İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2021/2087 Esas 2023/530 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2087
Karar No: 2023/530
Karar Tarihi: 04.04.2023

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/2087
KARAR NO: 2023/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/1502 Esas, 2021/379 Karar
KARAR TARİHİ: 01/06/2021
DAVA: Tapu İptal ve Tescil (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/12/2018
KARAR TARİHİ: 04/04/2023
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda ilk derece mahkemesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılar vekilince yasal süre içerisinde istinaf edilmiş olmakla Dairemizce HMK'nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davacı şirket ile dava dışı ... Tic. Ltd. Şti.'nin, ... ve diğer aile üyelerinin birlikte idare ettikleri birer aile şirketi olduklarını, ... parsel taşınmaz üzerindeki ... Blok, ...Kat ... nolu bağımsız bölümün dosya alacaklısı tarafından haczedildiğini ve satışı yapılmak üzere satış ilanının hazırlandığını ve dava dışı ... İnşaat şirketinine tebliğ edildiğini, ... İnşaat şirketi yetkilisi ...'nin, satışın gerçekleşmesini engellemek ve taşınmazı hacizden kurtarmak amacıyla dosya borcunu kapatmak ve nakit ihtiyacını karşılamak için, diğer bir aile şirketi olan davacı ... İnşaat üzerine kayıtlı dava konusu 2 adet bağımsız bölümü davalı şirkete belirli bir meblağ karşılığında devretmek ve aynı meblağı geri ödediğinde taşınmazları tekrar devralmak üzere davalı şirket yetkilisi ile aralarında bir inanç işlemi anlaşması yaptığını, ancak davalı şirket ve yetkilisi tarafından aradaki anlaşmaya aykırı hareket edildiğini, davacı şirket tarafından Üsküdar ... Noterliğinin 23.12.2016 tarih ve ... yevmiye nolu vekaletname ile yetkilendirilen ... ile davalı şirket yetkilisi ... arasında, ...'nin yetkilisi olduğu dava dışı ... İnşaat şirketi üzerine kayıtlı taşınmazın hacizden kurtarmak ve bu kapsamda nakit ihtiyacını karşılamak için, inanç işlemi temelli 30.03.2018 tarihli protokolün imzalandığını, protokole göre; davacı şirketin, üzerine kayıtlı; İstanbul İli Çekmeköy İlçesi ... Mahallesinde kain ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ... kat ... ve ... kat ... nolu bağımsız bölümleri davalı şirkete satarak tapuda davalı şirket adına devredeceği, bunun karşılığı olarak da her bir daire başına 115.000,00 TL olmak üzere toplamda 230.000,00 TL'nin davalı şirket yetkilisi tarafından davacı şirket yetkilisi ...'ye ödeneceği, ayrıca tapu işlemleri için gerekli olan 8.000,00 TL masrafın davalı şirket yetkilisi ... tarafından davacı şirket yetkilisi ...'ye ödeneceği, 17.04.2018 tarihinde toplamda 238.000,00 TL'nin davacı şirket tarafından davalı şirket yetkilisi ...'ye geri ödeneceği, davalı şirkete devredilen 2 adet bağımsız bölümün tekrar davacı şirkete devredileceğinin yazıldığını, protokol gereğince; ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... ve ... nolu bağımsız bölümlerin 30.03.2018 tarihinde davalı adına tapu devir ve tescil işleminin gerçekleştirildiğini, akabinde, davalı şirketin ... İnşaat tarafından davacı şirketin ... Bankası hesabına her iki bağımsız bölüm için; 30.03.2018 tarihinde 66.500,00 TL ve 84.500,00 TL, 02.04.2018 tarihinde 18.000,00 TL ve 30.000,00 TL olmak üzere toplamda 199.000,00 TL ödendiğini, ayrıca tapu masrafları adı altında da 7.250,00 TL ödendiğini, davalı yanca yapılan iş bu 199.000,00 TL ödemeye konu bedel ile İstanbul Anadolu ... İcra Dairesinin ... E. sayılı icra dosyasında, borçlu ... İnşaat'ın üzerine kayıtlı İstanbul İli Çekmeköy İlçesi ... Mahallesinde kain ... parsel taşınmaz üzerindeki ... nolu bağımsız bölümün satışının durdurulması için alacaklı olan ... bankasına ... İnşaat adına ... tarafından; 30.03.2018 tarihinde 149.000,00 TL 02.04.2018 tarihinde 26.000,00 TL ödeme yapıldığını, 02.04.2018 tarihinde İstanbul Anadolu ... İcra Dairesinin ... E. sayılı icra dosyasının alacaklı vekili olan Av. ... adına icra dosyasının belirtilerek, 15.000,00 TL avukatlık ücreti yatırılarak, anılan dosyanın icra satışının durdurulduğunu, protokol gereği davalı şirket tarafından toplamda tapu masrafları da dahil olmak üzere 238.000,00 TL'nin devredilen tapular gereği ödenmesi gerekirken, toplamda tapu masrafı da dahil 206.250,00 TL ödendiğini, bakiye 31.750,00 TL'nin ise ödenmediğini, protokol gereklerinin, davalı şirket tarafından yerine getirilmediğini, davacı şirket adına hareket eden ... tarafından iş bu meblağın davalı yanlara geri ödenmesi ve tapularının tekrar davacı müvekkili şirkete devredilmesi teklif edilmiş ise de, davalılar tarafından, ne verdikleri paranın geri alınmasına, ne de tapuların tekrar davacı müvekkiline devrine yanaşmadığını, ileri sürerek; dava konusu İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın ... kat, .. ve ... kat ... nolu bağımsız bölümün üzerine üçüncü kişilere devir, temlik, haciz, icra dosyalarından satışı, ifraz gibi vs. işlemlerinin yapılmaması için dava konusu taşınmaz üzerine öncelikle teminatsız, aksi takdirde makul bir oran üzerinden teminat mukabilinde ihtiyati tedbir ve her halükarda davalıdır şerhi konulmasına, dava konusu İstanbul İli Çekmeköy İlçesi ... Mahallesinde kain ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ... kat ... ve ... kat ... nolu bağımsız bölüm için davalı yana ödenmesi gereken 206.250,00 TL'nin mahkeme veznesine depo edilmesi için kendilerine önel verilmesi, dava konusu 16 ve 18 holu bağımsız bölümlerin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, tapu iptal ve tescil taleplerinin reddi halinde, HMK m. 111/1 uyarınca terditli talepleri gereği davalı şirket üzerine devredilen taşınmazların değerinin bilirkişiler marifetiyle hesaplanarak yasal faiziyle birlikte rayiç bedel üzerinden davalı şirket tarafından ödeme yapılan 199.000,00 TL'nin mahsubu ile şimdilik 2.000,00 TL olmak üzere kalan bedelin davalı şirketten tahsiline karar verilmesi istemiştir. Davalılar vekili; davacı taraf davasını belirsiz alacak davası olarak açtığını, 30.03.2018 tarihinde davalı şirketin yetkilendirdiği ... ile imzalanan resmi olmayan protokol gereği dava konusu taşınmazların 115.000,00 TL bir daire ve 115.000,00 TL ikinci daire olmak üzere kendisine tescil edileceği, tapu masraflarının kendisi tarafından karşılanacağı, 17.04.2018 tarihinde kendisine daire bedelleri olan 230.000,00 TL ve yapılan tapu masrafları için belirlenen tahmini 8.000,00 TL'nin ödenmesi durumunda tapuların akıbetine ... A.Ş.'nin karar vereceği, ödemenin yapılmaması durumunda ... A.Ş.'nin hiçbir hak ve talebi olmayacağı konusunda anlaşmaya varıldığını, anlaşma üzerine dava konusu taşınmazların kendisine Tapu Müdürlüğü'nde tescil edildiğini, karşılıklı olarak edimlerinin 30.03.2018 tarihinde tapuda ifa ettiklerinin açık olduğunu, kaldı ki bilindiği üzere satış bedeli alınmadan tapu devrinin yapılmasının mümkün olmadığının açık ve net olduğunu, ayrıca tapu tescil işlemlerinin masraflarının da kendisi tarafından ödendiğini, 17.04.2018 tarihinde davacı tarafın taahhüt etmiş olduğu ödeme gerçekleşmediğinden, ... ile imzalamış olduğu protokolde yer alan;"...17.04.2018 tarihinde nakit olarak ödememiz gereken 238.000,00 TL'yi ödemediğimiz takdirde 2 daire de ... A.Ş.'nin hiçbir hak ve talebi olmayacaktır..." hükmü gereği durumun açık olduğunu, ödeme gerçekleştiği için tapuların kendisine devredildiğini, kaldı ki taşınmaz devir sözleşmelerinin bozucu yenilik doğuran şarta bağlanamayacağını, karşı taraf bir an için haklı olsa bile davanın yanlış ikame edildiğini, çünkü buradaki iddia edilen temerrüdün hukuki yolunun tapu tescil iptali davası değil, alacak davası olduğunu, bu firmaların kendi adlarına olmadığını, çünkü yapmış oldukları tüm inşaatları belli bir aşamaya getirip bırakıp kaçtıklarını ve insanları mağdur ettiklerini, daireleri almış oldukları tarihte 12. ayda binayı bitireceklerini söylediklerini ve bitiremezlerse daire başı 1.500,00 TL kira ödeyeceklerini beyan ettiklerini, buna istinaden bu dava konusu bağımsız bölümleri aldıklarını, daireleri aldığı tarihten bugüne kadar binada en ufak bir çalışma olmadığını, bahse konu dairelerin tamamlanması için daire başı 50.000,00 TL masraf olduğunu, binanın da Çekmeköy Belediyesi tarafından mühürlendiğini, bahse konu bu firma ve sahiplerinin bir daireyi usulsüz olarak birçok kişiye satıp insanların mağdur olmasına yol açtıklarını, resmi olarak parasını ödediği daireler hakkında nasıl oluyor da bir hak talebinde bulunduklarını, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı olarak açmış olduğu davanın reddini, davacının talep etmiş olduğu ihtiyati tedbir talebinin reddini, davacının tapu iptal ve kendi adına tescil talebinin reddini, davacının alacak talebinin reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; davacının dayandığı 30.03.2018 tarihli protokol inançlı işlem olarak nitelendirilip davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar davalılar vekili tarafından; taraflar arasındaki işlemin gerçek bir satış işlemi olduğu, Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu kat irtifakı kurulu İstanbul İli Çekmeköy İlçesi ... Mahallesinde kain ... ada ... parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ... kat ... ve ... kat ... nolu bağımsız bölümlerin ... Dış Ticaret A.Ş adına kayıtlı iken 30.03.2018 tarih ve 5382 sayılı resmi akit ile 84.000,00'er TL bedelle ... Ticaret Ltd. Şti.'ye temlik edildiği kayden sabittir. Dosyaya sunulan "Protokol" başlıklı ... ve ... imzalarını taşıyan 30.03.2018 tarihli adi yazılı belge içeriğinin aynen; "Çekmeköy ilçesi ... ada ... parseldeki ... mahallesinde bulunan inşaata ait bulunan ... Dış Ticaret A.Ş adına kayıtlı ...kat .. nolu bağımsız bölüm, ... Kat ... nolu bağımısz bölüm, olan 2 Ad (İKİ AD TAPU) ... Ticaret Ltd. Şti. adına 115.000,00 TL bedelli 1 daire 115.000,00 TL bedelle olmak üzere toplam 230.000,00 TL (İkiyüzotuzbin TL) ile satılmıştır. Bu daireler anahtar teslim bitmiş haliyle teslim edilecektir. Ayrıca ödemiş olduğu 8.000,00 TL (Sekizbin TL)tapu masrafının da ayrıca ...i ödediğinden toplam 238.000,00 TL 17 Nisan 2018 tarihinde ...'ye nakit olarak ödeme geri yapılacak olup, yukarıda belirtilen 2 AD iade edilecektir. Tercih hakkı ... A.Ş'de olmak üzere ödeme yapıldıktan sonra ya tapular ...'de emanet olarak kalacak yada 17 Nisan 2018 tarihinde nakit olarak ödememiz gereken 238.000,00 TL (İkiyüzotuzsekizbin TL)'yi ödemediğimiz takdirde yukarıda belirtilen 2 AD dairede ... A.Ş'nin hiçbir hak ve talebi olmayacaktır. ... A.Ş'nin (yada) göstermiş olduğu kişiye devredilecek tapu. Bundan dolayı tapu devir esnasında çıkacak tapu masrafları ... A.Ş'ye olacaktır. ... İnşaat bu tapu devirlerini 84.500,00 TL'den olmak üzere ayrı ayrı 84.500,00 TL'den tapu devirlerini yapacaktır." şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır. Diğer bir bakış açısıyla taşınmazın mülkiyeti inanılana (alacaklıya) geçmiştir. Taşınmazda inanarak satanın (borçlu) mülkiyet hakkı kalmadığı gibi, alıcının bu mülkiyet hakkı üzerinde kurulmuş olan bir rehin hakkından da söz edilemez. Bu durumda; gayrimenkul rehni bakımından geçerliliği olan TMK 959 (M.K.nun 873.) maddesinin inanç sözleşmelerine dayalı temlike konu taşınmazlar bakımından uygulama yeri olmadığı da kuşkusuzdur. Nitekim bu düşünce Hukuk Genel kurulunun 23.5.1990 gün ve l990/1-202-315 sayılı kararında da aynen benimsenmiştir. Öte yandan, inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. TBK 97.(Borçlar Kanunu mad.81) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de Türk Borçlar Kanununun 26. ve 27. (Borçlar Kanununun 19 ve 20) maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.İnanç sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ifa uğruna edim” olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabilir. Bu sonuçlar kendine özgü bu akdin tabiatında mevcuttur. Sözleşme ile öngörülen ifa süresi içerisinde, sırf sözleşmeyi imkansız kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapılan temliklerin yasal koruma altında tutulamayacağı izahtan varestedir. Meri hukuk sistemimizde her hangi bir düzenleme olmamasına karşın; inanç sözleşmelerinin, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde uygulama yeri bulan kendine özgü bir müessese olduğu, öğreti ve uygulamada kabul edilegelen bir olgudur.İnanç sözleşmelerinin tarafları arasında, onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu; taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nisbi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.Burada üzerinde durulması gereken husus, taşınmaz mallar ya da şekle bağlı akitlerde inanç sözleşmelerinin ne gibi hukuki sonuç doğuracağıdır. Diğer bir anlatımla, sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, taşınmaz mülkiyetinin naklinin sebebini oluşturup oluşturmayacağıdır.İnançlı işlem iddialarının 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği; böyle bir belgenin yokluğu sebebiyle inançlı işlem iddiası kanıtlanamıyorsa, yazılı delil başlangıcı sayılacak nitelikteki bir olgunun varlığı halinde buna itibar edilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Şayet, T.M.K.'nun 6.maddesi hükmü uyarınca ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışma, gibi birtakım belgeler var ise ancak bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Eğer böylesi bir yazılı delil başlangıcı sayılacak bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu şüphesizdir.(Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 07.12.2016 tarih 2015/15856 Esas - 2016/10198 Karar sayılı ilamı) Somut olayda davacı ... A.Ş yetkilisi ... ile davalı ... Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi ... arasında düzenlenen 30.03.2018 günlü belgenin İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu açıktır. Hâl böyle olunca, 6098 Sayılı B.K.'nun 97. maddesi uyarınca 30.03.2018 tarihli belgede sözü edilen 206.237,50 TL asıl alacak, 89.505,66 TL faiz olmak üzere toplam 295.743,16 TL'nin davacıya mahkeme veznesine depo ettirilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1).b.1 maddesi gereğince incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/(1).b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 20.808,89-TL istinaf karar harcından peşin alınan 10.404,44‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 10.404,45-TL'nin davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, harç tahsil müzekkeresinin karar temyiz edilmediği takdirde ilk derece mahkemesince, temyiz edildiği takdirde Dairemizce yazılmasına, İstinaf başvuru giderlerinin istinafa başvuran davalılar üzerinde bırakılmasına, Duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nun 361/(1) maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki (2) haftalık yasal süre içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 04/04/2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
- MUHALEFET ŞERHİ - Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesi ve Dairemizin çoğunluk ile aramızdaki görüş farklılığı, davacı ... Dış Ticaret A.Ş tarafından davalı ... Ticaret Ltd. Şti.'ne yapılan temlikin inançlı işlem olarak mı, vefa (geri alım) olarak mı nitelendirilmesi gerektiği konusunda toplanmaktadır. Bir davada maddi olayları ifade etmek tarafların, hukuki yorumunu yapmak ise mahkemelerin görevidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Hukukî işlem” kenar başlıklı 706. nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir: “Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır...” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun “Şekil” kenar başlıklı 237. nci maddesi söyledir: “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır” 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir: “Mülkiyete, mülkiyetin gayrı ayni haklara ve müşterek bir arzın hissedarları veya birbirine muttasıl gayrimenkullerin sahipleri arasında bunlardan birinin veya bir kaçının o gayrimenkul üzerinde mevcut veya inşa edilecek binanın, muayyen bir katından veya dairesinden yahut müstakillen istimale elverişli bir bölümünden munhasıran istifadesini temin gayesiyle Medeni Kanun'un 753. maddesi hükümlerine göre irtifak hakkı tesisine veya tesisi vadine mütedair resmi senetler tapu sicil müdürü veya tapu sicil görevlileri tarafından tanzim edilir..." 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, taşınmaz mülkiyeti başlıklı ikinci bölüm ikinci ayırımında "alım ve geri alım hakları" başlığı altında düzenlenen 736. maddesinde aynen; “Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları, şerhte belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir. Şerhin etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer” hükmü getirilmiştir. Vefa hakkı (geri alım hakkı) bir kimsenin satmış olduğu bir gayrimenkulü bedeli karşılığında tek taraflı bir irade açıklaması ile satın alma imkanını veren kurucu yenilik doğuran şahsi bir haktır. Tapu siciline şerh verildiği takdirde bu şahsi hak ayni bir nitelik kazanır. Konusu gayrimenkuldür. T.B.K’nun 237. (B.K 213.) madde hükmüne göre resmi şekil şartı vardır. Bedel gözetilmesi zorunlu olmayıp isteğe bağlıdır. Vefa hakkının ne şekilde kullanılacağı hususunda kanunda bir hüküm yoktur. Yenilik doğuran niteliği itibariyle vefa hakkı dava açılarak kullanılabileceği gibi mektup, telgraf ve ihtar göndermek suretiyle de kullanılabilir. Bu konuda irade açıklamasının karşı tarafa ulaşması yeterlidir. Geri alım (vefa) hakkı dava açılarak kullanılması Türk Medeni Kanunun 716. maddesinde yer alan bir tescil davası niteliğindedir. Öte yandan geri alım sözleşmesi noter tarafından re’sen düzenlenmedikçe geçerli sayılmaz.(6098 sayılı TBK m. 237) Bu nedenle geçerli olmayan bir sözleşme tapuya şerh edilse dahi geçerlilik kazanmaz. Bu husus re’sen gözetilir. Taşınmaz mülkiyetinin devri ve vefa (geri alım) hakkı ile ilgili genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; taraflar arasındaki ilişkiyi kısaca özetlediğimizde, davacı şirket yetkilisi ile davalı şirket yetkilisi arasında "protokol" başlığı ile satış bedeli ve teslim koşullarını da içerir şekilde 30.03.2018 adi yazılı şekilde taşınmaz satış sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşme uyarınca aynı gün yani 30.03.2018 tarihinde sözleşmeye konu bağımsız bölümlerin tapuda devredildiği, taraflar arasında yukarıda belirtilen sözleşme içeriğinde ayrıca 17/04/2018 tarihine kadar 238.000,00 TL ödenmesi şartıyla davacı şirkete vefa (geri alım) hakkı tanındığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın dayandığı 30.03.2018 tarihli sözleşme inançlı işlemin bir belgesi olarak kabulü mümkün değildir. Söz konusu belge içeriğinde taşınmazların satışı ve vefa hakkı (geri alım) kararlaştırıldığı açıktır. Sözleşmede bağımsız bölümlerin her birinin satış bedelinin 115.000,00 TL olduğu ve anahtar teslim bitmiş haliyle teslim edileceği kararlaştırılmış, olup tapuda devir işlemi de satış olarak yapılmıştır. Özetle belirtmek gerekirse; 30.03.2018 tarihli sözleşme inançlı işlemin bir belgesi olmaz. Belge içeriğinde vefa (geri alım) hakkı düzenlenmiştir. Davacı taraf her ne kadar vefa (geri alım) şartlarının oluştuğundan bahisle vefa (geri alım) nedenine dayalı tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuş ise de 6098 sayılı yasanın 237. maddesinde belirtilen şekle uygun düzenlenmiş bir sözleşme bulunmaması ve şekil şartının resen gözetilmesi gerekmekle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1).b.2 maddesi gereğince incelenen mahkeme kararının kaldırılması ve davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile Dairemizin sayın çoğunluk görüşüne muhalifim.

Full & Egal Universal Law Academy