Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1447 Esas 2021/3327 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2021/1447
Karar No: 2021/3327
Karar Tarihi: 23.12.2021





DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2021/1447 E.  ,  2021/3327 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1447
Karar No : 2021/3327
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Birliği
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …Ticaret A.Ş
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E:2020/4765, K:2020/10423 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı ile davalı idare arasında 23/12/2013 tarihinde imzalanan "KÜKAB Katı Atık Toplama, Taşıma ile EKAY Ek Tesisleri Yapımı ve Tesislerin İşletilmesi İmtiyaz Sözleşmesi" uyarınca “Entegre Katı Atık Yönetim (EKAY) Ek Tesislerinin” yapımı ve işletilmesi, atıkların toplanması, taşınması, geçici depolanması, geri dönüşümü ve bertarafına dair iş kapsamında, 13/10/2015 tarih ve 18 nolu KÜKAB Encümen Kararı doğrultusunda 2014 ve 2015 yıllarında kül ve katı atıkların karışık olarak toplanarak bertaraf edildiğinden bahisle, 2015 yılı Eylül ayı ile 2016 yılı Şubat ayı arasındaki hakedişlerinden yapılan toplam 1.036.161,18 TL+KDV tutarındaki kesintinin, kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi talebiyle, davalı idareye yapılan … tarih ve … sayılı başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı Kütahya İli Yerel Yönetimler Katı Atık Bertaraf Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (KÜKAB) işleminin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E:2020/4765, K:2020/10423 sayılı kararıyla;
İmtiyaz sözleşmesi ile eki şartnamelerin hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, katı atıkların ambalaj atıkları, biyobozunur (organik) atıklar, diğer değerlendirilemeyen nihai atıklar, küçük çaplı inşaat/yıkıntı atıkları ile kül ve cüruf atıkları olarak kaynağında ayrılması ve ayrı taşınması gerektiği, katı atık toplanması işinin teknik şartnamede öngörülen şekilde yapılacağı, yüklenicinin, atıkları kaynağında ayrı toplayacak şekilde her bir katı atık cinsi için ayrı toplama programı oluşturacağı ve katı atık toplama taşıma programı için idareden onay alacağı, katı atıklar ile kül ve cürufun EKAY ek tesislerinde ayrı ayrı tartılması suretiyle, atıkların ağırlığına göre imtiyaz sözleşmesinde belirlenen ücretlerin ödeneceği, kül ve cüruf bertaraf bedelinin katı atıkların bertaraf bedelinden daha düşük olduğu ve davalı ile birliğe üye yerel yönetimlerin EKAY ve EKAY ek tesislerini denetleme yetkisinin bulunduğu,
Uyuşmazlıkta; … tarih ve … sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile, 2014 yılı Mart ayından 2015 yılı Temmuz ayı sonuna kadar olan 17 aylık dönemde kül ve katı atıkların karışık olarak toplanarak bertaraf edildiğinden bahisle, 11.822,93 ton üzerinden davacının hakedişinden kesinti yapılmasına karar verildiği, davacı tarafından 09/10/2015 tarihli dilekçe ile itiraz edilmesi üzerine, 13/10/2015 tarih ve 18 sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile karışık toplanan 11.822,93 ton külün % 65’i olan 7.684,90 ton üzerinden 1.036.161,18 TL+KDV tutarında kesinti yapılmasına karar verildiği, anılan Encümen kararına istinaden 2015 yılı Eylül ayı ile 2016 yılı Şubat ayı arasındaki davacının hakedişlerinden kesinti yapıldığı,
Bu durumda; davalı ile birliğe üye yerel yönetimlerin EKAY ve EKAY ek tesislerini denetleme yetkisinin bulunduğu, davacıya yapılacak ödemenin katı atıklar ile kül ve cürufun EKAY ek tesislerinde ayrı ayrı tartılması sonucu belirleneceği, kül ve curüfun katı atıklarla karışık olarak toplanarak katı atık içerisinde düzenli depolama sahasına kabulünün yapıldığının tespiti halinde katı atıkla karışık toplanan kül ve curüf ağırlığına tekabül eden kısım için katı atık bedeli üzerinden ödeme yapılmayacağı veya sonradan bu yönde tespit yapılması halinde ise bu kısma ait fazla ödenen bedelin davacıdan talep edilebileceği, davalının EKAY ek tesislerinde denetim amaçlı personel bulundurabileceği, davalının denetim yetkisi kapsamında düzenli depolama sahasına getirilen atıkların ağırlığı ve atıkların teknik şartnameye uygunluğunu denetleyebileceği, düzenli depolama sahasına atıkların kabulü esnasında teknik şartnameye aykırılık halinde her bir aykırılık için tutanak düzenlenmek suretiyle tespit yapılması veya atıkların düzenli depolama sahasına kabulünden sonra yapılan denetimde ise düzenli depolama sahasının katı atıkların depolandığı alanda detaylı çalışma yapılmak suretiyle katı atıklar ile karışık olarak bertaraf edilen kül miktarının somut olarak tespit edilmesi gerektiğinden, 13/10/2015 tarih ve 18 sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile 2014 yılı Mart ayından 2015 yılı Temmuz ayı sonuna kadar olan 17 aylık dönem için küllerin evsel atıkla karışık toplanarak bertaraf edildiğinden bahisle, evsel atıkla karışık toplanarak bertaraf edilen kül miktarının önce 1.822,93 ton olarak belirlendiği, davacının itirazı üzerine 1.822,93 tonun % 65’i olan 7.684,90 tona düşürüldüğü, dava konusu işlemde kesintiye esas anılan hesaplamaların birlik mühendislerince ve davacı tarafından sunulan karakterizasyon raporlarına göre ve aynı zamanda davacı şirket yetkililerinin mutabakatı ile yapılan hesaplamalar sonucu yapıldığının belirtildiği, dolayısıyla kesintiye esas evsel atıkla karışık toplanarak bertaraf edilen kül miktarının davalı idare tarafından yerinde yapılan somut tespite dayalı olmadığı, aykırılığa esas kül miktarının 2014 yılı Mart ayından 2015 yılı Temmuz ayı sonuna kadar olan 17 aylık dönemin tamamı için birlik mühendisleri tarafından yapılan atık analizine dayalı olarak hesaplandığı, sonuç olarak evsel atıkla karışık toplanarak bertaraf edilen kül miktarının somut tespite dayalı olarak belirlenmediğinin görüldüğü, kaldı ki aykırılığa esas kül miktarının davalı tarafından 1.822,93 tondan 7.684,90 tona düşürülmesinin de anılan miktarın somut tespite dayalı olmadığını gösterdiği dikkate alındığında, 2014 yılı Mart ayından 2015 yılı Temmuz ayı sonuna kadar olan 17 aylık dönemde kül ve katı atıkların karışık olarak toplandığından bahisle, davacının hakedişinden kesinti yapılmasına dair dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ve hakediş raporları ile yapılan kesintilerin, davalı idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacı şirketin dava konusu hesaplamalara dair Birliğe sunduğu analiz raporları ve yapılacak kesintiler ile ilgili verdikleri taahhütnameden anlaşılacağı üzere hesaplamaya davacı şirketin müdahil olmadığı ve mutabakatlarının bulunmadığına dair iddialarını gerçeği yansıtmadığı, kesintiye konu miktarların dayanağının olmadığı, teknik raporlara dayanmadığı, bilimsel dayanağı olmadığı yönündeki iddiaların da yersiz olduğu, 30/06/2020 tarihli dilekçede de belirtildiği üzere söz konusu tespitlerin bizzat Birlik mühendislerince yapılan analizlere, sözleşmeye istinaden oluşturulan Denetim Komisyonunun incelemelerine ve davacının sunmuş olduğu analiz raporlarına dayanılarak hesaplanan miktarlar olduğu, davacı yetkililerinin kesinti yapılacak miktarlarla ilgili hakediş ödemesi ekinde yer alan tonaj listesinde imzalarının bulunduğu, bu konu ile ilgili 23/12/2014 tarihli yüklenici firma yetkililerinin imzalı taahhütnamelerinde de "küllerin ve katı atıkların toplanması ve ayrıştırılması ile ilgili olarak, firmamıza ait imzalanan tüm hakedişlerde KÜKAB tarafından geriye dönük gerekli kesintilerin gecikme faizi ile yapılmasını kabul edeceğimizi beyan ve taahhüt ederiz.” şeklinde taahhütlerinin bulunduğu, hazırlanan analiz raporları ve detaylı teknik çalışmalar neticesinde mutabakata varılan bu duruma rağmen, davacının, konu ile ilgili izin lisans yönünden yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğu halde geçmişe yönelik bir hak elde etmek için … tarih ve … sayılı başvurusunu gerçekleştirerek dava konusu yaptığı, bu sebeple davada süreaşımı bulunduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Kütahya İli Yerel Yönetimler Katı Atık Bertaraf Tesisleri Yapma ve İşletme Birliğince 5355 sayılı Mahalli İdareler Birliği Kanununun 6. maddesi, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun 23. maddesi uyarınca "Katı Atık Toplama ile EKAY Ek Tesisleri Yapımı ve Tesislerin İşletilmesi için 29 yıl süreliğine İmtiyaz Hakkı Verilmesi" amacıyla … tarihinde davacı ile davalı idare arasında anılan sözleşme imzalanmıştır.
Davalı idare tarafından, 01/01/2014 tarihinde davacıya yer teslimi yapılmıştır.
04/11/2014 tarih ve 12 sayılı KÜKAB Encümen Kararında, yüklenicinin toplama, taşıma ve bertaraf hizmetlerinde sözleşme kapsamındaki iş ve işlemlerde bulunduğu ve yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, hakediş düzenlenmediği ve idareye sunulmuş olan hakedişlerin birlik müdürü tarafından imzalanmadığı belirtilerek konunun görüşülmek üzere KÜKAB Meclisine arz edilmesine karar verilmiştir.
28/11/2014 tarih ve 20 sayılı KÜKAB Meclisi Kararında, 2014 yılı Ocak ayından itibaren yapılan ve yapılacak olan hakedişlerden, kül ve katı atıkların mevzuata uygun olarak ayrı toplandığı tarihe kadar, her ay için ayrı ayrı gerçekleşen miktarlar için kesinti yapılmasına ve yükleniciden kesintiyi kabul ettiğine dair taahhüt alınmasına karar verilmiştir.
28/09/2015 tarih ve 14 sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile, evsel atığa karışmış olan küllerin evsel atıkmış gibi daha yüksek bedelle toplandığı, birlik mühendisleri tarafından hazırlanan çöp-kül miktar analizinin değerlendirilmesi sonucunda, 2014 ve 2015 yıllarında evsel atıkla karışık toplanıp bertaraf edilmiş 11.822,93 ton kül olduğundan bahisle, 11.822,93 ton üzerinden davacının hakedişinden kesinti yapılmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından verilen 09/10/2015 tarihli dilekçe ile, sadece külün katı atıklara karışmadığı, aynı zamanda katı atıkların da küle karıştığı, katı atıkların da kül ücreti üzerinden ücretlendirildiği, konunun detaylı bir saha analizini gerektirmekle birlikte, ilgili atık kompozisyonuna göre yapılması gerektiği ve kabul anlamına gelmemekle birlikte öngörülerine dair hesaplamanın sunulduğu belirtilerek hakedişten kesinti kararının geri alınması talep edilmek suretiyle, anılan Encümen kararıyla yapılan kesintiye itiraz edilmiştir.
Davacının 09/10/2015 tarihli itiraz başvurusu üzerine, 13/10/2015 tarih ve 18 sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile, evsel atıkla birlikte bertaraf edilmiş olan 11.822,93 ton külün % 65’i olan 7.684,90 ton üzerinden 1.036.161,18 TL+KDV tutarında kesinti yapılmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından verilen 26/10/2015 tarihli dilekçe ile, anılan Encümen kararıyla yapılan kesintiye itiraz edilmiştir.
06/11/2015 tarih ve 19 sayılı KÜKAB Encümeni Kararı ile, davacının 26/10/2015 tarihli başvurusunun reddine karar verilmiştir.
13/10/2015 tarih ve 18 sayılı KÜKAB Encümeni Kararına istinaden, davacının 2015 yılı Eylül ayı ile 2016 yılı Şubat ayı arasındaki hakedişlerinden kesinti yapılmıştır.
Davacı tarafından verilen 04/05/2020 tarihli dilekçe ile, 13/10/2015 tarih ve 18 sayılı Encümen kararında belirtilen toplam 1.036.161,18 TL+KDV tutarındaki kesintinin, kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesi talep edilmiştir.
Dava konusu …. tarih ve … sayılı işlem ile, itiraza konu hesaplamaların birlik mühendislerince ve davacı tarafından sunulan karakterizasyon raporlarına göre ve aynı zamanda davacı şirket yetkililerinin mutabakatı ile yapılan hesaplamalar olduğu belirtilerek davacının başvurusu reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinde:
"1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;
Tarihi izleyen günden başlar.
3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.
4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz." hükmüne,
"Üst makamlara başvurma" başlıklı 11. maddesinin işlem tarihindeki halinde:
" 1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.
4. (Mülga : 10/6/1994-4001/6 md.)" hükmüne,
"İptal ve tam yargı davaları" başlıklı 12. maddesinde:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. " hükmüne,
"Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasının işlem tarihindeki halinde:
"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Maddi olay kısmında detaylı olarak aktarılan süreçte, davacı tarafından ayrı toplanması gereken kül ve cüruf atıkların evsel atıklarla birlikte toplandığının saptanması üzerine davalı idare teknik elemanlarınca yapılan çalışmalar sonucunda 28/09/2015 tarih ve 14 sayılı KÜKAB encümen kararı ile küllerin kaynağında ayrı toplanması işinin kısmen yapıldığı, bu sebepten evsel atığa karışmış olan küllerin evsel atıkmış gibi daha yüksek tarifeden toplandığı anlaşıldığından, 2014-2015 yıllarında atıkla karışık toplanıp bertaraf edilmiş olan küllerle ilgili kararda yer alan takvime göre yüklenicinin istihkaklarından tonaj olarak kesinti yapılmasına karar verildiği, davacı tarafından 09/10/2015 tarihinde bu karara itiraz edilerek, sözleşme kapsamında kaynağında ayrı toplama için gerekli iş ve işlemlerin yapılmış olduğu, ancak gerek yerel alışkanlıklar gerekse katı atık üreticilerine herhangi bir yasal müeyyide uygulanmaması sonucunda durumun ortaya çıktığı, ancak karışmaların ayrı toplama işinin kısmen yapılması düzeyine sirayet etmediği, kül ve cürufun kaynağında ayrı toplandığı, kendilerinin kusurlarının bulunmadığı, kabul anlamına gelmemek kaydıyla çöp/kül öngörüsüne dair hesaplama ve sapmalar sunularak kararın geri alınmasının istenildiği anlaşılmaktadır.
Anılan itiraz üzerine 13/10/2015 tarih ve 18 sayılı birlik encümen kararı ile 28/09/2015 tarihli encümen kararının tekrar gözden geçirilerek kararda belirtilen (2014-2015 yıllarında evsel atıkla birlikte bertaraf edilmiş kül toplamının) 1.036.161,18 TL+KDV olan tutarı karşılığı olan 11.822,93 TL+KDV'nin %65'i olan 7.684,90 ton tutarın birlik üyesi belediyelere belirlenen liste karşılığında 6(altı) eşit taksitte kesinti yapılmasına karar verildiği, bu karara karşı da davacı tarafından yine önceki itirazında yer alan nedenlerle 26/10/2015 tarihinde itiraz edildiği ve itirazın 06/11/2015 tarih ve 19 sayılı birlik encümen kararı ile reddedildiği, davacı tarafından bu işlemlerin iptali istemiyle dava açılmadığı, 13/10/2015 tarihli Encümen kararına dayanılarak Eylül 2015-Şubat 2016 dönemleri arasındaki hak edişlerden kesintilerin yapıldığı, davacı tarafından bu kesintilere karşı da dava açılmadığı, daha sonra 04/05/2020 tarihli başvuru ile 13/10/2015 tarihli encümen kararı üzerine hak edişlerden yapılan kesintilerin iadesinin istenilmesi üzerine, itiraza konu hesaplamaların, birlik mühendislerince ve davacı tarafından sunulan karakterizasyon raporlarına göre ve aynı zamanda davacı şirket yetkililerinin mutabakatı ile yapılan hesaplamalar olması nedeniyle iade talebinin karşılanamayacağından bahisle istemin dava konusu işlemle reddedilmesinden sonra bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesinde idari işlemlerden, 13. maddesinde ise, idari eylemlerden doğan zararların karşılanması amacıyla açılacak tam yargı davalarının açılma yöntem ve süreleri düzenlenmiş; 12. maddenin atıf yaptığı 11. maddede ise "üst makamlara başvuru" düzenlenmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri ve Kurulumuzun yerleşik içtihatları ışığında konu ele alındığında; somut olayda olduğu gibi hakedişten kesinti yapılmak suretiyle eksik ödenen miktarın ödenmesi yönünden belli bir uygulama tarihi esas alınarak istekte bulunulan davalarda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesine göre uygulama tarihinden itibaren 60 gün içinde; uygulama üzerine davacı idareye başvurmuş ise, anılan Kanunun 12. maddesinin yollamada bulunduğu 11. maddeye göre idarenin bu başvuruya cevap vermemiş olduğu hallerde uygulama tarihinden itibaren en geç 120 gün, idarenin cevap verdiği durumlarda ise, uygulama tarihine kadar geçen süre de hesaba katılmak koşuluyla cevabın davacıya tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde idari davanın açılmış olması gerekmektedir.
Başka bir anlatımla, davacının idareye başvurduğu tarihten itibaren 120 gün içinde açılmış olan davalarda ilgiliye, davanın açıldığı tarihten geriye doğru 120 günü geçmemek üzere, başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içindeki ilk uygulama esas alınarak hakediş farklarının verilmesi gerektiği halde; idareye başvuru tarihinden itibaren 120 günlük ya da idarenin cevabının tebliğ tarihinden itibaren 60 günlük süreler geçtikten sonra açılmış olan davalarda, ancak dava tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içinde kalan ilk uygulamadan doğan farkların ilgiliye ödenmesi mümkün bulunmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlık incelendiğinde, davacının, 2015 yılı Eylül ayı ile 2016 yılı Şubat ayı arasındaki hakedişlerinden yapılan kesintiler için yukarıda izah edilen şekilde başvuru yapabileceği dikkate alındığında, bu süreler geçirildikten sonra 04/05/2020 tarihli başvurusunun reddi üzerine 02/06/2020 tarihinde açılan dava yasal süresinde bulunmamaktadır. Bu nedenle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E:2020/4765, K:2020/10423 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 23/12/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Uyuşmazlıkta, davacının anılan sözleşme kapsamında gördüğü hizmetin karşılığı olan hakedişlerden yapılan kesintilerin iadesi talebiyle yaptığı başvuru reddedilmiş ve buna karşı dava açılmış, Kurulumuz çoğunluğu tarafından ise; davanın süresinde açılmadığı değerlendirilmiştir.
Ancak, davaya esas başvurunun konusunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte ve 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında her zaman idareye başvuruda bulunulabilecek hususlardan olduğu dikkate alınmalıdır.
Bu sebeple, davacı tarafından bu kapsamda yapılan 04/05/2020 tarihli başvurunun reddi yönündeki dava konusu işlemin tebliği üzerine 02/06/2020 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu görüldüğünden işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.






























Full & Egal Universal Law Academy