İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/68 Esas 2023/319 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2023/68
Karar No: 2023/319
Karar Tarihi: 12.04.2023

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/68 Esas
KARAR NO: 2023/319
DAVA: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ: 26/01/2023
KARAR TARİHİ: 12/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketin %50 ortağı olduğunu, şirketin tek yetkili müdürü ve %50 ortağının ----- adına---- olduğunu, ---- tek yetkili müdürü olduğu şirket aleyhine gerçekte var olmayan bir alacak üzerinden------ dosyası ile takip başlattığını, taraflarınca bir yetkileri olmadığından bu takibe itiraz edemediklerini, sadece dosyayı incelediklerini, ayrıca icra dosyasında -------alacaklı pozisyonuna getiren belgeye de rastlanmadığını, şirketi tüzel kişi ortak adına yürüten ------şirketin imza hususunda tek yetkilisi olduğundan ortak olmalarına rağmen takibe itiraz imkanlarının bulunmadığını,---- müdürlük yetkesini açıkça kötüye kullandığını, ----- sayılı dosyası kapsamında takip çıkışının 73.066,43 USD olduğunu, şirketin müdür tarafından borca batık hale getirildiğini, -------- zarar ettiğini, sadece detaysız bilançonun elde edilebildiğini ve ----- yılının ilk dokuz ayını kapsar nitelikte olduğunu, bu bilançonun, demirbaşlar ile ticari mal stokları toplamı toplam borçtan 1.164.514,95 TL az olduğu şeklinde yorumlandığını, yani şirketin -1.164.514,95 TL sermayenin kaybından sonra borcunun ortaya çıkarılarak borca batık hale getirildiğini,-------ortak olduğu ve müdür tayin ettiği tarihin 17.03.2021 olduğunu, şirketin ---------- kârda iken bir anda ertesi yıl olağanüstü zarar etmeye başladığını, şirketin olağanüstü miktarda ticari mal stokladığını, ancak 2022 yılı içinde hiç fatura kesmediğini, 14.503.400,80 TL ticari mal stoklayan firmanın 353.176,33 TL faaliyet harcaması yaptığını ancak kağıt üzerinde hiçbir iş yapmamış pozisyonda gözüktüğünü, gerçeğin ise tam tersi olduğunu, muhtemel vergi zıyaı cezalarının kesilmesinin de beklenebileceğini, şirket müdürü ------------ tutarında brüt "kur farkı" faturası kestiğini, tüm genel kurul toplantı tutanaklarına bakıldığında TTK 644 yollamasıyla TTK 395 uyarınca ortakla işlem yapmaya izin veren herhangi bir karar alınmadığını, ancak arada herhangi bir mal veya hizmet alımı yapılmaksızın şirkete yüklü miktarda kur farkı fatura edildiğini, tamamen batıl olan ve batıl olduğu faillerince de bilinen işlemler yapıldığını, şirket müdürünün ----------- tarihinde şirketin faaliyet konusunu imkansız hale getirecek şekilde şirket merkezindeki malları yükleyerek kaçırdığını, halihazırda -------- iş yapan makinelerin hiç biri bulunmadığını, taşınma ve adres değişikliği için alınmış bir genel kurul kararı da bulunmadığını, şu an şirkete ait malların şirket müdürünün uhdesinde olduğunu ve akıbetlerinin net olarak bilinmediğini, ayrıca şirket mallarının teşvikler kapsamında alındığını, devredilmeleri ve haczedilmelerinin yasak olduğunu, bütün bunların doğrudan kayyım atanmasını gerektiren hallerden olduğunu, bunun yanında şirket müdürünün, şirkete ait malları kendi firmasına üretim yapmak için meccanen kullanması ve bir kira bedeli ödememesi, kendi firmasına bu şirketten üretim yapıp herhangi bir fatura kesmemesi, muhasebe kayıtları tutulurken ticari defterlerde halen müvekkilinin tek ortak gösterilmesi gibi diğer kötü yönetim hallerinin de olduğunu, bu nedenlerle davalı şirket müdürünün müdürlükten azlini ve davalı şirkete yönetim ve temsil kayyumu atanmasını talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, şirket müdürünün azli, davalı şirkete yönetim ve temsil kayyumu atanmasına yöneliktir.
----- üzerinden çıkartılan ----- incelenmesinde; sermayesinin 20.000,00 TL, ana sözleşme tarihinin 12.04.2016, ortaklarının-------yetkilisinin ve müdürünün------- kayıtlarının incelenmesinde; sermayesinin 9.500.000,00 TL, ana sözleşme tarihinin ---- tek yetkilisinin ve müdürünün ---- olduğu, davalı şirketin yetkili temsilcilik ve müdürlük görevinin de ---- tarafından yürütüldüğü görülmüştür.
----sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının ------------ olmak üzere toplam alacak miktarının 73.066,43 TL olduğu görülmüştür.
Davacı vekili 26.01.2023 tarihli dilekçesinde; yönetim ve temsil kayyımı atanmasını talep etmiş, mahkememizin -----------temsil kayyımı olarak atanmış, temsil kayyımının dosyaya sunduğu --------- sayılı dosyasında borca yapılan itirazla, icra takibinin durdurulmasına ilişkin karar tensip tutanağı oluşturulduğu ve icra takibinin durdurulduğu bildirilmiş, rapor ekinde icra takibinin durdurulduğuna dair--------------- sayılı karar tensip tutanağının bulunduğu görülmüştür.
6102 sayılı TTK'nun 630/2. maddesinde; Her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını Mahkemeden isteyebileceği, yine aynı kanunun 630/3. maddesinde; yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağının hüküm altına alındığı görülmüştür.
Kayyımlık hukuki kurumu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda açıkça düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 427/4. maddesinde; Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa bu tüzel kişiye yönetim kayyımı atanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bir şirkete kayyım atanmasının yegane yolu, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halidir. Bu kural 4721 sayılı TMK'nın 427/4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre, bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır.
Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması da şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK' nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur. ----------
Dolayısıyla, ortaklar arası uyuşmazlıklar veya farklı ilişkilerden doğan anlaşmazlıklar hiçbir şekilde kayyım tayinini gerektirmez. Ortakların her konuda aynı fikirde olmaları beklenemez. Kimisi bir yatırımı desteklerken, kimisi de karşı çıkabilir. Ancak bu tür fikir ayrılıkları kayyım atanmasını haklı göstermez. Örneğin müdürlerin şirketi iyi yönetmediği, temsil edemediği, ortaklığı zarara uğrattığı veya şirketin beklenen karlılığa ulaşamadığı iddialarında da kayyım tayin edilemez. Şirketin yönetim ve temsili müdürlere aittir. Ortaklar bu yönetim ve temsilden mutlu olmadıklarında TTK gerekli çareleri öngörür. Müdürler azledilerek yerlerine yenileri seçilebilir ve koşulları varsa müdürlerin sorumluluğuna gidilebilir. Ancak “yöntem beceriksizliği” kayyım atanması için haklı neden oluşturmaz. Ticari faaliyeti bulunmayan ancak tasfiye sürecine girmemiş bir şirket için de, organları iş başında olduktan sonra, kayyım tayini istenemez.
Nitekim, TTK'nun 630.maddesi uyarınca her bir ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülükleri ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için bulunması gereken yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olacağı düzenlenmiştir. İki ortaklı limited şirketlerde, iki ortakta şirket müdürü olduğu takdirde bunlardan biri koşulları varsa diğeri aleyhine koşulları varsa müdürlükten azil davası açabilir. Limited şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını isteyen ortağın haklı nedenlerin varlığını ispat etmesi gerekir. Temsil yetkisinin kısıtlanması veya müdürlerin azil davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekir.
----- kararıda
------- görülen davada, davacının davalıya karşı azil ve şirkete kayyım atanması talepli dava açtığı, mahkemenin önce Şirketi'nin müdürü olan davalı ---------- dava dışı başka bir şirkette de ortaklar kurulundan izin almadan müdür olarak görev yaptığı, ------------- ana sözleşmesinde de, rekabet konusunda izin verildiğine dair maddenin bulunmadığı, bu açıdan davalının dava dışı şirketteki müdürlük görevinden azli için haklı nedenin oluştuğu, ancak dava dışı şirket davalı olarak gösterilmediğinden, davanın usulden reddinin gerektiği, davanın "tasfiye memurunun azli" davası olarak kabul edilmesi halinde ise tasfiye memuru olarak davalının azlini gerektiren haklı bir nedenin tespit edilemediği anlaşıldığından, davanın usulden reddine dair karar verildiği, kararın, davacı vekilince temyiz neticesinde;
------------sayılı ilamı ile Dava, haklı nedenlerle ------------- azli istemine ilişkin olup, mahkemece, davalının müdürlüğünden azli istenen şirkete husumet yöneltilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmiştir. Oysa, şirket müdürünün azli davalarında husumetin, azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca ------- dava edilmesi zorunlu değildir. Bu nedenle mahkemece, işin esasına girilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, karar davacı yararına bozulmuştur." şeklinde olup, bu tür davalarda husumetin mutlaka şirket müdürüne yöneltilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Sonuç olarak yukarıda açıklandığı üzere, davanın azli istenen müdür yerine şirkete yöneltilmesi hatalı olduğundan davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın husumet nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE,
2-Alınması gereken harç peşin alındığından tekrar harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde -------- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12.04.2023

Full & Egal Universal Law Academy