Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2012/1445 Esas 2013/693 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2012/ 1445
Karar No: 2013 / 693
Karar Tarihi: 18.04.2013

(2709 S. K. m. 26, 28) (4982 S. K. m. 1, 4, 5, 15, 16, 25)

Davacı, 26.07.2012 tarihinde Gölcük Asliye Hukuk Mahkemesi ve 31.07.2012 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; Deniz Astsubay Sınıf Okulu Komutanlığından astsubay çavuş rütbesiyle mezun olduğu tarihten bugüne kadar olan sürece ait kıdem sıra durumu bilgisine ihtiyaç duyduğunu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Bilgi Sisteminde kendisine ait sayfasında sadece 2011 yılı kıdem sıra durumunu görebildiğini, geçmiş yıllara ait kıdem sıra bilgisine ulaşmak için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Atama Daire Sicil ve Kıdem Şube ile telefon ile irtibat kurduğunda, bu bilgiye sözlü olarak ulaşamayacağı, dilekçe ile yazılı talepte bulunması gerektiği bilgisini verdiklerini, dilekçesini askeri hiyerarşi içinde görev yaptığı Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi Komutanlığına teslim ettiğini, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 11.07.2012 tarihli yazısı ile, kıdem sıra bilgilerinin özel gizlilik dereceli olduğu, sadece mahkemece talep edilmesi durumunda verilebileceği gerekçesi ile bu bilginin şahsına verilemeyeceğini öğrenmiş olduğunu, bu yazıyı 20.07.2012 tarihinde teslim aldığını, işbu dilekçenin, 1996-2011 yılları arası 15 yıllık kıdem sıra bilgilerinin şahsına verilmesi talebiyle tanzim edildiğini, şahsının mesleki hayatına dair, devlet sırrı niteliğinde olmayan, ülkenin ekonomik çıkarına ilişkin olmayan, istihbarata ilişkin olmayan, halen hakkında mevcut bir idari soruşturma olmaması nedeniyle bir idari soruşturmaya konu olmayan, adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin olmayan, hakkında tanzim olunan kişilik haklarını, aile hayatını, şeref ve haysiyetini ve mesleki değerlerini savunmak ve hukuki haklarını kullanabilmek amacıyla 1996-2011 yılları arası 15 yıllık genel ve sınıf/branş bazında ayrıntılı olarak kıdem sıra durumunun tarafına bildirilmesi için Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 11.07.2012 tarihli yazısı nedeniyle bu davayı açmak durumunda kaldığını belirterek, arz ettiği bilgilerin tarafına teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesi neticesinde; davacının, Kocaeli/Konca Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken, 29.06.2012 tarihli dilekçesi ile davalı idareye müracaat ederek, 30.08.1996 tarihinden bugüne kadar kıdem sıra durumu bilgisine yıllar bazında (branş ve mezuniyet yılı) ihtiyaç duyduğunu, şuan çalıştığı komutanlık ve Donanma Komutanlığının ilgili birimleriyle şifahen kurduğu koordine neticesinde talep ettiği bilgiye ait kıdem sıra kitaplarının 2011 yılı Kasım ayı itibari ile imha edildiğini öğrendiğini belirtip, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince 1996-2011 yılları arasındaki 15 yıllık kıdem sıra bilgilerinin ayrıntılı olarak tarafına bildirilmesini talep ettiği, davacının bu dilekçesine, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 11.07.2012 tarihli yazısı ile, davacının dilekçesinde talep ettiği 1996-2011 yılları arasındaki 15 yıllık kıdem sıra bilgilerinin "ÖZEL" gizlilik dereceli olduğu, sadece mahkemece talep edilmesi durumunda verilebileceği şeklinde olumsuz cevap verildiği, bu cevabi yazının davacıya 20.07.2012 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine süresinde işbu davanın açıldığı, dava açıldıktan sonra AYİM Başsavcılık düşüncesinin taraflara tebliğ edildiği anlaşılmış olup, davanın konusu, davacıya, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca talep ettiği 1996-2011 yıllan arasındaki 15 yıllık kıdem sıra bilgilerinin verilmemesi işleminin iptali istemi olarak değerlendirilmiştir.

Bilindiği üzere 09.10.2003 gün ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu TBMM'nde kabul edilerek yasalaşmıştır. Bu kanun, Türkiye'nin sosyal ve aynı zamanda siyasal hayatında önemli mihenk taşlarından birisi olup, bu kanunla kişi yönünden bilgi edinme hakkı, idare yönünden de bilgi verme yükümlülüğü açıkça ortaya konmuştur. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile kişilere bilgi edinme hakkı tanınmış ve bu hakkın kullanımı güvence altına alınmıştır. Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 5'inci maddesinin son fıkrası ile de, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı hüküm altına alınarak, kişilerin bilgiye ulaşmasındaki tüm engellerin kaldırılması amaçlanmıştır.

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun genel gerekçesinde şu tespitlere yer verilmiştir; "...Anayasada vatandaşın bilgi edinmesi ile bilgi edinme hakkının sınırlanmasına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Anayasanın 26'ncı maddesinin ikinci fıkrasında düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin hangi ölçülere göre sınırlandırabileceği gösterilirken 'Bu hürriyetlerin kullanılması... Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması... amaçlarıyla sınırlanabilir' denilmiş, 28'inci maddesinin dördüncü fıkrasında, Devlete ait gizli belgelere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanların veya bastıranların veya aynı amaçla, basanların, başkasına verenlerin bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olacakları açıklanmıştır."

Bilindiği üzere, kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık kavramı, olumsuz olarak görülen gizlilik kavramının giderilmesi ile yönetilenlerin, yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlenmesinin sağlanması düşünceleri üzerine ortaya çıkmıştır. Demokratik ülkelerde, bilgi edinme özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez temel haklardan biri olarak kabul edilmektedir.

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 1'inci maddesinde; bu kanunun amacının, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi olduğu belirtildikten sonra, Kanunun 4'üncü maddesinde; herkesin bilgi edinme hakkına sahip olduğu ifade edilmiş, bu anlamda kişiler bazında bir sınırlamaya gidilmemiştir. Madde gerekçesinde bu husus; "...Madde ile amaçlanan, Türk vatandaşlarının ve Türk Hukukuna göre kurulmuş tüzel kişilerin herhangi bir şarta tabi olmadan bu haktan yararlanmalarıdır..." şeklinde açıklanmıştır. Görüldüğü üzere; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli personel ile ilgili olarak bilgi edinme hakkı açısından herhangi bir sınırlama getirilmemiştir.

Kanunun, işlem konuları bakımından kapsamı 5'inci maddede belirtilmiştir. Bu madde; "Kurum ve kuruluşların, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi ve belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlü oldukları" yolunda hüküm getirmiştir. Ayrıca maddenin son fıkrasında önemli bir hüküm daha getirilmekle "Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer Kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz" şeklindeki hüküm ile Kanunun diğer mevzuat (Kanun ve doğal olarak daha alt düzenleyici tasarruflar olan tüzük, yönetmelik ve yönerge gibi) karşısındaki gücü ve önceliği tespit edilmiştir.

Kanun, bilgi edinme hakkının sınırlarını 15 ile 24'üncü maddeleri arasında düzenlemiştir. Bunlar sırasıyla; niteliği itibariyle Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler, ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin (kanunda tanımlanan) belgeler, istihbarata, idari soruşturmaya, adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin belge ve bilgiler, özel hayatın ve haberleşmenin gizliliğine ilişkin ve ticari sırlara ilişkin bilgi ve belgelerdir. (Kanunda bunların hangi hallerde kapsama dâhil oldukları - istisnanın istisnası - ayrıca belirtilmiştir.)

Kanunun 16'ncı maddesinde gizlilik ile ilgili bir sınırlama getirilmiştir. "Açıklanması halinde Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibariyle Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi ve belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır." şeklindeki lafızdan açıkça anlaşılacağı üzere, dava konusu kıdem sıra bilgilerinin bu mahiyette (devlet sırrı niteliğinde gizli) işlemler olmadığı ve Kanun ile getirilen istisna kapsamına girmediği tespit edilmiştir.

Kanunun 25'inci maddesinde "Kurum ve kuruluşların kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulanmalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi ve belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır." şeklinde hüküm mevcuttur. Buradan da açıkça anlaşılacağı üzere kişiler hakkındaki uygulamalarda kural olan, kişilerin haklarında yapılan işlemlerden haberdar edilebilmelerinin mümkün olmasıdır. Burada vurgulanan "ilgilisine açıklık" şeklindeki ilkedir. Ayrıca bu hususu ilgilendiren bir diğer hüküm de 15'inci maddede getirilen "Yargı denetimi dışında kalan idari işlemlerden kişinin çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte olanlar, bu Kanun kapsamına dâhildir." şeklindeki hükümdür. Kanun, bilgi edinme hakkı kapsamının istisnası olarak nitelendirdiği bir işlem grubunun dahi "kişileri ilgilendirmesi" halinde "ilgilisine açıklık" ilkesi gereğince Kanun kapsamına girdiğini açık olarak hükme bağlamıştır.

Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacıya, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca talep ettiği dava konusu kıdem sıra bilgilerinin herhangi bir sebeple verilmesini engelleyen (yasaklayan) herhangi bir istisnai düzenleme bulunmadığı, kaldı ki, dava konusu kıdem sıra bilgilerinin, davalı idarece, önceden davacıya yasal zorunluluk gereği her yıl tebliğ edilmiş olduğu ve davacı açısından herhangi bir gizlilik taşımadığı dikkate alındığında, dava konusu kıdem sıra bilgilerinin "ÖZEL" gizlilik dereceli olduğunu ve sadece mahkemece talep edilmesi durumunda verilebileceğini ileri sürmenin hukuka uygun olmadığı, bu itibarla, davacının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca talep ettiği dava konusu 1996-2011 yılları arasındaki 15 yıllık kıdem sıra bilgilerinin, "ÖZEL" gizlilik dereceli olduğundan ve sadece mahkemece talep edilmesi durumunda verilebileceğinden bahisle verilmemesi işleminin hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacıya, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca talep ettiği kıdem sıra bilgilerinin verilmemesi işleminin İPTALİNE,

18 NİSAN 2013 tarihinde Üye Jandarma Kurmay Albay Güven ŞAĞBAN'ın karşı oyu ve OYÇOKLUĞU ile karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Bilgi Edinme Kanunu ve Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Uygulamasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik Uyarınca Bilgi Edinme Hakkının sınırları mevcuttur.

Davacı 1996 yılından itibaren kıdem sıra bilgilerini talep etmektedir. Kıdem sıra kitapları Kurum içi bir uygulama olup, her yıl yayınlanmakta ve personelin bilgisine sunulmaktadır. Bu kitapları takip etmek ve gerektiğinde saklamak personelin sorumluluğunda olan bir husustur. Kaldı ki Silahlı Kuvvetlerde görev yapan tüm personel benzer talepte bulunması halinde bu taleplere cevap vermek imkânsız hale gelecektir.

Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkında bilgi veya belgeler, bilgi edinme kapsamı dışında olduğu yukarıdaki hususlar birlikte düşünüldüğünde davacının talebinin hukuka uygun olmadığını değerlendirdiğimden sayın çoğunluk görüşüne katılmadım. 18.04.2013 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy