Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2019/2832 Esas 2020/1961 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2019/2832
Karar No: 2020/1961
Karar Tarihi: 22.10.2020





DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2019/2832 E.  ,  2020/1961 K.
"İçtihat Metni"

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/2832
Karar No : 2020/1961
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurumu Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …. Deniz Ürünleri Üretim İhracat İthalat Ticaret AŞ.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/11/2018 tarih ve E:2013/5440, K:2018/7936 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Sosyal Güvenlik Kurumu, Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Genel Sağlık Sigortası Bakımından Rücu ve Yersiz Ödemelerin Geri Alınması” konulu 28/12/2012 tarih ve 2012/40 sayılı Genelge ile iş kazalarından dolayı Kurumca ödenen giderlerin işverenden tahsili amacıyla düzenlenen Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 27/09/2012, 19/07/2012 (iki adet) ve 31/12/2012 tarihli borç bildirim belgelerinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/11/2018 tarih ve E:2013/5440, K:2018/7936 sayılı kararıyla;
28/12/2012 tarih ve 2012/40 sayılı Genelge'nin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 76. maddesi doğrultusunda düzenlendiği ve hukuka ve üst normlara aykırı bir düzenleme içermediği;
Dava konusu borç bildirim belgelerinden 27/09/2012 tarihli ve 19/07/2012 tarihli (iki adet) olmak üzere toplam üç adet borç bildirim belgesi açısından dava açma süresinin geçtiği;
31/12/2012 tarihli borç bildirim belgesi yönünden ise;
Borç bildirim belgesinin dayanağı, 28/12/2012 tarih ve 2012/40 sayılı Genelge'nin, "İş Kazası ve Meslek Hastalığı Halinde İşverenin Yükümlülükleri İle İşverenin Sorumluluğu ve Rücu İşlemleri" başlığını taşıyan (B) bölümünün 3. fıkrasının, 5510 sayılı Kanun'un 76. maddesi doğrultusunda düzenlendiği; düzenlemede, iş kazasına konu olayın işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu meydana gelmiş olduğu tespit edilmiş ise Kurumca sağlanan ve/veya ileride yapılması gerekli bulunan iş kazası ve meslek hastalığına yönelik giderlerin, işverene rücu edileceği, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağının belirtildiği;
Bahsi geçen düzenlemeye göre işverene rücu edilebilmesi için işverenin kastı ya da iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranışının bulunması ve bunun tespit edilmesinin gerektiği; tespit işleminin Kurumca yapılacak inceleme ve soruşturma sonucu alınacak rapora göre olacağı ve dosyada böyle bir tespitin bulunmadığı;
İşverenin kusurunun bulunup bulunmadığı, varsa hangi oranda kusurunun bulunduğu tespit edilmeden rücu işleminin yapılarak, 31/12/2012 tarihli borç bildirim belgesinin düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle,
27/09/2012 ve 19/07/2012 tarihli (iki adet) borç bildirim belgeleri yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine, dava konusu Genelge yönünden davanın reddine, 31/12/2012 tarihli borç bildirim belgesinin ise iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, iş kazasının, işverenin sigortalıların iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu meydana geldiğinin … Cumhuriyet Başsavcılığının kararında hüküm altına alındığı, bu nedenle tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, Daire kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının temyize konu kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Balık üretimi işiyle uğraşan davacı şirketin, iş sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı hareketi sonucu meydana geldiği ileri sürülen iş kazaları neticesinde çalıştırdığı sigortalılara Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan iş göremezlik ödemeleri ile tedavi giderlerinin davacıdan rücuan tahsili amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca 27/09/2012, 19/07/2012 (iki adet) ve 31/12/2012 tarihli borç bildirim belgeleri düzenlenmiş, davacı tarafından borç bildirimlerinin gerekçesinin bildirilmesinin istenmesi üzerine bu işlemlerin dayanağı olduğu belirtilen 28/12/2012 tarih ve 2012/40 sayılı “Genel Sağlık Sigortası Bakımından Rücu ve Yersiz Ödemelerin Geri Alınması” konulu Genelge ile borç bildirim belgelerinin iptali istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari dava türlerinden iptal davasına ilişkin; "a)İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları.." düzenlemesi,
Aynı Kanun'un "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinde; ".... 3. (Değişik: 5/4/1990-3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:
a) Görev ve yetki,
b) İdari merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,
Yönlerinden sırasıyla incelenir..." hükmü,
Anılan Kanun'un 15. maddesinde ise, "İlk inceleme üzerine verilecek karar:
Madde 15 – 1. (Değişik: 5/4/1990-3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a bendine göre adli (…) yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine....karar verilir." hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Kanun'un "Yersiz ödemelerin geri alınması" başlıklı 96. maddesinde, Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemelerin, hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edileceği, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınacağı, yersiz ödemelerin tespiti ile geri alınmasına ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esasların, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği hükmüne yer verilmiş, bu maddeye dayanılarak çıkarılan Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Fazla veya yersiz ödemelerden kaynaklanan alacağın tahsil şekilleri" başlıklı 13. maddesinde, Kurumca ilgililere fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen ödemelerin, ilgililerin Kurumdan alacaklarından mahsup edilmek, gelir ve aylıklarından kesinti yapılmak suretiyle, Kurumdan her hangi bir alacağının bulunmaması hâlinde, genel hükümlere göre tahsil edileceği düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İptal davasına konu edilebilecek idari işlemin icrai (yürütülebilir) nitelikte olduğundan söz edilebilmesi için ilgililerin hukuksal durumunu değiştirmesi, ilgilileri hukuksal yönden etkilemesi gerekmektedir. Aynı zamanda idari işlem "kesin" ve "nihai" nitelikte olmalıdır.
Danıştay yerleşik içtihatlarında, kesin ve yürütülmesi zorunlu, idari davaya konu edilebilecek işlemlerin, idarelerin, kamu gücüne dayanarak, tek yanlı irade beyanıyla tesis ettikleri, hukuk düzeninde değişiklik yapan, başka bir deyişle ilgililerin hukukunu etkileyen işlemler olduğu kabul edilmektedir.
Davacı şirketin, iş sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına aykırı hareketi sonucu meydana geldiği ileri sürülen iş kazaları neticesinde çalıştırdığı sigortalılara Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılan iş göremezlik ödemeleri ile tedavi giderlerinin davacıdan rücuan tahsili amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca düzenlenen borç bildirim belgelerinde, belirtilen borcun 7 gün içinde ödenmesi gerektiği, ödenmemesi halinde alacağın hükmen tahsili için dosyanın hukuk birimine gönderileceğinin bildirildiği görülmektedir.
Bu durumda; davacı adına borç çıkarılan tutarların rızaen ödenmesini, aksi takdirde alacak davası açılacağı bilgisini içeren dava konusu işlemin, Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik uyarınca tesis edilmiş bir işlem olduğu, bu işlemle borcun rızaen ve sulhen tahsil edilememesi halinde hükmen tahsili cihetine gidileceğinin bildirildiği, bu haliyle işlemin bildirim mahiyeti taşıdığı ve idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai bir niteliği bulunmadığı açık olup, 31/12/2012 tarihli borç bildirim işlemi yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekirken, söz konusu işlemin iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen reddine, kısmen süre aşımı nedeniyle reddine, kısmen iptale yönelik Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/11/2018 tarih ve E:2013/5440, K:2018/7936 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3.Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın kapatılan Danıştay Onbeşinci Dairesi yerine 07/03/2019 tarih ve 2019/25 sayılı Başkanlık Kurulu kararıyla yeniden belirlenen iş bölümü kararı uyarınca Danıştay Onuncu Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 22/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Davacı hakkında, kamu borcu bulunduğunu tespit eden idare olup, idare bu kamu borcunun hangi usulle tahsil olunacağını, daha önce öngörülmüş olan mevzuat kurallarını uygulamakla mükellef olup, bunu bilmek durumundadır.
Bu borca muhattap olacak olan davacı da mevzuat ile öngörülmüş usulü bilmektedir.
Bilinen veya bilinmesi gereken usul, davacı hakkında, adli yargı yerinde asliye hukuk mahkemesinde alacak davasının idarece açılmasıdır.
İdare bunu yapmak zorunluluğu içerisindedir. Mevzuat gereği bu uygulamadır.
Ancak uyuşmazlıkta, adli yargıda alacak davası açacak olan idare, aynı zamanda tesis ettiği bir işlemin tebliği ile davacıdan kamu borcunu ödemesi, ödemediği takdirde dava açılacağını bu işlemle bildirmektedir.
Tebliğ olunan bu işlem davaya yönelik olarak artık bir icrai işlem olup, davacının kamu borcunu ödemediği takdirde adli yargıda aleyhine alacak davası açılacağını bildirmekle ve "aksi takdirde" şeklinde bir yaptırım içeriği ile davacının sonucuna katlanacağının, idarenin keyfiyetinde bulunduğu vurgusunu davacıya yapmış olduğunu göstermektedir.
Bu haliyle işlem, yaptırım içeriğiyle kesin ve yürütülmesi zorunlu icrai bir işlemdir.
Aynı zamanda idarece tesis olunmaması gereken bir işlem tesis olunup davacıya da tebliğ edilmesi zorunlu olmayan yine bu işlem tebliğ olunmakla, hukuka ve usule aykırı işlemler oluşturulmakla, yetki ve şekil unsurlarında sakatlık oluşmaktadır.
Açıkladığım gerekçeler ile davanın esasına yönelik temyiz incelenmesi yapılması gerektiği oyuyla, çoğunluk görüşünden oluşan karara katılmıyorum.
KARŞI OY
XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3/a bendinde dava dilekçelerinin "görev" yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı belirtilmiş, 15. maddesinin 1/a bendinde ise; 14. maddenin 3/a bendine göre adli (…) yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Davanın işgöremezlik durumuna giren sigortalılara Kurumca bağlanan gelir ile yapılan tedavi giderleri nedeniyle uğranılan Kurum zararının davacıdan yasal faiziyle birlikte rücuan alınmasına yönelik düzenlenen borç bildirim belgelerinin iptali istemine yönelik kısmı incelendiğinde;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu" başlıklı 21. maddesinde; "İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir, işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir." hükmüne;
“İşverenin, genel sağlık sigortalısının ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlıklı 76. maddesinin 4. fıkrasında; “İş kazası ile meslek hastalığı, işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri işverene tazmin ettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmüne;
“Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlıklı 101.maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirkette çalışan sigortalıların geçirdiği iş kazasına yönelik, işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu kapsamında tahakkuk ettirilen borçtan kaynaklanan uyuşmazlık konusu düzenlemelerin 5510 sayılı Kanun'da yer aldığı; dolayısıyla, bu Kanun'dan doğan uyuşmazlığın, aynı Kanun'un 101. maddesi uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemesi) çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 31/12/2012 tarihli borç bildirim işleminin iptali isteminden kaynaklanan kısmının görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Daire kararının iptale ilişkin kısmının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.





























Full & Egal Universal Law Academy