Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2013/350 Esas 2013/413 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2013/ 350
Karar No: 2013 / 413
Karar Tarihi: 21.03.2013

(2709 S. K. m. 125, 145, 157) (1086 S. K. m. 440) (1602 S. K. m. 20) (5271 S. K. m. 141) (UYM. MAH. 01.07.2004 T. 2004/33 E. 2004/42 K.) (UYM. MAH. 04.02.2008 T. 2007/58 E. 2008/4 K.) (UYM. MAH. 07.02.2011 T. 2010/25 E. 2011/1 K.) (UYM. MAH. 01.10.2012 T. 2012/54 E. 2012/191 K.)

Davacı vekili, 04.05.2012 tarihinde AYİM kaydına geçen dava dilekçesinin, AYİM 2’nci Dairesinin 27.06.2012 tarih ve 2012/554-643 E.K. sayılı kararı ile reddedilmesi, akabinde 10.08.2012 tarihinde AYİM kaydına geçen yenileme dilekçesinin, AYİM 3’üncü Dairesinin 20.12.2012 tarih ve 2012/1869-2432 E.K. sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine, 08.02.2013 tarihinde AYİM kaydına geçen ikinci yenileme dilekçesinde özetle; müvekkilinin, B.. isimli bayanın iftira niteliği taşıyan mektubu ile 3628 sayılı Yasaya muhalefet etmekten ve ayrıca resmi belge sahteciliği suçlarından Genelkurmay Askeri Mahkemesince tutuklandığını, 2003/215 sayılı dosya kapsamında yargılandığını, bu mahkemece verilen kararın temyiz edilerek Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin konu hakkında görevsizlik kararı verdiğini, Askeri Başsavcılığın Askeri Daireler Kurulunun yargı yerinin askeri mahkeme olması yönünde karar verdiğini ve yargılamaya Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinde devam olunduğunu, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin bu kere 02.02.2005 tarihli ve 2005/73 E. sayılı kararı ile askeri mahkeme kararını bozduğunu, yine Askeri Başsavcılığın itirazı üzerine müvekkilinin temyizi kabil olmayan bir kararla karşı karşıya kaldığını ve TSK’dan mecburen istifa etmek zorunda kaldığını, yargılamasına Ankara 10’uncu Asliye Ceza Mahkemesinde ve Ankara 1 ’inci Ağır Ceza Mahkemesinde süren yargılamalar neticesinde beraat ettiğini ve bu kararların kesinleştiğini, bu cihetle müvekkilinin çok sevdiği Türk Ordusundan suçu olmadığı halde ayrılmak zorunda kalmakla yaşadığı tüm sıkıntılar için maddi manevi tazminat davası açmak zorunda kaldığını, Ankara 8’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/467 E. 2010/447 K. 14.12.2010 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verildiğini, öncelikle davalı idareye bağlı bulunan mahkemenin, Anayasada, kanunlarda ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinde de yer bulduğu üzere adil yargılanma ilkeleri gereğince hatalı karar verdiğine ve bu sebeple müvekkilinin istifa etmek zorunda kalması sebebiyle inanarak işbu davayı davalı kuruma açmış olduklarını, müvekkilinin bu haksız ceza davası neticesinde maddi ve manevi zararlarının doğduğunu, bunların da dosya münderecatında harcamaları, maaş kesintileri, bilirkişi raporları vs. kadar mevcut olduğunu, müvekkilinin istifası kabul edildiği için tazminat taleplerinin mevcut olmadığını, dava konusu idari işlemin tüm askeri yargılama safahatı olduğunu, yargılama faaliyetinin haksız olmasından dolayı olan inançları neticesi müvekkilinin maddi manevi zararları neticesi tazminat davasını açtıklarım belirterek, dilekçenin tekrar kabulü ile ilk dilekçesinde belirttiği gibi mahkemece hesaplanacak maddi ve manevi tazminatın davalı tarafından ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

AYİM 2’nci Dairesinin 28.11.2012 tarih ve 2012/1038-1113 E.K. sayılı kararı ile, dava dosyasının AYİM 3’üncü Dairesine tevdiine karar verildiği, AYİM Genel Sekreterliğinin 06.03.2013 tarih ve GENSEK. :2013/514/İda.İşl.Md. sayılı yazısı ile, davanın görevsizlik kararının kesinleşme tarihinden itibaren 30 gün içinde açılmaması ve tazminat isteminde bulunulmasına rağmen uyuşmazlık konusu miktarın belirtilmemesi sebebiyle, 1602 sayılı Kanunun 45’inci maddesi gereğince ilk inceleme aşamasında bir karar verilmek üzere dava dosyasının AYİM 3’üncü Daire Başkanlığına gönderildiği anlaşılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Levazım Binbaşı olarak görev yapmakta iken, haksız mal edinmek ve resmi evrakta sahtekarlık suçlarından dolayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinde yargılandığı, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin 18.05.2004 tarih ve 2004/37-109 E.K. sayılı kararı ile, davacının, haksız mal edinmek suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 181.752.000 TL ağır para cezası ile mahkumiyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına, resmi evrakta sahtekarlık suçundan ise 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile mahkumiyetine ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına karar verildiği, bu mahkumiyet hükümlerinin davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin 06.10.2004 tarih ve 2004/1027-1149 E.K. sayılı kararı ile, davacı hakkındaki haksız mal edinmek suçuna ilişkin mahkumiyet hükmünün görev yönünden bozulmasına, resmi evrakta sahtekarlık suçuna ilişkin mahkumiyet hükmünün ise suç vasfı yönünden bozulmasına karar verildiği, bu kararlara karşı Askeri Yargıtay Başsavcılığınca itirazda bulunulması üzerine, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 16.12.2004 tarih ve 2004/179-172 E.K. sayılı kararı ile, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin 06.10.2004 tarih ve 2004/1027-1149 E.K. sayılı bozmaya ilişkin kararlarının kaldırılmasına, resmi evrakta sahtecilik suçuyla ilgili mahkumiyet hükmünün suç vasfının tespitindeki isabetsizlik nedeniyle bozulmasına, haksız mal edinmek suçuyla ilgili temyiz incelemesine devam edilmek üzere dava dosyasının Daireye iadesine karar verildiği, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin 02.02.2005 tarih ve 2005/73-145 E.K. sayılı kararı ile, davacı hakkındaki haksız mal edinmek suçuna ilişkin mahkumiyet hükmünün esas (sübut) yönünden bozulmasına karar verildiği, bu karara karşı Askeri Yargıtay Başsavcılığınca itirazda bulunulması üzerine, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 01.04.2005 tarih ve 2005/27-32 E.K. sayılı kararı ile, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin 02.02.2005 tarih ve 2005/73-145 E.K. sayılı kararının kaldırılmasına ve dava dosyasının incelemeye devam edilmek üzere Daireye iadesine karar verildiği, akabinde davacının 03.05.2005 tarihinde istifa ederek Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılması üzerine, Askeri Yargıtay 2’nci Dairesinin 11.05.2005 tarih ve 2005/512-503 E.K. sayılı kararı ile, davacı hakkındaki haksız mal edinmek suçuna ilişkin mahkumiyet hükmünün görevi belirlemeye ilişkin noksan soruşturma nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin 26.10.2005 tarih ve 2005/261- 231 E.K. sayılı kararı ile, davacı hakkında haksız mal edinmek ve resmi evrakta sahtekarlık suçlarından mahkemenin görevsizliğine karar verildiği, akabinde Ankara 10’uncu Asliye Ceza Mahkemesinin 04.04.2006 tarih ve 2006/242 K. sayılı kararı ile, davacının 3628 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraatine karar verildiği, ayrıca Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinin 05.12.2006 tarih ve 2006/146-462 E.K. sayılı kararı ile, davacının resmi evrakta sahtekarlık suçlarından beraatine karar verildiği, davacı hakkındaki söz konusu beraat kararlarının kesinleşmesi üzerine, davacı vekili tarafından 27.11.2007 tarihinde Ankara 8’inci Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açıldığı, açılan bu dava sonucunda Ankara 8’inci Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2010 tarih ve 2007/467 E., 2010/447 K. sayılı kararı ile, uyuşmazlığın tam yargı davası olarak çözümlenmesi gerektiği ve çözüm yerinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesinin 26.09.2011 tarih ve 2011/9409-9590 E.K. sayılı ilamı ile, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verildiği, davacı vekilinin bu kararın düzetilmesini istemesi üzerine, Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesinin 07.03.2012 tarih ve 2012/2597-3651 E.K. sayılı ilamı ile, HUMK’nun 440’ıncı maddesi uyarınca Yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme süresinin 15 gün olduğu, kararın 26.10.2011 gününde tebliğ edildiği, dilekçenin bu süre geçirildikten sonra 05.01.2012 gününde verilmiş olduğu gerekçesiyle, karar düzeltme isteğinin reddine karar verildiği, bu kararın davacı vekiline 04.04.2012 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, maddi ve manevi tazminat istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununa göre, davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığı ilk inceleme sırasında davanın esasına girilmeden incelenecek hususlar arasında sayılmıştır. Zira görev, kamu düzeni ile ilgili olup, davanın her safhasında dikkate alınması hukuk alanında ihtilafsız kabul edilen bir keyfiyettir. Bu nedenle öncelikle davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığı hususu incelenmiştir.

Anayasanın 157’nci ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20’nci maddeleri hükümleri karşısında bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılabilmesi için;

1. İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması yahut uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş olması,

2. Dava konusu idari işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir.

İdari işlem; kamu gücü kullanılarak bir hukuki durum doğurmak, var olan bir hukuki durumu değiştirmek ya da ortadan kaldırmak için yapılan irade açıklamaları olarak tanımlanmaktadır. İdari işlem yöneldiği sonucun niteliğine göre yükümlendirici veya yararlandırıcı olabilir. İlgilinin hukuki durumunda değişiklik yaratır, yapılan açıklama doğrultusunda hukuki sonuç doğurur.

“... İdari işlem kural olarak; idari organ ve makamların idari alanındaki irade açıklamalarıdır...” (Prof.İl Han ÖZAY, Devlet Rejim ve Yargısal Korunma, 1986 Bası, sh. 118), “...İdari işlem idari makam ve mercilerin idari işlevleri ile ilgili, kamu hukuku alanında tesis ettikleri tek taraflı, doğrudan uygulanabilir nitelikte bir hukuki tasarruftur...” (Kazım YENİCE - Yüksel ESİN, İdari Yargılama Usulü, 1983 Bası, sh. 13),

İdarenin faaliyetleri sırasında gerek iradesi dışında gerçekleşen olaylar ve gerekse bilerek ve isteyerek yapmış olduğu maddi fiiller ile hatta hareketsiz kalması sonucunda meydana gelen bir takım fiili durumlar idari eylem olarak kabul edilmekte, bazen idarenin hareketsiz kalması, kanunla yerine getirme yükümlülüğündeki ödev ve görevleri yerine getirmemesi, gerekli denetimleri yapmaması fiziksel dünyaya eylem olarak yansımaktadır. (Bakınız Taner AYANOĞLU Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları Işığında İdari Eylemin Tanımlanması İstanbul 2004 S.82,90)

Anayasanın 145’inci maddesi hükmüne göre; askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Askeri mahkemeler askeri yargının bir kolu olup, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda ve bu kanunun atıf yaptığı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, askeri mahkemelerin yargısal işlemlerinden dolayı tazminat istemine ve ödenmesine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusu ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141’inci ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Somut olayda, dava konusu maddi ve manevi tazminat isteminin, davacının, yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen askeri ceza yargılaması sürecindeki yargısal faaliyetlere (işlemlere) ilişkin olduğu, bu yargısal faaliyetler, idari işlem veya idari eylem niteliğinde olmayıp, hukuki sonuçlarını yargısal alanda doğurması nedeniyle, yargısal sürece ilişkin yargısal işlem niteliğinde olduğu, diğer yandan, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 01.07.2004 tarihli, 2004/33-42 E.K. sayılı, 04.02.2008 tarihli, 2007/58 E., 2008/4 K. sayılı, 07.02.2011 tarihli, 2010/25 E., 2011/1 K. sayılı ve 01.10.2012 tarihli, 2012/54-191 E.K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasanın 125’inci maddesinde öngörülen idari işlemler kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamayacağı, adli hata sonucu ve adli yargı yerinin yargısal işlemlerinden dolayı uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davanın, adli yargı yargısal faaliyetlerden doğan tazminat istemlerinin adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, bu itibarla, davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın Görev Yönünden REDDİNE,

21 MART 2013 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy