İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1474 Esas 2023/517 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1474
Karar No: 2023/517
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1474
KARAR NO: 2023/517
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2018
NUMARASI: 2011/140 Esas 2018/1106 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı, davalı ... feri müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar; Türkiye Kalkınma Bankasından kullandıkları krediler karşılığında davalı şirketin %51 hissesinin 1997 yılında Türkiye Kalkınma Bankasına devredildiğini, 1998 yılında ise bankanın kendi hisselerini satışa çıkarması üzerine hisseler ... tarafından satın alındığını, bu satış ile birlikte bankanın şirketin yönetim kurulunda bulunan üyelerinin istifası üzerine şirketin yönetim kurulunun aile bireylerine geçtiğini, 1998 yılında yapılan satışı müteakiben ... ve ailesi ile Türkiye Kalkınma Bankası arasında başlayan ihtilafların 2004 yılına kadar devam ettiğini, 2004 yılında taraflar arasındaki mevcut ihtilafları sona erdirmek amacıyla sulhen bir anlaşma yapıldığını ve şirkete ...'in kayyım olarak atandığını, kayyımın daveti üzerine 22.12.2004 tarihli genel kurul ile şirketin yeni yönetim denetim kurulu üyelerinin belirlendiğini, bu yönetim kuruluna bankayı temsilen iki üye, özel hissedarları temsilen ise bir üye seçildiğini, zaman içerisinde banka adına yönetim kurulunda görev alanların görevden alınarak yerlerine yeni iki üyenin TTK hükümlerine aykırı olarak seçimle değil atama yoluyla görev aldıklarını, bu tarihten itibaren yeni seçilen yönetim kurulu üyelerinin tüm imza yetkilerini kendi uhdelerinde topladıklarını ve tüm kararların muhalefet şerhli olarak alınmaya başladığını, davalı bankanın sermaye artırma kararının 19.03.2007 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla yürürlüğe sokulduğunu, bu nedenle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/286 esas sayılı dosyasında genel kurul kararının iptali için dava açıldığını, mahkemece verilen kararın henüz kesinleşmediğini, her iki dava konusu aynı olup sadece sermaye artışı yapılan dönemlerin farklı olduğunu, her iki genel kurulda bankanın üç temsilcisinin yönetim kuruluna seçildiğini, bu seçimin küçük hissedar olarak kendilerine zarar verme gayesiyle yapıldığını, yine 2007 ve 2009 tarihli genel kurullarda sermaye artışına gidildiğini, TTK'nın 338. maddesi gereği oybirliği gereken bu kararın geçersiz olduğunu, sermaye artış kararlarıyla müvekkillerinin paylarının neredeyse yok edildiğini, yine yönetim ve denetçi raporları ile ticari defterlerin uyumsuzluk gösterdiğini, bilançonun doğruluk esasları ile ekonomik gereklere ve yasa hükümlerine, standart bilanço tipine, tek düzen hesap planına, muhasebe usullerine uyum göstermemesi sebebi ile yönetim kurulu ve denetçi raporlarının görüşülmesine ilişkin gündem maddesinin de iptalinin gerektiğini, 2009 yılı genel kurulunun 4. maddesinde yer alan yönetim kurulu faaliyet raporu, denetçi raporu, bilanço ve kar ve zarar hesabının oylamaya sunulması hakkındaki gündem maddesine ilişkin muhalefet şerhlerinin bulunduğunu, söz konusu raporların kendilerine gönderilmediğini belirterek, davalı şirketin 02.07.2009 tarihli genel kurul toplantısının ret oyu kullanıp muhalefet şerhi işlettikleri tüm genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirketin 50.000.000 adet olan hisselerinin büyük çoğunluğunun ... Bankası AŞ'ye (...) ait olduğunu, başlangıçta sermayesinin tamamına davacı ... ve ailesinin sahip olduğu şirketin, ... Bankasından kredi kullandığını, ... yönetim kurulunun 16.02.1990 tarihli kararı ile şirkete yatırım kredisi kullandırılmasına, 08.03.1990 tarihli kararı ile de şirketin arttırılacak sermayesinde ...'nin %51 (3.750.000.000-TL) oranında pay sahibi olmasına karar verilerek bankanın iştirakinin gerçekleştiğini, bu kararlardan sonra üç kişiden oluşan davalı şirket yönetim kurulunun iki üyesi ile bir kişiden oluşan denetim kurulunun ... mensuplarından seçilmesinin benimsendiğini, 1997 yılında ...'nin %51 hissesinin ihale ile ...'a satışına karar verildiğini, ancak ...'ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmenin yürürlük kazanamadığını, ...'nin başvurusu ile İstanbul 1. ATM'nin 2004/615 esas sayılı dosyasında tarafların mutabakatı ile bildirilen ...'in kayyım olarak atandığını, kayyımın çağrısıyla yapılan 21.12.2004 tarihli genel kurulda 3 kişiden oluşan yönetim kuruluna ...'den 2 üye, bir kişiden oluşan denetim kurluna da ...'yi temsilen 1 kişinin seçildiğini, ... tarafından İstanbul 2. ATM'nin 2005/96 esas sayılı dosyasında açılan davada şirketin 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003 ve 05.07.2009 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğuna karar verildiğini, şirketin 25.07.2005 tarihli genel kurulunda ...'yi temsilen bir yönetim kurulu üyesi ile bir denetim kurulu üyesinin seçildiğini, şirket ana sözleşmesinde ve kanunda tüzel kişi olan ...'nin ancak bir temsilci ile temsil edilebileceğine dair bir hüküm bulunmadığını, seçimsiz bir görevlendirmenin söz konusu olmadığını, 02.07.2009 tarihli genel kurul kararlarının mevzuata uygun olduğunu, bilanço ve faaliyet raporlarının şirket merkezinde ortakların incelmesine hazır bulundurulduğunu, toplantı ve karar nisaplarının kanuna uygun olduğunu, kanunda sermaye artışının oy birliği ile karara bağlanacağı konusunda bir hüküm bulunmadığını, şirket sermayesinin yarısının hazır bulunması gerekmekte olup kararın da mevcut oyların çoğunluğu ile alınabileceğini, şirkete ait ticari defterlerde eksiklikler olmakla birlikte, bu eksikliklerin bizzat davacıların şirketi idare ettikleri döneme ait olduğunu, nitekim o dönemdeki tüm genel kurul kararlarının batıl olduğunun kabul edildiğini, söz konusu eksiklikteki sorumluluğun davacılara ait olduğunu, bu sebeplerle bilanço ve defterlerde müvekkilinin yönetiminden kaynaklanan bir uyumsuzluğun bulunmadığını, sermaye artışının ayni olarak ödenmesinde hukuken bir engel bulunmamakla birlikte, şirketin içinde bulunduğu durumun nakdi sermaye artışını zorunlu kıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı şirketin aynı kapsamdaki 2007 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararında, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda şirketin sermaye artışına ilişkin kararın alınmasına yönelik toplantı yeter sayısının bulunmaması nedeniyle sermaye artışına ilişkin maddenin yok hükmünde olduğu, yönetim kurulu ve denetim kurulu üye seçimiyle ilişkin maddenin ise taraflar arasında öncesinde yönetime ilişkin sulh sözleşmesi bulunmasına rağmen sonrasında yönetim kurulunun tamamen tüzel kişi ortak tarafından oluşturulmuş olmasının iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği, dava konusu edilen gündemin bilançolar ve finansal tablolara ilişkin gündemin 4. maddesi ile ibraya yönelik gündemin 5. maddesinde yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurullarına herhangi bir aykırılık tespit edilemediği, toplantı ve karar yeter sayılarına uyulduğundan ve yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında oy kullanmadıklarından bu maddelere ilişkin iptal isteminin reddinin gerektiği, gündemin yönetim kurulu ve denetim kurul üyelerinin seçimine ilişkin 6. maddesi kapsamında, davalı şirketin büyük ortağı durumundaki ... ile diğer gerçek kişi ortakları arasında 2004 yılında kayyım ...'in daveti ile sulh işlemi yapıldığı, bundan sonraki yönetim kurullarında da bankanın 2, gerçek kişi ortakların 1 temsilci ile temsil edildikleri, buna rağmen dava konusu genel kurul toplantısında şirketin 3 yönetim kurulu üyesinin tamamının ...'nin gösterdiği adaylardan seçilmesinin ortaklar arasında yarar dengesini bozduğu, bu durumun azınlık pay sahiplerinin aleyhine olması nedeniyle objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığı ve 6. gündem maddesinde alınan kararın bu gerekçelerle iptalinin gerektiği, gündemin sermaye artışına ilişkin 8. maddesi özellikle 2007 tarihindeki sermaye artışına ilişkin karar yok hükmünde sayıldığından ve değişen sermaye yapısına göre 2009 tarihindeki genel kurulda da toplantıda temsil sağlanarak karar oluşturulduğundan, bu maddenin görüşülmesi sırasında eski TTK'nın 388. maddesindeki yasal nisaplara uyulmadığından, bu maddenin yok hükmünde olduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar davacı taraf iptal talebinde bulunmakta ise de, yok hükmünde olan karar mahkemece resen nazara alınacağından ve talebin aşılması sonucu doğurmayacağından bu madde yönünden yok hükmünde olduğuna karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin 02/07/2009 tarihli genel kurulunda alınan gündemin 6. maddesinin iptaline, gündemin 8. maddesinin yoklukla malul olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar vekili; genel kurula sunulan davalı şirkete ait bilançoların gerçeği yansıtmaması nedeniyle 02/07/2009 tarihli genel kurul toplantısının 4 ve 5 no'lu gündem maddelerine ilişkin alınan kararların iptalinin gerektiğini, şirketin 1997-2004 arası bilançolarının mevcut yönetimin talebiyle revizyona tabi tutulduğunu, bu bilançoda öz kaynak kalemleri içerisinde bilanço denkleştirme adı altında bir hesap kullanıldığını, öncelikle bilanço denkleştirme hesabının ne olduğunun ve detayının müvekkillerine açıklanmasının gerektiğini, ayrıca genel kurula sunulan 2003-2007 yıllarına ilişkin bilançolar ile vergi dairesine beyan edilen bilançolar arasında önemli farkların bulunduğunu, hangi bilançonun doğru olduğunun, hangisinin esas alınması gerektiğinin belirsiz olduğunu, ayrıca ek bilirkişi raporunda sermaye artışının elzem olmadığının değerlendirildiğini, bu tespit gereği ilgili gündem maddelerinin iptalinin gerektiğini, Yargıtay 11. HD'nin 2010/5601 esas, 2010/11891 karar sayılı kararı gereği yönetim kurulu üye seçiminin yok hükmünde olduğunu, şirket organsız durumda olduğundan mevcut yönetimin yaptığı tüm işlemlerin geçersiz olduğunu, bu nedenle 02.07.2009 tarihli genel kurulun 6 ve 8. maddeleri dışında kalan tüm gündem maddelerinin yoklukla malul sayılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek, davalı şirketin 02.07.2009 tarihli genel kurulunun dava konusu yapılan tüm gündem maddelerinin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; mahkemece önceki karardan alıntı yapılarak başkaca bir gerekçe sunulmaksızın, savunmaları dikkate alınmaksızın, taraflar arasında imzalanmış herhangi bir protokol, sözleşme, sulh anlaşması bulunmamasına rağmen eksik inceleme sonucunda kararların iptali ve yoklukla malul olduğuna karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, 6 numaralı kararda kanunda öngörülen nisaba aykırı bir durum bulunmadığını, genel kurulun takdirinde olan yönetim kurulu üyelerinin seçiminde iyiniyet kurallarına da aykırılık bulunmadığını, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimi ile ilgili olarak taraflar arasında imzalanmış herhangi bir protokol veya sulh anlaşması bulunmadığı gibi, ana sözleşmede de bu hususta herhangi bir imtiyaz bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından sulh işleminin varlığının kabul edilmediğini, davacı tarafça da aksi yönde bir delil sunulmadığını, sadece kayyım seçildiği dönemde bir iki yıl tümüyle tesadüfi olarak ...'den bir kişinin üye seçildiğini, ortada kanunen geçerli, bağlayıcı nitelik taşıyan hiç bir işlem bulunmadığını, ortaklar arasındaki yarar dengesini bozmak ya da azınlık pay sahipleri aleyhine işlem tesis etmek gibi bir amaç söz konusu olmayıp, ilgili seçimden sonra da sadece şirketin devamlılığını sağlama yönünde kararlar alındığını, ilgili seçimin iyiniyet kurallarına aykırılığına dair somut bir veri bulunmadığını, davacıların yönetim ve denetim kurullarında yer almaları, şirketi borçlandırmaya yönelik imza yetkisine sahip olmaları hakkaniyete ve diğer ortaklar açısından iyiniyete aykırı olup, genel kurul toplantılarında bu kurullara seçilmemiş olmalarının hukuka uygun olduğu gibi, şirketin de menfaatine olduğunu, bu nedenle dava konusu gündemin 6. maddesinin iptaline dair kararın kaldırılmasının gerektiğini, mahkemenin gündemin 8. maddesinin yoklukla malul bulunduğuna dair tespit kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu genel kurul toplantısının yapıldığı tarihte İstanbul 7. ATM'nin 2007 tarihindeki sermaye artışına ilişkin kararı henüz kesinleşmemiş olup, sermaye yapısının toplantının yapıldığı tarih olan 02.07.2009 tarihi itibariyle kanuna ve usule uygun olduğunu, toplantıdaki nisapların da kanuna uygun olduğunu, toplantı tarihinde henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararındaki değişen sermaye yapısı gereği temsil sağlanmadığından bahisle 8. maddenin yok hükmünde olduğuna karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin esas sermayesinin zamanla ekonomik koşullara da bağlı olarak yetersiz kaldığını, sermayenin artırılmasının hem kanunen hem de ekonomik olarak bir zorunluluk arz ettiğini, esas sermayenin miktarının mevcut pay sahipleri için kazanılmış hak oluşturmayacağını, 02.07.2009 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların TTK hükümlerine uygun olduğunu belirterek, kararın kısmi kabule ilişkin kısmının kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Feri müdahil vekili; mahkemenin kısmen kabul kararının hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, 6. gündem maddesine ilişkin kararda kanunda öngörülen nisaba aykırı bir durum bulunmadığını, genel kurulun takdirinde olan yönetim kurulu üyelerinin seçiminde iyiniyet kurallarına da aykırılık bulunmadığını, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin seçimi ile ilgili olarak taraflar arasında imzalanmış herhangi bir protokol veya sözleşme bulunmadığını, 8 numaralı gündem maddesine ilişkin olarak, şirketin ilgili dönemde sermaye artışı yapmasının şirketin devamlılığı ve işlerliği açısından gerekli ve kanunen zorunlu olup olmadığı ya da aranan toplantı nisaplarının tamamlanıp tamamlanamayacağının değerlendirilmediğini, davaya konu genel kurul toplantısının yapıldığı tarihte bahsi geçen İstanbul 29. ATM kararı henüz kesinleşmemiş olup, davalı şirketin sermaye yapısının toplantının yapıldığı tarih itibariyle kanuna uygun olduğunu, bu doğrultuda toplantıda alınan toplantı ve karar nisaplarının da kanunun aradığı yasal nisaplara uygun olduğunu, ayrıca bu konuda davacının talebi aşılarak yokluk kararı verilmesinin de isabetli olmadığını, ortaklar arasındaki yarar dengesini bozmak ya da azınlık pay sahipleri aleyhine işlem tesis etmek gibi bir amaç söz konusu olmayıp, bu iddiaların davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, mahkeme kararına esas teşkil eden İstanbul 29. ATM'nin yönetim kurulu üye seçimine ilişkin iptal gerekçesinin hatalı olduğunu, belli bir süre için kayyımın yaptığı işlemlerin kanunun amir hükmü gibi değerlendirmeye alınarak yönetim kurulu üyelerinin seçimlerine ilişkin kararın iptaline gerekçe gösterildiğini, ancak taraflar arasında bir sulh işlemi söz konusu olmayıp, sadece kayyım seçildiği dönemde bir iki yıl tümüyle tesadüfi olarak ...'den bir kişinin üye seçildiğini, ortada kanunen geçerli ve bağlayıcı nitelik taşıyan hiç bir işlemin söz konusu olmadığını, şirketin sorunlarının büyük kısmının bizzat davacıların geçmişteki eylem ve işlemlerinden kaynaklanmakta olup, bu durumun mahkemece dikkate alınmadığını, 02.07.2009 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar TTK hükümlerine uygun olup, iptali veya yoklukla malul bulunması kararı verilmesi gereken bir hususun söz konusu olmadığını belirterek, kararın kısmen kabule ilişkin kısmının kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
EKÇE: Dava, davalı şirketin 02.07.2009 tarihli genel kurulunda alınan 4, 5, 6 ve 8 no'lu kararların iptali istemine ilişkindir. Genel kurul karar tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK'nın 381. maddesi hükmüne göre; kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davası açılabilir. Kararın yoklukla malul olduğu hallerde ise iptal davası herhangi bir süreye tabi olmaksızın açılabilecektir. 6102 sayılı TTK'nın 447. maddesinde düzenlenen genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti hususu 6762 sayılı TTK'da düzenlenmemiş olsa da, uygulamada 6102 sayılı TTK'nın yürürlük tarihi öncesinde de genel kurul kararlarının butlan (yokluk) denetimine tabi tutulması kabul görmüştür. Dava konusu genel kurulun 4. maddesi şirketin faaliyet raporu ile bilanço kar zarar hesabının müzakere ve oylanması, 5. maddesi yönetim kurulu üyeleri ile denetçinin ibrası, 6. maddesi yönetim ve denetim kurulu üye seçimi, 8. maddesi ise sermaye artırımına ilişkin olup, kararların davacıların 360.000 ret oyuna karşılık 49.640.000 adet kabul oyu ile alındığı, davacılar tarafından söz konusu dört maddeye ilişkin muhalefet şerhinin tutanağa yazdırıldığı, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle gündemin 6. maddesinde alınan kararın iptaline, 8. maddesinde alınan kararın yoklukla malul olduğunun tespitine, 4 ve 5. maddelerde alınan kararlara ilişkin iptal isteminin ise reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Genel kurulun 4. maddesi şirketin faaliyet raporu ile bilanço kar zarar hesabının müzakere ve oylanması, 5. maddesi ise yönetim kurulu üyeleri ile denetçinin ibrasına ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin genel kurula sunulan 2008 yılı bilançosunun standart bilanço tipine, tek düzen hesap planına, muhasebe usullerine uygun olarak düzenlenmiş olduğu, 2007 yılı bilançosu ve gelir tablolarının ticari defter kayıtları ile uyumlu olmadığı, ancak bu uyumsuzluğun önceki dönem ticari defter kayıtlarındaki düzensizlik ve eksikliklerden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Nitekim davalı şirketin davacıların idaresinde olduğu döneme ilişkin olarak ... tarafından İstanbul 2. ATM'nin 2005/96 esas sayılı dosyasında açılan davada şirketin 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003 ve 05.07.2009 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğuna karar verilmiştir. Yönetim ve denetim kurulu ibrasında ise yönetim kurulu üyeleri ve denetçi kendi ibralarında oy kullanmamış olup, alınan kararlarda toplantı ve karar nisaplarına uyulmuştur. Söz konusu 4 ve 5 no'lu gündem maddelerinde yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurullarına herhangi bir aykırılık da bulunmamaktadır. Bu nedenle gündemin 4 ve 5 no'lu maddeleri yönünden mahkemece iptal isteminin reddine karar verilmesi isabetli olup, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Gündemin 6. maddesi yönetim ve denetim kurulu üye seçimine ilişkin olup, ... temsilcisinin sunduğu önerge doğrultusunda yönetim kurulunun beş ve denetim kurulunun ise 2 kişiden oluşmasına karar verilerek, tümünün ...'nin gösterdiği adaylardan seçildiği anlaşılmaktadır. Ancak davalı şirket paydaşı ...'nin 11.06.2003 tarihinde başvurusu üzerine davalı şirketin de kabulü doğrultusunda İstanbul 1. ATM'nin 2004/615 esas sayılı dosyasında mahkemece şirkete ...'in kayyım olarak atanmasına karar verildiği, kayyım tarafından yapılan çağrı doğrultusunda şirketin 21.12.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda üç kişiden oluşan yönetim kurulu üyeliğine ...'yi temsilen iki ve gerçek kişi ortakları temsilen bir üyenin seçildiği, madde oylamasında iki büyük hissedar olan ... ve ... temsilcisinin kabul oyu kullandığı anlaşılmaktadır. Şirketin 25.07.2005 tarihli olağanüstü genel kurulunda da yine aynı şekilde ve oy birliği ile seçim yapılmış olup, her iki tarafın kabulü ile şirkete kayyım atandıktan sonraki iki genel kurulda da yönetim kurulu üyeliklerine ...'yi temsilen iki ve gerçek kişi ortakları temsilen bir üyenin seçilmiştir. 19.03.2007 tarihli genel kurulda ise ... temsilcisinin ret oyuna karşılık ... temsilcisinin kabul oyu ile tüm yönetim kurulu üyeleri ...'nin gösterdiği adaylar arasından seçilmiştir. Nitekim davalı şirketin 19.03.2007 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemiyle açılan davada İstanbul 29. ATM'nin 2013/197 esas sayılı dosyasında (eski 7 ATM 2007/286) verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulması sonucunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/5601 esas 2010/11891 karar sayılı bozma ilamında, kayyımın davet ile yapılan sulh sonucunda bundan sonraki yönetim kurullarında ...'nin iki ve gerçek kişilerin ise bir üye ile temsil edilmeleri nedeniyle, yönetim kurulu üyelerinin tamamının ... temsilcilerinden oluşmasının iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, yönetim kurulu üyelerinin tamamının ... temsilcilerinden oluşmasının ortaklar arasındaki yarar dengesini bozduğu, objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle üye seçimine dair gündem maddesinin iptaline karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/8830 esas 2015/13568 karar sayılı ilam ile hükmün onanmasına karar verilerek söz konusu karar kesinleşmiştir. Bu durum karşısında tarafların karşılıklı kabulüyle şirkete kayyım atandıktan sonra yapılan 21.12.2004 ve 25.07.2005 tarihli genel kurullarda yine iki büyük hissedar ... ve ...'nin aynı yöndeki oylarıyla yönetim kurullarında ...'nin iki ve gerçek kişilerin ise bir üye ile temsil edildikleri, bu uygulamaya rağmen dava konusu genel kurulda ise yönetim kurulu üyelerinin tamamının ... temsilcilerinden oluşmasının objektif iyi niyet kurallarına ve ortaklar arasındaki yarar dengesine aykırı olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle mahkemece yönetim ve denetim kurulu üye seçimine ilişkin gündemin 6. maddesinin iptaline karar verilmesi yerindedir. Gündemin 8. maddesi ise sermaye artırımına ilişkindir. Davalı şirketin 07.05.1987 tarihinde tescil edilen ana sözleşmesinin 10/d maddesinde, genel kurul toplantıları ve toplantılardaki karar nisabının TTK hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Ana sözleşmede sermaye artırımına ilişkin kararların hangi nisapla alınacağına dair bir hüküm bulunmadığından, bu konuda ana sözleşmenin tescili tarihindeki 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, 6762 sayılı TTK'nın 388. maddesinin 1989 tarihli değişiklikten önceki halinde, ilk iki fıkrada gösterilen ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisapları dışındaki ana sözleşme değişikliklerinin ilk toplantıda şirket sermayesinin en az 3/4'ünün, ikinci toplantıda 1/2'sinin ve üçüncü toplantıda ise 1/3'ünün hazır bulunması koşulu ile müzakere edilebileceği ve hazır bulunanların 2/3'ünün kabul oyu ile ana sözleşme değişikliğinin mümkün olduğu hükme bağlanmıştır. Şirketin 19.03.2007 tarihli genel kurulunda şirket sermayesinin 7.350-TL'den 500.000-TL'ye çıkarılmasına karar verilmişse de, İstanbul 29. ATM'nin 2013/197 esas sayılı dosyasında açılan davada söz konusu kararın yoklukla malul olduğuna karar verilmiş ve işbu karar kesinleşmiştir. Söz konusu sermaye artışı yok hükmünde olduğundan, bu sermaye artışından önceki pay oranları geçerli olup, ...'nin 150.000 olan pay adedi davalı şirketin toplam 294.000 payının %51'ine karşılık gelmektedir. Bu yüzden dava konusu genel kurulda alınan sermaye artışı kararı 3/4 olan gerekli toplantı nisabını sağlamamış olup, bu nedenle mahkemece sermaye artışına ilişkin 8 no'lu gündem maddesinin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi de isabetlidir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ... feri müdahil vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı, davalı ... feri müdahil vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK'nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına, Davalıdan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına, Davacı ... davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy