İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/515 Esas 2023/286 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2017/515
Karar No: 2023/286
Karar Tarihi: 06.04.2023

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/515 Esas
KARAR NO: 2023/286
DAVA: Tazminat (Hekimin Aydınlatma Görevini Yerine Getirmediğinden Kaynaklı )
DAVA TARİHİ: 04/05/2017
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hekimin Aydınlatma Görevini Yerine Getirmediğinden Kaynaklı ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacılar vekili, -------ile ---- çiftinin 23/09/2014 tarihinde ---- isimli erkek bir çocuklarının doğduğunu, annenin doğum sürecindeki doktorunun dava dışı -----, davalı sigorta şirketinin ise bu hekimin tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası olduğunu; çocuğun down sendromlu olarak doğduğunu, adı geçen doktorun hamileliği boyunca anneyi takip ettiğini, ne var ki, tıbbi kötü uygulaması sonunda down sendromunun hamilelikte teşhis edilememiş olduğunu; doktorun bilgilendirme dahi tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatla yükümlü olduğunu, müvekkili annenin down sendromu yönünden bilgilendirilmediğini, davalı sigorta şirketinin, poliçe gereği doğan zarardan sorumlu olduğunu bildirerek, küçük ----- için fazlaya dair hakları saklı tutularak 15.000,00 TL bakıcı ücreti dahil sürekli iş göremezlik tazminatı ve 20.000,00 TL manevi tazminat ile fazlaya dair haklar saklı tutularak davacı anne ve baba içinde 10.000,00'ar TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; bilahare alınan raporlardan sonra küçük ------- için bakıcı ücreti dahil iş göremezlik tazminatını 760.000,00 TL'ye yükseltmiş, talep yönünden harcını da karşılamıştır.
SAVUNMA: Davalı sigorta şirketi vekili, davacının gebelik takibinin sigortalı hekim tarafından takip edildiği dönemde, tüm test ve tetkiklerin eksiksiz yapıldığını, kaldı ki, mevcut tıbbi yöntemlerle down sendromu gibi anomalilerin %100 tespitinin mümkün olmadığını, eğer tetkiklerde düşük risk çıktıysa bu durumda hekime kusur akdedilmesinin mümkün olmadığını; testlerin tespit oranının değişiklik gösterebildiğini ve her doğum öncesi anomalinin doğumu sonlandırma endikasyonu da bulunmadığını, ayrıca gebelik takibinde hastaların birden çok hekime de gitmelerinin olağan olduğunu, bu nedenle sigortalısının dışında başka hekimlere gitmişse mahkememizce bunlarında araştırılması gerektiğini, sigortalı hekimin çalıştığı hastanede amniyosentez / kordosentez yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, bunlar yapılmıyorsa hekimin bu araştırmaları yapan bir hastaneye davacı anneyi yönlendirip yönlendirmediğinin tespiti gerektiğini; konuya ilişkin literatürde down sendromunun tespiti yönünden yapılacak aminiyosentez işleminde de bebeğin %1 kaybedilme riskinin bulunduğunu, bu riskin---- bir kat daha yükseldiğini belirterek, hastanenin ve hekimin sorumluluğunun doğabilmesi için gerçekleştirilen teşhis ve tedavi yöntemlerinde tıbbi standardın uygulanmaması halinde tazminata hükmedilebileceğinin, tıbbi standardın uygulanması ancak kötü ve beklenmeyen sonucun doğması halinde artık doktorun bir tazminatla sorumlu olmayacağının dikkate alınması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, istenen manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılmaması gerektiği ve davanın da HMK 64. Madde gereğince sigortalı hekime ihbarını talep etmiştir.
Mahkememizce sigortalı doktora ihbar yapılmış, dava doğumu yaptıran bu hekime bildirilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, tıbbi aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davalı sigorta, kadın doğum uzmanı doktor ---- 22/10/2014 - 22/10/2015 tarihleri arasında ----- poliçe numarası ile " tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası "dır. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğu TTK 1485/1 hükmünün TTK 1458 hükmüne atfı nedeniyle geriye dönük 10 yıllık süreyi de kapsaması nedeniyle poliçe düzenlemeden hemen önce meydana gelen bu doğumda, sigortalı doktorun aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde ortaya çıkacak gerçek zarardan sigorta poliçe limitleri gereğince sorumlu olacağı şüphesizdir. Davalı sigorta şirketinin talebi doğrultusunda poliçe tarihi ile doğum tarihi arasında bir boşluğun bulunup bulunmadığı, zorunlu TKU poliçesi yönünden 30 günü aşkın bir boşluk olursa davalı sigorta şirketinin de sorumluluğunun sona ereceği çerçevesinde yazışma yapılmış ancak gelen cevaptan böyle bir boşluğun bulunmadığı da belirlenmiştir.Mahkememizce bu tespitler çerçevesinde, ----doğum sürecinde annesine ait tüm tıbbi belgeler getirtilmiş, tedavi evrakları getirtilmiş,----- kurumundan rapor alınmış, aktüer bilirkişiden rapor ve ek raporlar alınmış, tüm toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.Dava hastanın aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesine dayandırılmış olup; hekimin hastasını aydınlatma yükümlülüğünün fonksiyonu, hastanın bedensel ve ruhsal bütünlüğü ile ilgili olarak serbestçe karar alma özgürlüğünü temin etmeye yöneliktir. Çünkü hasta, kendi geleceğini belirleme hakkına sahip olarak vücudu üstünde gerçekleştirilecek her türlü müdahaleye ilişkin olarak olumlu ya da olumsuz kararın, aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirdiği durumlarda yer verebilecektir. Bu sebeple aydınlatma yükümlülüğünü ispat yükü hekimdedir. Öte yandan hekim tarafından ispat edilmesi gereken husus, hastanın sadece rızasının alınması olmayıp, bu rızanın geçerli bir rıza olabilmesi için hastanın hem işlem yönünden hem de mevcut riskler hakkında tamamen aydınlatılması gerekmektedir. Bu itibarla hasta ile hekim arasında sözleşme ilişkisi olsun ya da olmasın hekimin mesleğini icra ederken göstermesi gereken özen yükümlülüğü gereğince kendisine karşı zayıf durumda bulunan hastasını aydınlattığını ve aydınlattıktan sonra rızasını aldığını ispat etmesi gerekir. Down sendromunda, hekim sadece gerekli aydınlatmayı yaparak gerekli olan işlemlerin yapılması için öneride bulunmalı, ikili, üçlü, dörtlü test gibi prenatal tarama testlerinde risk saptandığında dahi kesin tanı için gerekli olan CVS veya aminiosentez işlemlerini yaptırması kararını, bu işlemler bazı riskler içerdiği için hastaya bırakmalıdır. Bu şekilde gerçekleşecek sürecin sonunda down sendromu tespit edilirse, bir kurul tarafından düzenlenecek rapor neticesinde anne ve babanında ortak kararıyla kürtaj için belirlenen 10 hafta geçmiş olsa da gebelik sonlandırılabilecektir.Bu açıklamalardan sonra hemen belirtmek isteriz ki, dosyamızdaki problem söz konusu olan aydınlatma yükümlülüğünün mutlaka yazılı bir şekilde ve annenin imzası alınmak suretiyle gerçekleştirilmesinin gerekli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Bu konuda hem uygulamada hem de Yargıtay kararlarında farklı görüşler yer almakta ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ---- Karar sayılı ve 22/03/2022 tarihli kararında da vurgulandığı üzere mahkememizce sigortalı doktorun çalıştığı özel hastanede aminiosentez testinin yapılmadığı, sigortalı doktorun sadece gebelik takibi yaptığı ve aminiosentez testini yapma imkanının bulunmadığı durumlarda kesin tanıya ilişkin olan CVS ve aminiosentez gibi testlerin gebelik takibinin ve tedavisinin içinde olduğu nitelendirmesinin yapılamayacağı; dolayısıyla anılan testleri yaptırmayan hastanın tedaviyi reddettiği anlamının da çıkmayacağı fakat sigortalı hekimin kendisinin yapamayacağı bir işlemle ilgili davacıdan imzalı, yazılı onam almasının da hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bu sebeple aminiosentez testi yaptırmayan hastadan bu test yönünden aydınlatıldığına dair hastanın imzasını taşıyan yazılı onay alınmasına gerek olmadığı; dolayısıyla sigortalı hekimin gebeliğin haftasına uygun olarak gerekli tarama testlerini, aminiosentez ve ayrıntılı USG gibi tetkikleri önerdiği, anneyi aminiosentez ve down sendromu hususunda aydınlattığı, davacının kendi iradesi gereğince aminiosentez testini ve ayrıntılı USG'yi yaptırmadığı ve sonuç olarak da sigortalı doktorun tıbbi kötü uygulamasının bulunmadığı ve kusursuz kabul edilmesi gerektiğine dair saptamaları mahkememizce uygun bulunmuş; her ne kadar Hukuk Genel Kurul Kararından sonra yine de sigortalı hekimin down sendromu yönünden aydınlatmaya dair yazılı onam alması gerektiğine dair Yargıtay ----. Hukuk Dairesinden bir karar dosyaya sunulmuş ise de, her iki dosyada farklı doneler olduğu nazara alınarak ve mahkememizce Hukuk Genel Kurulunun benimsediği görüş benimsenerek yapılan değerlendirmede;Down sendromunun 21. Kromozomdaki trisomiden kaynaklanan genetik bir bozukluk olduğu, bu genetik bozukluk sebebiyle down sendromu çocuklarda zihinsel ve gelişimsel yetersizlik meydana geldiği, iki tane olması gereken 21. Kromozomun üç tane olması sebebiyle bu hastalığın görüldüğü; gebelik sırasında bu sendromun tanısı için başlıca kullanılan yöntemlerin ikili, üçlü, dörtlü test, ense kalınlığı gibi prenatal tarama testleri ve ultrason olduğu, down sendromu riskini etkileyen bir çok faktörün bulunduğu; bunlardan birinde annenin yaşının 35 ve üzerinde olması şeklinde görüldüğü nazara alınarak;Annenin 09/02/1975 doğumlu olduğu, doğum tarihinde 39 yaşında bulunduğu,----- Raporunda doğum sürecinin ayrıntılı olarak kademe kademe anlatıldığı, buna göre doğuma 7 ay 9 gün varken 14/02/2014 tarihli epikriz raporunda hekimin davacı anneye açık açık ikili test önerdiği ancak annenin bunu kabul etmediğinin yazılı olduğu,
03/05/2014 tarihli kontrolde ise doğuma yaklaşık 4,5 ay varken ikinci düzey USG testi istendiği hususunun yazılı olduğu, davacı tarafın USG testi yaptırdığına dair herhangi bir iddia ya da beyanının bulunmadığı,Bu oluşa nazaran hekim tarafından artık davacı annenin gerekli test aşamalarına yönlendirildiğinin sabit olduğu, bu yönlendirmeler yapılırken neden yapıldığının açıklanmamasının eşyanın tabiatına aykırı olacağı, an azından bu durumda annenin neden bu testlerin önerildiğini sorması gerekeceği; 39 yaşında doğum yapacak olan bir annenin de bu konuda hassas olması gerekeceği mahkememizce değerlendirilmiş,Yukarıda tanıtılan Hukuk Genel Kurulunundaki olayla birebir benzer olan dosyamızda da davanın reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN REDDİNE,
Peşin olarak alınan ve bilahare tamamlanan 2.702,86 TL harçtan maktu ret harcının mahsubuyla bakiye 2.522,96 TL harcın talebi halinde davacılara iadesine, Tamamı davacılar tarafından karşılanan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansı kalırsa davacılara iadesine,Karar tarihindeki AAÜT gereğince, maddi tazminatın tamamen reddi halinde davalı lehine maktu vekalet ücretini aşacak şekilde vekalet ücreti taktir edilemeyeceğinden ve aynı hususun manevi tazminat yönünden de söz konusu olacağından;
Davalı sigorta şirketi lehine maddi tazminat yönünden 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı ----- tahsiline,Manevi tazminatlar yönünden ise, 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen tahsiline, davalı sigorta şirketine verilmesine,Dair karar, davacı vekilinin yüzüne karşı, e-duruşma yoluyla bağlanan davalı vekilinin huzurunda, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde -----Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak oy birliğiyle verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.

Full & Egal Universal Law Academy