İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1182 Esas 2023/549 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1182
Karar No: 2023/549
Karar Tarihi: 11.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1182
KARAR NO: 2023/549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2020
NUMARASI: 2019/277 Esas - 2020/235 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/04/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; müvekkili ...'ın diğer davacı şirket olan ...nin sahibi ve yetkilisi olduğunu, müvekkili ...'ın aynı zamanda 05/08/2014 tarihine kadar diğer borçlu şirket ...nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkili ...'ın ... Spor'a ait şirket hisselerini 05/08/2014 tarihinde ...’a devrettiğini ve şirket ortaklığından çıktığını, ortaklık hissesinin devri sırasında taraflar arasında 05/08/2014 tarihli protokol imzalandığını, bu protokol ile ... Spor'a ait borçlar ve borçlular isim isim sayılarak bu borçlar ile devrin gerçekleştirileceğini, isim isim sayılan bu borç ve borçlu listesinden başkaca borçtan ...’ın sorumlu olmayacağının kabul edildiğini, taraflarca yapılan bu protokol ile müvekkili ...’ın ve ... Oto’nun ... Spor’a borcu olmadığının kabul edildiğini, taraflar arasındaki protokolde ne 800.000 TL bedelli bonodan ne de bu miktarlı borçtan söz edilmediğini, bu protokol ile ... Spor'un da ...’a herhangi bir borcunun olmadığının kabul edildiğini, ancak ... Spor hisselerini devir alan ...'ın 05/08/2014 tarihinden sonra iade etmesi gereken iş bu bonoyu müvekkillerine iade etmediğini, ... cirosu ile akrabası ...’a devir ettiğini, sözde iyiniyetli 3. kişi korumasından istifade edebilmek için onun adına müvekkilleri aleyhine icra takibi başlatıldığını, İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen 25.01.2014 düzenleme tarihli 31.12.2014 vade tarihli bononun düzenleme tarihi olan 25.01.2014 tarihinden de anlaşılacağı üzere henüz daha müvekkili ...’ın şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde düzenlendiğini, 05.08.2014 devir tarihinde ...’ın ve ... Oto’nun ...A.Ş.’ye borcu olmadığı kabul edildiği halde, bono müvekkiline iade edilmeyerek ve vade tarihi de senedi ellerinde bulunduranlar tarafından doldurularak icra takibi başlatıldığını belirterek, müvekkillerinin İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ve takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile davalılar aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekilinin, 04/03/2020 tarihli dilekçe ile davayı tamamen ıslah edeceği yönünde talepte bulunduğu, davanın tamamen ıslahı ile yeni dava dilekçesinin 12/03/2020 tarihinde ibraz edildiği, mahkemece HMK'nın 180. maddesi uyarınca ıslah hakkının kullanılmamış sayılmasına, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalılar vekili; dava konusu senetin müvekkili ...’ın ...’a verdiği borç karşılığında borcun ifası için alınmış bir borç senedi olduğunu, müvekkilinin kuzeni ...'ın ...’un sahibi olan ...’yi tüm borçlarıyla birlikte devir almaya karar verdiğini ve davacı ... ile bu konuda anlaştıklarını, dava konusu senedin ...’ın ...’a elden nakit olarak vermiş olduğu borcun ödenmesine yönelik olarak verilmiş bir borç senedi olduğunu, ...'ın da bu senedi müvekkili ...’a aldığı borç karşılığında borcun ifası için verdiğini, 05.08.2014 tarihli devir sözleşmesinin 2. maddesinin son paragrafında ...’ın ...'a 800.000-TL borç verdiği ve bu borç karşılığında dava konusu senedi aldığı ve bu senet borcunun 31.12.2014 tarihinde ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, söz konusu devir sözleşmesinde dava konusu senedin bedelinin henüz ödenmediği ve bu senedin bir borç senedi olduğu apaçık bir şekilde belirtildiğini, devir sözleşmesinin altında bizzat davacı ...’ın imzasının olduğunu, dava konusu sözleşmede ...’ın ve ...’nin değil, ... spor’un borçlarından bahsedildiğini, müvekkili ...'ın 28.04.2014 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığını, ... spor’u devir edenin ... devir alanın ... olduğunu, 05.08.2014 tarihli sözleşmede de bu hususun açıkça belirtildiğini belirterek, davanın reddi ile davacılar aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 05/08/2014 tarihli ''Devir Sözleşmesi'' başlıklı belgenin içeriğinin, ... A.Ş.' nin tüm nama yazılı hisselerinin satım ve devrine ilişkin sözleşme olduğu, sözleşmenin ... ve ... ile ... arasında düzenlenmiş olduğu, davalılar sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, senet metninde mücerret borç ikrarı niteliğini kaldıracak bir ibare de bulunmadığı, sözleşmenin 2. maddesinin son paragrafında dava konusu senede atıf yapıldığını, 2. maddenin son paragrafının aynen ''... tarafından ... ve ...' e elden verilen 800.000-TL alacak karşılığında ...'a 25/01/2014 tanzim tarihli şahsi senet 31/12/2014 tarihinde ödenecektir. Ek-1'de borç listesinde belirtilen alacaklardan ... tarafından ödenen olursa ibraname karşılığında bu senetten düşülecektir.'' şeklinde düzenleme yapıldığı, senedin ne şekilde bedelsiz kalacağına ilişkin düzenleme dahi yapılarak ''Ek-1'de borç listesinde belirtilen alacaklardan ... tarafından ödenen olursa ibraname karşılığında bu senetten düşülecektir.'' denildiği, davacı tarafça sözleşmede belirtilen Ek-1'de borç listesinde belirtilen alacaklardan ödeme yapıldığına ilişkin bir iddiada bulunulmadığı, sözleşmenin açıklığı karşılığında davacı tarafın iddialarının sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacılar vekili; uyuşmazlığın konusu menfi tespit davası olup, menfi tespite konu senet bakımından tüm deliller toplanmak sureti ile hüküm kurulması gerekirken, yerel mahkemenin delilleri toplamadan hüküm kurduğunu, mahkemenin ispat yükü kapsamında bir araştırma ve inceleme yapmadan hüküm kurduğunu, dava bakımından mücerret borç ikrarından söz etmenin mümkün olmadığını, senedi icraya koyan hamil ...'ın protokolü, müvekkilinin Ek-1 listedeki borçlulara ödeme yaptığını gayet iyi bildiğini, ...'ın iyiniyetli hamil olmadığı gibi, bilerek borçlunun zararına hareket ettiğini, aslında bedelsiz kalan senedi tekrar tahsile çalıştığını, müvekkillerinin bu senetten düşülmesi gereken Ek'1 listedeki borçlardan yine senet miktarının çok üstünde ödeme yaptığını, yerel mahkemenin Ek-1 listedeki borçların ödenip ödenmediği konusunda delilleri toplayarak ve gerekirse bu ödemelerin davalı ... ticari defterlerine girip girmediğini tespit etmesi gerekirken, davanın reddine karar verdiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, kambiyo senedine dayalı başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Menfi tespit davası, İcra ve İflâs Kanunu’nun72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Fakat menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372). Bono; ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir, bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı "malen" kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı "nakten" kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta'lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta'lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta'lili denmektedir. Bu anlamda ta'lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında dava konusu kambiyo senedi, 25.01.2014 tanzim tarihli, 31.12.2014 vade tarihli 800.000-TL bedelli bono olup davacı taraf, 05/08/2014 tarihinde düzenlenen protokol ile ... Spor'a ait borç ve borçlu listesinden başkaca borçtan ...’ın sorumlu olmayacağının kabul edildiğini, taraflar arasındaki protokol de ne 800.000 TL bedelli bonodan ne de bu miktarlı borçtan söz edilmediğini, davacıların 05/08/2014 tarihli protokol tarihi itibarı ile ... Spor’a borcu bulunmadığının taraflarca kararlaştırıldığını, ... Spor hisselerini devir alan ...'ın 05/08/2014 tarihinden sonra iade etmesi gereken bonoyu müvekkillere iade etmeyerek ... cirosu ile akrabası ...’a devir ettiğini, senedin protokolde Ek-1 de listelenen alacakların teminatı olarak verildiğini, senedin nakden kaydına rağmen bir para alış verişi sonucu verilmediğini iddia ederken; davalı taraf ise senedin borç verilen para karşılığında alındığını iddia etmektedir. Buna karşılık davacı taraf, tam ıslah yolu ile sunduğu yeni dava dilekçesinde iddialarını değiştirerek senedin ...'nın elden verdiği borç para karşılığında verildiğini, fakat 05.08.2014 tarihli sözleşmenin EK-1 listesinde yer alan borçları ödediğini ve senedin bedelinden bu ödemelerin düşülmesi gerektiğini iddia etmekteyse de, HMK 180. madde uyarınca yeni dava dilekçesinin süresinde verilmemesi nedeni ile mahkemece ıslahın hiç yapılmamış sayılmasına karar verildiği ve bu nedenle ıslah dilekçesindeki iddiaların hükme esas alınması ve yargılama faaliyetine konu edilmesinin mümkün olmadığı görülmüş olup, davacılar vekilinin ödeme yapıldığına ilişkin deliller toplanmadan karar verildiğine yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere bonoya dayalı menfi tespit davasında yeni dava dilekçesi ve burada yer alan iddialar dikkate alınmaksızın, senedin devir sözleşmesinde yer almadığı ve teminat amacı ile verildiği beyan edildiğinden, ispat yükü davacı borçluda olup senedin teminat senedi olduğunun yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Oysa sözleşmenin 2. maddesinin son paragrafı, "... tarafından ... ve ...'e elden verilen 800.000-TL alacak karşılığında ...'a 25/01/2014 tanzim tarihli şahsi senet 31/12/2014 tarihinde ödenecektir. Ek-1'de borç listesinde belirtilen alacaklardan ... tarafından ödenen olursa ibraname karşılığında bu senetten düşülecektir.'' şeklinde düzenlenmiş olup, dava konusu edilen bononun nakit alış verişi sonucu verilen şahsi bir senet olduğunun açıkça yazılmış olduğu anlaşılmakta olup, aksi davacı tarafça ispat edilememiştir. Bu yönde somut delil olmadığı görülmekle, davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, istinaf yoluna başvuran davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK'nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacılardan alınarak Hazine'ye gelir kaydına,Davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 11/04/2023

Full & Egal Universal Law Academy