Danıştay 9. Daire 2020/5477 Esas 2022/6390 Karar
Karar Dilini Çevir:
Danıştay
Dairesi: 9. Daire
Esas No: 2020/5477
Karar No: 2022/6390
Karar Tarihi: 14.12.2022




T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2020/5477
Karar No : 2022/6390
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Demir Çelik Endüstri ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı şirket adına, yaptığı satışlara ilişkin düzenlenen sözleşmelerin damga vergisini beyan edip ödemediği yolunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak re'sen tarh edilen 2015/Ocak-Ağustos dönemlerine ilişkin damga vergisi ile tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle kesilen bir kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararıyla; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu uyarınca öncelikle yazılıp imza edilmiş bir kağıdın bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiği, davacı şirket ile muhtelif şirketler arasında imzalanıp taratılarak karşı tarafa mail atılması yoluyla kurulan sözleşme örneklerinin dosyaya sunulduğu, bunların taraflar arasındaki alım satıma ilişkin olduğu ve bu belgelerde mutabık kalınması sonucu alım satım işleminin gerçekleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda, davacı şirkette bu işe bakan şahıs tarafından kaşelenip imzalanmak ve taratılıp mail atılmak suretiyle satış yapılan dava dışı şirketlere gönderilen belgelerin, davacı adına gönderildiğinin, yani davacı şirket adına belgeyi imzalayıp mail atan kişinin, davacı şirketi temsil ettiğinin durumdan çıkarıdığının anlaşıldığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Temsilin Hükmü" başlıklı 40. maddesine göre, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçlarının, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlayacağı düzenlendikten sonra, temsilcinin hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmemesi halinde kural olarak işlemin sonuçlarının kendisini bağlayacağı, ancak karşı tarafın bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarması ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapılmasının farksız olması halinde, hukuki işlemin sonuçlarının doğrudan doğruya temsil olunana ait olacağının düzenlendiği, olayda davacı adına mail atan kişinin davacı şirketi temsil ettiği hususu durumdan çıkarıldığından, davacı şirket adına belgeleri imza eden kişinin şirketi temsile yetkili olmadığı yolundaki iddiaya itibar edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davacı şirket adına imzalanmış bir belgenin varlığının kabulünün gerektiğinden, damga vergisinin doğması için ilk şart olan "yazılıp imza edilmiş bir kağıt bulunması şartının" olayda gerçekleştiğinin anlaşıldığı, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun aradığı diğer şartın ise, kağıdın belli bir hususu ispat etmesi olduğu, davacının ya da karşı tarafın ıslak imzası bulunan belgenin, ıslak imza atan taraf aleyhine bir ispat aracı olduğu, bu sebeple Kanun'un aradığı belli bir hususu ispat veya belli etme şartının olayda gerçekleştiği, Kanun'un aradığı son şartın ise yazılıp imza edilen ve belli bir hususu ispat veya belli eden belgenin akitlerle ilgili bir kağıt olması olduğu, dava konusu tarhiyata esas belge örneklerinin incelenmesinden, belgelerde davacı şirket ünvanının ve bilgilerinin bulunduğu üst başlığın, müşteri kısmında satış yapılan firma ünvanı ve bilgilerinin, fatura tarih ve sayısının, malzemenin cinsi ile bedeli, ödeme şekli, teslim tarihi, yabancı para cinsinden belirlenen bedellere ilişkin olarak kurun belirlenme şeklinin yer aldığı, ayrıca sözleşmenin müşteri tarafından onaylandığında geçerli olacağı ifadesinin bulunduğunun görüldüğü, tarafların irade beyanlarının belgedeki şartlar üzerinde uyuşması sonucunda akdin kurulduğu, alıcı ile satıcının ıslak imzalarını attıkları kağıtların da bu akitle ilgili kağıtlar olduğunun açık olduğu, bu halde olayda akitlerle ilgili kağıdın da bulunduğu sonucuna varıldığı, bu halde, davacının satış yaptığı müşterileri ile yaptığı belirli parayı ihtiva eden sözleşmeler kapsamındaki bu belgelerin damga vergisine tabi olduğu sonucuna varıldığından, beyan dışı bırakılan bu kağıtlara ilişkin olarak yasanın öngördüğü oran üzerinden damga vergisi tarhiyatı yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, vergi ziyaı cezasının tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan kısmı yönünden, tekerrür dayanağı cezanın 2010/Ekim dönemine ilişkin olduğu, 18/10/2011 tarihinde tebliğ edilen ihbarname üzerine davacı şirketin 20/11/2011 tarihinde uzlaşmaya varılarak kesinleştiği anlaşıldığından, dava konusu vergi ziyaı cezasının tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle artırılan kısmında da hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu uyarınca düzenlenen bir kağıdın damga vergisine tabi olması için aranan şartların başında, bu kağıdın ibraz edilebilir olması şartının yer aldığı, kağıdın ibrazının ise, kağıt ne maksatla düzenlenmiş ise, o maksada göre kullanılması olduğu, olayda, hesap ve işlemleri 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu yönünden sınırlı olarak incelenen davacı şirket tarafından inceleme elemanına sunulan sözleşmelere ait damga vergisini beyanlarına dahil etmediği yolunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca dava konusu cezalı damga vergisi tarhiyatı yapılmış ise de, Kanun'da öngörülen anlamda ibraz edilme durumunun gerçekleşmediği anlaşıldığından, dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık, davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında ise isabet görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararı kaldırıldıktan sonra davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:Davacı tarafça düzenlenen "satış sözleşmesi" başlıklı kağıtların damga vergisine tabi olduğu, yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... 'IN DÜŞÜNCESİ: Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı şirket adına, yaptığı satışlara ilişkin düzenlenen sözleşmelerin damga vergisini beyan edip ödemediği yolunda düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak re'sen tarh edilen 2015/Ocak-Ağustos dönemlerine ilişkin damga vergisi ile tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle kesilen bir kat vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde; bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı, "bu Kanundaki kağıtlar" teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade edeceği, 3.maddesinde; damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu, 10. maddesinde; damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nev'i ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas alınacağı, "belli para" teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade ettiği, aynı Kanuna ekli (1) sayılı tabloda "Damga Vergisine Tabi Kağıtlar" başlığı altında akitlerle ilgili alt başlıklı bölümün A/1 bendinde; "belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin" nispi damga vergisine tabi olduğu kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından "... " adlı ürünün satışı amacıyla "satış sözleşmesi" başlıklı kağıtların düzenlenip imzalandıktan sonra taranarak e-mail yoluyla alıcılara gönderildiği, alıcı şirketlerce de aynı kağıdın imzalanıp taranarak davacı şirkete e-mail yoluyla geri gönderildiği, taraflarca imzalanan "satış sözleşmesi" başlıklı kağıtta, davacı şirketle birlikte alıcı şirketin adresleri, unvanı, kaşe ve imzalarının, satışa konu malzemenin cinsi, kalitesi, ebatı, miktarı ve dolar para birimi üzerinden birim fiyat ve tutarının belirlendiği, bunların yanı sıra satışa konu ürünün sevk ve teslim şeklinin, tarihinin, sevk tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Amerikan Doları döviz satış kurunun dikkate alınacağının ve muhtelif diğer şartların belirlendiği, bu sözleşmenin imzalanmasından sonra ise taraflar arasında satışın, sözleşmede belirlenen şartlar doğrultusunda gerçekleşip davacı tarafından fatura düzenlendiği; davalı idarece ise bahse konu "satış sözleşmesi" başlıklı kağıtların belli para içeren, damga vergisine tabi kağıt olduğu halde damga vergisinin beyan edilip ödenmediğinden bahisle dava konusu cezalı tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen şartların gerçekleştiği, yurt içinde düzenlenen kağıtların vergiye tabi olabilmesi için; Türkiye'de resmi dairelere ibraz edilmesi, üzerlerine devir veya ciro işlemlerinin yürütülmesi ya da herhangi bir şekilde hükümlerinden faydalanılması şartlarının aranmadığı, söz konusu şartların sadece yabancı memleketlerde veya Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar için geçerli olduğu, "satış sözleşmesi" başlıklı kağıtların taraflarca ıslak imza ile imzalandığı ve belli bir hususu ispat etmek için ibraz edilebilecek nitelikte olduğu, imzalanan belli para içeren sözleşme sonrası taraflar arasında satış işleminin gerçekleşip fatura düzenlendiği de dikkate alındığında, davacı adına düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca re'sen tarh edilen damga vergisi ve kesilen bir kat vergi ziyaı cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, açılan davayı bu gerekçeyle reddeden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu kabul edip, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nda öngörülen anlamda ibraz edilme durumu gerçekleşmediğinden, dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kabul edip, Mahkeme kararını kaldırdıktan sonra davayı kabul eden Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, yeniden verilecek kararda, 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 38. maddesiyle 213 sayılı Kanun'un "Tekerrür" başlıklı 339. maddesinde yapılan değişikliğin dikkate alınarak, vergi ziyaı cezasının tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılması hususunun da değerlendirileceği tabiidir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
Davalının temyiz isteminin kabulüne,
... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 14/12/2022 tarihinde, kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.