Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1590 Esas 2022/1737 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/1590
Karar No: 2022/1737
Karar Tarihi: 12.05.2022





DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1590 E.  ,  2022/1737 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1590
Karar No : 2022/1737
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 27/10/2020 tarih ve E:2017/265, K:2020/4817 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı KHK'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 27/10/2020 tarih ve E:2017/265, K:2020/4817 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
ByLock delili yönünden, davacı hakkında düzenlenen iki ayrı "ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı"nın incelenmesinden; davacının "…" ve "…" ID numaralarıyla ve bir kullanıcı adı ve şifre almak suretiyle bu ağa dâhil olduğunun anlaşıldığı,
Ayrıca, FETÖ tarafından belirli sicil aralıklarındaki hâkim ve savcıların gruplandırılarak T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde taşra ve devre yapılanması oluşturulduğu, bu kapsamda … ve … ID numaralı ByLock kullanıcıları arasında yapılan yazışma içeriklerinin incelenmesinden, davacının sicil numarası itibarıyla "T3" olarak gruplandırıldığı, sonuç olarak davacının adına, görev yaptığı yere ve grubuna (T3) açıkça yer verildiği görülen yazışma içeriğinin davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir unsur olarak değerlendirildiği,
Davacı hakkındaki tanık beyanı yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına ve diğer hususlara yönelik ifade ile davacının bu ifadeye karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, olağanüstü hal döneminde, olağanüstü halin gerektirdiği ölçüde, olağanüstü hale neden olan konularla ve olağanüstü hal süresiyle sınırlı geçici tedbirler alınabileceğinden, olağanüstü halin sona ermesi ile birlikte mesleğinden çıkarılmasına ilişkin işlemin dayanağının kalmadığı, 667 sayılı KHK ile yapılan düzenlemede yetki gaspı bulunduğu, söz konusu düzenlemenin demokratik toplum gereklerine ve orantılılık ilkesine aykırı olduğu, 667 sayılı KHK ile getirilen düzenlemenin suç ve ceza içeren düzenleme mahiyetinde olmasına rağmen geçmişe etkili olarak uygulanması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ve suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesinin ihlal edildiği, hakkındaki inceleme ve soruşturmanın 2802 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılması gerektiği, usulüne uygun savunma hakkı tanınmadan meslekten çıkarılmasının işlemi hukuka aykırı hale getirdiği, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından, gerekçeli kararda ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet hükmüne yer verilmesinin masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğurduğu, meslekten çıkarılmasına esas yazı ve raporlar tarafına tebliğ edilip anılan yazı ve raporlara karşı beyanı alınmadan görevine son verilmesinin delillere erişim açısından çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı, görev yaptığı dönemdeki fiil ve hareketlerine ilişkin somut bir tespit bulunmadığından, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılamayacağı, dava konusu işleme esas teşkil eden deliller dava konusu işlemin tesis edildiği tarihten sonra ortaya konulduğundan dikkate alınamayacağı, ByLock uygulamasını indirmediği ve kullanmadığı, nitekim bu hususun Karabük İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan ByLock sistem sorgusuyla da ortaya konulduğu, bu hususa ilişkin yazı dava dosyasına sunulmasına rağmen Dairece daha sonraki hatalı ve çelişkili tutanaklara dayanılarak kesin ByLock kullanıcısı olduğunun belirtildiği, tespit tutanaklarının içeriği itibarıyla gerçeği yansıtmadığı ve tarafına ait olmayan kayıtları içerdiği, ByLock girişlerini içeren Log tablosu incelendiğinde CGNAT kayıtları ile uyum sağlamadığı, tespit ve değerlendirme tutanaklarındaki IP numaralarının CGNAT kayıtlarındaki IP numaralarıyla eşleşmediği, dolayısıyla söz konusu tutanakların tahmine dayalı olarak düzenlendiği, örgüt hiyerarşisi içinde ByLock uygulamasını kullandığına ilişkin adli veya idari merciler tarafından alınmış teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren bilirkişi raporu bulunmadığı gibi anılan programı kullandığına ilişkin tespit edilen herhangi bir mesajın da olmadığı, ayrıca ByLock verilerinin hakim veya mahkeme kararı olmaksızın hukuka aykırı olarak elde edilmiş olması nedeniyle adli veya idari bir soruşturmada ve yargılamada delil olarak kullanılamayacağı, aleyhine beyanda bulunan tanığın etkin pişmanlıktan yararlanan kişi olduğu, salt kendini kurtarma gayesi ile beyanda bulunduğu, ayrıca söz konusu tanığın kendisinin hazır bulunduğu bir duruşmada ifadelerinin tekrarlanmadığı, tanığa soru sorma ve tanığı sorgulama hakkı ile lehe olan tanık ifadelerinin, aleyhine olan tanık ifadeleriyle aynı şartlarda dinletme hakkının ihlal edildiği, dava konusu işlemin Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu, bu işlemle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde belirtilen bağımsız mahkeme ilkesinin, masumiyet karinesinin, 8. maddesindeki özel hayata saygı hakkının; öte yandan, adil yargılanma hakkının, şeref ve itibara saygı hakkının, aile ve özel hayata saygı hakkının, ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 27/10/2020 tarih ve E:2017/265, K:2020/4817 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 12/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.




























Full & Egal Universal Law Academy