Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/279 Esas 2023/370 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2021/279
Karar No: 2023/370
Karar Tarihi: 14.04.2023

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/279 Esas
KARAR NO: 2023/370
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/03/2021
KARAR TARİHİ: 14/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, müvekkilin farklı tarihlerde davalıya ürün satışı yaptığını, yapılan bu satışlara ilişkin fatura düzenlendiğini, davalı tarafın müvekkili firmaya bir kısım kumaş siparişleri verdiğini, müvekkilinin taahhütlerine zamanında yerine getirerek kumaşları davalıya teslim ettiğini, ancak davalı tarafça kumaş bedellerine ilişkin ödemenin gerçekleştirilmediğini, bunun üzerine Bakırköy ... İcra Müdürlüğü'nün ..... esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, taraflar arasındaki mail yazışmaları, sipariş formları, kumaşların teslimine dair düzenlenen sevk irsaliyeleri, düzenlenen faturalar, cari hesap ekstresi ve ticari defterler üzerinde yapılacak inceleme ile davalı firmanın borçlu olduğunun ortaya çıkacağını, açıklanan nedenlerle davalının Bakırköy .. İcra Müdürlüğü ..... ssas sayılı dosyasına karşı yaptığı itirazın iptalini, kötü niyetli ve haksız itiraz sebebiyle davalının %20 den az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından başlatılan icra takibinde iddia edilen alacağın neye ilişkin olduğunun belli olmadığının, müvekkili tarafından alınmayan ürünler için iade faturası kesilmiş olduğunu, davalı tarafın iade faturasına itiraz edilmediğimi, davacı tarafın alacağa dayanak belge sunmadığı gibi yapılan yazışma ve görüşmelerde müvekkilinin alacaklı olduğunu davacı tarafın kabul ettiğini, davacı taraf ile müvekkili şirketin çalıştıkları dönem boyunca davacı tarafın ürünlerde ayıplı ürün ve geç teslimatları ile teslim etmediği ürünlerin olduğunu, yapılan tüm ikazlara rağmen ürünleri teslim etmediğini ve geciktirmeye devam ettiğini, müvekkilinin teslim edilmeyen kumaşlar nedeniyle ihraç ettiği firmaca uygulanan iskonto ve iptal edilen ürünleri davacı tarafın kusurlu olması sebebiyle davacı tarafa yansıtmış olduğunu, bu durumun davacı adına düzenlenen faturalar ile sabit olduğunu, davacı tarafça gönderilmeyen kumaşlar sebebiyle ihraç edilen ürünlerde sorunlar yaşandığını, ihraç edilen firma tarafından uygulanan iskontoların davacı tarafın kusurunun bulunması nedeniyle davacı tarafa yansıtıldığını, davacı tarafın kötü niyetle hareket ettiğini, davacı tarafın sunmuş olduğu dava dilekçesinde, iddia etmiş olduğu hususların yasal dayanaktan yoksun olduğunu, soyut iddialardan ibaret olduğunu, davacı taraf ile çalışmalarının sona erdirilmiş olduğunu ve hiçbir alacaklarının bulunmadığını, açıklanan nedenlerle, davanın reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasını, davacının kötü niyetli olması sebebiyle kötü niyet tazminatı hükmedilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy ... İcra Müdürlüğü'nün ..... esas sayılı takip dosyası ile cari hesap alacağına dayanılarak başlatılan ilamsız icrt takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Bakırköy .... İcra Müdürlüğü'nün ..... esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı takip borçlusu tarafından davalı takip alacaklısı aleyhine 182.579,41 TL TL asıl alacak, 10.523,33 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 193.102,74 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının "04.02.020 tarihli cari hesaba ilişkin bakiye alacak bedeli" olduğu, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas - 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Somut olayda davacı taraf davalı ile aralarında ticari ilişki kapsamında mal alım satımları gerçekleştirildiğini, fatura konusu mallar teslim edilmesine rağmen davalı tarafından fatura bedellerinin ödenmediğini iddia etmekte iken, davalı tarafın davacı ile aralarındaki ticari ilişkiyi kabul etmekle birlikte taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında satılan malların bir kısmının ayıplı olduğu, bir kısmının ise hiç teslim edilmediği, bu nedenle ihraç ettiği ürünlerde iskonto yapmak zorunda kalındığını iddia ettiği görülmektedir.
-Buna göre taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının, davalıya satıp teslim ettiğini iddia ettiği ürünler karşılığında cari hesap ilişkisi nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu, davalının savunmasına göre söz konusu ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğu ve bir kısmının da hiç teslim edilmediği iddia edilmiş olup buna göre ürünlerin bir kısmının iddia edildiği gibi ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu(gizli-açık ayıp), muayene ve ihbar yükümlülüğünün davalı tarafça yerine getirilip getirilmediği ayrıca ayıp sebebi ile davacı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu, davalının söz konusu malları bu şartlar altında kabule zorlanıp zorlanamayacağı, bir kısım ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edilip edilmediği, teslim edilmemiş ise ne kadarının teslim edilmediği, bu sebeple davacı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu hususlarında toplandığı görülmektedir.
-Davaya konu alacağın incelenmesinde; alacağın taraflar arasındaki satış sözleşmesi ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır.
-Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanununun 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satış sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, anında özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasanın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın değer ve miktar itibariyle yazılı belgeyle ispat edilmesi gerekmektedir.
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun' da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; "(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz." hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa'da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
-Türk Ticaret Kanunu faturayı tanımlamış değildir. Ancak kanun faturanın düzenlenmesi hakkında bazı kurallara yer vermiştir. Fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulu, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olmasıdır. Bu koşul, faturanın nitelik itibarıyla sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olmasının da gereğidir. Dolayısıyla taraflar arasında bir sözleşme olmadan gönderilen belge, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazıdır. Şüphesiz, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerekir. Bu anlamda batıl bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturaya süresi içinde itiraz edilmemesi, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz. Fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılmasına ilişkin karinenin uygulanması temel borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin varlığı halinde söz konusu olabilir. Taraflar arasında sözleşmenin bulunup bulunmadığı hususu çekişmeli ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde öncelikle sözleşmenin varlığı ispat edilmelidir (Özçelik, Volkan; Fatura İçeriğinin Kabul Edilmiş Sayılması, TBB Dergisi 2018 (138), s. 212 vd.).
-Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
-Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK'nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK'nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
-Ticari defterlere kaydedilen faturanın teslimi kanıtlamasının nedeni faturanın hukuki niteliği ile doğrudan bağlantılıdır. Zira TTK 21 ve Vergi Usul Kanunu 229. Maddesi gereğince fatura malın teslimi veya işin yapılması üzerine düzenlenmesi gereken belge olduğundan, düzenlenen ve defterlere kaydedilen bu belge teslimi de kanıtlamış olacaktır. Kesin delillerin aksinin yazılı veya kesin deliller ile ispatı gerektiğinden bu karinenin aksinin tanık veya diğer takdiri delillerle de ispatı mümkün değildir.
-Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 19/11/2015 tarih 2015/3302 Esas 2015/12272 Karar sayılı ilamı).
-Mahkememiz dosyası yukarıda yer verilen uyuşmazlık noktalarının çözümü ve tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla SMMM bilirkişi tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 08/07/2022 tarihli raporda özetle; davacı tarafın defterlerinin, sair vesaikin, muhasebe kayıtlarının TTK. m. 64,65 VUK. M. 229,230,231,232 hükümlerine uygun şekilde tanzim edildiği, HMK. m. 222 sahibi lehine delil niteliğinin taşıdığı kanaatine varıldığı, davalı tarafın defterlerinin, sair vesaikin, muhasebe kayıtlarının 6102 Say. TTK. m. 64,65,66 ve 82. Mad. VUK. m. 220-226,229,230,231,232 hükümlerine uygun şekilde tanzim edildiği, HMK. m. 222 sahibi lehine delil niteliğinin taşıdığı kanaatine varıldığı davacı tarafından davalıya kesilen faturaların FORM BA (Mal ve Hizmet Alışlarına İlişkin Bildirim Formu) Beyanı ile ilgili vergi dairesine kanuni süre içinde beyan edildiğinin tespit edildiği, davalı tarafından davacıya kesilen faturaların FORM BS (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) Beyanı ile ilgili vergi dairesine kanuni süre içinde beyan edildiğinin tespit edildiği, davacı tarafça icra takibinde 10.523,33 TL işlemiş faiz ve Alacağa yıllık %10 Avans Faizi talebinde bulunulduğu, davacı tarafın alacağını tahsil etmek için davalı tarafa takip tarihine kadar herhangi bir ihtarname göndermediği, diğer yandan süresinde ödenmeyen alacaklarla ilgili olarak faiz talep edileceği konusunda taraflar arasında düzenlenmiş herhangi bir sözleşme veya taraflar arasında bu konuda oluşmuş bir teamül de bulunmadığı, tarafların yasal defter kayıtlarının örtüşmediği, davacının yasal defter kayıtlarında davacı davalıdan icra takip tarihi itibariyle 185.681,71 TL alacaklı görünüyor iken davalının yasal defter kayıtlarında ise icra takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 38.753,61 TL tutarında alacağının bulunduğunun görüldüğünün, tarafların yasal defterleri arasında (185.681,71 — (-38.753,61) —) 224.435,32 TL tutarında örtüşmeme farkı bulunduğu, söz konusu örtüşmeme farkı davacının davalıya kesmiş olduğu 4 adet faturanın davalı tarafça kayda alınmamış olması sebebiyle oluştuğu tespit edildiği, faturalar incelendiğinde davalının davacı tarafa iade faturaları kestiği daha sonra davacının bu faturaları tekrar davalı tarafa kestiği aralarındaki uyuşmazlığın bu faturalardan kaynaklı olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalı bu faturaları ticari defterlerinde kayıt altına almamış olsa da tarafların Form BA/Form BS beyanları incelendiğinde davalı tarafın söz konusu faturaları Gelir İdaresi Başkanlığı” na Form BA beyanı ile beyan etmiş olduğu tespit edilmiş olup beyanına istinaden bu faturaları kabul etmiş olduğunun sayılacağını, netice itibariyle sayın mahkemece davacının kesmiş olduğu faturaların kabulü neticesinde davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle talep edebileceği asıl alacak tutarının 182.579,41 TL olarak hesaplandığı, faturaların kabul edilmemesi durumunda ise davacının icra takip tarihi itibariyle talep edebileceği asıl alacak tutarı -sıfır- 0 TL olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Mahkememiz dosyası davacı tarafından takibe konu olarak kesilen 4 adet faturanın davalı tarafça vergi dairesine bildirilip bildirilmediğinin tespiti ile, davalı tarafça ilgili vergi dairesine bildirimi yapılan faturaların dökümlerinin ayrıntılı olarak belirlenerek ve tarafların itirazları da değerlendirilerek ek rapor düzenlenmesi amacıyla yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 06/02/2023 tarihli ek raporda özetle; dosya münderecatında yapılan inceleme neticesinde; takibe konu olan 4 adet fatura incelenmiş olup iş bu faturaların davalı tarafça kayıt altına alınmadığı, düzenlenen - 04.02.2020 - tarihli .... numaralı KDV dahil 24.995,43 TL, 04.02.2020 tarihli ... numaralı KDV dahil 43.9323,28 TL olan, 04.02.2020 tarihli .... numaralı KDV dahil 58.693,04 TL tutarlı faturalara davalı tarafça ihtarname yoluyla itiraz edildiği, ancak ... numaralı 46.239,08 TL bedelli faturanın davalı tarafça kayıt altına alınmadığı ve itiraz edilmediği, davalı tarafça her ne kadar 04.02.2020 tarihli .... numaralı KDV dahil 24.995,43 TL, 04.02.2020 tarihli ... numaralı KDV dahil 43.9323,28 TL olan, 04.02.2020 tarihli TFO2020000000039 numaralı KDV dahil 58.693,04 TL tutarlı 3 adet faturaya itiraz edilmiş ve ticari defter kayıtlarına alınmamış olsa da davalı tarafından ihtilaf konusu 4 adet faturanın FORM BA ( Mal ve Hizmet Alışlarına İlişkin Bildirim Formu) beyannamesi ile bildirilmiş olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Tarafların ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi kök ve ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı ve davalı tarafın rapora ilişkin beyan ve itiraz dilekçesini ibraz ettiği görülmüş, Mahkememizce kök ve ek rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
-Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın incelenen ticari defterlerin usulüne uygun tutulup takibe konu alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına ve fatura içeriği mal ve hizmetlerin teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır.
-Her iki tarafın ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişisi incelemesi yaptırılmak suretiyle alınan gerekçeli raporda da yer verildiği, üzere tarafların defter kayıtlarının birbiri ile örtüşmediği görülmektedir. Buna göre davacı tarafın ticari defter kayıtlarıyla dava konusu alacağına ispat etmesi mümkün değildir.
-Bununla birlikte incelenen BA formlarına göre takibe konu faturalardan ... 14.01.2020 tarih 46.239,08 TL bedelli, ... 04.02.2020 tarihli 43.932,36 TL bedelli, ... 04.02.2020 tarihli 58.693,06 TL bedelli, ... 04.02.2020 tarihli 24.995,46 TL bedelli faturaların davalı tarafça vergi dairesine bildirildiği tespit edilmiştir. Takibe ve davaya konu faturaların davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD' nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Bu sebeple iş bu takibe konu faturaların toplam bedeli olan 173.859,96 TL yönünden teslim olgusunun davacı tarafça ispatlandığı Mahkememizce kabul edilmiştir.
-Davacı tarafın ispat edildiği kabul edilen bedel yönünden, davalı tarafın aksi yöndeki ayıba ve teslime ilişkin iddialarını yazılı ve kesin deliller ile ispat külfeti bulunmaktadır. Davalı tarafça iade faturası düzenlenmesi tek başına bu hususları ispata yeterli ve elverişli değildir. Buna göre davalı taraf vergi dairesine bildirimi yapılan faturalar yönünden ayıba ve eksik teslime ilişkin iddiaları ile bu bedeli ödediğini yazılı belge ile ispat edemediğinden 173.859,96 TL bedel yönünden itirazın iptali ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
-Her ne kadar davacı taraf takip talebinde asıl alacakla birlikte işlemiş faiz talebinde bulunmuşsa da davalı borçlunun icra takibinden önce temerrüde düşürülmemiş olduğu anlaşıldığından, takip talebindeki işlemiş faize ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
-Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından fatura ve vergi dairesi kayıtları ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
-Bakırköy .... İcra Müdürlüğü'nün ..... esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 173.859,96-TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi üzerinden devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20'si üzerinden hesap edilen 33.771,99-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 11.876,37-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.332,21-TL harcın mahsubu ile bakiye 9.544,16- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.332,21-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 111,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 1.670,30-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına (%90,03) göre hesap edilen 1.503,85-TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 27.078,99-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddine karar verilen miktar üzerinden hesap edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının ilgili tarafa derhal iadesine,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk Bürosu'nun ... numaralı arabuluculuk dosyasında suç üstü ödeneğinden karşılanarak ödenen 1.320,00 TL'nin davanın kabul red oranına (%90,03) göre hesap edilen 1.188,46-TL'sinin davalıdan, 131,54-TL'sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin e-duruşma ortamında yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip ...
e-imzalıdır


Hakim ....
e-imzalıdır



Full & Egal Universal Law Academy