alacakları talep edemeyeceği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir."gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; uyuşmazlığın konusunun; davacının davalı ... yerinde hizmet sözleşmesine bağlı çalışıp çalışmadığı, varsa iş sözleşmesinin haksız feshedilip feshedilmediği, buna bağlı olarak işçilik alacaklarının oluşup oluşmadığı ve davacının yönetici sıfatında olup olmadığı olduğunu, bir kimsenin işçi sayılabilmesi için hizmet akdi ile çalışmasının koşul olduğunu, hizmet akdinin unsurlarının zaman, bağımlılık ve ücret unsurlarına göre ortaya konulduğunu, zaman unsurundan amacın bir kimsenin günlük belirli bir zaman dilimi içerisinde iş gücünü bir işveren emrine tahsis etmesi, bağımlılık unsurundan amacın ise çalışan kişinin işveren emir ve talimatları doğrultusunda çalışmasını sürdürmesi olduğunu, görülen iş karşılığı işverenin belirli bi zaman için ödemiş olduğu bedelin ücret unsurunu oluşturduğunu, belirtilen unsurlara göre bir veya birden ziyade işveren emrinde çalışmasını sürdüren kişilerin işçi statüsünde kabul edildiğini, davacı işçi statüsünde olup görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, görevsiz mahkemenin kararının usul, yasa ve esaslarına aykırı olduğunu, davacının, davalı şirkette haftanın 6 günü 09:00-19:00 arasında çalışması ve fazla mesaileri olduğunu, net 2.000 TL maaş aldığını, davacının çalışma saatlerinin ve ücretinin tanık anlatımlarıyla da ispatlandığını, tanık ...'in; davacının 2.000 TL aldığını, çalışma saatlerinin 09:00-21:00-22:00'e kadar olduğunu, tanık ...'ın; davacının ücretinin 2.000 TL olduğunu, çalışma saatlerinin 09:0019:00 arasında ve 21:00-23:00-01:00'e kadar fazla mesai yapıldığını beyan ettiğini, davacının işçi sıfatı için zaman ve ücret unsurlarının tanık anlatımlarıyla da subuta erdiğini, SGK dökümlerinden de görüleceği üzere davacı müvekkilinin 01.07.2005-13.05.2013 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde çalıştığını, 5510 sayılı Kanunu'muzun 4'üncü maddesinin kimlerin sigortalı sayılacağını belirtmekte olup sigortalı olmanın en önemli koşulunun fiili çalışma olduğunu, bir kişinin bir işyerinde sigortalı olması için o iş yerinde hizmet akdine istinaden fiili olarak çalışması gerektiğini, davacı müvekkilinin davalı işveren nezdinde fiili olarak çalışan sigortalı bir çalışan olduğunu, davacı müvekkilinin iddiasının SGK kayıtları ile subuta erdiğini, 4. madde 1 fıkra a bendinde sayılanların kendilerine ait ve ortak oldukları iş yerlerinden dolayı 4. maddesinin 1. fıkrası a bendi kapsamında sigortalı bildirilemeyecekleri hükmü ile şirket ortaklarının kendi şirketlerine ait iş yerlerinde 4/1a statüsünde sigortalı gösterilmesinin engellendiğini, davacı müvekkilinin davalı işveren nezdinde yönetici sıfatı olup olmadığı, %9 pay sahibi olmasının işçilik sıfatını nasıl etkilediği konusunun ise birçok Yargıtay kararı ile emsal teşkil ettiğini, bir kimsenin biçimsel anlamda anonim şirket ortağı gözükmesine karşın bağımlı çalışma koşulları ve aldığı ücret, bağımsız çalışma ve kazanç sağlama durumundan baskınsa bu takdirde salt ortaklık statüsünden hareketle sonuca gidilemeyeceğini, hukuksal statüsü belirlenmek istenen kişinin şirket içerisindeki pozisyonu, gördüğü iş, çalışma koşulları, aldığı ücret birlikte değerlendirilerek ekonomik yaşamının ne şekilde sürdürüldüğü ortaya konularak sorunun çözümlendiğini, sembolik sayılabilecek bir oranda şirket ortağı gözükmesine karşın kişinin yasaların ön gördüğü anlamda ve yukarıda unsurları ortaya konulduğu biçimde hizmet akdine göre çalıştığı belirlendiği takdirde, yasal karinenin aksi kanıtlanmış kabul edilerek kişinin işçi ve sigortalı sayılacağını, şirket ortağının işçi olarak çalıştığının kabulü için özellikle kişisel bağımlılık unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılması gerektiğini, işverenin otoritesi altında çalışan onun emir ve talimatlarına göre iş görme zorunda olan işçinin iş sözleşmesine bağımlılığının daha ziyade kişiliği ile ilgili olduğunu, iş sözleşmesinin özünde bir bağımlılık/otorite ilişkisinin bulunduğu hususu dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini, tanıkların davacının şirkette söz sahibi olmadığını herhangi bir yetkiye sahip olmadığını beyan ettiklerini, Asliye Ticaret Mahkemesinin hiçbir inceleme yapmadan dosyada karar verdiğini, hiç bir ticari defterin yönetim ve genel kurul defterlerinin celbi istenmeden ve tanık dinlenilmeden karar verildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi olmadığı kanaatine varılsa bile davacı müvekkilinin ücret alacağı başta olmak üzere bir çok alacağının söz konusu olup Asliye Ticaret Mahkemesinin hiç bir inceleme yapmadan karar vermesinin yasa usul esaslarına aykırılık teşkil ettiğini beyanla yerel mahkeme kararı kaldırılarak dosyanın görevli iş mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket işçisi olduğundan bahisle kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, fazla mesai alacaklarının tahsili talebine ilişkindir. Somut davanın İstanbul Anadolu 23. İş Mahkemesi'nin 2015/224 Esas sayılı dosyası ile açıldığı, Mahkemece 15.10.2019 tarihli, 2015/224 Esas ve 2019/662 Karar sayılı karar ile; "davacının, davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi ve yetkilisi olduğu, dava dışı ...'a hisselerini devrettiği, karşılığını nakit olarak aldığı, davacı ile davalı şirket arasında işçi işveren ilişkisi de bulunmadığı" gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, verilen kararın davacının vaki isitnafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi'nin 2019/3657 Esas ve 2020/31 Karar sayılı kararı ile; "dava dosyası içerisindeki ticaret sicil kayıtlarına göre davacının davalı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu, şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmayacakları, ilk derece mahkemesince taraflar arasında hizmet akdinin bulunmadığı tespitinde hata olmadığı, ancak işçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu"ndan bahisle kararın HMK'nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, İstanbul Anadolu 23. İş Mahkemesi tarafından bu kez 2020/102 Esas ve 2020/125 Karar sayılı karar ile davanın görevsizlik nedeniyle reddine, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun tespitine karar verildiği, dosyanın gönderildiği İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin iş bu istinaf incelemesine konu edilen kararı ile; davacının taleplerinin hizmet akdine dayalı İş Kanunu'nundan kaynaklı alacaklar olduğu, işveren sayılması gerektiği, bu nedenle iş akdine dayalı alacakları talep edemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre; davacının davalıya ait işyerinde 01.07.2005 ila 13.05.2013 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığını ve işçilik alacaklarının ödenmediğini iddia ettiği, davalı şirketin incelenen İstanbul Ticaret Sicil kayıtlarına göre davacının, davalı şirketin 08.08.2012 tarihinde yapılan 2011 yılı olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ve 15.05.2013 tarihinde istifa ederek bu görevden ayrıldığı, SGK kayıtlarına göre ...(davalı şirketin eski yönetim kurulu başkanı) isimli-Kervansaray Köyü/Şile adresinde bulunan işyerinde 01.07.2005 ila 13.05.2013 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığı ve fakat davacı ile davalı şirket arasında hizmet akdi ve işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığından bahisle verilen İstanbul BAM 27. Hukuk Dairesi'nin 2019/3657 Esas ve 2020/31 Karar sayılı görevsizlik kararının dairemizce incelenen kararı veren ilk derece mahkemesini bağladığı ve Mahkemece yalnızca görevsizlik kararı verilmesine esas hukuki ilişki ve talep yönünden değerlendirme yapılabileceği, davacı tarafından dava dilekçesi ile talep edilen tüm alacak kalemlerinin işçilik alacağı olduğu, davacının, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak kendisine ücret ödendiği ve ödenmeyen ücret veya benzeri bir alacağı bulunduğunu iddia ve ispat edemediği, bu minvalde Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı tarafın verilen karara karşı taraflar arasında hizmet akdi olduğu ve ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğuna yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2023 tarihinde HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy