Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1838 Esas 2020/1568 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/1838
Karar No: 2020/1568
Karar Tarihi: 23.09.2020





DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2020/1838 E.  ,  2020/1568 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1838
Karar No : 2020/1568
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : ...
KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1- Cumhurbaşkanlığı
VEKİLİ : ...
2- Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı

VEKİLİ: ...
3- Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
VEKİLİ: ...

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 12/11/2019 tarih ve E:2019/280, K:2019/10831 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın tarafından acele kamulaştırılmasına yönelik 19/03/2013 tarih ve 28592 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 11/02/2013 tarih ve 2013/4326 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 12/11/2019 tarih ve E:2019/280, K:2019/10831 sayılı kararıyla;
Projede bütünlüğün sağlanması ve anlaşma yapan hak sahiplerinin kamulaştırmadan kaynaklanan gecikme nedeniyle mağduriyet yaşanmaması için uzlaşma sağlanamayan taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verildiği,
Bu kapsamda davacı ile de görüşüldüğü ancak uzlaşmanın sağlanamadığı,
Ayrıca, yirmi yaş üzeri binaların bölgenin %65'ini oluşturması, çarpık ve gecekondu tipi yapılaşmanın hakim olması nedeniyle, dar gelirli vatandaşlar için daha iyi barınma koşullarının ve konut üretiminin bir an evvel yapılabilmesinin amaçlandığı ve anlaşma yapılamayan parsellerin kamu eline geçmesinin sağlanması için acele kamulaştırma yoluna gidildiği,
Bu durumda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesinde belirtilen acele kamulaştırma şartlarının gerçekleştiği ve bölgenin mevcut kentsel dokusu itibarıyla acele kamulaştırılmasında üstün kamu yararı olduğu sonucuna varıldığından dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, aynı Bakanlar Kurulu kararının başka bir taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılan davada Danıştay Altıncı Dairesinin 25/01/2016 tarih ve E:2013/2811, K:2016/115 sayılı kararıyla iptal kararı verilmesine ve işlem hukuka aykırı bulunmasına rağmen görülmekte olan davada aksi yönde verilen kararın hukuki güvenlik ilkesine aykırı olduğu, Daire kararında yer verilen gerekçelerden hukuki denetim yerine yerindelik denetimi yapıldığının anlaşıldığı, mülk sahipleri açısından büyük mağduriyetler doğuran usul ve Kanun'a aykırı acele kamulaştırma kararının iptal edilmesi gerektiği, Kanun'da sayılan acele kamulaştırma şartlarının gerçekleşmediği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ve tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Davalı idarelerden tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile sonucu itibarıyla usul ve hukuka uygun olan Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... sayılı parselde yer alan davacıya ait taşınmazın bulunduğu alan, ... tarih ve ... sayılı ... Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 73. maddesi uyarınca Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı olarak belirlenmiştir.
Bölgede, sağlıksız, çarpık yapılaşma ve imara aykırı gecekondu niteliğindeki yapıların yoğun olarak bulunması nedeniyle ... tarih ve ... sayılı oluru ile anılan taşınmazın bulunduğu bölge 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 5, 7, 9, 31, geçici 4 ve geçici 9. maddeleri uyarınca gecekondu önleme bölgesi olarak belirlenmiştir.
19/03/2013 tarih ve 28592 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 11/02/2013 tarih ve 2013/4326 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, kentsel dönüşüm ve gecekondu önleme bölgesi sınırları içerisinde kalan, aralarında ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın da bulunduğu birtakım taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verilmesi üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddenin 3/c bendinde dilekçenin ehliyet yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1/b bendinde ise; bu hususta Kanun'a aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hukuk devletinin özünü; devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapabilmesi oluşturmaktadır. Anayasal bir ilke olarak, devletin tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devletinin vazgeçilmez bir niteliği olup; yargı denetimi, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarıındandır. Şu kadar ki, yargısal denetim re'sen yapılan bir denetim olmayıp, usulüne uygun bir başvuru koşuluna bağlıdır.
Bir idari işlemden dolayı iptal davası açılabilmesi için iptali istenilen idari işlem ile davacının bir menfaat ilişkisinin bulunması yeterli sayılmış olup; gerek doktrin, gerekse içtihatlar, dava açmaya yetecek bir menfaat ilişkisinden söz edilebilmesi için bu ilişkinin meşru, davacıyı etkileyecek bir biçimde kişisel ve güncel olması gerektiğinde birleşmektedirler. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları, her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 35. maddesi; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmünü amirdir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesinde ise; "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." düzenlemesine yer verilmiştir.
Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte, taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğine kuşku yoktur.
Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren davacı, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle, öncelikle davacının, Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
“Mülk” kavramı “mevcut mülkler” ile sınırlı değildir; kıymetleri, başvuranın üzerinde mülkiyet hakkını fiilen kullanabilmeye yönelik makul ve “yasal bir beklentiye” sahip olduğunu iddia edebileceği arazileri de kapsar.
Dolayısıyla, uyuşmazlıkta, davacının, davayla olan kişisel, güncel ve meşru alakası araştırılırken, davaya konu acele kamulaştırma işleminin, davacının mülkünü ve mülkü üzerindeki beklentilerini etkileyip etkilemediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın, tapuda Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken, ... tarih ve ...yevmiye numaralı işlemle na tashihen devredildiği, tapu kayıtlarında davacının isminin yer almadığı, ayrıca taşınmaz üzerindeki gecekondu nedeniyle davacıya verilmiş herhangi bir tapu tahsis belgesinin de bulunmadığı, nitekim dava dilekçesinde davacının, 1990 yılında mülkiyeti Hazineye ait dava konusu taşınmaz üzerinde inşa ettiği gecekondu nedeniyle, işgalci sıfatıyla günümüze dek düzenli bir şekilde ecrimisil ödediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, dava konusu taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olmayan ve elinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. No.’lu Protokol’ün 1. maddesinin ilk cümlesinin anlamı çerçevesinde önemli bir çıkar ve dolayısıyla bir “mülk” oluşturmaya yetecek niteliğe sahip tapu tahsis belgesi de olmadığı anlaşılan davacının, dava konusu işlemin iptalini istemede, hukuken korunabilir meşru bir menfaatinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, davanın belirtilen gerekçelerle ehliyet yönünden reddi gerektiğinden temyize konu kararda sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 12/11/2019 tarih ve E:2019/280, K:2019/10831 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 23/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.




























Full & Egal Universal Law Academy