Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2013/278 Esas 2013/290 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2013/ 278
Karar No: 2013 / 290
Karar Tarihi: 28.02.2013

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 40, 42, 43)

Davacı vekili 12.12.2012 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12'nci P.Tug.K.lığı emrinde l'inci Mekanize Piyade Tabur Komutanı olarak görev yaptığını, 02.05.2006 tarihinde tabur komutanlığında görevli bir uzman çavuşa ait kredi kartıyla borçlanılarak tabura bilgisayar alınması ve tabur çay ocakları gelirinden ödeme yapılması şeklinde bir eylemde bulunduğundan bahisle o tarihte görevde bulunan Tugay Komutanı tarafından eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı idari tahkikat raporuna istinaden 20.09.2006 tarihinde verilen soruşturma emri üzerine 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığınca düzenlenen 16.02.2007 tarihli iddianameyle memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçundan kamu davası açıldığını, yine 01.09.2006 tarihinde Tabur Komutanının ihtiyacı olan malzemeleri piyasadan bedel ödenmeden satın almak ve böylece emirlere aykırı olarak piyasaya borçlanmak şeklinde bir eylemde bulunduğundan bahisle o tarihte görevde bulunan Tugay Komutanı tarafından eksik inceleme ve değerlendirme ile 02.03.2007 tarihinde verilen soruşturma emri üzerine 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığınca düzenlenen 18.09.2007 tarihli iddianameyle görevi kötüye kullanmak suçundan kamu davası açıldığını, memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçundan Askeri Mahkemece 05.09.2007 tarihinde verilen beraat kararının Askeri Yargıtay'ca usulden bozulması üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Askeri Mahkemece 22.12.2010 tarihinde beraat kararının Askeri Yargıtay'ca 09.05.2012 tarihinde onandığını, görevi kötüye kullanmak suçundan Askeri Mahkemece 04.06.2008 tarihince beraat kararının Askeri Yargıtay'ca 27.01.2009 tarihinde onandığını, her iki beraat kararının 29.06.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, idare adına görev ifa eden Tugay Komutanı konumundaki idare ajanlarının soruşturma aşamasındaki özensiz, dikkatsiz sübjektif davranışları ve haksız işlemleri sonucunda müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek, bu konuda 29.08.2012 tarihinde yapılan idari müracaata cevap verilmemesi nedeniyle müvekkilinin maddi zararlarını karşılamak üzere 50.000,00 TL. maddi tazminat, olay nedeniyle duyduğu üzüntü karşılığı olarak 50.000,00 TL. manevi tazminat olarak toplam 100.000,00 TL. tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

AYİM Genel Sekreterliğinin 04.01.2013 tarih GENSEK:2012/4467/İd.Ks. sayılı yazısı ile yazılı Tazminat davasının olayın oluşundan 1 -5 yıl sonra açılması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi için dosya AYİM 2'nci Daire Başkanlığına gönderilmiştir. AYİM 2'nci Daire Başkanlığının 16.01.2013 tarih, K. 2013/34 sayılı kararı ile dava dosyasının AYİM 3ncü dairesine tevdiine karar verilmiştir.

Dava dilekçesi ve ekinde yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Ağrı 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı emrinde görevli iken, Ankara 28'inci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına tayin olan ve oradan 04.05.2007 yılında emekli olan davacı hakkında Ağrı 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığınca "memuriyet nüfuzunu sair surette kötüye kullanmak suçundan 16.02.2007 tarihinde dava açıldığı, dava açılmadan önce olayla ilgili İdari tahkikat yaptırıldığı, buna müteakip yine olayla ilgili 20.09.2006 tarihinde Tugay Komutanı tarafından soruşturma emri verildiği, davacı hakkında mahkemece atılı suçundan dolayı 05.09.2007 tarihinde beraat karan verildiği, kararın Askeri Yargıtay 2'nci Dairesinin 24.02.2010 gün, 2010/547-533 esas ve karar sayılı bozma ilamı ile usul yönünden bozulmasına karar verildiği, mahkemece davacı hakkında bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 22.12.2010 gün, 2010/817-936 esas ve karar sayılı kararı ile davacının beraatına karar verildiği, kararın Askeri Yargıtay'ca onanmak suretiyle 09.05.2012 tarihinde kesinleştiği, yine davacı hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan 18.09.2007 tarihinde aynı yer Askeri Savcılığınca kamu davası açıldığı, dava açılmadan önce olayla ilgili Tugay Komutanınca 02.03.2007 tarihinde soruşturma emri verildiği, davacı hakkında açılan görevi kötüye kullanmak suçundan mahkemece 04.06.2008 gün, 2008/424-303 esas ve karar sayılı kararı ile beraat karan verildiği, bu karann Askeri Yargıtay'ca 27.01.2009 tarihinde onanmak suretiyle kesinleştiği, her iki kararında kesinleşme şerhli olmak üzere 29.06.2012 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, bunun üzerine davacı vekilinin müvekkiline maddi ve manevi tazminat ödenmesi için 29.08.2012 tarihinde Milli Savunma Bakanlığına başvuruda bulunduğu, ancak idarenin bu başvuruya cevap vermemesi üzerine iş bu davanın 12.12.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125'inci maddesinde idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır. İdarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır.

İdarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenilebilir nitelikte olması, zarar ile eylem veya işlem arasında illiyet bağının kurulması aranmaktadır.

Davacı vekilinin dilekçesindeki açıklamalar ve dilekçe ekindeki belgelerin değerlendirilmesi sonucu, tazminat talebinin idare adına görev ifa eden Tugay Komutanı konumundaki idare ajanlarının soruşturma aşamasındaki özensiz, dikkatsiz ve sübjektif davranışları nedeniyle yapıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacının tazminat talebi idari işlemden kaynaklanan bir taleptir. Tazminat istemi idari soruşturma yapılmasına, eksik inceleme ve değerlendirme üzerine verilen soruşturma emirlerine dayandırılmıştır.

İdari davalarda süre kamu düzenine ilişkin olduğundan öncelikle ele alınması gereken bir husustur. 1602 Sayılı Kanunun 40'inci maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresinin her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren altmış gün olduğu, 42'nci maddesinde ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla doğrudan tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren altmış gün içerisinde tam yargı davası açabileceği, 43'üncü maddesinde idari eylemlerden haklan ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açmadan önce bu eylemlerin yazılı bildirimi veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içerisinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin lazım olduğu belirtilmiştir.

İdari işlemlerden veya işlemin icrasından dolayı oluştuğu ileri sürülen zararlar yönünden işlemin tebliğ tarihi veya uygulanmasından itibaren tam yargı davası açılabilir. İlgililer işlemin iptali davası ile birlikte tam yargı davası açabileceği gibi iptal davası sonrasında kararın tebliği tarihinden itibaren altmış gün içerisinde tam yargı davası açabilir veya bu süre içerisinde zararın karşılanması için idareye müracaat edebilir. İdare tarafından istemin reddi veya zımni ret süresinin bitiminden itibaren dava açabilirler.

Somut olaya dönecek olursak davacı, hakkında dava açıldığını kendisine iddianamelerin tebliği ile öğrenmiştir. Davacı yargılamaların sonuçlanmasını beklemiş, her iki suçundan dolayı beraat etmiş, beraat kararlarının kesinleşme şerhli olarak kendisine tebliği 29.06 2012 tarihinde yapılmıştır. Davacının her iki suçundan beraat kararlarının kesinleştiğini öğrendiği bu tarihten sonra 60'ıncı günde maddi ve manevi tazminat talebini belirten yazısı ile 29.08.2012 tarihinde MSB'lığına idari müracaatta bulunduğu açıktır.

Davacının idari müracaatına idare tarafından cevap verilmemiştir. Dolayısıyla davacının idareye başvurduğu 29.08.2012 tarihinden itibaren 60 gün içinde, 28.10.2012 tarihine kadar dava açması gerekirken, 12.12.2012 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Davanın süre aşımı nedeniyle REDDİNE,

28 ŞUBAT 2013 tarihinde Hak.Alb. Gürbüz GÜMÜŞAY ve Hak.Alb. Muhittin KARATOPRAK'ın ayrışık oyu ve OYBİRLİĞİ ile karar verildi.


AYRIŞIK OY GEREKÇESİ

Davacı vekili dilekçesinde özetle; eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı idari tahkikat raporuna istinaden iki olayla ilgili olarak davacı hakkında soruşturma emri verildiğini, memuriyet nüfusunu suiistimal suçundan hakkında dava açıldığını, davacının beratına karar verildiğini, temyiz üzerine kararın bozulduğunu, bozma kararına uyularak beraat kararı verildiğini, Askeri Yargıtay tarafından kararın onandığını, idare erkini ve adli yetkisini kullanan kamu görevlilerinin mevzuat hükümleri ile kendilerine verilen görevleri icra ederken sorumlu şekilde davranmadan özenli, yeterli ve dikkatli bir ön inceleme yapmadan soruşturma verildiğini, hizmet kusuru ve sorumluluk ilkesi gereği davacının maddi ve manevi zararlarının karşılaması gerektiğini belirterek davacının maddi zararlarının karşılığı olarak 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.

Dava dilekçesinde yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı hakkında 12'nci Mekanize-Tugay Komutanlığının 20.09.2006 ve 02.03.2007 tarihli soruşturma emirleri ile suç evraklarının soruşturma yapılmak üzere Askeri Savcılığa gönderildiği, 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığının 16.02.2007 tarihli iddianamesi ile davacı memuriyet nüfusunu suiistimal suçundan, 18.04.2007 tarihli iddianamesi ile görevi kötüye kullanmak suçundan dava açıldığı, yapılan yargılama suçundan davacının beraatına karar verildiği, davacı vekilinin 29.08.2012 tarihli dilekçesi ile maddi ve manevi tazminat ödenmesi için Milli Savunma Bakanlığına müracaat ettiği, cevap verilmediği anlaşılmıştır.

353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama usulü kanunun 93'üncü maddesinde askeri suçlara dair asker kişiler tarafından yapılacak sözlü veya yazılı ihbar ve şikâyetlerin silsile yolu ile şüphelinin amiri olan makama yapılacağı, 95'inci maddesinde askeri birlik komutanı veya kurum amirinin mahiyetinden birisinin kendisine ihbar veya şikâyet olunan veyahut diğer suretle öğrendiği askeri mahkemenin görev alanına giren suçları hakkında suçlunun kimliğini, isnad olunan suçu ve bu suçun delillerini gösterir vak'a kanaat raporu düzenleyeceği ve adli yönden bağlı bulunduğu askeri mahkemenin teşkilatında kurulduğu kıt'a komutanı veya kurum amirine göndereceği, teşkilatında askeri mahkeme kurulan Kıt'a komutanı veya kurum amirinin suç evrakını inceledikten sonra askeri savcıya göndereceği, 96'ncı maddesinde askeri savcının 95'inci maddede yazılı bir suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kamu davası açılmasına lüzum olup olmadığına karar verilmek üzere soruşturma yapacağı, basit işlerde disiplin amirinin veya disiplin subayının yaptığı soruşturma ile yetinebileceği belirtilmiştir.

Anayasanın 125'inci maddesinde idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır. İdarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İdarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenilebilir nitelikte olması, zarar ile eylem veya işlem arasında illiyet bağının kurulması aranmaktadır.

Dava dilekçesinde tazminat istemi eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı idari tahkikat raporuna istinaden idare erkini ve adli yetkiyi kullanan kamu görevlilerinin mevzuat hükümleri ile kendilerine verilen görevleri icra ederken sorumlu şekilde davranmadan özenli ve yeterli, dikkatli bir ön inceleme yapmadan soruşturma emri verilmesine dayandırılmıştır.
İdari davalarda süre kamu düzenine ilişkin olduğundan öncelikle ele alınması gereken bir husustur. 1602 Sayılı kanunun 40'inci maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresinin her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren altmış gün olduğu, 42'nci maddesinde ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla doğrudan tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davsı açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren altmış gün içerisinde tam yargı davası açabileceği, 43'üncü maddesinde idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açmadan önce bu eylemlerin yazılı bildirimi veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl içerisinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin lazım olduğu belirtilmiştir.

İdari işlemlerden veya işlemin icrasından dolayı oluştuğu ileri sürülen zararlar yönünden işlemin tebliğ tarihi veya uygulanmasından itibaren tam yargı davası açılabilir. İlgililer işlemin iptali davası ile birlikte tam yargı davası açabileceği gibi iptal davası sonrasında kararın tebliği tarihinden itibaren altmış gün içerisinde tam yargı davası açabilir veya bu süre içerisinde zararın karşılanması için idareye müracaat edebilir. İdare tarafından istemin reddi veya zımni ret süresinin bitiminden itibaren dava açılabilir.

Soruşturma emri, Askeri Savcılığa ulaştığı tarihte uygulanmış olur. Soruşturma emri ile askeri savcılığa intikal ettirilen suç dosyasında disiplin amiri tarafından yaptırılan soruşturmanın yeterli görülüp görülmemesi, dava açılmasına lüzum olup olmadığına karar verilmesi askeri savcının takdirinde olan yargısal faaliyetlerdir. Yargısal faaliyet sonunda idari soruşturmada toplanan delillerin, yapılan araştırmaların, suç ihbarının, iddianame düzenlenmesine yeterli görülüp görülmemesi, mahkemenin yargılama sonunda mevcut delillerin mahkûmiyet için yeterli kabul edilip edilmemesi yargısal işlemlerdir. İdari işlemden doğduğu ileri sürülen zararlar için idari işlemin tesis edildiği, tebliğ edildiği veya uygulandığı tarihten itibaren dava açılabilir. Dava dilekçesi ve ekinde yer alan belgelerden soruşturma emirlerinin hangi tarihte davacı tarafından öğrenildiği anlaşılamamaktadır. Ancak iddianamenin davacıya tebliğ edildiği tarihte davacı tarafından soruşturma emri verildiği öğrenilmiş olmaktadır. Bu nedenle en geç iddianamenin davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren dava açılması mümkündür. 2007 yılma ait iddianamelerle davacının soruşturma emirlerini öğrendiği anlaşıldığından davada süre en geç bu tarihte başlar, altmış gün sonra sona erer. Ceza yargılamasındaki kesinleşme süreleri idari işlemlerden doğduğu iddia edilen zararlar yönünden süreyi kesmez. Süre geçtikten sonra yapılan idari müracaatlarda idari yargıda dava açma süresini ihya etmez. İdari davalarda süre kanuni düzenlemelerle yapılmıştır.

Yukarıda açıklanan ayrışık gerekçe ile davanın süre aşımından reddine dair karara katıldık.28.02.2013. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy