Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2013/996 Esas 2013/1122 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2013/ 996
Karar No: 2013 / 1122
Karar Tarihi: 18.09.2013

(2709 S. K. m. 129) (1602 S. K. m. 21, 45) (6413 S. K. m. 43)

Davacı vekili, 29.07.2013 tarihinde AYİM kaydına giren dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 11.08.2012 tarihinde atandığı Tunceli İl Jandarma Komutanlığında lojistik şube müdürlüğü görevini yürütmekte iken, 19.10.2012 tarihinde İl Jandarma K.lığı Nöbetçi Amiri olarak sorumluluk sahasında meydana gelen terör olayı ile ilgili gelen evrak ve CD’ yi ilgili yerlere bildirmeyerek gereğini yapmadığı iddiasıyla 21.10.2012 tarihinde savunmasının alındığını, savunmadan sonra 01.11.2012 tarih ve 2012/16 sayılı disiplin ceza kararı ile uyarı cezası ile cezalandırıldığını, 25.03.2012 tarihinde cezayı tebliğ ettiğini ve 26.03.2012 tarihinde yazılı olarak itiraz ettiğini, 02.04.2013 tarihinde itirazın reddedildiğinin bildirildiğini, müvekkiline savunma için makul süre verilmediğini, böylece savunma hakkının kısıtlandığını, bu nedenle verilen disiplin cezasının kanuna aykırı olduğunu belirterek verilen uyarı disiplin cezasının iptalini talep ve dava etmiştir.

AYİM Genel Sekreterliğinin 04.09.2013 gün ve GENSEK.:2013/2691/İda.İşl.Şb. sayılı yazısıyla; dava konusunun yargı denetimi dışında olması sebebiyle, 1602 sayılı Kanunun 45’inci maddesi gereğince ilk inceleme aşamasında bir karar verilmek üzere dosya AYİM 3’üncü Daire Başkanlığına gönderilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının Tunceli İl Jandarma Komutanlığında lojistik şube müdürlüğü görevini yürütmekte iken 21.10.2012 tarihinde savunmasının alındığı, savunmadan sonra 01.11.2012 tarih ve 2012/16 sayılı disiplin ceza kararı ile uyarı cezası ile cezalandırıldığı, 25.03.2012 tarihinde cezayı tebliğ ettiği ve 26.03.2012 tarihinde yazılı olarak itiraz ettiği, 02.04.2013 tarihinde itirazın reddedildiği anlaşılmıştır.

Anayasa’nın 129’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında “disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” denildikten sonra, aynı maddenin dördüncü fıkrasında “Silahlı Kuvvetler mensupları ile hakimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır” şeklinde istisnai bir düzenleme öngörülmüş; 1602 Sayılı AYİM Kanununun 21’inci maddesinin son fıkrasında da “Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı askeri işlemler, Yüksek Askeri Şuranın kararları ile disiplinsizlik nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi dışındadır. Ancak; Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararma ve askeri disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin cezalarına karşı yargı yolu açıktır.” hükmüne yer verilmiştir.

16.02.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6413 sayılı TSK Disiplin Kanununun Yargı Denetimi başlıklı 43’üncü maddesinde “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir” hükmü yer almaktadır.

Mevcut Anayasal ve yasal düzenlemeler karşısında öncelikle “yokluk” halinde disiplin cezalarının yargı denetimine tabi tutulup tutulamayacağı üzerinde durulmalıdır.

Bilindiği üzere “yokluk” idari işlemin iki yönünden ortaya çıkabilir. Birincisi, mevcut sanılan idari işlemin maddi alemde var olmaması, fıziken bulunmaması şeklinde açıklanabilecek “maddi, fiili yokluk” hali: İkincisi ise, idari işlemin maddi olarak mevcut olmakla beraber hukuki açıdan “ağır ve bariz (apaçık)” bir sakatlığına tekabül eden “yok hükmünde sayılma durumudur. Bu durumda iptale yol açan sakatlık ile yokluğa yol açan sakatlık arasında sakatlığın ağırlık derecesine göre ayırım yapılmaktadır. Yoklukla malûl bir idari işlemin yargısal denetimi, iptal davasından farklı özellikler gösterir. Bu bağlamda yokluk hali, kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle re’sen dikkate alınması gerektiğinden dava açma süresine bağlı olmama, idarece her zaman geri alınabilme gibi sonuçlar doğurur. Buna paralel olarak iptal davasının tabi olduğu hukuki rejimin dışında, aksine bir düzenleme bulunsa bile yasal denetimi mümkündür. Hal böyle olunca yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları yönünden ayrık düzenleme getirdiği, bu meyanda disiplin amirlerince emirlerindeki personele disiplin suç ve tecavüzleri nedeniyle verilen bazı cezaların yargı denetimi dışında tutulmasını öngördüğü, bu disiplin cezalarının “yokluk” hali ile sınırlı olarak denetiminin yapılabileceği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Açıklamalar ışığında yapılan incelemede, davacının Tunceli İl Jandarma Komutanlığında lojistik şube müdürlüğü görevini yürütmekte iken İl Jandarma Komutanı tarafından, savunma hakkı tanınarak, uyarı disiplin cezası ile cezalandırıldığı, verilen cezanın davacıya tebliğ edildiği, cezanın ceza vermeye hukuken yetkili amir tarafından verilmiş olduğu, davacıya itiraz hakkı tanındığı, dolayısıyla davacıya ceza verilmesine ilişkin işlemin varlık koşullarının mevcut olduğu, ceza işleminin yok hükmünde sayılmasını gerektirecek ağır ve bariz bir sakatlığın bulunmadığı, bu durumda davada “yokluk” halinin de mevcut olmadığı, yokluk hali dışında disiplin amirlerince verilen uyarı cezalarının yargı denetimi dışında bulunduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Dava konusu göz hapsi disiplin cezasının yok hükmünde sayılmasını gerektirecek nitelikte ağır ve bariz bir hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından, 1602 sayılı AYİM Kanununun 21’inci maddesi uyarınca İNCELEME KABİLİYETİ BULUNMAYAN DAVANIN REDDİNE,

18 EYLÜL 2013 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy