Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 2020/1341 Esas 2022/43 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1341
Karar No: 2022/43
Karar Tarihi: 11.01.2022



İSTEMİN ÖZETİ: Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi'nin 17/01/2020 gün ve E:2017/486 K:2020/62 sayılı kararın; davacılar ve davalılar tarafından istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle istinaf yoluyla incelenerek aleyhe olan kısımlarının kaldırılmasına karar verilmesi istenilmektedir.
 
ŞANLIURFA VALİLİĞİ SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı tarafın istinaf taleplerinin reddi ile, kararın maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yönünden bozularak davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur
 
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı tarafın istinaf talebinin reddi ile, kararın maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişki aleyhe olan kısmının bozularak davanın reddi yönünde karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
 
DAVACILARIN SAVUNMASININ ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.
 
Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi'nce dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
KARAR: Dava; davacıların babası İ. Ş.'in 20.07.2015 tarihinde Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde meydana gelen bombalı saldırıda hayatını kaybettiğinden bahisle; olay yerinde yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığı ve idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddia edilerek; davacı D. K.'nın her biri için 250.000,00-TL manevi, Y. Ş. Ö. için 250.000,00-TL manevi ve 30.000,00TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
 
İdare Mahkemesi'nce; olayın meydana gelmesinde davalı idarenin tam kusurlu olması nedeniyle, tazminat miktarının bu husus göz önüne alınarak belirlenmesi gerektiğinden, bilirkişi raporları ile belirlenen 21.287,42-TL tutarındaki maddi tazminatın müteveffa İ. Ş.'in kızı Y. Ş. Ö.'e ödenmesine hükmedilmesi gerektiği, 6098 sayılı Kanun'un 52 nci maddesinde yer alan "hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir" hükmü ve kusur durumu dikkate alınarak; davacı Y. Ş. Ö. için takdiren 60.000,00-TL ve davacı D.K. için takdiren 60.000,00-TL manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın maddî tazminat bakımından kısmen kabulüne, kısmen reddine, 30.000,00-TL tutarındaki maddi tazminat talebinin, 21.287,42-TL'lik kısmının kabulüne, 8.712,58-TL'lik kısmının reddine, kabul edilen maddi tazminat tutarının idareye başvuru tarihi olan 12.07.2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte davalı idarelerden alınarak davacı Y.Ş.Ö.'e ödenmesine, davanın manevî tazminat bakımından kısmen kabulüne, kısmen reddine, davacı Y. Ş. Ö.için 60.000,00-TL ve diğer davacı D. K. için 60.000,00-TL olmak üzere toplam 120.000,00-TL manevî tazminatın idareye başvuru tarihi olan 12.07.2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte davalı idarelerden alınarak davacılara ödenmesine; fazlaya ilişkin manevî tazminat talepleri bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
 
Davacılar tarafından; hükmedilen manevi tazminatın yetersiz olduğu ve manevi zararı karşılamadığı, olayı gerçekleştiren Ş. A. A.'ün terör nitelikli kayıp şahıs olduğunun olaydan kısa bir süre önce Suruç Emniyet Müdürlüğü'ne bildirildiği, canlı bomba eylemlerine karşı önlemler alınması için talimatlar verildiği, olayın gerçekleştiği tarihi de kapsar şekilde (canlı bomba saldırısının olduğu Amara Kültür Merkezi'nin de olduğu) birçok cadde ve sokakta 24 saat esasına göre kişilerin üstlerinin ve eşyalarının aranmasına ilişkin mahkeme kararı alındığı, fakat o gün Amara Kültür Merkezi çevresinde hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı, Suruç Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memurları A.D. ve A.K. hakkında Suruç Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/653 E. Sayılı dosyası ile görevi kötüye kullanmaktan dava açıldığı, canlı bomba saldırısı yapılabileceğine ilişkin istihbarat bilgisi olmasına rağmen hiçbir önlemin alınmadığı, Mahkemece manevi tazminat miktarını belirlerken olayın oluş biçimini dikkate almadığı ileri sürülerek istinaf incelemesi ile manevi tazminat isteminin reddedilen kısmı için kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi istenilmektedir.
 
Davalı Şanlıurfa Valiliği tarafından; idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için ortada bir zararın ve zarara yol açan idareye yüklenebilir bir eylemin bulunmasının gerektiği, 20 Temmuz 2015 günü yapılacak yardım dağıtımı için toplanılacağı önceden kamuoyu tarafından da bilindiğinden tüm Devlet kurumları tarafından gerekli tüm güvenlik tedbirlerin alındığı, şehir girişinde araçların durdurulduğu, gerekli aramaların yapıldığı, azami ihtimamın gösterildiği, terör eylemlerinin sinsi şekilde gerçekleştirilmesi nedeniyle idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı, davanın reddinin gerektiği ileri sürülerek istinaf yoluyla incelenerek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından; olayda hizmet kusuru bulunmadığı, Suruç ilçesinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı, bir gün önceden şüpheli araçlar ve şahıslar ilgili uygulamaların yapıldığı ve diğer tedbirlerin alındığı, idarenin kusursuz sorumluluğundan bahsedilebilmesi için olay ile oluşan zarar arasında illiyet bağı bulunması gerektiği, olayın terör eylemi olduğu, olay nedeni ile ortaya çıkan zarar ile idarenin eylem ve işlemleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, terör eylemi sonucunda oluşan zararların tazmininin sosyal risk ilkesinin kanunlaşmış hali olan 5233 sayılı Kanun'a göre incelenmesi gerektiği, Kanun'da manevi zararlar düzenlenmediğinden manevi tazminata hükmedilemeyeceği, hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, manevi tazminata faiz işletilemeyeceği, davanın reddi gerektiği, davalı idarenin harçtan muaf olduğu ileri sürülerek istinaf yoluyla incelenerek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
 
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
 
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
 
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
 
Tazminat hukukunda asıl olan, ortaya çıkan zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunması olup, hizmet kusuru nedeniyle idarenin sorumluluğuna gidebilmek için ortaya çıkan zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunması şarttır. Zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde öncelikle idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
 
Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bu hizmetten doğan nedenlerle kişilerin uğradığı zararların hizmetin sahibi idarece karşılanması esas olmakla birlikte, tazminata hükmedilirken, olayın meydana geliş şekline göre zarara uğrayan kişilerin de kusurlu olup olmadığının, dolayısıyla olayda müterafik kusur bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekmektedir.
 
Müterafik kusur ( ortak kusur ), zarara uğrayanın; zararın doğumuna veya zararın artmasına yardım ( etki ) etmesidir. Böyle bir durumda, zarara uğrayana veya mirasçılarına ödenecek tazminat miktarları müterafik kusur oranında orantısal olarak azaltılmalıdır.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; davacılar tarafından, Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Amara Kültür Merkezi'nde 20/07/2015 tarihinde meydana gelen terör saldırısına ilişkin olarak davalı idarenin gerekli güvenlik önlemlerini almaması neticesinde davacıların babası İ. Ş.'in yaşamını yitirdiğinden bahisle, tazminat talebiyle davalı idareye yapılan 12/07/2016 tarihli başvurunun Şanlıurfa Valiliği'nin 29/09/2016 tarih ve E.15104 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine, 30.000,00-TL maddi ve 500.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/07/2015 tarihi itibariyle işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece tazmin edilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
 
Uyuşmazlıkta, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğuna ilişkin idare mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte, müteveffanın müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekmektedir.
 
Uyuşmazlık konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu'nun "İzin alma zorunluğu" başlıklı 6.maddesinde; "Kişiler ve kuruluşlar, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamazlar. Ancak, kamu yararına çalışan dernek, kurum ve vakıflardan hangilerinin izin almadan yardım toplayabilecekleri, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenip ilan edilir. İzin alınmadan girişilen yardım toplama faaliyetleri güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir ve sorumlular hakkında kovuşturma yapılır." hükmü, "İzin vermeye yetkili makamlar" başlıklı 7.maddesinde; "Yardım toplama faaliyeti bir ilin birden fazla ilçesini kapsıyorsa o ilin valisinden, bir ilçenin sınırları içinde ise o ilçenin kaymakamından izin alınır. Yardım toplama faaliyeti birden fazla ili kapsıyorsa yardım toplama faaliyetine girişecek gerçek veya tüzel kişilerin yerleşim yerinin bulunduğu ilin valisinden izin alınır ve izni veren valilik tarafından ilgili valiliklere ve İçişleri Bakanlığına bilgi verilir. Yardım toplama faaliyetleriyle ilgili işlemler dernekler birimlerince yürütülür." hükmü, "Cezalar başlıklı 29.maddesinde; "Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak izinsiz yardım toplayanlara beş bin Türk lirasından yüz bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir. ... İzinsiz yardım toplanmasına yer ve imkân sağlayanlar, uyarılmalarına rağmen bu faaliyeti sonlandırmazsa beş bin Türk lirası idari para cezası ile cezalandırılır. ... Bu maddede yazılı olan idari yaptırımlara karar vermeye yardım toplama iznini veren makam yetkilidir. İzinsiz yardım toplanması hâlinde idari yaptırımlara vali karar verir. Vali bu yetkisini vali yardımcılarına veya kaymakamlara devredebilir." hükmü düzenlenmiştir.
 
Dairemiz tarafından 2019/2483 E sayılı dosyasında yapılan ara kararında; Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi'nde bulunan Amara Kültür Merkezinde organizasyon çağrısı yapan Sosyalist Gençlik Dernekleri Feredasyonu’nun ( SGDF ) mevzuata uygun kurulmuş yasal bir örgütlenme olup olmadığının, bir terör örgütlenmesi olup olmadığının, eğer terör örgütlenmesi ise bu örgütlenmeye ilişkin terör örgütü olduğuna dair alınmış bir idari kararın ve ayrıca bir Ceza Mahkemesi kararının bulunup bulunmadığının, yasal bir örgütlenme ise bu örgütlenmeye ilişkin herhangi bir kapatma davası açılıp açılmadığının, organize ettiği yardım faaliyeti ve bu faaliyet için toplanılmasına ilişkin Bakanlıktan veya Valilikten izin alınıp alınmadığının sorulması üzerine, temin edilen bilgi ve belgelerden; Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun ( SGDF ) 24.04.2006 tarihinde 34-129-120 kütük numarası ile İstanbul İlinde kurulduğu ve şu anda fesih durumda bulunduğu, Şanlıurfa İlinde şubesinin bulunmadığı, SGDF'nin MLKP terör örgütünün açık alan yapılanması olduğuna dair teyide muhtaç istihbari bilgilerin bulunduğu, terör örgütü olduğuna dair alınmış bir idari karar veya bir ceza mahkemesi kararının bulunup bulunmadığı hususunda Suruç Asliye Hukuk Mahkemesi ve Suruç Sulh Hukuk Mahkemesi ile yapılan yazışmalar neticesinde SGDF hakkında herhangi bir açılmış kapatma davası bulunmadığı, organize edilen yardım faaliyeti ve bu faaliyet için toplanılmasına ilişkin Şanlıurfa Valiliği bünyesinde bildirimde bulunulduğuna ilişkin herhangi bir kayda rastlanılmadığı hususlarının belirtildiği görülmektedir.
 
Anılan bilgi ve belgeler içerisinde istihbari bilgi mahiyetindeki hususların hükme esas alınması mümkün olmamakla birlikte; Sosyalist Gençlik Dernekleri Feredasyonu ( SGDF )'nin yardım kampanyası düzenlemek ve bu kampanya kapsamında belli bir yerde toplanılmak için Şanlıurfa Valiliğinden ve ilgili Bakanlıktan izin alınmadığı gibi herhangi bir bildirimde de bulunmadığı, davacıların murislerinin de aralarında yer aldığı diğer SGDF üyelerince organize edilen yardım toplama ve yardım için toplanma faaliyetinin izin alınmadan gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
 
Bu duruma göre davacıların murisinin müterafik kusurunun bulunduğu ve müterafik kusur oranının Dairemizce % 50 oranında olduğu takdir edilerek hükmedilecek tazminat tutarının müterafik kusur oranında azaltılması gerektiği kanaatine varılmaktadır.
 
İstinafa konu kararın maddi tazminata ilişkin kısmına yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunun incelenmesinden;
 
İdare Mahkemesi'nce dava dosyasından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacılardan Y. Ş.için 21.287,42-TL maddi zararın tespit edildiği, tespit edilen bu tutar üzerinden müteveffanın müterafik kusuru oranında ( %50 ) orantısal olarak azaltıldığında davacı Y. Ş. için 10.643,71 TL maddi zararın bulunduğu anlaşılmaktadır.
 
Bu durumda; davacı Y. K.'ın 10.643,71 TL maddi zararının idari başvuru tarihi olan 12/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı idarelerce davacıya ödenmesinin gerektiği, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
 
İstinafa konu kararın manevi tazminata ilişkin kısmına yönelik davacıların ve davalı idarenin istinaf başvurusunun incelenmesinden;
 
Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte, fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
 
Genel kabule göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için, kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi, şeref ve haysiyetin rencide edilmiş olması veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda nisbeten ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması gerekmektedir.
 
Dava konusu olayda idarenin hizmet kusuru ve müteveffanın müterafik kusuru ile olayın oluş şekli ve verdiği üzüntü, Dairemizin manevi tazminat tutarı yönünden ilkesel olarak belirlediği tutar dikkate alınarak değerlendirme yapılması üzerine, davacı Y. Ş. Ö.için 25.000,00 TL ve davacı D. K. 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevî tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 12/07/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacılara ödenmesinin, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
 
Davalı idarenin harç tutarına yönelik itirazının incelenmesinden;
 
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı ( 1 ) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tâbi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde, yargı harçlarının ( 1 ) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olduğu; 21. maddesinde, yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği; 28. maddesinde ise, (1) sayılı tarifede yazılı nispi karar harcının dörtte birinin peşin, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında bu oranın yirmide bir olarak uygulandığı, geri kalanının kararın verilmesinden itibaren bir ay içinde ödeneceği kurala bağlanmıştır.
 
Anılan Kanun'un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden, binde 68,31 oranında nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.
 
Bu doğrultuda; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç, keşif ve bilirkişi ücreti ile posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, hükmedilen miktar yönünden haksız çıkmış olan davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi'nin 17/01/2020 gün ve E:2017/486 K:2020/62 sayılı karara karşı yapılan;
 
1-Maddi tazminat istemine yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ve kısmen reddine, davacı Y. Ş. Ö. için 10.643,71 TL maddi zararının idari başvuru tarihi olan 12/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine, bu yönden idare mahkemesi kararının kaldırılmasına,
 
2-Manevi tazminat istemi yönünden davacıların istinaf başvurusunun reddine,
 
3-Manevi tazminat istemi yönünden davalı idarelerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ve kısmen reddine,
 
4-Davacı Y.Ş. Ö. için 25.000,00 TL ve davacı D.K. için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevî tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 12/07/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte davalı idarelerden alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, bu yönden idare mahkemesi kararının kaldırılmasına,
 
5-Davanın genelindeki haklılık oranının değişmesi nedeniyle yargılama gideri yeniden hesaplanmak suretiyle, aşağıda dökümü yapılan 1.216,70 -TL yargılama giderinin davanın genelindeki haklılık durumuna göre takdiren 139,22 -TL'lik kısmının davalı idarece davacılara verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
 
6-Davalı idarelerce karşılanan 123,00-TL yargılama giderinin davanın genelindeki haklılık durumuna göre takdiren 108,92 TL'lik kısmının davacılar tarafından davalı idarelere verilmesine, kalan yargılama giderinin davalı idareler üzerinde bırakılmasına,
 
7-Adli yardım kabul kararı gereğince ertelenen ve genel bütçeden karşılanan 1.212,10 -TL tutarındaki yargılama giderinin (dava açılırken davacı tarafça yatırılan 4,60 TL vekalet harcının mahsup edilmiş halidir) davacılardan tahsiline ve bunun tahsili için Mahkemesi'nce ilgili merciiye müzekkere yazılmasına,
 
8-Hükmedilen tutar üzerinden hesaplanan 4.142,57 TL nispi karar harcının davalı idareler üzerinde bırakılmasına,
 
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat yönünden 3.890,00 TL avukatlık ücretinin davalı idare tarafından davacılara verilmesine,
 
10-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat yönünden 3.890,00 TL avukatlık ücretinin davacılar tarafından davalı idarelere verilmesine,
 
11-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen manevi tazminat yönünden 7.300,00 TL avukatlık ücretinin davalı idareler tarafından davacılara verilmesine,
 
12-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat yönünden 7.300,00 TL avukatlık ücretinin davacılar tarafından davalı idarelere verilmesine,
 
13-Peşin yatırılan posta gideri avanslarının kullanılmayan kısımlarının ilgililerine iadesine,
 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46/1-b. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay'da temyiz yolu açık olmak üzere, 11.01.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy