Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/339 Esas 2023/383 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2023/339
Karar No: 2023/383
Karar Tarihi: 11.04.2023

T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/339 Esas
KARAR NO: 2023/383
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 10/04/2023
KARAR TARİHİ: 11/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03.02.2022 Tarihinde Bakırköy ....İcra Müdürlüğü'nün ... Esas Sayılı dosyası ile davalı borçlular aleyhine takip başlatıldığını, örnek-7 ödeme emri gönderildiğini, borçlular .... ve ... tarafından 15.02.2022 tarihinde ayrı ayrı dilekçeler ile takibin durdurulması istenerek itiraz edilmiş olup işbu dilekçeye konu itiraz neticesinde takibin durdurulduğunu, ancak davalıların itirazları haksız olup itirazlarının iptali gerektiğini, dvalı ...., 03.03.2020 tarihinde kendisinin sevk ve idaresinde bulunan, ... Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi'nin maliki olduğu .... plakalı araç ile müvekkiline ait .... plaka numaralı araca çarpmış ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, 03.03.2020 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle tutulan kaza tespit tutanağına göre %100 kusurlu olan ... plakalı aracın sürücüsü ... ile aracın maliki ... Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi mezkûr trafik kazasında müteselsilen sorumlu olduğunu, Kazanç kaybı bedeli zararlarının ZMSS veya kasko poliçesinden karşılanmamasından ötürü davalılara başvurma gerekliliği doğduğunu, bu nedenle davalı ... Bakırköy ...İcra Dairesine ... esas sayısı ile icra takibi başlatıldığını, mezkûr trafik kazası nedeniyle müvekkilinin maliki olduğu araçta, aracın tamirde geçirdiği yaklaşık 8 iş günü süre boyunca kullanılamaması sebebiyle kazanç kaybı meydana geldiğini, aracın söz konusu 8 iş günlük araç mahrumiyeti sebepli kazanç kaybına ilişkin ... Hizmetleri Ltd. Şti.'den alınan Motorlu Kara Taşıtı Kazanç Kaybı Raporu dilekçemiz ekinde sunulduğunu, "...Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 50'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracından oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularından alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." denilmiştir. Dolayısıyla davalı tarafından davacı müvekkilinin maliki olduğu araçta meydana gelen hasarın onarımı süresince kullanılamamasından kaynaklanan kazanç kaybı sebepli zararı tazmini gerektiğini, davalı borçlu, davaya konu icra takibinin başlatılmasına neden olmuş daha sonra da kötüniyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, davalının itirazlarının haklı olmadığı ortaya çıkacağından bu mesnetsiz itirazın iptali için Mahkemenize başvurarak davalıların itirazlarının iptalini ve İİK md. 67 uyarınca takip miktarının %20'sinden aşağı olmamak üzere, icra inkar tazminatına hükmedilmesini, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, her türlü yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana geldiği iddia edilen zararın davalıların sorumluluğu kapsamında olduğundan bahisle zararın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir ... ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. (Yargıtay 3. H.D.sinin 04.12.2017 gün ve 2016/9128 E- 2017/17010 K. sayılı kararı)
Somut olayımızda davacı taraf trafik kazası nedeniyle zararının oluştuğunu ve bu zararın tahsilini talep etmektedir. Yani diğer bir deyişle davadaki uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı gibi, davalılardan biri de tacir değildir. Dolayısıyla davada sigorta poliçesi kapsamında bir talep de söz konusu olmayıp, dava hem mutlak ticari dava hem de -tüm tarafların tacir olmaması ve uyuşmazlığın ticari ilişki dışında haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle- nispi ticari dava türüne de girmemektedir. Somut olayda esasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklana nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla;açılan davanın, HMK'nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK'nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK'nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi'ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK' nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
235 sayılı Kanunun geçici 2'nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri'nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360'ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde karar verildi. 11/04/2023

Katip ...
¸e-imza


Hakim ...
¸e-imza




Full & Egal Universal Law Academy