Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2012/35 Esas 2012/182 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2012/ 35
Karar No: 2012 / 182
Karar Tarihi: 12.01.2012

(2709 S. K. m. 10, 13, 14, 15) (3269 S. K. m. 5, 16)

Davacı vekili, 02.05.2011 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinin AYİM 3'üncü Dairesinin 26.05.2011 tarih ve 2011/1279 Esas, 2011/1385 Karar sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine, 11.07.2011 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen yenileme dilekçesinde özetle; müvekkilinin 45 yaşına girmesi nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini ve 6000 sayılı Yasa ile 3269 sayılı Yasanın 5'inci maddesine eklenen cümle gereğince, TSK kadrolarında istihdam edilmek üzere, Eskişehir Tepebaşı Askerlik Şubesi Başkanlığı emrine sivil memur olarak atamasının yapıldığını, 20.01.2011 tarihinde göreve başlayan müvekkiline Silahlı Kuvvetler Tazminatı ödenmemesi nedeniyle, 01.03.2011 tarihli dilekçeyle davalı idareye müracaat edilerek, bu hakkın ödenmesi isteğinde bulunulduğunu, ancak bu dilekçeye 60 günlük yasal süre içinde cevap verilmediği için isteğin zımnen reddedildiğini, bu fesih işleminde müvekkilinin bir kusurunun olmadığını ve yasal zorunluluk nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili emeklilik hakkını kazanmadan sözleşmesi feshedildiği için kendisine tazminat ödenmesi gerektiğini ve aksi yönde tesis edilecek işlemin hukuka aykırı olacağını, her ne kadar 3269 sayılı Kanunun 5'inci maddesinin (b) fıkrasına, 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunun 26'ncı maddesiyle eklenen cümle ile, Bu fıkra uyarınca atama işlemine tabi tutulanlara 16'ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikramiye ödenmez hükmü getirilmiş ise de, bu cümlenin hukuka uygun olmadığını ve 16'ncı maddenin 2'nci fıkrası ile çelişmekte olduğunu, zira 3269 sayılı Yasanın 16'ncı maddesinin 2'nci fıkrasında yer alan tazminata hak kazanmanın, kişinin uzman erbaş olmasından kaynaklandığını, 6000 sayılı Yasa ile eklenen ek cümle ile, müvekkilinin uzman erbaş olmasından kaynaklanan tazminat hakkının engellendiğini ve bunun da Anayasaya aykırı olduğunu, 3269 sayılı Kanunda yer alan bu madde ile 3269 sayılı Kanunun 5'inci maddesinin (b) fıkrasına, 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunun 26'ncı maddesiyle eklenen cümlenin, en başta Anayasanın 10'uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesi ile, Anayasanın 13, 14 ve 15'inci maddelerinde yer alan, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı, yasayla yapılabilecek sınırlamaların da Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılabileceği ilkeleriyle bağdaşmadığını, bu sebeplerle Anayasaya aykırılık iddiasının kabulü ile 3269 sayılı Yasanın 16'ncı maddesinin 2'nci fıkrası ile 3269 sayılı Kanunun 5'inci maddesinin (b) fıkrasına, 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunun 26'ncı maddesiyle eklenen cümlenin iptali için, Anayasa Mahkemesine başvurulması isteğini mahkemenin takdirlerine sunduğunu belirterek, yaş haddi nedeniyle ve kendi kusuru olmaksızın sözleşmesi feshedilen müvekkiline, Silahlı Kuvvetler Tazminatı ödenmemesi işleminin iptali ile 31.12.2010 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzman çavuş olarak görev yapan davacının, 45 yaşına girmesi sebebiyle 31.12.2010 tarihinde sözleşmesinin yenilenmeyerek fesh edildiği ve istemi üzerine, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5/1-b maddesi uyarınca Eskişehir Tepebaşı Askerlik Şubesi Başkanlığına devlet memuru olarak atanarak istihdam edildiği, davacının atandığı bu görev yerine 20.01.2011 tarihinde katıldığı, davacı vekilinin 01.03.2011 tarihli dilekçeyle davalı idareye müracaat ederek, davacıya 3269 sayılı Kanunun 16'ncı maddesinin 2'nci fıkrasında yer alan tazminatın, sözleşmesinin fesih tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte ödenmesini talep ettiği, bu müracaata davalı idarece 60 günlük yasal süre içerisinde cevap verilmemesi üzerine, süresinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Dava konusu uyuşmazlık, Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzman çavuş olarak görev yaparken 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5/1-b maddesi uyarınca yaş haddi nedeniyle uzman erbaş sözleşmesi yenilenmeyerek isteği üzerine devlet memuru olarak atanan ve istihdam edilen davacıya, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16/2'nci maddesinde düzenlenen Silahlı Kuvvetler Tazminatının (uzman erbaş ikramiyesinin) ödenip ödenmeyeceğine ilişkindir.

Dava konusu uyuşmazlık ile ilgili olarak 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16'ncı maddesinin ikinci fıkrası; Kendi kusurları olmaksızın hizmet sürelerinin uzatılmaması sebebiyle veya sözleşme süresini bitirip ayrılanlardan; hizmet süresi beş yılı geçmeyenlere, ayrıldıkları tarihte almakta oldukları net maaşları tutarının (375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28'inci maddesinde belirtilen ek tazminatlar ile 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat ve lojman tazminatı ile yabancı dil tazminatı hariç) iki katının toplam hizmet yılı ile çarpımından bulunacak miktarda ikramiye verilir. Hizmet süresi beş yılı geçenlere ise beş yıllık hizmetleri için yukarıdaki esasa göre hesaplanacak tutara; ayrıldıkları tarihte almakta oldukları net maaşları tutarının (375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28'inci maddesinde belirtilen ek tazminatlar ile 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat ve lojman tazminatı ile yabancı dil tazminatı hariç), beş yıldan fazla olan hizmet yılı toplamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın ayrıca ilave edilmesi suretiyle tespit edilecek miktarda ikramiye verilir. Ancak, uzman erbaşlara ödenecek ikramiye, hiçbir suretle ayrıldıkları tarihte almakta oldukları ikramiye ödenmesine esas net maaşlarının yirmi katını geçemez. İkramiyelerden; damga vergisi hariç, vergi kesilmez. Emeklilik hakkı kazanan uzman erbaşlara bu ikramiye ödenmez ve bunlar hakkında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır. hükmüne,

Aynı Kanunun 5'inci maddesi ise; Uzman erbaşlar; iki yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme yaparak göreve başlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ile ilgilendirilirler. Bunlardan;

a) İstihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre sınıf ve branşları ile ilgili sağlık nitelikleri uygun olanların,

b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında malul olanlardan istekleri, bilgi ve tecrübelerinin sınıfı için faydalı olması ve fiziki noksanlıklarını kapatabilmesi şartıyla mensup olduğu kuvvet komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülenlerden, istihdam edilecekleri kadronun sağlık niteliklerini taşıyanların, müteakip sözleşmeleri, bir yıldan az, beş yıldan fazla olmamak şartıyla azami kırkbeş yaşına girdikleri yıla kadar uzatılabilir. Yaş sınırı nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılacak olanlardan istekliler, merkezi yönetim bütçe kanunlarında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın, Milli Savunma Bakanlığı, MSB ANT Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dahil) kadrolarında emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar Devlet memuru olarak istihdam edilirler. Atama işlemleri yaş sınırının dolmasından önce tamamlanır ve atanılan görevin aylık ve diğer mali haklarına göreve başlanılan tarihten itibaren hak kazanılır. Bunların uzman erbaşlıkta geçen hizmet süreleri 2/2/2005 tarihli ve 5289 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmak suretiyle, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir. Bu fıkra uyarınca atama işlemine tabi tutulanlara 16'ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikramiye ödenmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Bu yaş sınırının beş yıl fazlası uzman erbaşların askerlik çağı sonudur. Barışta ve seferde bu süreye kadar yedeğe ayrılmış uzman erbaşlar yaşı en genç olanlardan başlamak üzere hizmete çağrılabilirler. hükmüne amirdir.

Yukarıda belirtilen 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5'inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan; Bu fıkra uyarınca atama işlemine tabi tutulanlara 16'ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikramiye ödenmez. şeklindeki açık düzenleme karşısında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzman çavuş olarak görev yaparken 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5/1-b maddesi uyarınca yaş haddi nedeniyle uzman erbaş sözleşmesi yenilenmeyerek istemi üzerine devlet memuru olarak atanan ve istihdam edilen davacıya, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16/2'nci maddesinde düzenlenen Silahlı Kuvvetler Tazminatının (uzman erbaş ikramiyesinin) ödenmesi mümkün değildir. Bu nedenle, davalı idare tarafından bu yasal düzenlemeye göre davacı hakkında tesis edilen dava konusu olumsuz idari işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Diğer yandan, davacı vekili, 3269 sayılı Kanunun 16'ncı maddesinin 2'nci fıkrası ile 3269 sayılı Kanunun 5'inci maddesinin (b) fıkrasına, 19.06.2010 tarih ve 6000 sayılı Kanunun 26'ncı maddesiyle eklenen cümlenin, en başta Anayasanın 10'uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesi ile, Anayasanın 13, 14 ve 15'inci maddelerinde yer alan, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı, yasayla yapılabilecek sınırlamaların da Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılabileceği ilkeleriyle bağdaşmadığını ileri sürerek, bu düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması isteğini mahkemenin takdirlerine sunduğunu belirtmiş ise de; askerlik mesleği gibi kendine özgü koşulları bulunan bir müessesede, sözleşmeli personel statüsünde göreve başlatılan uzman erbaşlara, belirli sürelerde sözleşmelerinin yenilenmesi olanağının tanınması, sözleşme yapan personelin sözleşme süresi sonunda kendi isteği üzerine veya herhangi bir kusurunun bulunmadığı durumlarda sözleşmesinin yenilenmemesi üzerine bir defaya mahsus olarak Silahlı Kuvvetler Tazminatı (uzman erbaş ikramiyesi) ödenmesi, ancak yine başta yaş haddi olmak üzere, kanunda açık şekilde sayılan nedenlerle sözleşmenin feshi (yenilenmemesi) halinde bu tazminatın (ikramiyenin) ödenmemesine ilişkin düzenlenmenin, Anayasa'nın 10, 13, 14 ve 15'inci maddelerine aykırı olduğundan söz etmek mümkün değildir.

Zira, Anayasa'nın 10'uncu maddesinde; herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorunda oldukları belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında eşitlik ilkesinin eylemsel değil hukuksal eşitlik olduğu, eşitlik ilkesi ile aynı durumda olan kişilere aynı hukuki kuralların uygulanmasının amaçlandığı, farklı statüde bulunanlara farklı hükümlerin uygulanabileceği kabul edilmektedir. 3269 sayılı Kanunun 16'ncı maddesinin 2'nci fıkrasında davacının statüsüne Silahlı Kuvvetler Tazminatı (uzman erbaş ikramiyesi) ödenmesini yasaklayan bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, 3269 sayılı Kanunun 5'inci maddesinin birinci fıkrasına 6000 sayılı Kanunun 26'ncı maddesi ile eklenen cümlede, özlük haklarının kanuniliği ilkesi gereği davacının statüsüne Silahlı Kuvvetler Tazminatı (uzman erbaş ikramiyesi) ödenmeyeceği belirtildiği için bu haktan yararlanamamaktadır. Dolayısıyla burada eşitliğe aykırı bir düzenleme söz konusu değildir. Ayrıca, Anayasa'nın Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı 13'üncü maddesinde, Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması başlıklı 14'üncü maddesinde ve Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması başlıklı 15'inci maddesinde yer alan düzenlemeler temel hak ve hürriyetlere ilişkin olup, davacı vekilinin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia ettiği düzenlemeler temel hak ve hürriyetler kapsamında olmadığından, davacı vekili tarafından Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilen bu düzenlemelerin Anayasa'nın 13, 14 ve 15'inci maddeleri ile herhangi bir alakası bulunmamaktadır. Dolayısıyla burada Anayasa'nın 13, 14 ve 15'inci maddelerine aykırı bir düzenleme de söz konusu değildir.

Diğer yandan, Silahlı Kuvvetler Tazminatı (uzman erbaş ikramiyesi), niteliği itibariyle aylık gibi her ay çalışılan bir sürenin karşılığı ödenen bir para olmadığı gibi, emekli aylığı veya emekli ikramiyesi niteliğinde de değildir. Bu nedenlerle davacı vekilinin Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,

12 OCAK 2012 tarihinde avukatlık ücreti ödenmesi hususunda Üye Hakim Albay Muhittin KARATOPRAK'ın karşı oyu ve OYÇOKLUĞU, diğer hususlarda OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

KARŞI OY

Uzman erbaş sözleşmesinin yaş haddi nedeniyle yenilenmemesi sonrasında 3269 sayılı Kanunun 16/2'nci maddesi uyarınca Silahlı Kuvvetler Tazminatı (Uzman Erbaş İkramiyesi) ödenmemesi işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmiş, 1602 sayılı Kanunun 71'inci maddesinde avukat marifetiyle takip olunan davalarda tarifesine göre avukatlık ücretinin haksız çıkan tarafa yükletileceği hüküm altına alınmıştır.

4353 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğü'nün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takibi Usullerine ve Merkez ve Vilayetler Kadrolarında Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanunun İdari Davalarda Temsil başlıklı 22. maddesinde yer alan İdari davaların açılması, idareler aleyhine açılan bu nevi davaların takip ve müdafaası daire amirlerine veya bu dairelerin bağlı bulundukları Bakanlıklar hukuk müşavirliğine ait olup Danıştay daki duruşmalarda bu daireler kendi amirleri veya hukuk müşavirleri ve hukuk müşaviri teşkilatı olmayan dairelerde ilgili şube amiri tarafından temsil olunur. Hazineyi ilgilendiren işlerde bu vazife Hazine Müşavir veya avukatları tarafından yapılır. Lüzumu halinde Maliye Bakanlığının alakalı servisine mensup veya Maliye Bakanlığı tarafından tensip edilecek bir memur Hazine Avukatı ile birlikte duruşmaya iştirak ettirilebilir hükmü nedeniyle yerleşik Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında (AYİM 1'inci Dairesinin 02.10.2007 tarih 2007/951-910 E.K., AYİM 2'nci Dairesinin 09.01.2002 tarih 2001/911 E, 2002/20 K, AYİM 3'üncü Dairesinin 09.04.2009 tarih 2009/235-439 E.K. 17.02.2005 tarih 2005/248-220 E.K. sayılı kararları) özetle; haksız çıkan tarafa yüklenen avukatlık ücretinin esas itibariyle diğer tarafın vekalet/avukatlık sözleşmesi ile temsil olunmasından doğan masrafların karşılığı olduğu, yasal temsilciler bakımından ancak kanunun açıkça öngördüğü vekalet ücretine takdirde hükmedileceği, 278 sayılı KHK ve 4350 sayılı kanun hükümleri ile genel bütçeli idareleri avukat sıfatıyla temsil yetkisinin münhasıran hazine avukatlığına ait olduğu, bakanlıklarda çalışan memur avukatların temsil yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare lehine vekalet ücreti verilmemiş, duruşmalarda hazine vekili tarafından idarenin temsil edilmesi ve davanın reddine karar verilmesi halinde idare lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Danıştay Beşinci Dairesinin 30.12.2009 tarih 2007/6474 E, 2009/8007 K. sayılı kararında 4353 sayılı yasanın 22'nci maddesi ile idari davaların açılması, idarelere karşı açılan davaları izleme ve savunma yetkisinin daire amirlerine veya bu dairelerin bağlı bulundukları Bakanlıklar hukuk müşavirlerine hasredildiğinden davayı avukat aracılığı ile izleyen Bakanlık lehine vekalet ücretine hükmetme olanağı bulunmadığı belirtilerek davalı idarenin vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle yaptığı temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

02 Kasım 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesinde idarelerin taraf oldukları davaların usul ekonomisine uygun olarak imkanlar ölçüsünde idarelerde istihdam edilen hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibinin esas olduğu, 4'üncü maddesinde idarelerdeki hukuk birimlerinin idarenin taraf olduğu adli ve idari davalarda idareyi temsil edeceği, 6'ncı maddesinde idarelerin kendi iş ve işlemleriyle ilgili olarak açılacak adli ve idari davalar ile tahkim yargılaması ve icra işlemlerinde taraf sıfatını haiz olduğu, idareleri adli ve idari yargıda vekil sıfatı ile temsil yetkisinin hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri, muhakemat müdürleri ve avukatlara ait olduğu, 14'üncü maddesinde tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri tarafından yapılan takip ve duruşmalar için bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edileceği, vekalet ücretinin dava ve icra dosyasını takip eden hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü veya avukata %55'inin ödeneceği belirtilmiştir. 659 sayılı KHK'nin 18'inci maddesinde 08.01.1943 tarihli 4353 sayılı Maliye Vekaleti Başhukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün vazifelerine, Devlet davalarının takibi usullerine ve merkez vilayetler kadrolarında bazı değişiklikler yapılmasına dair kanunun yürürlükten kaldırıldığı, 19'uncu maddesinde bu KHK'nin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.

İdari davalarda vekil sıfatı ile idareyi temsil yetkisi 4353 sayılı kanun ile münhasıran hazine vekiline verilmiş iken 659 sayılı KHK ile idarelerde görevli avukatlara vekil sıfatı ile idareyi temsil yetkisi tanınmış, bunlar tarafından takip edilen davaların idareler lehine neticelenmesi halinde idareler lehine vekalet ücreti takdir edilmesi hüküm altına alınmıştır. KHK'nin 19'uncu maddesinde de bu hükümlerin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. İdarelerde görevli avukatların idareyi temsil sıfatı, kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun yürürlük tarihinden önceki tarihte yapılan savunmalar kamu ajanı, devlet memuru sıfatı ile temsil yetkisi olmadan yapılmıştır. KHK'den önceki dönemde yapılan savunmaların bu mahiyette olduğu yukarıda belirtilen AYİM kararlarında vurgulanmıştır.

Aksine düzenleme bulunmadığı takdirde kanunlar gelecek için hüküm doğururlar. 1136 sayılı Avukatlık kanununun 164'üncü maddesinde Avukatlık ücretinin avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği belirtilmiştir. 1136 sayılı kanunun 164 ve 1602 sayılı kanunun 71'inci maddesi dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi için davanın vekil (temsilci) aracılığı ile takip edilmiş olması ve yargılamanın lehine sonuçlanması gerekir. İdarelerde görevli avukatlara 659 sayılı KHK ile idareyi temsil yetkisi tanındığından bu KHK'nin yayımı tarihinden sonra yapılan savunmalar (avukatın hukuki yardımları) nedeniyle vekalet ücretine hükmedilebilir. 659 KHK'nin yayımı tarihinden önce idare tarafından yapılan savunmaların temsilci vasıtasıyla yapıldığı kabul edilirse KHK hükümleri geçmişe geçerli hale getirilerek geçmişe etkili uygulanmış olur. Vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin 659 sayılı KHK hükümleri ilgilisine hak doğurucu, karşı taraf yükümlendirici niteliktedir. Bu nedenle davanın idare lehine sonuçlanması halinde KHK'nin yayımı tarihinden sonraki savunmalar için vekalet ücretine hükmedilebilir.

Dava dosyasında 659 sayılı KHK'nin yayımı tarihinden sonra idarede görevli temsilci sıfatına haiz avukatlar tarafından yapılmış bir savunma olmadığından idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği görüşü ile aksi yönde oluşan çoğunluğa katılmadım. 12.01.2012 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy