Danıştay 9. Daire 2021/50 Esas 2022/6684 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: 9. Daire
Esas No: 2021/50
Karar No: 2022/6684
Karar Tarihi: 27.12.2022




T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2021/50
Karar No : 2022/6684
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı-…
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, asıl borçlu …Nakliyat Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen …tarih ve … ila …sayılı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; Mahkemelerinin 01/11/2019 tarihli ara kararı üzerine davalı idarenin sunduğu cevap dilekçesi ekinde yer alan belgelerin incelenmesinden; asıl amme borçlusu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmasında şirket adına kayıtlı, muhtelif marka ve modellerde 7 adet çekici, 5 adet römork ve 1 adet kamyon olmak üzere 13 adet aracın bulunduğunun görüldüğü, limited şirketlere ait ödenmeyen amme borçlarından dolayı şirket kanuni temsilcilerine ve ortaklarına başvurulabilmesi için öncelikle söz konusu borçların asıl borçlu şirketten tahsiline yönelik gerekli tüm işlemlerin usulüne uygun bir şekilde tamamlanmasına rağmen söz konusu borcun tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerektiği, bu durumun, kanuni temsilci veya ortak adına ödeme emri tanzim edilmeden önce asıl borçlu şirket hakkında detaylı olarak mal varlığı araştırması yapılması ve şirkete ait mal varlığına rastlanılması halinde söz konusu mal varlığı unsuruna haciz tatbik edilmesi ve devamında satılarak paraya çevrilmesi aşamalarını da kapsadığı, bu durumda kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri tanzim edilmeden önce asıl borçlu şirket hakkında usulüne uygun olarak detaylı mal varlığı araştırması yapılmak suretiyle borcun asıl borçlu şirketten tahsil edilebildiği kadarıyla tahsili cihetine gidilmesi gerekirken bu aşama tüketilmeksizin dava konusu vergi borçlarının şirketten tahsil imkanının kalmadığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla kanuni temsilcinin takibini gerektiren hukuki koşullar oluşmadan ilgili dönemde kanuni temsilci olduğundan bahisle amme alacağının ödenmesinden şirket temsilcisi olan davacının sorumlu tutularak adına ödeme emirleri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Borçlu şirket hakkında mal varlığı araştırması kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde şirket borçlarının asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı, bu nedenle kanuni temsilci olan davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemlerin hukuka uygun olduğu iddiasıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının aşağıda belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı adına, asıl borçlu …Nakliyat Otomotiv Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen …tarih ve …ila …sayılı ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları hâlinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hüküm altına alınmıştır
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı, 58. maddesinde de; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirmeyle ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yoluyla tebliğ edileceği, 94. maddesinde, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenlere veya temsilcilere yapılacağı, tüzel kişilerin mütaaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının kafi olduğu, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müsdahdemlerinden birine yapılacağı, 102. maddesinde, tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarfın posta idaresince muhatabına verileceği ve keyfiyetin muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunacağı, muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiğinin, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altının beyanı yapana imzalatılacağı, imzadan imtina ederse, tebliği yapanın bu ciheti şerh ve imza edeceği ve tebliğ edilemeyen evrakın çıkaran mercie iade olacağı, bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılacağı, ikinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemeyerek iade olunursa tebliğin ilan yolu ile yapılacağı, bu işlemlerin komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı, 103. maddesinde muhatabın adresi hiç bilinmezse, bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilanen yapılacağı kurala bağlanmış, 104. maddesinde, ilan yazısının bir örneğinin muhatabın bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderileceği belirtilmiş olup, 101. maddesinde ise bilinen adresler sayılmak suretiyle gösterilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Limited şirket ortaklarının sorumluluğundan farklı olarak, kanuni temsilcilerin 213 sayılı Yasa'nın 10. maddesi kapsamında sorumluluğuna gidilebilmesi için asıl borçlu şirketin tüm mal varlığının satılarak paraya çevrilmesi ve buna ilişkin muamelelerinin sonuçlanmış olması aranmamıştır. Tahsil dairesince yapılacak tahsil işlemlerinin herhangi bir aşamasında, haczedilen ya da tespit edilen asıl borçlu şirkete ait mal varlığı değerinin, borcu karşılamayacağının anlaşılması durumunda, kanun koyucu, kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilebilmesi için gerekli şartları yeterli görmüştür. Bunun için ayrıca borcu karşılamayacağı anlaşılan gerek hacizli olan, gerek hacizli olmayıp tespit edilen mal varlığının cebri icra yolu ile satılıp paraya çevrilmesinin beklenilmesine de gerek duyulmamıştır.
Diğer yandan, kanuni temsilci sıfatıyla ilgili kişilerin takip edilmesinden önce, vergi borcunun asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun bir biçimde tarh, tahakkuk ve tebliğ safhalarından geçerek kesinleştirilmesi, bu kapsamda öncelikle, verginin mükellefi olan şirket tüzel kişiliğinin bilinen adresler kapsamındaki adresinde usulüne uygun tebliğ edilmeye çalışılması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 30/10/2007-27/01/2012 tarihleri arasında kanuni temsilcisi olduğu asıl borçlu şirketin 22/04/2011 tarihinde yapılandırılan vergi borçlarının ödenmemesi üzerine şirket hakkında yapılan cebri takibat sonucunda söz konusu amme alacaklarının şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine tahsili amacıyla davacı adına dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu …tarih ve …sayılı ödeme emri yönünden:
Ödeme emirleri içeriği borca ilişkin asıl borçlu şirket adına düzenlenen …tarih ve …sayılı ödeme emrinin tebliğine ilişki belge ibraz edilmediği görüldüğünden asıl borçlu şirketten tahsili yoluna gidildiği kabul edilemeyeceğinden, kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığından söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip ilanen tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Ödeme emirleri içeriği borç ilişkin asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin bir kısmının şirket adreslerine tebliğe çıkarıldığı, muhatabın bilinen adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edilemediğine ilişkin tebliğ alındılarının, bazılarında sadece memurun imzası bulunduğu, davalı idarece, söz konusu tebliğ alındılarına istinaden tebliğ imkansızlığının oluştuğu kabul edilerek ödeme emirlerinin ilanen tebliğ yoluna gidildiği, bir kısmının ise, muhatabın bilinen adresinde bulunamaması nedeniyle tebliğ edilememesi üzerine ikinci kez tebliğ yoluna gidilmeden ilanen tebliğ yoluna gidildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, adreste bulunmama durumunun, dağıtıcı ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 102. maddesinin son fıkrasında belirtilen şahıslar ile birlikte imzalanarak tutanak haline getirilmek suretiyle tespitinin yapılması gerekirken, tebliğ alındısına Yasa'da belirtilen şahıslardan birinin imzası alınmadan veya imzadan imtina ediliyorsa bu cihet şerh düşülmeden tebliğin posta yoluyla yapılamadığı kabul edilerek ilanen tebliğ yoluna gidildiğinden, ilanen tebliğin şartlarının oluşmadığının anlaşılması; tebliğ edilemeyen evrakın ikinci kez tebliğ edilmeye çalışılmadan ilanen yapılan tebligat bakımından ise vergilendirmeyle ilgili evrakın tebliğinde, 213 sayılı Yasa'nın atıf yapılan hükümlerinin uygulanması gerektiği, tebliğ memurunca davacının bilinen adresinde mezkûr evrakın tebliğ edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, tebliğe çıkaran merciye iade edilmesi, tebliği çıkaran merci tarafından tayin edilecek münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarılması gerekirken, bu yol izlenmeden yapılan tebligat nedeniyle, asıl borçlu şirket adına borcun usulüne uygun kesinleştiğinden söz edilemeyecek olması karşısında, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen anılan ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından, söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip eski ortak ve şirket müdürüne ve ya bu şahsın ikamet adresinde eşine tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Asıl borçlu şirket adına düzenlenen bir kısım ödeme emrinin, tebliğ tarihinde şirketin kanuni temsilci olmayan … ya da anılan şahsın ikamet adresinde eşine tebliğ edildiği, tebligatın yapıldığı tarihte şirketi temsile yetkili olmayan şahsın ikametgah adresinde yapılan tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varıldığından, söz konusu ödeme emrinde yer alan amme alacağının şirket nezdinde usulüne uygun bir biçimde kesinleştirildiğinden bahsedilemeyeceğinden, bu kısım yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
Asıl borçlu şirket adına düzenlenip tebliğ alındısında tebliğin yapıldığı kişiye ait bilgiler bulunmayan ya da şirketle bağlantısı kurulamayan kişilere tebliğ edilen ödeme emirlerinde yer alan vergi borçları yönünden:
Asıl borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu ortaya konulamayan kişilere yapılan ve tebliğ evrakında da şirket kaşesine yer verilmeyen tebligatın usulüne uygun bir tebligat olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığından, söz konusu ödeme emirleri yönünden davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararına yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunun reddi yolundaki …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de …Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın …Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 27/12/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.