İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1845 Esas 2023/606 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1845
Karar No: 2023/606
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1845 Esas
KARAR NO: 2023/606 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2020
DOSYA NUMARASI: 2014/1374 Esas - 2020/329 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA: Tazminat (Ticari Nitelikteki Trampa Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ESAS DAVADA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin ... markası ile faaliyet gösteren kurumsal bir firma olduğunu, bu kapsamda davalı ... ile iki farklı istasyon için 20/09/2010 tarihli iki ayrı bayilik sözleşmesi ve 20/09/2010 tarihli iki ayrı satış taahhütnamesi imzalandığını, davalının taahhütname ile "... Cad. Erzurum" adresinde bulunan istasyonda yıllık 1250 m3, "... Yolu ... Km - Erzurun" adresinde bulunan istasyonda yıllık 750 m3 akaryakıt satma taahhüdünde bulunduğunu ancak davalının bayilik sözleşmesi ve protokollerden kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle davalıya 09/05/2012 tarih ve 777 sayılı, 22/10/2012 tarih ve 1459 sayılı, 22/10/2012 tarih ve 1337 sayılı uyarı yazıları gönderildiğin, ancak davalının buna rağmen uyarıların gereğini yerine getirmediğini ve akabinde Beşiktaş ... Noterliği'nin 16/05/2014 tarih ve ... - ... yevmiye nolu evrakı üzerinden keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeleri tek yanlı olarak "Bayilik Sözleşmesi ve protokol uyarınca mutabık kaldığımız ve tarafıma uygulamanız gereken iskontoları uygulamadığınız" şeklinde gerekçe ile süresinden önce hukuka aykırı bir şekilde feshettiğini, oysa bu gerekçenin sözleşme ve protokol içeriklerine aykırı olduğunu, akdedilen sözleşme ve protokoller kapsamında davacının ana ve yan edim borçlarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, buna mukabil davalını sözleşmeleri feshinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle davalının taahhütnamelerdeki kotanın altında satış yapmış olması nedeniyle Karskapı istasyonundan dolayı 19.500,00 USD, ... Yolu Erzurum istasyonu nedeniyle 100.260,00 USD cezai şart alacakları oluştuğunun hesaplandığını, bu miktarın yargılama aşamasında bilirkişi tarafından da hesaplanacak olduğunu, keza bayilik sözleşmelerinin 4. Maddesi kapsamında da davalının bu sözleşmelerin haksız olarak feshedilmesi halinde her bir sözleşme için 100.000,00 USD tutarındaki cezai şartı ödeme taahhüdünde bulunduğunu ayrıca sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle sözleşme kapsamında satılması muhtemel malın satılamaması nedeniyle bayilik sözleşmelerinin 46. Maddesi kapsamında kar yoksunluğuna uğradıklarını ve ayrıca cari hesap kapsamında bakiye alacakları olduğu nedeniyle davalıdan yıllık asgari alım taahhüdünün ihlali nedeniyle her bir asgari alım taahhütnamesi nedeniyle 10.000,00 USD olmak üzere toplam 20.000,00 USD cezai şartın, bayilik sözleşmelerinin haksız feshi nedeniyle bayilik sözleşmesinin 4. Maddesi kapsamında olmak kaydıyla her bir bayilik sözleşmesi nedeniyle 5.000,00 USD olmak kaydıyla toplam 10.000,00 USD cezai şartın ve bayilik sözleşmelerinin 46. Maddesi kapsamında sözleşmelerin süresinden öne haksız olarak feshi nedeniyle maruz kaldıkları kar yoksunluğu nedeniyle her bir sözleşme için 10.000,00TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL'nin ve cari hesaptan kaynaklanan 3.858,25 TL alacağın sözleşmenin 42. Maddesi kapsamında avans faizine 20 puan eklenmek suretiyle tespit edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının akdedilen protokole aykırı davrandığını ve müvekkili aleyhine iskonto ve kar oranlarının protokolün 3.2.4 hükmüne aykırı olarak değiştirildiğini, bu konuda Erzurum ... Noterliği'nin 05/03/2012 tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, iskonto ve kar oranları ile vadenin düzeltilmesinin ihtar edildiğini, akabinde vade düzeltilmiş ise de iskonto ve kar oranlarının düzeltilmediğini, daha sonra Erzurum ... Noterliği'nin 21/05/2013 tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini ve mevcut durumun tekrar ihtar edildiğini fakat düzeltilmediğini, bu nedenle Beşiktaş ... Noterliği'nin 16/05/2014 tarih ve ... yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesinin feshedildiğini, protokoldeki şartların tek taraflı olarak değiştirilmesinin mümkün olmadığını, kötü niyetli olarak teminat mektuplarının nakde çevrildiğini, davacıya borçları olmadığı gibi alacaklı olduklarını, sözleşmedeki ticari şartlara göre satış hedefinin tutturulduğunu fakat diğer hallerde satış hedefinin tutturulmadığı ve durumun kendi kusurundan faydalanmaması ve çelişkili davranışı nedeniyle hukuk düzenince korunmasının mümkün olmadığını, davalının fesihte haksız olması nedeniyle bayilik sözleşmesinin 46. maddesi uyarınca cezai şart istenemeyeceğini, aynı hususun mahrum kalınan kar talebi için de geçerli olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 20/09/2010 tarihinde akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, buna ilişkin aralarında bayilik protokolü imzalandığını, davalı tarafın protokole aykırı olarak hareket ederek müvekkilinin kar payını ve iskonto payını düşürdüğünü, müvekkiline teslim edilen mal ile faturaya yansıtılan mah da her farklı olduğunu, davalı tarafından kötü niyetli tutumlarla teminat mektuplarını nakde çevirdiğini, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1374 Esas sayılı dosyası ile davalı taraf bayilik sözleşmesinin feshinden dolayı tazminat davası açtığını, konusu ve tarafları aynı olan bu dosya ile İstanbul 1. ATM' nin 2014/1374 Esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından yapılan değişikliklerin davacı ile yapılan sözleşmenin protokollerine uygun olduğunu, davacı tarafça kabul edilmesi ve çekincesiz olarak mal alımına devam edilmiş olmasın nedini ile yapılan fesih açıkça kötü niyetli olduğunu, davacının tüm taleplerinin reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/09/2020 tarih ve 2014/1374 Esas - 2020/329 Karar sayılı kararı ile; " Esas dava, taraflar arasında akdedilmiş olan iki ayrı bayilik sözleşmesinin süresinden önce haksız olarak feshi nedeniyle kar mahrumiyeti, satış taahhüdüne aykırılıktan kaynaklanan cezai şart alacağı, sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağı ile cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili, birleşen dava ise feshedilen bayilik sözleşmesi kapsamında yanlış uygulanan iskonto ve kar oranlarından kaynaklanan zarar, eksik teslimden kaynaklanan zarar, mahrum kalınan kar nedeniyle ve teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklanan zararın tahsili davasıdır. Esas davada davacı vekili, davacı müvekkilinin ... markası ile faaliyet gösteren kurumsal bir firma olduğunu, bu kapsamda davalı ... ile iki farklı istasyon için 20/09/2010 tarihli iki ayrı bayilik sözleşmesi ve 20/09/2010 tarihli iki ayrı satış taahhütnamesi imzalandığını, davalının taahhütname ile "... Cad. Erzurum" adresinde bulunan istasyonda yıllık 1250 m3, "... Yolu ... Km - Erzurun" adresinde bulunan istasyonda yıllık 750 m3 akaryakıt satma taahhüdünde bulunduğunu ancak davalının bayilik sözleşmesi ve protokollerden kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle davalıya 09/05/2012 tarih ve 777 sayılı, 22/10/2012 tarih ve 1459 sayılı, 22/10/2012 tarih ve 1337 sayılı uyarı yazıları gönderildiğin, ancak davalının buna rağmen uyarıların gereğini yerine getirmediğini ve akabinde Beşiktaş ... Noterliği'nin 16/05/2014 tarih ve ... - ... yevmiye nolu evrakı üzerinden keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeleri tek yanlı olarak "Bayilik Sözleşmesi ve protokol uyarınca mutabık kaldığımız ve tarafıma uygulamanız gereken iskontoları uygulamadığınız" şeklinde gerekçe ile süresinden önce hukuka aykırı bir şekilde feshettiğini, oysa bu gerekçenin sözleşme ve protokol içeriklerine aykırı olduğunu, akdedilen sözleşme ve protokoller kapsamında davacının ana ve yan edim borçlarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, buna mukabil davalını sözleşmeleri feshinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle davalının taahhütnamelerdeki kotanın altında satış yapmış olması nedeniyle Karskapı istasyonundan dolayı 19.500,00 USD, Pasinler Yolu Erzurum istasyonu nedeniyle 100.260,00 USD cezai şart alacakları oluştuğunun hesaplandığını, bu miktarın yargılama aşamasında bilirkişi tarafından da hesaplanacak olduğunu, keza bayilik sözleşmelerinin 4. Maddesi kapsamında da davalının bu sözleşmelerin haksız olarak feshedilmesi halinde her bir sözleşme için 100.000,00 USD tutarındaki cezai şartı ödeme taahhüdünde bulunduğunu ayrıca sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle sözleşme kapsamında satılması muhtemel malın satılamaması nedeniyle bayilik sözleşmelerinin 46. Maddesi kapsamında kar yoksunluğuna uğradıklarını ve ayrıca cari hesap kapsamında bakiye alacakları olduğu nedeniyle davalıdan yıllık asgari alım taahhüdünün ihlali nedeniyle her bir asgari alım taahhütnamesi nedeniyle 10.000,00 USD olmak üzere toplam 20.000,00 USD cezai şartın, bayilik sözleşmelerinin haksız feshi nedeniyle bayilik sözleşmesinin 4. Maddesi kapsamında olmak kaydıyla her bir bayilik sözleşmesi nedeniyle 5.000,00 USD olmak kaydıyla toplam 10.000,00 USD cezai şartın ve bayilik sözleşmelerinin 46. Maddesi kapsamında sözleşmelerin süresinden öne haksız olarak feshi nedeniyle maruz kaldıkları kar yoksunluğu nedeniyle her bir sözleşme için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL'nin ve cari hesaptan kaynaklanan 3.858,25 TL alacağın sözleşmenin 42. Maddesi kapsamında avans faizine 20 puan eklenmek suretiyle tespit edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili, davacı ile davalı arasında 20/09/2010 tarihinde iki ayrı bayilik sözleşmesi akdedildiğini, protokolün 3.2.4 maddesi ile davacı bayinin ...'ten yapacağı benzin alımları için ... beyaz ürün depo satış fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa satış fiyatı arasında kalan toplam karın %60'nın bayi, %40'nın ise ...'e (davalıya), kırsal motorin ve motorin alımlarından kaynaklanan karın ise %88'in bayi, %12'nin ...'e (davalıya) ait olacağı konusunda anlaşmaya varıldığını, protokoller ile belirlenen kar payı ve iskonto oranlarının iş bu protokolün yapıldığı tarihteki piyasa şartlarına göre belirlenmiş olduğunun ve ancak piyasa şartları ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana gelmesi halinde tarafların bir araya gelerek karşılıklı mutabakat ile yeni kar payı dağıtımı ve iskonto oranları konusunda anlaşmaya varacakları konusunda sözleşmede hüküm bulunduğunu, ancak davalı sağlayıcının sözleşme hükümlerine aykırı olarak iskonto ve kar payı oranlarında değişikliğe gittiğini, noter vasıtasıyla uyarıda bulunulmasına rağmen yanlışlığın düzeltilmediğini, bu nedenle bayilik sözleşmelerinin davacı tarafından Beşiktaş ... Noterliği'nin 16/05/2014 tarih ve ... yevmiye nolu evrak üzerinden keşide edilen ihtarname ile feshedildiğini, ancak sözleşme aykırı olarak uygulanan iskonto ve kar payı uygulaması nedeniyle zarara uğradığını ve bu nedenle uğranılan zarar kadar davalıdan alacaklı olduğunu, sözleşmenin bu şekilde ihlali karşısında taahhüt edilen satış miktarına ulaşmasının kendisinden beklenemeyeceğini, tüm bu nedenlerden HMK m.107 kapsamında olmak üzere sözlemeye aykırı olarak uygulanan iskonto ve kar yoksunluğu nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL, eksik teslim edilen ürünler nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL, mahrum kalınan kar nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL ve teminat mektuplarının nakde çevrilmesi nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL maddi ve ticari itibarlarının sarsılması nedeniyle de 50.000,00 TL manevi zararın doğum tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile iş bu davanın İstanbul 1. ATM'nin 2014/1374 Esas sayılı davası ile birleştirilmesi talep ve dava edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi bayilik sözleşmesi netiliğindedir. Bayilik sözleşmesi, üretici veya toptancının (sağlayıcının) mallarının tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye (dağıtıcıya) göndermeyi, buna karşılık bayinin de üreticinin dağıtım ağına dahil olarak sözleşme konusu mal ve hizmeti kendi adına ve hesabına satmayı ve bu mal ile hizmetin sürümünü arttıracak faaliyetlerde bulunmayı üstlendiği sözleşmedir. (Dr. Nilay Şenol, 2011, Bayilik Sözleşmesi Sona Ermesi Ve Sonuçları, İstanbul, Vedat Kitapçılık, sayfa 11) Bayilik Sözleşmesi 6098 sayılı TBK. m.126 kapsamında iki tarafa sürekli olarak borç yükleyen, acentelik ve vekalet sözleşmesine benzer özelikler taşısa da tam anlamı ile bu sözleşmelerin hiç birisine girmediği için karma sözleşme olarak dahi nitelendirilemeyecek isimsiz (sui generis) bir çerçeve sözleşmedir. (Şenol, s. 34) Sürekli borç ilişkisinde, borçlu, sözleşme süresi ve eğer sözleşme belirsiz süreli ise sözleşme ayakta kaldığı sürece ifa yükümlülüğü altındadır. Bu kapsamda sözleşme süresince sağlayıcı mal verme, dağıtıcı (bayii) ise malın sürümünü artırma borcu altındadır. Bu nedenle bayilik sözleşmesinde her iki taraf da sözleşme ilişkisinin aniden ortadan kalkmayacağı konusunda karşılıklı bir güven duygusu içerisindedir. Esasen sürekli edim borcu, borcun niteliğinden ve bu güven duygusundan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bayilik sözleşmesi ister belirli ister belirsiz süreli olusun ancak haklı nedenle ve ileriye etkili olarak (ex nunuc) olarak sona erdirilebilir. (Şenol, s. 14-16) Bu kapsamda, sözleşmede öngörülen olağan fesih hakkının, keyfi olarak kullanması dürüstlük kurallarına aykırı olacağından olağan yolla fesih hakkını kullanan taraf bu hakkını haklı bir nedenle kullandığını ispat yükü altındadır.(bkz. Yargıtay 11. HD. 22/10/2014 tarih - 2014/7542 Esas ve 2014/16209 Karar ve 11. HD. 27/04/2016 tarih - 2015/15216 Esas ve 2016/4748 Karar) Keza, taraflardan biri sözleşmeyi olağanüstü yolla ve haklı nedenle feshetmiş ise haklı nedeni ispat yükü altındadır. (bkz. Bilge Umar - Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih - 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) Uygulamada, bayilik sözleşmesi ve eki niteliğindeki sözleşmeler ile bayiye asgari bir alım yükümü de yüklenmektedir. Doktrinde, asgari alım yükümlülüğünün yüklenebileceği esasen böyle bir yükümlülüğün genel alım yükümlülüğünün somutlaşması niteliğinde olduğu ve asgari alım taahhüdünün, bayiyi sürümü artırmaya ve sağlayıcıyı da sağlanacak mal konusunda planlama yapmaya ittiği kabul edilmektedir. (Şenol, s. 85) Bu kapsamda taraflardan biri sözleşmeyi haksız olarak sona erdirdiği (fesh ettiği) takdirde diğer taraf 6098 sayılı TBK. m. 126'nın "İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir." şeklindeki hükmü kapsamında diğer taraftan sözleşmenin süresinden önce sona erdirilmesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini isteme hakkına sahiptir. (Şenol, s. 50 ve 289) Nitekim Yargıtay 11. HD. 17/11/2016 tarih 2015/12027 E. ve 2016/8889 K. sayılı kararında belirtildiği üzere "... Davacı ifasına başlamış sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrütünü düzenleyen 6098 sayılı BK.'nın 126. maddesine dayanarak davalının haksız fesih tarihinden itibaren tazminat isteyebilir..." şeklindeki uygulaması ile TBK. m. 126 hükmünü, sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrütüne bağlanan sonuçların düzenlenmesinden öte sürekli edimli sözleşmelerin haklı neden ile feshinin sonuçlarını öngören temel hukuki dayanak olarak kabul etmektedir. (Dr. Murat Tümerdem (2018) Sürekli Borç İlişkilerinde Borçlunun Temerrüdü ve Sonuçları (TBK md. 126), Ankara: Seçkin Yayınları, s. 83) Ancak sözleşmenin sona erdirilmesine yönelik fesih iradesinin karşı tarafa ulaşması ile birlikte karşı taraf sözleşmeye dayalı olarak aynen ifayı ve sözleşmeden kaynaklanan başka bir hakkın ifasını sözleşme ayaktaymış gibi talep edemez. (Yargıtay 11. HD. 15.02.2017 tarih 2015/12426 E. ve 2017/843 K.) Ancak sözleşmenin sona ermesi nedeni ile zararı var ise talep edebilir. (Yargıtay 11. HD. 17.07.2018 tarih 2016/9219 E. ve 2018/5071 K.) Tüm zararlar talep edilebilmekle birlikte talep edilecek zarar kural olarak müspet zarardır. Ancak 6098 sayılı TBK'nın genel hükümlerinde haklı sebep tanımlanmış değildir. Fakat TBK. özel hükümlerdeki haklı sebebe ilişkin hükümlere bakıldığında kanun koyucunun, sözleşme ilişkisinin devamını çekilmez hale getiren halleri haklı sebep olarak kabul ettiği söylenebilir. (Tümerdem, s. 79) İhtilaf, sözleşmenin davalı (bayi) tarafından haksız yere feshedilip edilmediği, haksız yere feshedildi ise davacının iki ayrı bayilik sözleşmesi ve iki ayrı protokol ile ayrı ayrı öngörülmüş olan cezai şart alacağı ile sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle kar yoksunluğu nedeniyle oluştuğu iddia olunan zarar ile bakiye alacağı talep etme hakkı olup olmadığı, varsa bu alacak kalemlerinin miktarının tespiti ve birleşen dava kapsamında ise birleşen davanın davacısının bayilik sözleşmesini haklı nedenle feshedip etmediği, haklı neden ile feshetmiş ise davalının sözleşmeye aykırı olarak iskonto ve kar payı uygulaması yapıp yapmadığı, yaptı ise bu nedenle, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle kar yoksunluğu ve eksik mal gönderilmesi nedeniyle bir zararı olup olmadığı, varsa miktarının tespiti ile sözleşmenin ihlalinin birleşen davacının kişilik haklarını ihlal edip etmediği, etti ise bu nedenle davalının manevi zarara mahkumiyetine gerek olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Bu kapsamda sözleşmeyi fesheden davalı/birleşen davanın davacısı, sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ve tarafalar sözleşmenin feshi nedeniyle zarara uğrayıp uğramadıklarını ve miktarını ispat yükü altındadırlar. Ancak tarafların akdedilen sözleşme kapsamında iskonto ve kar payı oranlarının yanlış uygulanıp uygulanmadığı, sözleşme ve sektör itibariyle piyasa koşulları nazara alınmak suretiyle ve tarafların defter ve belgeleri incelenmek suretiyle tespiti gereken bir husus olduğundan ve bu husus hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir hal olduğundan 6100 sayılı HMK m. 266 gereği mahkeme tarafların talebi yahut kendiliğinden bilirkişi incelemesine başvurması mümkündür.Taraflar arasında 20/09/2010 tarihinde Karskapı İstasyonu ve ... Yolu ... Km'de bulunan iki ayrı istasyonun ... markası ile 5 yıl süreyle işletilmek üzere iki ayrı bayilik sözleşmesi akdedildiği görülmektedir. Taraflar arasında Karskapı İstasyonuna yönelik olarak düzenlenen 20/09/2010 tarihli ve 7 sayfadan ibaret Bayilik Protokolü'nün incelenmesinde; davalının yıllık 1250 m3 beyaz ürünü satın alma vaadinde bulunduğu (m.3.1.8) ve sözleşmenin m.3.2.4 ile de bayiinin ...'ten yapacağı benzin alımları için ... beyaz ürün depo satış fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa fiyatı arasında kalan toplam karın %60 bayii %40 ... arasında paylaşılacağı, keza kırsal motorin ve motorin alımları için ise %88 bayii %12 ... arasında paylaşılacağının öngörülmüş olduğu ve ileride piyasa şartlarında ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana geldiği takdirde tarafların yeni piyasa şartlarına ve ülkenin genel ekonomi şartlarına göre yeniden iskonto ve kar payları konusunda karşılıklı olarak mutabakata varacak oldukları konusunda sözleşmede hüküm olduğu, sözleşmenin 4. maddesi ile de sözleşmenin haksız olarak feshi halinde bayiinin 100.000,00 USD cezai şart ödeme yükümü altına girdiği görülmektedir.Satış Taahhütnamesi başlıklı 20/09/2010 tarihli protokol ile Karskapı'da yer alan istasyon bakımından davalının yıllık 1250 m3 beyaz ürünü satma taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdün ihlali halinde m3 beyaz ürün için 60,00 USD cezai şart ödemeyi kabul etmiş olduğu görülmektedir. Taraflar arasında ... Yolu ... km İstasyonuna yönelik olarak düzenlenen 20/09/2010 tarihli ve 7 sayfadan ibaret Bayilik Protokolü'nün incelenmesinde; davalının yıllık 750 m3 beyaz ürünü satın alma vaadinde bulunduğu (m.3.1.8) ve sözleşmenin m.3.2.4 ile de bayiinin ...'ten yapacağı benzin alımları için ... beyaz ürün depo satış fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa fiyatı arasında kalan toplam karın %60 bayii %40 ... arasında paylaşılacağı, keza kırsal motorin ve motorin alımları için ise %88 bayii %12 ... arasında paylaşılacağının öngörülmüş olduğu ve ileride piyasa şartlarında ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana geldiği takdirde tarafların yeni piyasa şartlarına ve ülkenin genel ekonomi şartlarına göre yeniden iskonto ve kar payları konusunda karşılıklı olarak mutabakata varacak oldukları konusunda sözleşmede hüküm olduğu, sözleşmenin 4. maddesi ile de sözleşmenin haksız olarak feshi halinde bayiinin 100.000,00 USD cezai şart ödeme yükümü altına girdiği görülmektedir.Satış Taahhütnamesi başlıklı 20/09/2010 tarihli protokol ile ... Yolu ... Km'de yer alan istasyon bakımından davalının yıllık 750 m3 beyaz ürünü satma taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdün ihlali halinde m3 beyaz ürün için 60,00 USD cezai şart ödemeyi kabul etmiş olduğu görülmektedir. Beşiktaş ... Noterliği'nin 16/05/2014 tarih ve ... yevmiye nolu evrakı üzerinden keşide edilen ihtarnamenin incelenmesinde; bayiinin sözleşme ve protokoller ile mutabık kalınan iskontolara uyulmaması ve bunun kendisi nezdinde telafisi imkansız maddi kayıplara neden olması, defalarca ihtarda bulunulmasına rağmen yanlışın düzeltilmediği bu nedenle sözleşmenin kendisi bakımından çekilmez hale geldiğini ve bu nedenle sözleşmeyi feshettiği görülmektedir. Dosya üzerinden mali müşavir bilirkişi ... ve hukukçu bilirkişi ..'den alınan 14/10/2015 tarihli bilirkişi raporu ile; taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerinin protokolün 3.2.4 maddesine aykırılık nedeniyle feshedilmiş olduğu, protokolün 3.2.4 maddesinde öngörülen kar dağıtım oranlarının ve yeni oran belirlemesi konusundaki mutabakatın uyuşmazlığın çözümünde belirleyici olduğu, ancak davacının 01/01/2012 tarihinden itibaren kendi lehine ve davalı aleyhine olmak kaydıyla davalı bayinin payına benzinde %50'ye, motorinde %60'a indirmekle sözleşme şartlarına aykırı hareket ettiği, sözleşmeye konu faaliyeti kar sağlama amacı yürüten davalının, davacının sözleşmeye aykırı şekilde icra edilen bu uygulaması nedeniyle sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu, bu nedenle feshin haklı nitelikte olduğu ve davacının 3.858,23 TL cari hesap alacağı dışındaki taleplerinde haklı olmadığı, bakiye cari hesap alacağı nedeniyle dava tarihinden itibaren sözleşmede öngörülen oranda olmak kaydıyla yıllık %31.75 nispetinde faiz uygulanması gerektiği, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının bakiye cari hesap alacağı dışında satış taahhüdü ve protokol kapsamında cezai şart alacağına hakkı olduğu, bu kapsamda olmak üzere satış taahhütnamesi nedeniyle davacının Karskapı istasyonundan dolayı 19.560,00 USD, Pasinler istasyonu nedeniyle 100.260,00 USD olmak üzere toplam 119.820,00 USD cezai şart talep etme hakkına sahip olduğu ve ancak 20.000,00 USD'nin talep edilmiş olması karşısında taleple bağlılık ilkesi gereği bu miktarın tahsil edilmesi gerektiği, keza protokolün 4. maddesi kapsamında talebi mümkün cezai şart miktarının her bir protokol için 50.000,00 USD olmak kaydıyla toplam 100.000,00 USD olduğu ve ancak davacının 10.000,00 USD talep etmiş olması nedeniyle bu miktarın tahsili gerektiği, yine sözleşmenin 46. Maddesi kapsamında sözleşmenin erken sona erdirilmesi nedeniyle davacının davalı bayiiden talebi mümkün kar yoksunluğu zararının Karskapı istasyonu için 100.680,00 USD, Pasinler istasyonu için 81.240,00 USD olmak üzere toplam 181.920,00 USD olduğu ve ancak 20.000,00 USD'nin talep edilmiş olması nedeniyle bu miktarın tahsili gerektiği, sözleşmenin 42. maddesi gereği avans faizine 20 puan eklenmesi halinde bu alacakları yıllık %31.75 faiz eklenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Davacı tarafın bu rapora itiraz etmesi ve bir sektör uzmanı ile akademisyen bir hukukçunun dahil edilmesi suretiyle rapor alınması yönünde rapora itirazda bulunması karşısında mahkememizce bilirkişi heyetine sektör bilirkişisi ...'in eklenmesi suretiyle bilirkişi heyetinden alınan 07/10/2016 tarihli bilirkişi raporu ile; davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği ve ancak mahkemenin aksi kanaatte olması halinde kök rapordaki tespitlerin aynen yinelenmiş olduğu görülmektedir. Davacı tarafın bu rapora da itirazı üzerine aynı bilirkişi heyetinden alınmış olan 18/09/2017 tarihli bilirkişi ek raporu ile; 17/10/2016 tarihli bilirkişi raporundaki hususlar yinelenmek suretiyle tespit yapılmış olduğu görülmektedir. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/1405 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davanın mahkemenin 12/10/2015 tarih ve 2015/756 Karar sayılı kararı ile mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş olması nedeniyle birleşen dava bakımından da rapor alınması zarureti nedeniyle aynı bilirkişi heyetinden alınan 21/09/2018 tarihli bilirkişi ikinci ek raporu ile; kök rapordaki görüşler yinelenmek kaydıyla birleşen davanın davacısı bayiinin 2011 - 2014 yılları itibariyle 244.201,74 TL kar kaybına uğradığı tespit edilmiştir. Taraf itirazları ve mevcut raporların hüküm kurma bakımından yeterli görülmemesi nedeniyle bu kez sektör temsilcisi ..., mali müşavir ... ve İKÜ Hukuk Fakültesi Öğr. Gör. Dr. ...'dan alınan 09/09/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının sözleşmeye aykırı olarak kendi lehine olacak şekilde yeni kar dağıtım oranları belirlemiş olması nedeniyle davalının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacı tarafın 6 ay süre ile yoksun kalacağı miktarının 61.754,35 TL olduğu, tonaj taahhüde nedeniyle talep edilen cezai şart miktarının 240.380,00 USD olduğu, keza sözleşmenin 4. maddesi kapsamında davacının davalı bayiiden talep edebileceği azami cezai şart miktarının 100.000,00 TL olduğu ve ancak taleple bağlılık ilkesi gereği talep edilen miktarların nazara alınması gerektiği, birleşen dava kapsamında 50.000,00 TL manevi zarar talep edilmiş ise de zararın ispat edilememiş olduğu, tarafların incelenen defter ve belgeleri itibariyle davacının davalıya 26.141,70 TL avans borcu bulunduğu, 2014 sonu itibariyle davacının davalıya 46.141,75 TL avans borcu olduğu, dolayısıyla davacının davalıdan cari hesap alacağı olmadığı, birleşen dava kapsamında eksik ürün verildiği iddiası ile ilgili olarak sözleşme hükümleri ile ilgili değerlendirme yapıldığında daha önce teslim alınan ürünlerin eksik olduğunun bu aşamada tespitinin mümkün olmadığı, kaldı ki birleşen davanın davacısının bu konuda herhangi bir ihtirazı kaydının olmadığı, bu nedenle birleşen dava bakımından da herhangi bir zararın tespit edilemediği görülmektedir. Dosya kapsamı ve alınmış olan son bilirkişi raporu ile önceki bilirkişi raporları arasında çelişki olmayacak şekilde sözleşmenin davalı/birleşen davanın davacısı tarafından haklı nedenle feshedildiği tespit edilmiş olduğundan ve de mahkememizce de taraflar arasında akdedilmiş bulunan Bayilik Protokolü'nün 3.2.4. maddesi ile bayiinin ...'ten yapacağı benzin alımları için ... beyaz ürün depo satış fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa fiyatı arasında kalan toplam karın %60 bayii %40 ... arasında paylaşılacağı, keza kırsal motorin ve motorin alımları için ise %88 bayii %12 ... arasında paylaşılacağının öngörülmüş olduğu ve ileride piyasa şartlarında ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana geldiği takdirde tarafların yeni piyasa şartlarına ve ülkenin genel ekonomi şartlarına göre yeniden iskonto ve kar payları konusunda karşılıklı olarak mutabakata varacak oldukları konusunda sözleşmede hüküm olduğu halde davacının sözleşmeye aykırı olarak tek yanlı olarak 01/01/2012 tarihinden itibaren kendi lehine ve davalı aleyhine olmak kaydıyla davalı bayinin payına benzinde %50'ye, motorinde %60'a indirmek şeklinde uygulama yapması, sözleşmenin haklı sebeple feshine sebep teşkil edecek nitelikte olması nedeniyle davacının cezai şart ve müspet kar yoksunluğundan kaynaklanan zararlarının reddi gerektiği, keza alınmış olan son bilirkişi raporu ile de avanslar nedeniyle davacının davalıya borçlu olduğu ve bu nedenle davacının esas dava kapsamında bakiye hesap alacağı olmadığı nedeniyle bu yönüyle de esas davanın reddedilmesi gerektiği, yine alınmış olan son rapor kapsamında birleşen davanın davacısı her ne kadar sözleşmenin süresinden önce sona ermesi ve sözleşmenin yürürlükte bulunduğu dönemde eksik mal teslimi nedeniyle oluşan zararının tespiti ve tahsilini talep etmiş ise de eksik teslim edilen mallar nedeniyle ilgili dönem sonunda herhangi bir çekince ileri sürmeksizin yeni mal teslim almaya başlamakla bu yönde talepte bulunma hakkının olmaması ve sözleşme kapsamında geriye kalan süre bakımından yoksun kalınan kar itibariyle de zarar miktarını ispat bakımından dosya kapsamıyla ispat yükünü ifa etmemiş olması nedeniyle birleşen dava kapsamı ile davacının maddi zarar taleplerinin reddine ve de birleşen davanın davalısı dağıtıcının sözleşmeye aykırı eylemi davacı bayii bakımından herhangi bir kişilik hakkına yani birleşen davanın davacısı bakımından herhangi bir kişilik hakkının ihlaline neden olacak olmadığından manevi tazminat yönüyle de davanın reddine karar vermek gerekmiştir. " gerekçeleri ile; " Esas davanın REDDİNE, Birleşen davanın REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl davada davacı vekili ile birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın yapılan yargılaması sonucunda asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verildiğini, birleşen davanın reddine yönelik hükme bir diyecekleri olmamakla birlikte asıl davaya ilişkin bölümün ise istinaf incelemesinde kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; asıl davaya ilişkin olarak iskonto ve kar paylaşımları konusunda karşılıklı mutabakata varılması yönünde hüküm olmasına rağmen taraflarca bu konuda bir mutabakat olmadığı gerekçesi ile; asıl davanın reddine karar verildiğini, bu gerekçenin hatalı olduğunu, zira taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve bayilik protokolü hükümlerinde müvekkili şirketin ticari koşulları tek taraflı düzenleme ve değiştirme yetkisinin mevcut olduğunu, Davacının kendi iradesi ile imzalayarak kabul etmiş olduğu Bayilik Sözleşmesi 41. madde ile satışa sunulan ürünlerin fiyatlarının belirlenmesi konusunda münhasıran tek yetkinin müvekkiline verildiğini, yerel mahkeme sadece bayilik protokolüne ilişkin değerlendirme yapmış ise de temeldeki Bayilik Sözleşmesini hiçbir şekilde değerlendirmediğini, Taraflar arasında imzalanan Bayilik Sözleşmesinin 41. maddesinin; “ Bayiye satılacak her türlü petrol ürününün fiyatı ... tarafından saptanır ve uygulanır. BAYİ iş bu sözleşme uyarınca satın aldığı petrol ürünleri bedellerini, ... tarafından belirlenecek fiyatlar üzerinden, yine ...’in belirlediği ödeme koşullarına göre ...’e ödeyecektir.” şeklinde olduğunu, davacının müvekkili şirketin tek taraflı değiştirme yapma hakkını kabul ettiği gibi, müvekkilce sözleşme ilişkisi boyunca yapılan uygulamaları zımnen kabul etmiş ve satın aldığı ürünlerin faturalara da itiraz etmemiş olduğunu, Sözleşme /protokol kapsamında belirlenen kar ve iskonto oranlarına ilişkin öncelikli şartın bayinin tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi olduğunu, müvekkilinin piyasa koşullarına göre kar ve iskonto oranlarını kendi insiyatifi ile belirlemiş olmasının sözleşmeye dayalı olduğunu, bu belirleme yapılırken piyasa koşullarına uygun davranıldığını ve hakkın kötüye kullanılmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeye kanunun tanımlamış olduğu serbesti uyarınca kararlaştırılan hükümlerin tatbik edildiğini, Lakin bu konuda müvekkilinin bu oranları ne şekilde ve hangi saik ile değiştirdiğinin irdelenmesi gerektiğini, ülkedeki ekonomik parametrelerin kırılgan (sık değişken) olması nedeni ile kar paylaşımı ya da iskonto üzerine dayanan bayi-dağıtıcı mali oranlarının sürekli aynı şekilde yıllarca sabit tutulmasının mümkün olmadığını, bu nedenle sözleşme ve protokollere bu değişikliğin yapılması konusunda hükümler eklediğini ve bu hükümlere uygun olarak da bu hakkın - hukuk sınırları içerisinde - kullanılmış olduğunu, Davacı bayinin ise söz konusu değişiklikler sonrasında dosya kapsamında tespit olunduğu üzere müvekkilinden birçok kez mal aldığını, sözleşmenin feshi yoluna başvurmadığını, mal bedellerine konu faturalara itiraz etmediğini ve bedellerini de ihtirazi kayıt olmaksızın ödediğini, davalı bayinin yapılan değişikliğe hiç itiraz etmeksizin mutabakat aramadan zımnen kabul ile çalışmasına devam ederken sözleşmeyi feshetmesinin, ayrıca huzurdaki birleşen davayı açmasının da açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, Davalı bayinin; yapılan değişiklik sonrası sözleşmeyi fesih iradesinde bulunmadığını, değişiklikleri zımnen kabul ettiğini ve teslim aldığı akaryakıta ilişkin faturalara itiraz etmediğini, yerel mahekemece bu hususlar hiçbir şekilde tartışılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olduğunu, Dava konusu olayla birebir örtüşen Yargıtay İçtihatlarının da nazara alınmadığını, dava konusu maddi olay ile birebir aynı olarak ikame edilen; müvekkili şirketin davalı olarak yer aldığı davada ".... Davalı şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenen faturaların davacı şirket tarafından kendi ticari defterlerine işlenerek fatura bedellerinin ödendiği, bu bağlamda tacir olan davacının TTK. 21/2 maddesi gereği, fatura birim fiyatına itiraz etmemiş olması nedeni ile fatura içeriğinin kesinleştiği, kesinleşen fatura bedelinin ödenmesinden sonra fazladan yapıldığı iddia edilen ödemenin iadesinin istenemeyeceği..." gerekçesi ile davacının davasının reddine karar verildiğini, söz konusu kararın emsal olması bakımından 28/01/2020 tarihli dilekçeleri ekinde mahkemeye sunulduğunu, Benzer bir konuda Yüksek Mahkemenin önemli bir kararının da yine yargılama aşamasında mahkemeye sunulmuş olduğunu, kararın ilgili bölümünün; "....Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, elma kasası satışı sebebiyle düzenlenen faturalardaki birim fiyatın sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı ve sözleşmede belirlenen birim fiyat üzerinde fiyat talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar tacir olup, defterlerini usulüne uygun olarak tuttukları, ancak her iki tarafın ticari defterlerinde kapanış onayının bulunmadığı, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmede birim fiyat olarak 6.15.-TL. kararlaştırılmışsa da, davaya konu faturalar 7.33 TL. birim fiyat üzerinden düzenlenmiş ve davalı bu faturalara itiraz etmeyip kendi defterlerine işlemiştir. Bu durumda davalının davaya konu edilen faturalarda gösterilen birim fiyatı ve fatura toplamlarını benimsediğinin kabulü gerekir...." şeklinde olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/19-400 K. 2012/581 sayılı ilamı ile de içtihat edildiği üzere " fatura birim fiyatlarına itiraz edilmemesi, faturaların defterlere işlenmesi halinde birim fiyatların faturada gösterildiği hali ile benimsendiğinin kabulü" gerektiğini, Dilekçelerinde açıkladıkları ve belirttikleri tüm nedenler ile; müvekkil şirketin sözleşme hükümlerinin tek taraflı değiştirme ve düzenleme yetkisi mevcut olduğunu, davacı yanın tek taraflı değiştirme yetkisini Bayilik Sözleşmesini imzalayarak kabul ettiğini, müvekkilin yaptığı tüm değişikliklerin tarafların iradesine, sözleşmeye ve hukuka, ülkedeki mevcut ticari koşullara uygun nitelikte olduğunu, bu yetki kullanılırken hakkın kötüye kullanılmasından kaçınıldığını, davacı yanın sözleşme süresine tüm ticari ve hukuki uygulamaları zımnen kabul ettiği gibi, taraflarca yeni sözleşme dahi imzalandığını, bayilik ilişkisini sürdürmeye devam ettiğini, davacının sözleşmeye dayanan ticari ilişkiye dayalı faturalara itiraz da etmediğini, bu hususlardaki itirazların yerel mahkeme gerekçeli kararında hiçbir şekilde incelenmediğini ve değerlendirilmediğini, İleri sürerek; asıl davada verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde istinaf nedenleri doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 20.09.2010 tarihinde akaryakıt bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davalı tarafın, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırı davranması sebebi ile müvekkil tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, müvekkilinin, meydana gelen zararının giderilmesi için İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 2014/1405 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve bu davanın eldeki dava ile birleşerek yargılamaya devam edildiğini, yerel mahkemece birleşen davanın reddine karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, Dava dilekçeleri ile müvekkilinin sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan " İskonto ve kar oranlarının kaynakhı, eksik teslim edilen üründen kaynaklı, mahrum kalınan kardan kaynaklı ve teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklı” olmak üzere dört ayrı maddi zarar kalemi olduğu belirtilerek bu zararların istendiğini, ayrıca 50.000,00 TL manevi zarar talep edildiğini, Davanın yargılaması aşamasında, gerek mütalaada gerekse dosya muhtevasında mübrez bilirkişi raporlarında müvekkilin haklı olduğunun belirtildiğini ve zarara ilişkin belgeler üzerinden hesaplamalar yapıldığını, İskonto ve kar oranlarından kaynaklı olarak zarar taleplerinin dayanağının, taraflar arasındaki sözleşmede/ protokolde yer alan 3.2.4. madde hükmü olduğunu, bu madde hükmünün; “BAYİ'nin ...'ten yapacağı BENZİN alımları için ... Beyaz Ürün Depo Satış Fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompua satış fiyatı arasındaki kalan toplam karın % 60'ı BAYİ, % 40'1 ... oranında paylaşımı şeklinde oluşun fiyattan BAYİ'ye satış yapılacaktır. BAYİ'nin ...'tten yapacağı KIRSAL MOTORİN VE MOTORİN alımları için ... Beyaz Ürün Depo Satış Fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa satış fiyatı arasındaki kalan toplam karın % 88'1 BAYİ, % 12'i ... oranında paylaşımı şeklinde oluşan fiyattan BAYİ'ye satış yapılacaktır. ” şeklinde olduğunu, Gerek davalı ile yapılan yazışmalarda gerekse dosya kapsamında yapılan incelemelerde, müvekkile kararlaştırılan bu kar oranının verilmediğinin tespit edildiğini, dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporlarında bu hususun açık ve net bir şekilde ortaya konduğunu, mahkemenin asıl davanın reddine ilişkin gerekçesinin temelini de bu hususun oluşturmakta olduğunu, Bilirkişilerin kanaati ve Mahkemenin kararı doğrultusunda, dosya kapsamında yer alan defter ve belgeler incelenerek 13.03.2018 tarihli ... Ltd. Şti. şirketinden SMMM ... tarafindan hesap mütalaası hazırlandığını ve mahkeme dosyasına sunulduğunu, bilirkişi heyeti tarafından da defter ve belgeler, mütalaaların incelenerek 21.09.2018 tarihli ek raporları ile müvekkilin 2011 yılı için 81.262,81 TL, 2012 yılı için 73.439,66 TL, 2013 yılı için 70.853,81 TL, 2014 yılı için 18.745,46 TL olmak üzere toplam 244.201,74 TL iskonto ve kar oranlarından kaynaklı zararının bulunduğunu tespit ettiklerini, bundan sonra alınan asıl ve ek raporlarda aynı hususun belirtildiğini, devam eden süreçte artırım dilekçesi verilerek bu zarara sözleşmede belirtilen yıllık % 31,75 oranında işleyecek avans faizi ile beraber tahsilinin talep edildiğini, Yerel mahkemenin gerekçesinde bu hususa hiç değinmediğini, yerel mahkemece "iskonto ve kar oranlarından kaynaklı zarar” talepleri hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, zarar taleplerinin reddine ilişkin mahkeme gerekçesinde eksik teslim edilen ürünlerin kendileri tarafından ispat edilemediğinin belirtildiğini, oysa bunun ayrı bir zarar kalemi olarak talep edildiğini, iskonto ve kar oranlarından kaynaklı zararlarına hiç değinilmediğini ve gerekçenin olay kısmı ve alınan raporların özetlerinde bu zararlar belirtilmesine rağmen kararın son kısmında herhangi bir açıklama yapılmadığını, bu hususun müvekkilinin sözleşmeyi feshetmesinin asıl sebebi olup bu sebeple de müvekkilin davada haklı olduğu kanaatinin hasıl olduğunu, asıl dava reddedildiği için bu taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini, ki 6 yıl süren yargılamada alınan hesap mütalaaları ve bilirkişi raporlarında hep haklılıklarının vurgulandığını, aynı kayıtların hem davalı hem de davacı defterlerinde yer almakta olduğunu, gönderilen faturalar ve miktarlarının her iki tarafın defterlerinde de bulunduğunu, bütün raporların aynı yönde ve tutalı olduğunu, ayrıca mahkemenin gerekçesinde bu hususun belirtilmemesinin ise bir hak ihlali olduğunu, iskonto ve kar oranlarından kaynaklı zararları olduğunun tespit ve ispat edildiğini ve 244.201,74 TL olarak da hesap edildiğini, ki bu zararlarının asgari zarar olduğunu, iskonto oranlarına uyulmaması sebebi ile müvekkilin serbest piyasada rekabet edememeden, üçüncü kişilere olan taahhütlerini yerine getirememeden kaynaklı kayıplarının ise daha çok olduğunu, Ayrıca bu zararın tazmini için sözleşmenin müvekkilce haklı nedenle fesh edilip edilmemesinin de önemli olmadığını, sözleşmenin ayakta kaldığı süre içerisinde, sözleşmede kararlaştırılan kar oranlarının müvekkile verilmediğini, bu zararın talep edilebilmesinin sözleşmenin feshinde müvekkilin haklı olup olmadığına bağlı olmadığını, kaldı ki fesihte müvekkilin haklı olduğunun tespit edildiğini ve mahkemenin kabulünde olduğunu, Yukarda açıklanan hususlar doğrultusunda yerel mahkeme kararının kaldırılarak iskonto ve kar oranlarından kaynaklı 244,201,74 TL zararın sözleşmede belirtilen yıllık %31,75 oranında işleyecek avans faizi ile beraber tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, Teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklı zarar taleplerine ilişkin olarak; dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporlarında müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu olmadığı ve aksine müvekkilin 46.141,75 TL alacaklı olduğu hususlarının tespit edildiğini, Müvekkilin davalıya herhangi bir borcu olmadığı halde toplam 50.000,00 TL olan iki adet teminat mektubunun nakde çevrildiğini, bu hususun zaten açık ve net bir şekilde dosyadan anlaşılmakta olduğunu, dosya kapsamından ve alınan bilirkişi raporu ve mütalaadan bu hususun açıkça tespit edilmiş olduğunu, yerel mahkemece “teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklı zarar” talepleri hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, zarar taleplerinin reddine ilişkin mahkeme gerekçesinde eksik teslim edilen ürünlerin kendileri tarafından ispat edilemediği dışında herhangi bir değerlendirme olmadığını, Gerekçenin olay kısmını ve alınan raporları özetlerken bu zararlar belirtilmesine rağmen kararın son kısmında herhangi bir açıklama yapılmadığını, asıl dava reddedildiği için bu taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini, ki 6 yıl süren yargılamada alınan hesap mütalaaları ve bilirkişi raporlarında hep haklılıklarının vurgulandığını, aynı kayıtların hem davalı hem de davacı defterlerinde yer almakta olduğunu, bütün raporların aynı yönde ve tutarlı olduğunu, ayrıca mahkemenin gerekçesinde bu hususun belirtilmemesinin ise bir hak ihlali olduğunu, ki bu zararlarının asgari zarar olduğunu, teminat mektuplarının nakde çevrilmesi sebebi ile müvekkilinin bankaya ödemek zorunda kaldığı faiz ve giderler de bulunmakta olduğunu, Ayrıca bu zararın tazmini için sözleşmenin müvekkilce haklı nedenle feshedilip edilmemesinin de önemli olmadığını, müvekkil alacaklı olduğu halde teminat mektuplarının nakde çevrildiğini, bu zararın talep edilebilmesinin sözleşmenin feshinde müvekkilin haklı olup olmadığına bağlı olmadığını, kaldı ki fesihte müvekkilin haklı olduğunun tespit edildiğini ve mahkemenin kabulünde olduğunu, Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda yerel mahkeme kararının kaldırılarak teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklı 50.000,00 TL zararın sözleşmede belirtilen yıllık % 31,75 oranında işleyecek avans faizi ile beraber tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, Eksik teslim edilen üründen ve mahrum kalınan kardan kaynaklı zarar taleplerine ilişkin olarak; davalı tarafın sebep olduğu davranışlardan dolayı müvekkilin sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, davalı ile arasında akdedilen sözleşme hükümlerine davalı riayet etseydi ve kar oranlarını müvekkile verseydi müvekkilin kazancı artacağı gibi daha iyi şartlarda satış yapacak olduğunu, ancak davalının anlaşılan kar oranlarını vermediğini, bu sebeple müvekkilin sözleşmeyi feshettiğini ve daha avantajlı bir bayilik sözleşmesi imza etmediğini, bu sebeple sözleşme süresinin kalanında aynı şartlarda yeni bir sözleşme imza edilmediği için müvekkilinin mahrum kaldığı karı bulunduğunu, bu husustaki uygulamada verilen kararlarda aynı şartlarda sözleşme akdedilip edilmeme süresi nazara alınarak mahrum kalınan karın hesap edildiği hususunun bilinen bir gerçek olduğunu, ancak dosya kaç bilirkişiye gittiyse bu zararın hesap edilmediğini, en nihayetinde 6 yıl süren bir yerel mahkeme yargılamasının daha fazla uzamaması için müvekkil tarafından bu zararın hesabının yargılamayı daha da uzatacağı düşünülerek mahkemeden karar istendiğini, Defterlerin, kayıtların ortada olduğunu, bilirkişilerin hesap etmediklerin bu zarar kalemi hakkında mahkemenin de gerekçesinde herhangi bir değerlendirme yapmadığını, Mahkeme gerekçesinde sadece eksik teslimden kaynaklı zararın ispat edilemediğinin belirtildiğini, diğer zarar kalemlerine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadığını, tek bir değerlendirme yapıldığını, onun da baştan sona hatalı bir değerlendirme olduğunu, Müvekkilinin bayi olduğunu, davalının ise dağıtıcı firma olduğunu, müvekkilin ediminin satılan akaryakıt bedelini davalıya ödemek olduğunu, davalının ediminin ise sözleşme konusu ürünün müvekkile teslimi olduğunu, her kişinin iddiasını ispat ile mükellef olduğunu, müvekkilin fatura bedelini ödediğini, bilirkişilerin tespit ettiği üzere müvekkilin alacaklı olduğunu, artık bu aşamadan sonra fatura konusu ürünleri teslim ettiğini ispatla yükümlü olanın davalı taraf olduğunu, bunun çok temel bir ispat kuralı olduğunu, her kişinin iddiasını ispat ile mükellef olduğunu, bu ispat külfetinin müvekkile yüklenmesinin kabul edilemeyeceğini, davalının teslim olgusunu ispat etmediğini, En nihayetinde 6 yıl süren bir yerel mahkeme yargılamasının daha fazla uzamaması için müvekkil tarafından bu zararın hesabının yargılamayı daha da uzatacağı düşünülerek mahkemeden karar istendiğini, Manevi zarar taleplerine ilişkin olarak; müvekkilin tüm bu süreçte yaşamış olduğu sıkıntılar nedeni ile manevi olarak oldukça yıprandığını, uygulamada ve doktrinde, BK m.98 f.lI'nin atfıyla haksız fiilden doğan sorumluluğa ilişkin hükümlerin sözleşmeye aykırılık halinde de uygulanabileceği hususunun belirtilmekte olduğunu, BK md. 49'un; “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” şeklinde olduğunu, şeref ve haysiyetin doktrinde, “dahil olduğu toplumun gerekli saydığı ahlaki niteliklere sahip olduğu ya da böyle kabul edildiği için kişiye verilen değer” olarak tanımlanmakta olduğunu, Sözleşmeye aykırı davranışın, alacaklının mesleki veya ekonomik şeref ve haysiyetini ihlal edebileceğini, borçlunun, alacaklının maddi gücüne dair toplumda oluşturduğu güveni sarsan, onun mesleki yeterliliği konusunda toplum tarafından beklenen niteliklere sahip olmadığı inancını uyandıracak davranışlarının, alacaklının mesleki veya ekonomik şeref ve haysiyetini ihlal edeceğini, örneğin sahte olarak düzenlenmiş senedin icraya konulması, alacaklının aslında tahsil etmediği borcu sanki tahsil etmiş gibi bir duruma düşürülmesi veya borçlunun borcunu inkar etmiş gibi bir duruma düşürülmesinin kişinin dürüst ve şerefli insan olmadığı imajı yarattığından şeref ve haysiyeti ihlal edeceğini (Y.4.HD. 7.2.2005 T. 2005/306 E. - 2005/918 K. (YKD. C.31, 5.12, 2005, s.1862-1863), ayrıca haksız yere protesto keşide edilmesi halinde, borçlunun ticari veya mesleki şeref ve haysiyetinin sarsılabileceğini (Reha Poroy, Ünal Tekinalp, Kıymetli Eyrak Hukuku Esasları, 17. Bası, Ankara, Arıkan Yayınevi, 2005, s.205; Nisim İ. Franko, Şeref ve Haysiyete Tecavüzden Doğan Manevi Zararın Tazmini, Doktora Tezi, Ankara, 1973, s.97-98.), bu örneklerin çoğaltılabileceğini, Müvekkilin Erzurum ilinde faaliyet göstermekte olduğunu, şehrin küçük bir şehir olduğunu, davalının taahhüt ettiği edimini yerine getirmediği için müvekkilin rekabet etme şansını elinden aldığı gibi, sözleşmede kararlaştırılan iskonto kar oranları nedeni ile müvekkilin üçüncü kişilere taahhütlerde bulunduğunu, ancak davalı tarafın bu iskonto kar oranını vermediği için müvekkilin ticari itibarının sarsıldığını, ayrıca teminat mektuplarını haksız yere nakde çevirerek müvekkilin bankalarda olan itibarını sarstığını, müvekkile olan ticari güven duygusunun azalmasına neden olduğunu, haksız olduğu halde farklı farklı ihtarnameler keşide ederek müvekkilin ticari itibarını zedelediğini, sanki müvekkil borçlarını ödememiş de temerrüde düşmüş, haksız işler yapmış, bayiliği elinden alınmış gibi bir durum oluşturularak müvekkilin dürüst ve şerefli bir insan olmadığı imajı yaratıldığını, müvekkilin yaşadığı çevre de nazara alındığında kişilik haklarının ihlal edildiğinin açık ve net bir şekilde ortada olduğunu, bu sebeple manevi tazminat taleplerinin de kabul edilmesi gerektiğini, İleri sürerek; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/1374 Esas - 2020/329 Karar sayılı ve 09/09/2020 tarihli kararının kaldırılmasına, birleşen davanın kabulü ile; iskonto ve kar oranlarından kaynaklı 244.201,74 TL zararın sözleşmede belirtilen yıllık % 31,75 oranında işleyecek avans faizi ile beraber tahsiline, teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklı 50.000,00 TL zararın sözleşmede belirtilen yıllık % 31,75 oranında işleyecek avans faizi ile beraber tahsiline, 50.000,00 TL manevi zararın sözleşmede belirtilen yıllık % 31,75 oranında işleyecek avans taizi ile beraber tahsiline, yargılama gideri ve ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava; bayilik sözleşmeleri ve protokollerinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı cari hesap ve cezai şart alacakları ile, satış taahhütnamelerine aykırılık nedeniyle cezai şart istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; taraflar arasındaki protokollerde öngörülen kar payı oranlarının taahhüde aykırı olarak tek taraflı değiştirilmesi nedeniyle, ödenmeyen kar payı tutarlarına ilişkin alacağın tahsili, bayilik sözleşmeleri ve protokoleri kapsamında eksik ürün teslimi nedeniyle uğranılan zararın tahsili, sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi sonucu uğranılan kar kaybının tahsili, bayilik sözleşmeleri kapsamında verilen teminat mektuplarının haksız tazmin edilmiş olmaları nedeniyle bedellerinin iadesi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Mahkemece asıl ve birleşen davaların her ikisi de reddedilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasında; Erzurum Karskapı ve Pasinler istasyonlarının işletilmesi için 20/09/2010 tarihli iki ayrı bayilik sözleşmesi ve protokol yapılmış, her iki bayilik için davalı birleşen davacı tarafından aynı tarihli iki ayrı satış taahhütnamesi verilmiştir. Asıl dava davcısı tarafından; davalının sözleşmeyi haksız olarak süresinden önce feshettiği ileri sürülmüş ve bayilik sözleşmelerinin 46/d bendi uyarınca kar kaybı, satış taahhütnamelerine aykırılık nedeniyle her bir istasyon için ayrı ayrı cezai şart, protokollerin 4.2 maddesi uyarınca haksız fesih nedeniyle her bir istasyon için ayrı ayrı cezai şart ve davalının dava tarihi itibariyle bakiye cari hesap alacağının tahsili talep edilmiş, davacının sözleşme ve protokoller uyarınca satış fiyatını tek taraflı belirleme yetkisi bulunduğu, aksi durumun kabulü halinde dahi davacıdan mal almaya devam eden davalının tek taraflı yetkinin varlığını kabul ettiği, yine satış taahhütnamelerine aykırılık nedeniyle hak kazanılan cezai şart alacaklarının feshin haklılığı veya haksızlığı ile de ilgilisinin bulunmadığı, nitekim davalının farklı tarihlerde satış taahhütlerine uyması konusunda uyarıldığı ileri sürülmüştür. Birleşen dava davacısı tarafından; davalının taraflar arasındaki protokollere aykırı olarak kar payı oranlarını mutabakat olmaksızın tek taraflı değiştirdiği, bu hususta davalıya iki ayrı ihtarname gönderildiği, nihayet sözleşmenin haklı olarak feshedildiği, eksik uygulanan kar payı oranları nedeniyle kar mahrumiyeti alacaklarının bulunduğu, yine davalının sözleşmelerden doğan ürün temin etme yükümlülüğünü yerine getirmeyip eksik ürün gönderdiği bu nedenle de zararlarının bulunduğu, sözleşmenin haklı feshi nedeniyle kar mahrumiyeti alacakları bulunduğu, teminat mektuplarının haksız olarak nakde çevrildiği, mektup bedellerinin iadesinin gerektiği, mektupların haksız nakde çevrilmesi nedeniyle ticari itibarlarının zarara uğraması nedeniyle manevi tazminat talep edildiği ileri sürülmüştür. Taraflar arasındaki Karskapı ve Pasinler istasyonları için ayrı ayrı imzalanan iki bayilik sözleşmesi ile iki ayrı protokollün içeriklerinin de aynı olduğu, satış taahhütnamelerinde ise istasyon bazında taahhüt edilen beyaz ürün miktarının farklı olduğu anlaşılmıştır. 29/09/2010 tarihli bayilik sözleşmelerinin ve buna bağlı aynı tarihli protokollerin beş yıl süreli oldukları tespit edilmiştir. Bayilik sözleşmelerinin 41/a maddesinde, bayiye satılacak her türlü petrol ürününün fiyatının asıl davacı tarafından saptanıp uygulanacağı, davalının iş bu sözleşme kapsamında satın aldığı petrol ürünlerinin bedellerini, asıl davacı tarafından belirlenecek fiyatlar üzerinden yine asıl davacının belirlediği ödeme koşullarına göre asıl davacıya ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Protokollerin "ticari şartlar" başlıklı 3.2.4 maddesi ise; " Taraflar arasındaki akaryakıt bayilik ilişkisinin devamı süresince; Bayi'in; akaryakıt bayilik sözleşmesi, akaryakıt bayilik sözleşmesi eki olarak imza edeceği hukuksal metinler ile işbu protokol kapsamındaki yükümlülük ve taahhütlerini belirlendiği şekilde yerine getirmesi kaydı şartıyla ve ...'in piyasa şartlarına ve işletme durumuna göre akaryakıt ve petrol ürünlerinin Bayi'e satışındaki satış fiyatlarını tek taraflı olarak belirleme hakları saklı kalmak kaydıyla; -Bayi'nin ...'ten yapacağı Benzin alımları için, ... Beyaz Ürün Depo Satış Fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa satış fiyatı arasında kalan toplam karın %60 bayii, %40 ... oranında paylaşımı şeklinde oluşan fiyattan Bayi'e satış yapılacaktır. -Bayi'nin ...'ten yapacağı Kırsal Motorin ve Motorin alımları için, ... Beyaz Ürün Depo Satış Fiyatı ile ...'in belirleyeceği mahal tavan pompa satış fiyatı arasında kalan toplam karın %88 bayii, %12 ... oranında paylaşımı şeklinde oluşan fiyattan Bayi'e satış yapılacaktır. Bayi'in ... ten peşin ve nakit bedel dışındaki, Banka Bayi Kartı veya Banka Kredi Kartı, veya Banka DBS (40 gün)(Doğrudan Borçlandırma Sistemi) yöntemlerinden herhangi birisi ile satın alacağı Beyaz Ürünlere Uygulanacak olan ve yukarıda belirtilen İskonto ve kar payı oranları, işbu Protokol'ün tanzim tarihindeki piyasa şartlarına göre belirlenmiş olup; ileride piyasa şartlarında ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana geldiğinde; taraflar yeni piyasa şartlarına veya ülkenin genel ekonomik şartlarına göre yeniden iskonto ve karpayı oranlarını yeniden ve karşılıklı mutabakatla belirleyecektir." düzenlemesi yer almaktadır. Taraflar arasındaki satış taahhütnameleri uyarınca asıl dava davalısı bayinin Pasinler istasyonu için yıllık 750 m3, Karskapı istasyonu için yıllık 1250 m3 yıllık beyaz ürün alım taahhüdünde bulunduğu, her iki taahhütnamede eksik kalan beher m3 için 60,00-USD ödeme yapılacağının taahhüt edildiği görülmüştür. Asıl davada davalı tarafından davacıya gönderilen 05/03/2012 tarihli ihtarname ile, taraflar arasındaki protokollerin 3.2.4 maddesinde belirlenen karpayı oranlarının herhangi bir mutabakat olmaksızın benzinde %60 oranından % 50'ye; motorinde %88 oranından %60'a tek taraflı olarak düşürüldüğü, yine protokole göre 40 gün olan doğrudan borçlandırma sistemi vadelerinin tek taraflı olarak 23 güne düşürüldüğü, tek taraflı bu yeni uygulamanın ödeme koşullarını ve mevcut istasyonlarla rekabet koşullarını zorlaştırdığı belirtilmiş, protokole uygun olarak eksik ödenen kar paylarının iadesinin, dbs vadelerinin 40 güne çıkarılmasının talep edildiği, aksi halde fesih yoluna gidileceği ihtar edilmiştir. Asıl davada davalı tarafından davacıya gönderilen 21/03/2013 tarihli ihtarname ile, taraflar arasındaki protokollerin 3.2.4 maddesinde belirlenen karpayı oranlarının herhangi bir mutabakat olmaksızın benzinde %60 oranından % 50'ye; motorinde %88 oranından %60'a tek taraflı olarak düşürüldüğü, yine protokole göre 40 gün olan doğrudan borçlandırma sistemi vadelerinin tek taraflı olarak 23 güne düşürüldüğü, tek taraflı bu yeni uygulamanın ödeme koşullarını ve mevcut istasyonlarla rekabet koşullarını zorlaştırdığı, bu hususta daha önce 05/02/2013 tarihli ihtarnamenin de gönderilmiş olduğu, vadeli alımlarda çek günlerinin iade edildiği; ancak iskonto oranlarının iade edilmediği belirtilmiş, 01/01/2012 tarihi itibariyle protokolde belirlen iskonto oranlarının 15 gün içerisinde ödenmesi aksi halde yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir.Asıl davada davalı tarafından davacıya gönderilen 16/04/2014 tarihli ihtarnameler ile; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve protokoller nedeniyle uygulanması gereken iskonto ve kar payı oranlarının uygulanmadığı, bu hususta daha önce çekilen ihtarnamelerin gereğinin de yerine getirilmediği, bu durumun taraflarını telafisi imkansız maddi kayıplara uğrattığı belirtilerek, sözleşmelerin tebliğ tarihi itibariyle feshedildiği, tebliğden itibaren iki gün içerisinde istasyonlarda bulunan ariyetlerin teslim alınması gerektiği hususlarının ihtar edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme, protokol ve taahhütnamelerin yürürlük tarihi 20/09/2010 olarak kararlaştırılmış olup, beş yıllık sözleşme süresine göre yıllık dönemlerin; 20/09/2010-20/09/2011; 21/09/2011-20/09/2012; 21/09/2012-20/09/2013; 21/09/2013-20/09/2014; 21/09/2014-20/09/2015 şeklinde olduğu anlaşılmıştır. Asıl dava davacısı tarafından davalıya; 09/05/2012 tarihli ve 777 sayılı uyarı yazısı ise; yıllık asgari beyaz ürün alım taahhüdü bulunduğu, 2012 yılı içerisinde asgari alım taahhütlerinin henüz yerine getirilmediğinin tespit edildiği, 2012 yılı içinde en kısa sürede taahhütlerin yerine getirilmesinin beklenildiği, taahhüt ihlali nedeniyle oluşacak hakların saklı tutulduğu; 20/10/2012 tarihli 1337 sayılı uyarı yazısı ile 01/12/2012 tarihinden 30/09/2012 tarihine dek 193 m3 beyaz ürün alımı yapıldığı, 750 m3 alım taahhüdünün bulunduğu, 2012 yılı içerisinde taahhüdün yerine getirilmesi gerektiği, taahhüt ihlali nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm hakların saklı tutulduğu; 20/10/2012 tarihli 1459 sayılı uyarı yazısı ile 01/12/2012 tarihinden 30/09/2012 tarihine dek 884 m3 beyaz ürün alımı yapıldığı, 1.250 m3 alım taahhüdünün bulunduğu, 2012 yılı içerisinde taahhüdün yerine getirilmesi gerektiği, taahhüt ihlali nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm hakların saklı tutulduğu; hususlarının bildirildiği anlaşılmıştır. Bu uyarı yazıları dışında asıl dava davalısına 2010,2011, 2013,2014 yıllarında yapılmış herhangi bir uyarı bulunmamaktadır. Yukarıda anılan ve tarafların karşılıklı olarak gönderdikleri ihtarname ve uyarı yazılarının tebliğ edildiğine dair dosyaya delil sunulmamış ise de; taraflarca aksi yönde bir savunmada bulunulmamıştır. Asıl dava davacısının, bayilik sözleşmeleri kapsamında kendisine verilen 165738 nolu 30.000,00-TL bedelli teminat mektubunu 09/10/2014 asıl dava tarihinden önce 19/09/2014 tarihinde nakde çevirdiği; ... nolu 25.000,00-TL bedelli teminat mektubunun 20.000,00-TL lik kısmını ise dava tarihinden sonra 14/10/2014 tarihinde nakde çevirdiği anlaşılmıştır.
Asıl dava yönünden; davacının sözleşmenin haksız feshedildiği yönündeki istinaf sebebi incelendiğinde; mahkemece taraf delilleri toplanarak davacı defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemeleri yaptırılmış bu çerçevede 20/10/2015 teslim tarihli birinci bilirkişi heyet raporu, sektör bilirkişisi eklenmek suretiyle 17/10/2016 teslim tarihli ikinci bilirkişi heyet raporu, ikinci bilirkişi heyetinden alınan 30/10/2017 teslim tarihli birinci ek rapor, aynı heyetten alınan 03/10/2018 tarihli ikinci ek rapor, 12/09/2019 teslim tarihli ikinci bilirkişi heyetinden kök rapor ve 12/06/2020 tarihli ikinci bilirkişi heyetinden alınan ek rapor dosyaya sunulmuştur. Tüm heyet raporlarında asıl dava yönünden, sözleşmenin asıl davalı tarafından haklı veya haksız olarak feshedildiği kabulüne göre ihtimalli değerlendirme yapıldığı, yalnız kar mahrumiyeti, cezai şart, bakiye cari hesap tutarlarının ilk bilirkişi heyeti ile ikinci bilirkişi heyeti raporlarında farklı göründüğü tespit edilmiştir.Dava tarihi itibariyle raporlar arasındaki cari hesap farkının, asıl dava davacısı tarafından dava tarihinden önce tazmin edilen 30.000,00-TL tutarlı teminat mektubu deftere kaydedilmiş olmasına rağmen, ilk bilirkişi raporunda bu tutarın gözden kaçırılmasından kaynaklandığı, her iki rapora göre teminat mektubunun tazmin tarihi öncesinde davacının 3.858,25-TL bakiye cari hesap alacağı bulunduğu, tazmin tarihinden sonra ise dava tarihi itibariyle davalıya 26.141,75-TL borçlu konuma geçtiği anlaşılmıştır. Asıl dava bakımından temel uyuşmazlık; davacının protokolün 3.2.4 maddesinde düzenlenen kar payı oranlarını tek taraflı olarak değiştirip değiştiremeyeceği, davalı bayii tarafından mal alımı yapılmaya devam edilmiş olmasının tek taraflı değişiklik uygulamasını kabul anlamına gelip gelmeyeceği, buna göre davalının sözleşmeleri fesihte haklı olup olmadığı hususundadır. Tüm bilirkişi raporlarında asıl dava davacısının protokolün 3.2.4 maddesine dayalı bir mutabakat olmaksızın kar payı oranını tek taraflı şekilde motorin için %88'den %60'a, benzin için %60'dan %50 ye düşürdüğü tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 41/a maddesinde davacıya petrol ürünlerinin satış fiyatlarını tek taraflı belirleme yetkisi tanınmış, protokolün 3.2.4 maddesinin birinci fıkrasında da bu husus tekrar edilmiştir. Öte yandan, kar payı oranları petrol ürünlerinin satış oranlarından farklı olup, protokollerin 3.2.4 maddesinin son fıkrasında; kar payı ve iskonto oranlarının tarafların mutabakatı ile yeniden belirleneceğinin kararlaştırılmış olması karşısında, davacının satış fiyatlarını belirleme yetkisinin kar payı oranlarını da kapsayacağı yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir. Yine davalının 05/03/2012 ve 21/05/2013 tarihli ihtarnameler ile 2012 yılından itibaren tek taraflı olarak değiştirildiğini belirttiği kar payı oranlarına açıkça itiraz etmiş olması nedeniyle, devam eden ilişkide davalı tarafından gerçekleştirilen akaryakıt alımlarının itiraz ile yapıldıkları açık olup, davalının, davacı tarafın kar payı oranlarını tek taraflı değiştirme yetkisi bulunduğunu zımnen kabul ettiğinden bahsedilemez. Sözleşmelerde yalnızca davacıya tek taraflı fesih hakkı tanındığı da nazara alındığında, sürekli borç ilişkişi niteliğindeki bayilik ilişkisini, protokollere aykırı şekilde mutabakat bulunaksızın, benzin yönünden %10, motorin yönünden %33 eksik kar payı alarak sözleşme süresi sonuna dek sürdürmesi davalıdan beklenemeyeceğinden, davalının fesihte haklı olduğu, mahkemenin bu gerekçelere dayalı kabulünün yerinde olduğu, feshin haklı olması nedeniyle davacının davalıdan protokollerin 4. Maddesinde yer alan cezai şart alacağını ve sözleşmelerin 46/d maddesinde yer alan kar mahrumiyeti alacağını talep edemeyeceği sonucuna, davacının aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Asıl davada davacının satış taahhüdüne uyulmamasına nedeniyle her iki istasyon bakımından ileri sürdüğü cezai şart talepleri bakımından yapılan değerlendirmede; mahkemece alınan 20/10/2015 teslim tarihli birinci bilirkişi heyet raporu ile sektör bilirkişisi eklenmek suretiyle alınan 17/10/2016 teslim tarihli ikinci bilirkişi heyet raporun göre; davalı bayinin 1.250 m3 yıllık satış taahhüdünde bulunduğu Karskapı istasyonu için, 20/09/2010-20/09/2011; 21/09/2011-20/09/2012 dönemlerinde alım taahhüdüne uyduğu, dolayısıyla bu istasyon için davacının davalıya gönderdiği, 20/10/2012 tarihli 1459 sayılı 2012 yılına ilişkin alım taahhüdüne uyulmadığı yönündeki uyarı yazısının yerinde olmadığı, nitekim uyarı yazısında bir yıllık dönemin ocak ve aralık arları arasını teşkil ettiği yönündeki değerlendirmenin de; sözleşme, protokol ve taahhütlerin 20/09/2010 tarihi itibariyle yürürlüğe gireceğinin kararlaştırılmış olması karşısında yerinde olmadığı, buna göre davacının Karskapı istasyonu için 2012 yılı için davalıdan herhangi bir cezai şart alacağı bulunmadığı, 21/09/2012-20/09/2013 döneminde davalının bu istasyonda 187 m3 eksik alım yaptığı, 21/09/2013 tarihinden başlayan bir yıllık dönemin dolmasına dört ay kala sözleşmenin feshedildiği, bu dönemde de 139 m3 eksik alım bulunduğu anlaşılmıştır. Satış taahhüdüne aykırılıktan doğan cezai şart talebi ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olup, sözleşmenin haklı veya haksız olarak feshedilmesinden bağımsız şekilde, koşulları mevcut ise talep edilebilecektir. TBK'nun 179/2 fıkrası uyarınca ifaya ekli cezai şartta alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir. Somut olayda davacının, Karskapı istasyonu yönüden eksik alım bulunan 21/09/2012-20/09/2013 dönemi için herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin 21/09/2013 tarihinden başlayan yeni dönemde davalıya satış yapmış olması karşısında, artık bu dönem için cezai şart talep edemez. 21/09/2013 tarihinden başlayan yeni dönemde bir yıllık dönemin dolmasına dört ay kala sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, 139m3 eksik alım bulunduğu, sözleşme haklı nedenle davalı tarafından feshedildiğinden kalan dört aylık sürece 139 m3 lük taahhüdün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin tespit edilemeyeceği, bu dönem yönünden ise muaccel bir ifaya ekli cezai şart alacağının doğmadığı anlaşılmıştır. İzah edilen gerekçelerle davacı davalıdan Karskapı istasyonu için cezai şart talep edemeyecektir.Mezkur bilirkişi raporlarına göre; davalı bayinin 750 m3 yıllık satış taahhüdünde bulunduğu Pasinler istasyonu için, 20/09/2010-20/09/2011 döneminde 368 m3 eksik alım yaptığı, bu dönem için herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin 21/09/2011 de başlayan yeni dönemde davalıya satış yaptığı, bu ilk yıl için davalıdan cezai şart talep edilemeyeceği, 21/09/2011-20/09/2012 döneminde davalının 441 m3 eksik alım yaptığı, bu dönem için ceza tutarının 26.460,00-USD olduğu, bu istasyon için davacının davalıya gönderdiği, 20/10/2012 tarihli 1337 sayılı 2012 yılına ilişkin alım taahhüdüne uyulmadığı yönündeki uyarı yazısının yerinde olduğu, uyarı yazısında bir yıllık dönemin ocak ve aralık ayları arasını teşkil ettiği yönündeki değerlendirmenin ise; sözleşme, protokol ve taahhütlerin 20/09/2010 tarihi itibariyle yürürlüğe gireceğinin kararlaştırılmış olması karşısında yerinde olmadığı, buna göre davacının Pasinler istasyonu yönünden 2012 yılı için davalıdan 24.460,00-USD ifaya ekli cezai şart alacağı bulunduğu, 21/09/2012-20/09/2013 döneminde davalının bu istasyonda 515 m3 eksik alım yaptığı, 21/09/2013 tarihinden başlayan bir yıllık dönemin dolmasına dört ay kala sözleşmenin feshedildiği, bu dönemde de 347 m3 eksik alım bulunduğu, davacının eksik alım bulunan 21/09/2012-20/09/2013 dönemi için herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin 21/09/2013 tarihinden başlayan yeni dönemde davalıya satış yapmış olması karşısında, artık bu dönem için cezai şart talep edemez. 21/09/2013 tarihinden başlayan yeni dönemde bir yıllık dönemin dolmasına dört ay kala sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, 515 m3 eksik alım bulunduğu, sözleşme haklı nedenle davalı tarafından feshedildiğinden kalan dört aylık sürede 515 m3 lük taahhüdün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin tespit edilemeyeceği, bu dönem yönünden ise muaccel bir ifaya ekli cezai şart alacağının doğmadığı anlaşılmıştır. İzah edilen gerekçelerle savacı davalıdan Pasinler istasyonu için yalnızca 26.460,00-TL cezai şart talep edebileceği anlaşılmış olup, davacının alım taahhüdüne dayalı cezai şart talebine yönelik istinaf sebebi kısmen yerinde bulunmuştur. Asıl davada davacı satış taahhüdüne aykırılık nedeniyle her bir istasyon yönünden 10.000,00-USD cezai şart talep etmiş, netice-i talebini ıslah etmemiştir. Birleşen dava yönünden birleşen davacının eksik ödenen kar paylarına, teminat mektuplarının haksız tazmin edildiği iddiasına, eksik ürün verildiği ve sözleşmenin haklı nedenlerle sona erdirilmesi sonucu kar kaybına uğranıldığı yönündeki iddialarına ve manevi tazminat talebine yönelik istinaf sebepleri değerlendirildiğinde; birleşen dava davacısının eksik ürün alımı nedeniyle ve sözleşmenin haklı nedenlerle sona erdirilmesi sonucu kar kaybına uğradığı yönündeki iddialarını ispata elverişli delil sunmadığı anlaşılmış olup, bu talepler bakımından davanın reddinde isabetsizlik mevcut olmadığından, aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Birleşen dava davacısının, protokole aykırı olarak eksik ödenen kar payı talebi mahkemece reddedilmiş ise de; birleşen davada verilen bu karar ile çelişkili biçimde, asıl davada sözleşme ve protokollerin, kar payı oranının tek taraflı değiştirilmesi nedeniyle haklı nedenle feshedildikleri kabul edilmiş, eksik ödenen kar payının tahsili isteminin neden reddedildiği de birleşen dava gerekçesinde açıklanmamıştır. Asıl dava kapsamında yapılan açıklamalar çerçevesinde; birleşen davacının 05/03/2012 ve 21/05/2013 tarihli ihtarnameler ile 2012 yılından itibaren tek taraflı olarak değiştirildiğini belirttiği kar payı oranlarına açıkça itiraz etmiş olması nedeniyle, devam eden ilişkide birleşen davacı tarafından gerçekleştirilen akaryakıt alımlarının itiraz ile yapıldıkları açık olup, birleşen davacının, birleşen davalı tarafın kar payı oranlarını tek taraflı değiştirme yetkisi bulunduğunu zımnen kabul ettiğinden bahsedilemeyecektir. Nitekim bu ihtarnameler ile birleşen davacı 01/01/2012 tarihinden itibaren eksik uygulanan kar paylarının ödenmesini açıkça talep etmiştir. Mahkemece birinci bilirkişi heyetinden alınan 03/10/2018 tarihli ikinci ek raporda davacı bayiye, tek taraflı kar payı indirimi nedeniyle 2011 yılında 81.262,81-TL, 2012 yılında 73.439,66-TL, 2013 yılında 70.853,81-TL, 2014 yılında ise 18.745,46-TL eksik kar payı ödemesi yapıldığı tespit edilmiştir. Birleşen davacının ihtarnamelerde 01/01/2012 tarihinden itibaren eksik ödenen kar paylarının iadesini istediği nazara alındığında, 2011 yılı yönünden talep yerinde görülmemiş ise de; 2012, 2013, 2014 yıllarına ait eksik ödemeler toplamı 163.038,93-TL nin tahsilini talep edebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Birleşen davacı vekili tarafından 30/10/2018 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesi ile eksik ödenen kar payı talebi bakımından netice-i talep 1.000,00-TL'den 244.201,74-TL'ye çıkartılmıştır. Yapılan bu açıklamalar çerçevesinde birleşen davacının eksik ödenen kar payı talebinin 163.038,93-TL için kısmen kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi yerinde olmamış, birleşen davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Birleşen davacı vekilinin teminat mektuplarının haksız nakde çevrildiği yönündeki iddiası bakımından yapılan değerlendirmede; mahkeme gerekçesinde bu talebin neden reddedildiğine ilişkin herhangi bir gerekçenin yer alamadığı, taraflar arasındaki bayiilik sözleşmelerinin 48.maddesi uyarınca; birleşen davacının , birleşen davalı ile yapacağı mal ve hizmet alışverişleri ve bu sözleşmeler nedeniyle cezai şart da dahil olmak üzere doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını teşkil etmek üzere birleşen davalıya teminat mektubu vereceği düzenlenmiş, mektubun iade ve tazminat koşulları düzenlenmemiştir. Birleşen davalının, 165738 nolu 30.000,00-TL tutarlı teminat mektubunu tazmin ettiği 19/09/2014 tarihi itibariyle birleşen davacıdan 3.858,25-TL bakiye cari hesap alacağının bulunduğu, mektubun nakde çevrilmesi sonucu kendi defterlerine göre birleşen davacıya 26.141,75-TL borçlu konuma geçtiği, ... nolu 25.000,00-TL bedelli teminat mektubunun 20.000,00-TL lik kısmını ise 14/10/2014 tarihinde tazmin edildiği, bunun sonunca kendi defterlerine göre birleşen davacıya 46.141,75-TL borçlu konuma geçtiği, teminat mektuplarının nakde çevrildiği tarih itibariyle birleşen davacıya düzenlenmiş herhangi bir cezai şart faturası bulunmadığı, başkaca bir alacağın da mevcut olmadığı, nitekim varlığı iddia olunan tüm cezai şart alacaklarının asıl davaya konu edildiği ve yargılama konusu olduğu , birleşen davalının teminat mektuplarının tazmini tarihleri itibariyle 3.858,25-TL cari hesap alacağı dışında birleşen davacıdan cezai şart alacağının mevcut olup olmadığının henüz belli olmadığı, buna göre birleşen davalının toplam 50.000,00-TL bedelli teminat mektuplarının 3.585,25-L'yi aşan kısmını haksız olarak tazmin ettiği, birleşen davacı vekili tarafından 30/10/2018 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesi ile haksız tazmin edilen teminat mektuplarının bedellerinin iadesi talebi bakımından netice-i talebin 1.000,00-TL'den 50.000,00-TL'ye çıkarıldığı, mahkemece bu talep bakımından da davanın kısmen kabulü gerekirken gerekçesi belirtilmeksizin reddi yerinde olmamış, birleşen davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Birleşen davacı vekilinin manevi tazminat talebi bakımından yapılan değerlendirmede; tüzel kişi olan birleşen davacı şirketin toplam 50.000,00-TL teminat mektubunun nakde çevrilmesi nedeniyle ticari itibarının ne şekilde zedelendiğine dair somu delil sunmadığı, manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığı, mahkemece bu talebin reddinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, birleşen davacı vekilinin manevi tazminat talebine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda asıl ve birleşen davada ileri sürülen tüm istinaf sebepleri bakımından yapılan açıklamalar nazara alındığında sonuç olarak; asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, dosyada yapılacak başkaca tahkikat işlemi ve toplanacak delil bulunmadığından asıl ve birleşen davalarda verilen kararların 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden kurulmasına; Asıl davada; davanın kısmen kabulüne; Davacının 20/09/2010 tarihli Pasinler İstasyonu için öngörülen satış taahhütnamesine dayalı cezai şart isteminin kabulü ile 10.000,00-USD'nin dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz uygulanmak ve bu faiz oranı yıllık %31,75 oranını aşmamak kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının bayilik sözleşme ve protokollerin haksız feshi nedeniyle protokollerin 4.maddesine dayalı cezai şart, bayilik sözleşmelerinin 46/d maddesine dayalı kar mahrumiyeti, bakiye cari hesap alacağı ve 20/09/2010 tarihli Karskapı İstasyonu için öngörülen satış taahhütnamesine dayalı cezai şart istemlerinin reddine, Birleşen davada; davanın kısmen kabulüne; Davacının bayilik sözleşme ve protokollerine aykırı olarak eksik ödenen kar paylarının tahsili talebinin kısmen kabulü ile 163.038,93-TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının haksız olarak nakde çevrilen teminat mektuplarının tahsili talebinin kısmen kabulü ile için kısmen kabulü ile 46.141,75-TL'nin 26.141,75-TL'sine 19/09/2014, 20.000,00-TL'sine 14/10/2014 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Davacının, eksik alıma ve kar mahrumiyetine dayalı istemlerinin reddine, Davacının manevi tazminat isteminin reddine, Karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 09/09/2020 tarih ve 2014/1374 Esas - 2020/329 Karar sayılı kararının HMK'nın 355 ve 353/1-b2 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; 2-ASIL DAVADA; Davanın kısmen kabulü ile;a)-Davacının 20/09/2010 tarihli Pasinler İstasyonu için öngörülen satış taahhütnamesine dayalı cezai şart isteminin kabulü ile 10.000,00-USD'nin dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık vadeli mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz uygulanmak ve bu faiz oranı yıllık %31,75 oranını aşmamak kaydıyla davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b)-Davacının bayilik sözleşme ve protokollerin haksız feshi nedeniyle protokollerin 4.maddesine dayalı cezai şart, bayilik sözleşmelerinin 46/d maddesine dayalı kar mahrumiyeti, bakiye cari hesap alacağı ve 20/09/2010 tarihli Karskapı İstasyonu için öngörülen satış taahhütnamesine dayalı cezai şart istemlerinin reddine, 3-BİRLEŞEN DAVADA; Davanın kısmen kabulü ile; a)Davacının bayilik sözleşme ve protokollerine aykırı olarak eksik ödenen kar paylarının tahsili talebinin kısmen kabulü ile 163.038,93-TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b)Davacının haksız olarak nakde çevrilen teminat mektuplarının tahsili talebinin kısmen kabulü ile için kısmen kabulü ile 46.141,75-TL'nin 26.141,75-TL'sine 19/09/2014, 20.000,00-TL'sine 14/10/2014 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, c)Davacının, eksik alıma ve kar mahrumiyetine dayalı istemlerinin reddine, d)Davacının manevi tazminat isteminin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN:
ASIL DAVA YÖNÜNDEN: 4-Alınması gerekli 1.557,47 TL karar ve ilam harcının 1.575,55 TL peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye 18,08‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5-Davacı tarafça yatırılan toplam 1.604,55 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 320,50 TL posta/ tebligat gideri ile 4.800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere; toplam 5.120,50 TL yargılama giderinin davanın kabul/ret oranına göre hesap ve takdir olunan 1.280,13 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 2.400,00 TL bilirkişi ücretinin davanın kabul/ret oranına göre hesap ve takdir olunan 1.800,00 TL'sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 9-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 11.113,32 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 10-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN: 11-Dairemiz karar tarihi itibariyle alacak talebi yönünden alınması gereken 14.289,14 TL nispi karar harcının ve manevi tazminat yönünden alınması gereken 179,90 TL karar harcı toplamı olan 14.469,04 TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 922,20 TL peşin harç ve 4.956,00 TL ıslah harcı toplamı 5.878,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.590,84‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 12- Davacı tarafça yatırılan 922,20 TL peşin harç ve 4.956,00 TL ıslah harcı toplamı 5.878,20 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 18,00 TL tebligat giderinin davanın kabul/ret oranına göre hesap ve takdir olunan 10,98 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 14-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 15-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 32.285,30 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 16-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 13.603,37 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 17-Davacının reddedilen 50.000,00 TL manevi tazminat talebi yönünden; davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10/3 ve 10/4 maddeleri uyarınca davalı lehine hesap ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 18-Taraflarca yatırılan gider avansından geriye kalanın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 19-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 20-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendilerine iadesine, 21-Taraflarca istinaf aşamasında sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına, 22-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 06/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy