Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2021/667 Esas 2021/1290 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/667
Karar No: 2021/1290
Karar Tarihi: 13.10.2021





DANIŞTAY VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/667 E.  ,  2021/1290 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/667
Karar No : 2021/1290
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … ilâ … takip numaralı ödeme emirlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
... takip numaralı ödeme emri yönünden yapılan inceleme:
… takip numaralı ödeme emri içeriği vergi borçlarının tahsili amacıyla asıl borçlu … Yapı Dekorasyon Taahhüt Turizm Sanayi Ticaret Limited Şirketi adına düzenlenen ödeme emirlerinin ara kararı ile istenilmesine rağmen davalı tarafından dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından, ödeme emri içeriği vergi ve cezaların asıl amme borçlusu şirketten tahsil edilemediği ortaya konulmadan şirket ortağı sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
… takip numaralı ödeme emri yönünden yapılan inceleme:
Dava konusu ödeme emri, asıl borçlu şirketin 2007 yılının Temmuz ve Ağustos dönemleri, 2009 yılının Aralık dönemi ile 2010 ve 2011 yıllarına ait çeşitli borçların tahsili amacıyla davacı adına şirket ortağı sıfatıyla hissesi oranında düzenlenmiştir.
Davacı, asıl borçlu şirketteki hissesinin tamamını 11/02/2009 tarihinde hisse devir senedi ile devretmiş ve bu husus 20/02/2009 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ilan edilmiştir.
Ödeme emrinin 2009 yılının Aralık dönemi ile 2010, 2011 yıllarına ilişkin kısmında, davacının asıl borçlu şirket adına vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmediği ilgili dönemlerde ortaklık sıfatı bulunmadığından hukuka uygunluk görülmemiştir.
Ödeme emrinin 2007 yılının Temmuz ve Ağustos dönemlerine ilişkin kısmında ise, anılan borçların tahsili amacıyla asıl borçlu şirket adına usulüne uygun olarak düzenlenip tebliğ edilen ödeme emri üzerine amme alacağının asıl borçludan tahsil edilemeyeceği anlaşıldığından hukuka aykırılık görülmemiştir.
... takip numaralı ödeme emri yönünden yapılan inceleme:
Asıl borçlu şirketin 2010 ile 2011 yıllarına ait çeşitli borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde asıl borçlu şirket adına vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmediği dönemlerde davacının ortaklık sıfatı bulunmadığından hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
… ve … takip numaralı ödeme emirleri yönünden yapılan inceleme:
Ödeme emirleri içeriği borçların tahsili amacıyla asıl borçlu adına düzenlenen … ve … takip numaralı ödeme emirleri şirketin işyeri adresinde memur eliyle tebliğ edilmeye çalışılmış, mükellefin adreste bulunmaması nedeniyle memur tarafından adres tespit tutanağı düzenlenmesine karşın adres tespit tutanağının şirket adına hangi ödeme emrilerinin tebliğine ilişkin olarak düzenlendiğine yönelik herhangi bir ibare yazılmamıştır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlen … takip numaralı ödeme emrinin tebliğ alındısında ise "Taşınmış İade" şerhi bulunmasına rağmen, tebligat evrakının 213 sayılı Kanun'un 102. maddesinin son fıkrasında belirtilen kişilerden birine imzalatılarak tutanak haline getirilmediği görülmüştür.
Bu durumda, asıl borçlu şirket hakkında amme alacağının usulune uygun olarak kesinleştirildiğinden bahsedilemeyeceğinden, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Mahkeme bu gerekçeyle dava konusu ...takip numaralı ödeme emrinin 2007 yılının Temmuz ve Ağustos dönemlerine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine; 2009 yılının Aralık dönemi ile 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin kısmı ile diğer ödeme emirleri yönünden davanın kabulüne karar vermiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 06/02/2019 tarih ve E:2016/3112, K:2019/737 sayılı kararı:
Vergi Mahkemesi kararının, … tarih ve … ve … takip numaralı ödeme emirleri ile … takip numaralı ödeme emrinin 2009 ilâ 2011 yıllarına ilişkin kısmı ile … ve … takip numaralı ödeme emirlerinin asıl borçlu şirket adına düzenlenen … takip numaralı ödeme emrinden kaynaklanan 2006 yılına ilişkin kısmının iptaline dair hüküm fıkrası aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle uygun bulunmuştur.
Vergi Usul Kanunu'ndaki tebliğe ilişkin düzenlemelerinin değerlendirilmesinden asıl borçlu şirketin adresinde bulunamaması nedeniyle usulüne uygun olarak tutulan adres tespit tutanağında, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin olarak düzenlendiği yönünde bir ibareye yer verileceği ve söz konusu tutanak ile ödeme emirlerinin ilişkilendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılamadığından, adres tespit tutanağının tanzimi sonucu dava konusu ödeme emriyle istenen kamu alacağının asıl borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edildiği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle, vergi mahkemesi kararının … tarih ve … ve … takip numaralı ödeme emirlerinin asıl borçlu şirket adına düzenlenen … ve … takip numaralı ödeme emirlerinden kaynaklanan kısmının iptaline ilişkin hüküm fıkrasının, şirket adına kesinleşen kamu alacağının şirketin tüzel kişiliğinin malvarlığından tahsil olanağının bulunup bulunmadığı yönünden varılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.
Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuş; davalının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Tebliğin, muhatabını bilgilendirme ve belgelendirme olmak üzere iki asli unsuru vardır. Bu iki unsurdan birinin olmaması durumunda tebliğin yokluğu, şekil kurallarına riayet edilmemesi durumunda ise tebliğin usulsüzlüğü söz konusu olacaktır. Tebliğe bağlanan süresinde dava açılmaması durumunda amme borcunun kesinleşecek olması gibi hukuki sonuçlar dikkate alındığında bu hususta sıkı bir şekilcilik anlayışının esas alınması gerekmektedir. Aksi bir uygulamanın süreaşımı, borcun kesinleşmesi sebebiyle uyuşmazlığın esasının incelenememesi gibi hak arama hürriyetini kısıtlayıcı sonuçlara yol açabileceği de açıktır.
Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihindeki tebligata ilişkin hükümlerinde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının gönderildiği idareye iade edileceği ve bu işlemin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit edileceği belirtilmiş olup, davalı idare tarafından mezkur kanun hükümlerine uygun işlem tesis edildiği konusunda itiraz bulunmamaktadır .
Dolayısıyla, Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihindeki tebligata ilişkin hükümlerine uyulmaması sebebiyle yapılan tebliğ usulsüz olduğundan, asıl borçlu şirketin usulüne uygun şekilde takip edilmemesi nedeniyle dava konusu şirket ortağı adına düzenlenen ödeme emirlerinin ilgili kısımlarında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle bozulan kısım yönünden ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Türk vergi sistemi ödevli beyanını esas aldığından adres değişikliği, iş bırakma gibi hususların ödevli tarafından beyan edilmesi gerektiği, ödevlinin kendi bildirdiği adrese tebligat yapılamaması nedeniyle ilanen tebliğ yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek aksi yönde verilen ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.
Öte yandan, 213 sayılı Kanun'un 103. maddesindeki koşulların gerçekleştiği olayda ilanen yapılan tebligatın aynı Kanun'un 104. maddesinde düzenlenen şekle uygun olarak yapılıp yapılmadığı dolayısıyla kamu alacağının kesinleşip kesinleşmediği, tahsil zamanaşımını kesen sebeplerin var olup olmadığı hususları da değerlendirilerek karar verileceği tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.




























Full & Egal Universal Law Academy