Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2011/920 Esas 2011/1982 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2011/ 920
Karar No: 2011 / 1982
Karar Tarihi: 06.10.2011

(2709 S. K. m. 157) (1602 S. K. m. 20) (6136 S. K. m. 7) (Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik m. 16) (UYM. MAH. 01.03.2010 T. 2009/123 E. 2010/49 K.)

Davacı vekili 25.02.2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde kayıtlara geçen dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzman jandarma olarak görevli iken Şubat 2010 tarihinde istifa etmek suretiyle TSK'dan ayrıldığını, hamili bulunduğu silahına ruhsat verilmesi talebi üzerine davalı idare tarafından sabıkasının bulunması gerekçe gösterilerek Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Yönetmeliğin 16'ncı maddesi gereğince davacının hamili bulunduğu silahın zapt edilmesinin istendiği ve bu silaha ruhsat verilmediğini belirtmek suretiyle ruhsat verilmeme işleminin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmesini, yargılamanın duruşmalı yapılmasını talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; uzman jandarma olarak görevli iken 2010 yılı Şubat ayında istifa eden davacının, hamili bulunduğu silaha taşıma belgesi verilmesi için müracaat etmesi üzerine yapılan araştırmada, Gölcük Donanma K.lığı Askeri Mahkemesinin 17.02.1999 gün ve 1999/278-47 E.-K. sayılı kararı ile kendisine hizmet nedeniyle zimmetlenmiş bir tabanca ile Kaz dağlarında 6 el etmek suretiyle Askeri Ceza Kanununun 130'uncu maddesinde tarif edilen askeri eşyayı özel menfaatinde kullanmak suçunu işlediğinin kabulü ile mahkumiyetine hükmedilmiş olduğunun tespit edilmesi üzerine davacıya silah taşıma belgesi verilmediği, bu durumun 31.12.2010 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı vekilinin 25.02.2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde kayıtlara girdiği anlaşılmıştır.

Davalı idarenin görev itirazında bulunması nedeniyle öncelikle dava konusu uyuşmazlıkta Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olup olmadığı incelenmiştir.

Anayasanın 157'nci maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiştir. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 25.12.1981 günlü ve 2586 sayılı Kanunda değişik 20'nci maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve asker hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş bulunması gereklidir.

1602 sayılı Kanunun değişik 20'nci maddesinde; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan davacının asker kişi olduğunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken husus dava konusu idari işlemin askeri hizmete ilişkin bulunup bulunmadığıdır.

Davacının silah ruhsatı verilmesi talebi Askeri Eşyayı Özel Menfaatinde Kullanmak suçundan hükümlü bulunması nedeniyle 6136 sayılı Kanunun 7'nci maddesi ve 6136 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16'ncı maddesi uyarınca reddedilmiştir.

Davalı idarenin işleminin hukuki sebebini oluşturan anılan Yönetmeliğin 16'ncı maddesinde silah taşıma ve bulundurma ruhsatı verilmesine engel teşkil eden haller sayılmış, bu düzenlemede salt asker kişiler veya askeri hizmetin özellikleri dikkate alınmamış, diğer kamu görevlileri ile sivil kişiler yönünden de aynı kurallar öngörülmüştür. Bir başka anlatımla silah taşıma ve bulundurma ruhsatı verilmesine yönelik işlemler hukuki sonuçları itibariyle ilgilinin asker ya da sivil kişi olmasına göre değişen bir nitelik taşımamaktadır. Bu nedenle dava konusu idari işlemlerin askeri hizmete ilişkinlik koşulu gerçekleşmediğinden davanın görüm ve çözümünün genel idari yargının görevine girdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 01.03.2010 tarih ve E:2009/123; K:2010/49 sayılı kararı da 6136 sayılı Kanun uyarınca silah ruhsatı alım işlemlerinde askeri hizmete ilişkin bulunma koşulunun gerçekleşmemesi sebebiyle genel idari yargı yerinin görevli olduğu yönündedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın Görev Yönünden REDDİNE,

Görevsizlik kararının tebliğinden sonra görevli mahkemede dava açılabileceğinin, görevli mahkemede dava açıldığı takdirde ödenen başvuru harcının dikkate alınabileceğinin davacıya bildirilmesine,

06 EKİM 2011 tarihinde Üye Hâkim Albay Mehmet Aydan AL ile Üye Kurmay Albay Sadrettin AÇIKSÖZ'ün karşı oyları ve OYÇOKLUĞU ile karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Sayın çoğunluk dava konusu uyuşmazlığı oluşturan silah ruhsatı verilmemesi işleminin hukuki sebebini oluşturan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16'ncı maddesinin hukuki sonuçları itibariyle ilgilinin asker ya da sivil kişi olmasına göre değişen bir nitelik taşımaması nedeniyle askeri hizmete ilişkinlik koşulunun gerçekleşmediğinin kabulü ile davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

Görev hususunun değerlendirilmesinde askeri hizmete ilişkinlik koşulunun niteliğinin belirlenmesi, bu belirleme yapılırken başta Anayasa olmak üzere yasal mevzuatın gerekçeleri ile birlikte bir bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerekir.

Anayasa'nın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başlıklı 157'nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir... buyurucu kuralına,

Anayasanın belirtilen kuralına paralel düzenleme içeren 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun;

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Görevleri başlıklı 20'nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar... düzenlemesine,

İdari Davalar ve Yargı Yetkisinin Sınırı başlıklı 21'inci maddesinde; 20'nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır... düzenlemesine,

Birinci Dairenin Görevleri başlıklı 22'nci maddesinde; Birinci Daire; atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin iptal ve tam yargı davalarını çözümler. düzenlemesine,

İkinci Dairenin Görevleri başlıklı 23'üncü maddesinde; İkinci Daire; istifa, hizmet yükümlülüğü, askeri akademiler, askeri öğrenci ve yedek subay işlemleri ile Birinci Dairenin görevi dışında kalan işlem ve eylemlerden doğan iptal ve tam yargı davalarını çözümler. düzenlemesine,

Mecburi İdari Müracaat başlıklı 34'üncü maddesinde; Askeri kişilerin özlük işleri konusunda kesin karar almaya yetkili olmayanlar makamlarca tesis edilmiş idari işlemlerin kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması idari dava açmak için belli olan süre içinde, mertebeler yoluyla ve bağlılığına göre yetkili üst makamlardan istenmedikçe Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılamaz. düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu hükümler uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin askeri hizmete ilişkin olması gerekmektedir. Kanun'un 22, 23 ve 34 ncü maddelerinde askeri hizmete ilişkin idari işlemlerden bazıları belirtilmek suretiyle Kanun'un 20 nci maddesinde belirtilen askeri hizmete ilişkin olma koşuluna kısmen açıklık getirilmiştir.

1961 ANAYASASI İLE 1602 SAYILI KANUN'DA YER VERİLEN DÜZENLEMELERİN GEREKÇELERİ

1961 Anayasası'nın değişik 140'ıncı maddesinde (20/09/1971-1488); ...Asker kişilerle ilgili idari eylem ve işlemlerin yargı denetimi Askeri Yüksek İdare Mahkemesince yapılır... buyurucu kuralına yer verilmiş,

Anayasa'nın 140'ıncı maddesi uyarınca kabul edilen 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20'nci maddesinde;

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Ulusu adına; asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. düzenlemesine yer verilmiştir.

1602 sayılı Kanun'un Genel Gerekçesinde şu görüşlere yer verilmiştir:

Kamu hizmetlerinden çıkan uyuşmazlıkların bünyesindeki özellik ve bunlara tatbik edilecek kuralların hukuki ve teknik niteliği; adliye mahkemelerine paralel olarak, idarenin yargısal denetimini yapmak üzere idare mahkemeleri (Danıştayın) kurulmasını zorunlu kılmıştır.

Adli kaza hâkimlerinin, yalnız hukuk sahasında, bilgi, ihtisas sahibi ve becerikli olmaları kâfi görüldüğü halde, idari yargı hâkimlerinin, hukuki bilgi ve ihtisası yanında, kamu hizmetleri sahasında da tam bir bilgi ve tecrübe sahibi olmaları şartı aranmaktadır.

İptal davalarında; dava mevzuu olan tasarrufların bilhassa sebep ve maksat unsurları bakımından hizmet gerek ve kurallarına ve kamu yararına uygun bulunup bulunmadığı, tam yargı davalarında; hizmetin kusurlu işleyip işlemediğini, görevli personelin yetkilerini aşıp aşmadıklarını, hizmet gereklerinin dışına çıkıp çıkmadıklarını takdir edebilmek için idari yargı organlarının ve hâkimlerinin kamu hizmetleri alanında yeterli bilgi, ihtisas ve tecrübe sahibi olmaları gerekir. Bu nedenlerle de idari yargı teşkilatı, özel bilgi, alışkanlık ve ihtisasa sahip hâkimlerden oluşan bir kuruluştur. Bu ihtisas, tecrübe ve ustalık da, ancak idarenin içinde bulunmak ve orada yıllarca görev yapmakla elde edilebilir. Oysaki Silahlı Kuvvetlerin mülki idareden çok farklı özellikleri dikkate alınmadan genel idare içinde düşünülerek, yargısal denetiminin Danıştaya bırakılmış olması umulan neticeyi vermemiştir.

Hiç şüphesiz, söz konusu intibaksızlığa gösterilecek sebepler arasında tarihi gelişim içerisinde Silahlı Kuvvetlerin daima Danıştayın denetiminin dışında bırakılmış olmasını da saymak mümkündür. Çünkü 1934 yılında çıkarılan 2515 sayılı Kanunla; subay ve askeri memurların özlük işlerine ilişkin konularda uyuşmazlıkların çözümü, Zat işleri, Son Tetkik Mercii Encümeni adı ile anılan bir kurula verilmişti. Daha sonra bu sistem terk edilerek 1939 yılında çıkarılan 3410 sayılı Kanunla bahse konu uyuşmazlıkların Askeri Temyiz Mahkemesinde görülmesi kabul edilmiş ve 1953 yılına dek bu usul devam ettirilmiştir.

3410 sayılı Kanun 1953 yılında, 1924 tarihli Anayasanın 50'nci maddesine aykırı görülerek 6142 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmış ve dolayısıyla bundan böyle askerlerin özlük işlerine ilişkin uyuşmazlıkların çözümlenmesi Danıştaya verilmiştir.

Uzun yılların tecrübesi ve elde edilen sonuca göre Silahlı Kuvvetlerin özelliğine ve onun kendine özgü hassas birleşimine uygun bir yapıda, ayrı bir yargı organının meydana getirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç, muhakkak ki, mülki ve askeri uyuşmazlık konularına uygulanacak ilke ve hukuki işlemlerin farklı olmasından ileri gelmektedir.

…

Anayasanın, 1488 sayılı Kanunla değiştirilen 140'ncı maddesinin son fıkrası ile Asker kişilerle ilgili idari eylem ve işlemlerin yargı denetimini yapmak üzere bir Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulması öngörülmüş, fıkranın birinci cümlesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevi, ikinci cümlesinde ise, kuruluş, işleyiş, yargılama usulleri ile başkan ve üyelerinin nitelikleri, atamaları, disiplin ve özlük işleri, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine uygun şekilde düzenliyecek bir kanun çıkarılması öngörülmektedir.

Tasarı hazırlanırken, Asker kişilerle ilgili kavramın belirlenmesi üzerinde durulmuş ve bu kavramın tanımlanması halinde ileride birçok güçlüklerle karşılaşılacağı düşünülmüştür. Kavramın tanımının, mahkeme içtihatlarına bırakılarak Anayasadaki ibarenin tasarıya aynen aktarılması ve bu suretle kavramın tanımı işinin içtihatlarla zaman içinde oluşarak istikrar bulmasına bırakmak da mümkündü. Bu takdirde, ortaya bu kavramı tanımlamakla görevli mahkemenin, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay veya Uyuşmazlık Mahkemesinden birisi mi, yoksa bunların hepsinin mi olacağı problemi ortaya çıkacaktır.

Anayasanın 142 'nci maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi; Adli, idari ve Askeri Yargı mercileri arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözümlemekle görevlidir. Oysa Askeri Yüksek idare Mahkemesi hakkında mezkur maddede bir hüküm mevcut değildir. Asker kişilerle ilgili bir davanın Danıştayda açılması ve Danıştayın da bir asker kişi ile ilgili tanımı yaparak kendini görevli görmesi ya da Askeri Yüksek idare Mahkemesinin yine kendine göre asker kişilerle ilgili bir tanım yaparak kendini görevli görmesi mümkün olacak, ortaya, Anayasa Koyucusunun amacına aykırı bir sonuç daima çıkabilecektir.

Diğer taraftan, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin idari niteliği üstün tutulursa, bu takdirde, Asker kişilerle ilgili' kavramının tanımı, 521 sayılı Danıştay Kanununun 30'uncu maddesinin (1) bendi gereğince, Danıştay tarafından yapılacak ve dolayısıyla Danıştaya eş değerde olması düşünülen bu Yüksek Mahkeme alelade idari yargı mercii haline getirilmiş olacaktır.

Bu nedenlerle asker kişi kavramını mahkeme içtihatlarına bırakmaktansa tasarıda tanımlamak daha uygun görülmüş ve tasarının 20'nci maddesi buna göre düzenlenmiştir.

Kavramın, yalnız organik bakımdan yani eylem ve işlemi yapacak olan makam bakımından tanımlanması ve Yüksek Mahkemenin Milli Savunma Bakanlığı her derecedeki komutanlıklar ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi mercilerin işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesi şeklinde tarifi mümkün ise de, bu takdirde, komutanlıkların kesin işlemleri ve bu işlemlerden doğan tazminat davalarında hasım gösterilmeleri ve dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerdeki hiyerarşinin bozulması, disiplin ve otoritenin sarsılması ihtimali karşısında Bakanlığın davalı durumuna düşürülebilmesi amacı ile bu tariften kaçınılmış ve aynı zamanda tüm idare makamlarının 'Asker kişilere ilişkin eylem ve işlemlerinin' bu mahkemeye gelmemesini sağlamak bakımından maddede Asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlem ve eylemler deyimi kullanılmıştır.

Kavramın maddi bakımdan yani asker kişilere ilişkin belli idari işlemler bakımından da tanımlanması düşünülmüş ve fakat bu suretle sınırlı tanımlamanın ilerde akla gelmeyecek bazı güçlüklerin doğumuna sebep olacağı kanısına varılarak bundan da kaçınılmıştır.

Bu itibarla, şahıs bakımından tanımlama ile maddi bakımdan tanımlama, uygun biçimde birleştirilerek asker kişinin tarifi, 20 nci maddede yapılmış ve sadece bu kişilere ilişkin askeri hizmetin gerekleri olan tasarrufların yargı denetiminin yapılması kafi görülmüştür. Silahlı Kuvvetlerin yapısı, hizmet özellikleri, astlık ve üstlük ilişkileri, 657 sayılı Kanunun 232 ve 233 'üncü, Askeri Ceza Kanununun 3'ncü, Askeri Yargılama Usulü Kanununun 10 ncu, iç Hizmet Kanununun 115 nci maddeleri ile amaçlanan hukuki düzenlemeler de göz önüne alınarak asker kişi tanımına, Silahlı Kuvvetlerde çalışan ve Devlet memuru statüsünde olan sivil personel de kapsam içersine alınmıştır. (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem 3, Toplantı 3, S.Sayısı:666).

1602 sayılı Kanun'un 20'nci madde gerekçesi şu şekildedir:

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluş nedeni, asker kişiler için özel bir mahkeme teşkili değil, sadece askeri hizmetin yürütülmesi için ilgili kurum ve komutanlıklarca tesis edilmiş işlem ve eylemlerin yargı denetiminde hizmet özelliklerinin de göz önünde tutulmasını sağlamaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevi, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmetin yürütülmesini teminen askeri kuruluşlarca yapılan işlem ve eylemlerle kayıtlanmıştır.

Mahkemenin görevi; Anayasa hükmüne göre, asker kişi ve askeri hizmetle ilgili idari işlem ve eylemlerle kayıtlandırılmıştır. Maddede, kanunun uygulanmasında kimlerin asker kişi sayılacakları açıkça gösterilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli üniformalı asker kişilerden başka sivil memurların da asker kişi sayılmaları hizmet yönünden zorunlu görülmüştür. Esasen bu husus 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 3'üncü, 353 sayılı Kanun 11'inci maddesinde kabul edilegelmiştir.

Askeri hizmetin yürütülmesini teminen alınmış karar ve eylemlerin askeri niteliği göz önünde tutularak bu kişileri ilgilendiren işlem ve eylemlerden, kendileri Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmış olsalar bile görevle ilişkisi korunmuştur.

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinde 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle madde düzenlemesi;

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. şekilde değiştirilmiştir.

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinde yapılan değişikliğin Görüşme Tutanağında şu görüşlere yer verilmiştir:

Başkan-Bu maddede eskisine göre ne değişiklik yaptık?

HAKİM ALBAY M.Ş. (Milli Savunma Bakanlığı Savunma Komisyonu Üyesi) - Arz edeyim Sayın başkanım.

Burada şunu yaptık; Anayasanın 140'ıncı maddesinde bu yer alıyor; zaten çok geniş idi: Asker kişiler hakkında hangi makamca işlem tesis edilirse edilsin, bu mahkemenin görevine girecek şekilde düzenlenmiş Anayasa; fakat bu kanun yapılırken, ('askeri hizmete ilişkin') kelimelerini koymak suretiyle, bu alan daraltılmıştır. Fakat uygulamada, Anayasaya nazaran daralmış olduğu için bazı aksaklıklar görüldü: Daha çok Maliye Bakanlığı ile Emekli Sandığı işlemlerinde oluyor; diğer bakanlıklarda hemen hemen olmuyor. Mesela, Maliye Bakanlığı, 'Bu komutan, Kıta tazminatı alıyor; (makam tazminatı) verilmez'. diyor yahut bir emeklilik işlemi yapıyoruz; falan yerde geçen eski bir kanun vardı, şarkta geçen, bazı yerlerde geçen sürelerin iki mislini emeklilikten sayıyordu diyoruz; onlar, bu sayılmaz diyor, Emekli Sandığı Milli Savunma Bakanlığının bu işlemini kabul etmiyordu.

Asker kişiyi ilgilendiren, askeri hizmete ilişkin bir işlemdi. Binaenaleyh bunun Askeri Yüksek İdare Mahkemesine gelmesini arzu ettik, bu maksatla koyduk; çünkü, asker kişiyi ilgilendiriyor; ama makam neresi olursa olsun... Anayasaya da uysun.

BAŞKAN - Eskiden Danıştay 'a gidiyordu.

HAKİM ALBAY M.Ş. (Milli Savunma Bakanlığı Savunma Komisyonu Üyesi) -Çelişkiye düşüyorduk. Diyelim ki biz kabul etmedik veya uygun bulduk; Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü dinlemiyor bizim kararımız, Danıştay'a gidebiliyordu işler, yıllarca uzayabiliyordu. Bunu önlemek için bu şekilde düşündük.

Bir de, askerlik mükellefiyeti ile ilgili konularda sorun çıktı. Er öğretmen veya bir rapor almış, çürük...Bir ihtilaf çıkıyor, eğer bu adam silah altına alınmış ise davaya biz bakıyoruz, asker kişi olduğu için; silah altına alınmadan dava açılmış ise, Danıştay bakıyor.

Burada da içtihat farkları husule geldi. Onun için dedik ki, askerlik mükellefiyeti ile ilgili ise, kişinin asker kişi olma şartı aranmaz, zaten işlem askeridir.

BAŞKAN-Ona da burası bakacak.

HAKİM ALBAY M.Ş. (Milli Savunma Bakanlığı Savunma Komisyonu Üyesi) -Onu da buruya aldık.

HAKİM TUĞGENERAL M.B. (Milli Savunma Bakanlığı Savunma Komisyonu Başkanı)- Şimdi asker kişiler hakkında iki tasarruf var: Bir askeri makamların tasarrufları var; bir de demin arkadaşımın ifade ettiği gibi askeri olmayan makamların, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin tasarrufları var.

Konu, Danıştay 'a gidiyor; Yüksek idare Mahkemesini görevsiz ve yetkisiz kılıyor bu konuda. Bir harcırah konusunda, bir emekli maaşında veya filan yerde geçen hizmet süresinin emeklilikten sayılması konusunda bir ihtilaf oluyor. Bu, tamamen askeri hizmetle, asker kişi ile ilgili... Konu şimdiye kadar ortada kalmış; oradan kaynaklanıyor mevzu. Biraz daha genişlettik.

BAŞKAN - Biraz daha işini çoğalttık yani şimdi.

HAKİM TUĞGENERAL M.B. (Milli Savunma Komisyonu Başkanı) -Evet; bir ölçüde... (Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi, 87. Birleşim 24.12.1981 O:2).

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNİN KURULUŞ KANUNU İLE DEĞİŞİKLİK KANUNUNUN DÜZENLEMELERİ, GENEL GEREKÇE, MADDE GEREKÇESİ VE GÖRÜŞME TUTANAKLARİ BİR BÜTÜNLÜK İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE ŞU SONUÇLARA ULAŞILMAKTADIR:

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davada görevli olabilmesi için idari işlemin Asker kişiyi ilgilendirmesi ve Askeri hizmete ilişkin olması gereklidir. Yasa koyucunun gerek ilgili madde düzenlemelerinde gerekse yasa gerekçesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olduğu idari işlemi, tesis eden makam yönünden (organik bakımdan) ve işlemin konusu bakımından birtakım değerlendirme ve kabullere yer verdiği görülmektedir:

A. İDARİ İŞLEMİ TESİS EDEN MAKAM YÖNÜNDEN

1. Milli Savunma Bakanlığı ile Askeri makamlarca asker kişiler hakkında tesis edilen işlemler askeri hizmete ilişkindir.

1602 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde;

...Kavramın, yalnız organik bakımdan yani eylem ve işlemi yapacak olan makam bakımından tanımlanması ve Yüksek Mahkemenin Milli Savunma Bakanlığı her derecedeki komutanlıklar ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi mercilerin işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesi şeklinde tarifi mümkün ise de, bu takdirde, komutanlıkların kesin işlemleri ve bu işlemlerden doğan tazminat davalarında hasım gösterilmeleri ve dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerdeki hiyerarşinin bozulması, disiplin ve otoritenin sarsılması ihtimali karşısında Bakanlığın davalı durumuna düşürülebilmesi amacı ile bu tariften kaçınılmış ve aynı zamanda tüm idare makamlarının 'Asker kişilere ilişkin eylem ve işlemlerinin' bu mahkemeye gelmemesini sağlamak bakımından maddede 'Asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlem ve eylemler' deyimi kullanılmıştır...

Kavramın maddi bakımdan yani asker kişilere ilişkin belli idari işlemler bakımından da tanımlanması düşünülmüş ve fakat bu suretle sınırlı tanımlamanın ilerde akla gelmeyecek bazı güçlüklerin doğumuna sebep olacağı kanısına varılarak bundan da kaçınılmıştır. ifadelerine, 1602 sayılı Kanun'un 20'nci madde gerekçesinde;

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluş nedeni, asker kişiler için özel bir mahkeme teşkili değil, sadece askeri hizmetin yürütülmesi için ilgili kurum ve komutanlıklarca tesis edilmiş işlem ve eylemlerin yargı denetiminde hizmet özelliklerinin de göz önünde tutulmasını sağlamaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevi, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmetin yürütülmesini teminen askeri kuruluşlarca yapılan işlem ve eylemlerle kayıtlanmıştır... ifadesine,

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinde yapılan değişikliğin Görüşme Tutanağında;

... Şimdi asker kişiler hakkında iki tasarruf var: Bir askeri makamların tasarrufları var; bir de demin arkadaşımın ifade ettiği gibi askeri olmayan makamların, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin tasarrufları var... ifadesine yer verilmiştir.

Yasa koyucunun 1602 sayılı AYİM Kanun'un genel gerekçesi ile Kanun'un 20'nci madde gerekçelerinde yer verdiği ifadelerden; idari işlemi tesis eden makam yönünden Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamlarca asker kişiler hakkında tesis edilen tüm işlemler, sivil kişiler hakkında tesis edilen askerlik yükümlülüğüne ilişkin işlemler askeri hizmete ilişkindir.

Başka bir anlatımla idari işlemin organik yönü bakımından asker kişiler hakkında işlemi tesis eden idari makamlar Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamlar ise idari işlem askeri hizmete ilişkindir.

Dolayısıyla Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile her derecedeki komutanlıklar tarafından asker kişiler hakkında tesis edilen işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklarda Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevlidir.

Bir diğer ifadeyle Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve diğer düzenleyici alt mevzuatta askeri makamlar ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından asker kişiler hakkında tesis edilmesi öngörülen idari işlemler askeri hizmete ilişkindir ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevine girmektedir.

2. Askeri makamlarca sivil kişiler hakkında tesis edilen askerlik yükümlülüğüne ilişkin işlemler askeri hizmete ilişkindir.

Kanun koyucu askerlik yükümlülüğüne ilişkin uyuşmazlıklarda asker kişi olma koşulunu kaldırmış ve bu işlemlerin de askeri hizmete ilişkin olduğunu belirtmiştir.

1325 sayılı Milli Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilatı Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi ile barışta ve savaşta asker alma hizmetlerini yürütme görevi Milli Savunma Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir.

Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamlarca sivil kişiler hakkında tesis edilen askerlik yükümlülüğüne ilişkin işlemler askeri hizmete ilişkindir.

B. İDARİ İŞLEMİN KONUSU BAKIMINDAN

Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamların dışındaki idari makamlarca asker kişiler hakkında tesis edilen askeri hizmetin yürütülmesine ilişkin işlemler askeri hizmete ilişkindir.

1602 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde;

...aynı zamanda tüm idare makamlarının 'Asker kişilere ilişkin eylem ve işlemlerinin' bu mahkemeye gelmemesini sağlamak bakımından maddede 'Asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin işlem ve eylemler' deyimi kullanılmıştır. Kavramın maddi bakımdan yani asker kişilere ilişkin belli idari işlemler bakımından da tanımlanması düşünülmüş ve fakat bu suretle sınırlı tanımlamanın ilerde akla gelmeyecek bazı güçlüklerin doğumuna sebep olacağı kanısına varılarak bundan da kaçınılmıştır.Bu itibarla, şahıs bakımından tanımlama ile maddi bakımdan tanımlama, uygun biçimde birleştirilerek asker kişinin tarifi, 20'nci maddede yapılmış ve sadece bu kişilere ilişkin askeri hizmetin gerekleri olan tasarrufların yargı denetiminin yapılması kafi görülmüştür.. ifadelerine,.

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinin gerekçesinde;

...Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluş nedeni... sadece askeri hizmetin yürütülmesi için ilgili kurum ve komutanlıklarca tesis edilmiş işlem ve eylemlerin yargı denetiminde hizmet özelliklerinin de göz önünde tutulmasını sağlamaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevi, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmetin yürütülmesini teminen askeri kuruluşlarca yapılan işlem ve eylemlerle kayıtlanmıştır.. ifadelerine,

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinde yapılan değişikliğin Görüşme Tutanağında;

...Asker kişiler hakkında hangi makamca işlem tesis edilirse edilsin, bu mahkemenin görevine girecek şekilde düzenlenmiş Anayasa; fakat bu kanun yapılırken, ('askeri hizmete ilişkin') kelimelerini koymak suretiyle, bu alan daraltılmıştır. Fakat, uygulamada, Anayasaya nazaran daralmış olduğu için bazı aksaklıklar görüldü: Daha çok Maliye Bakanlığı ile Emekli Sandığı işlemlerinde oluyor; diğer bakanlıklarda hemen hemen olmuyor. Mesela, Maliye Bakanlığı, 'Bu komutan, Kıta tazminatı alıyor; (makam tazminatı) verilmez'-diyor yahut bir emeklilik işlemi yapıyoruz; falan yerde geçen eski bir kanun vardı, şarkta geçen, bazı yerlerde geçen sürelerin iki mislini emeklilikten sayıyordu diyoruz; onlar, bu sayılmaz' diyor, Emekli Sandığı Milli Savunma Bakanlığının bu işlemini kabul etmiyordu.

Asker kişiyi ilgilendiren, askeri hizmete ilişkin bir işlemdi. Binaenaleyh bunun Askeri Yüksek idare Mahkemesine gelmesini arzu ettik, bu maksatla kovduk; çünkü, asker kişiyi ilgilendiriyor; ama makam neresi olursa olsun... Anayasaya da uysun.

BAŞKAN - Eskiden Danıştay d gidiyordu.

HAKİM ALBAY M.Ş. (Milli Savunma Bakanlığı Savunma Komisyonu Üyesi) -Çelişkiye düşüyorduk. Diyelim ki biz kabul etmedik veya uygun bulduk; Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü dinlemiyor bizim kararımız, Danıştay'a gidebiliyordu işler, yıllarca uzayabiliyordu. Bunu önlemek için bu şekilde düşündük...

Şimdi asker kişiler hakkında iki tasarruf var: Bir askeri makamların tasarrufları var; bir de demin arkadaşımın ifade ettiği gibi askeri olmayan makamların, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin tasarrufları var..

Konu, Danıştay'a gidiyor; Yüksek İdare Mahkemesini görevsiz ve yetkisiz kılıyor bu konuda. Bir harcırah konusunda, bir emekli maaşında veya filan yerde geçen hizmet süresinin emeklilikten sayılması konusunda bir ihtilaf oluyor. Bu, tamamen askeri hizmetle, asker kişi ile ilgili... ifadelerine yer verilmiştir.

İdari işlemin yargı denetiminde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olabilmesi için idari işlemin mutlaka Milli Savunma Bakanlığı ve askeri makamlar tarafından tesis edilmesi gerekmemektedir. Belirtilen makamların dışında kalan idari makamların asker kişiler hakkında tesis ettikleri idari işlemlerin Askeri hizmete ilişkin olması durumunda idari yargı denetiminde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli olmalıdır.

Bir idari işlemin konusu itibariyle Askeri hizmete ilişkin olması açıklığa kavuşturulmalıdır.

Bunun için Yasa koyucunun 1602 sayılı Kanun'un genel gerekçesi ile Kanun'un 20'nci madde gerekçesine bakılmalıdır.

Kanun koyucu Askeri hizmete ilişkin olma kavramından, o idari işlemin Askeri hizmetin yürütülmesi ile ilgili olmasını amaçlamıştır.

Asker kişilerin bireysel hukuki durumlarında değişiklik yapan bir idari işlemin Askeri hizmetin yürütülmesi ile ilgisinin ortaya konulması gerekir.

Asker kişilerin bireysel hukuki durumlarında değişiklik yapan ve askeri hizmetin yürütülmesine ilişkin işlemleri, yerine getirdikleri askerlik hizmetinin karşılığı olarak hak kazandıkları yararlar ya da yerine getirmek zorunda oldukları yükümlülükler olarak tanımlamak mümkündür.

1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesi değişiklik görüşmelerinde askeri olmayan makamların asker kişiler hakkında askeri hizmetin yürütülmesine ilişkin tasarrufları belirtilirken verilen makam tazminatı, emeklilik süresi gibi örneklerin askeri hizmetten kaynaklı özlük hakları olduğu görülmektedir.

1602 sayılı Kanun'un 22 ve 23'üncü maddelerinde atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin iptal ve tam yargı davaları ile istifa, hizmet yükümlülüğü, askeri akademiler, askeri öğrenci ve yedek subay işlemlerinin askeri hizmetin yürütülmesine ilişkin olduğu Yasa koyucu tarafından belirtilmiş ancak bu sayılanlarla sınırlı tutulmamıştır.

Kanun'da sayılan atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluk, istifa, hizmet yükümlülüğüne ilişkin işlemler personelin özlük haklarına ya da yükümlülüklerine yöneliktir.

İdari işlemin askeri hizmete ilişkin bulunması, kanun ve diğer düzenlemelerin Milli Savunma Bakanlığı ile Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığını yetkili kıldığı konulara ilişkin olması anlamını taşımaktadır.

Belirtilen makamlarca asker kişiler hakkında ancak askeri personel statüsünden kaynaklanan hususlarda işlem tesisi mümkündür.

Bu nedenle asker kişilerin muvazzaf ya da emekli askeri personel statüsünden kaynaklanan özlük hakları ya da yükümlülüklerine ilişkin idari işlemlerin askeri hizmetin yürütülmesine dolayısıyla askeri hizmete ilişkin olduğunun kabulü gerekir.

C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KARARLARI,

Yargı organlarının görev alanı kamu düzenine ilişkindir. Kamu düzeni, devlet faaliyetlerinin anayasa ve alt düzenleyici işlemlerle yetkili kılınan organlar tarafından yerine getirilmesidir. Yargılama faaliyetlerinin de kamu düzenine uygun yerine getirilmesi gerekir. Bu durum hukuk devleti ve doğal hâkim ilkelerinin de bir gereğidir.

Uyuşmazlık mahkemesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir uyuşmazlıkta görevli olup olmadığını belirlerken;

... idare, işlem tesis ederken kanunda sayılan bu asker kişilerden herhangi birini göz önünde tutmuş, bu kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerini, tutum ve davranışlarını, askeri geçmişini, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerini, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural gerek ve gelenekleri göz önünde tutarak değerlendirmiş ise, bu işlem askeri nitelikli bir işlemdir. İdari işlemin yargısal denetiminde askerlik mesleğinin gereklerini yakından bilmenin önem taşımadığı hallerde işlem askeri makamlarca tesis edilmiş olsa bile dava sivil idare mahkemelerinde çözümlenecektir... Ölçünün idari işlemi tesis eden makam yönünden ayırıma tabi tutulmayıp yapılan işlemin niteliğine, askeri olma vasfının ağırlıklı olup olmadığına bakılması görevli mahkemenin tayininde en doğru yol olacaktır... Çözümlenecek mesele herhangi bir kamu kurumunda ciltçilik yapan sivil vatandaşın aynı yöndeki isteğinden ve onun çözümünde varılacak sonuçtan farklı olmayacaktır. Mesele yapılan işlemin mevzuata uygun olup olmadığının denetimidir kabulünden hareket etmektedir.

Ancak Anayasa Mahkemesinin bir kararında da belirtildiği üzere yasa metinlerinin ve sözcüklerinin, hukuk dilindeki anlamlarına göre anlaşılmaları gerekir. Kimi gerekçelerle bu kuralın dışına çıkılması, metinlerin anlamlarından başka biçimlerde yorumlanması, metnin bir tür düzeltilmesine kalkışılması, aslında yasada olmayanı yasaya yakıştırmak ve yorum yoluyla amacını değiştirmek ya da yasa koyucunun yerini almak olur. (Anayasa Mahkemesi 25.05.1999 gün ve E. 1999/23 K. 1999/18)

Uyuşmazlık Mahkemesinin kararlarında dikkate aldığı kriterler; 1602 sayılı Kanun'un metninde yer vermediği genel ve madde gerekçelerinde ifade etmediği, düşünmediği, değerlendirmediği hususlardır.

Dolayısıyla Uyuşmazlık Mahkemesince belirtilen kriterlerden hareketle verilen kararlar Anayasa'nın 142'nci maddesinde yer verilen Mahkemelerin görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği kuralına aykırılık oluşturacaktır.

Uyuşmazlık Mahkemesi makam tazminatı ödenmesi ile ilgili bir uyuşmazlıkta -madde gerekçesinde açıkça yer verilmesine rağmen- makam tazminatının hizmet karşılığı saptanan bir ödemeyle ilgili olmayan emeklilik statüsünde sosyal güvenlik esaslarına göre verilen ek bir ödeme olduğunu, tesis edilen işlemin hukuki sonuçları itibariyle, ilgilinin asker ya da sivil kişi olmasına göre değişen bir nitelik taşımadığı gerekçesi ile genel idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir. (Hukuk Bölümü 14.4.1997 E. 1997/19 K. 1997/18).

Bunun gibi Uyuşmazlık Mahkemesi kadrosuzluk tazminatına ilişkin uyuşmazlığın çözümünde de askeri hizmete ilişkinlik koşulunun bulunmadığından hareketle genel idari yargının görevli olduğuna karar verebilmiştir. (06.07.2009 tarih E.2009/39 K.2009/194).

Benzer şekilde Ordu Hemşiresi (sivil memur) olan davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu kapsamında intibak ve kademe ilerlemesinden kaynaklı uyuşmazlığın da yine genel idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar vermiştir (2.4.2007 E. 2006/314 K.2007/44).

Bununla birlikte bir başka kararında asker kişilerin 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan görevi askeri hizmet olarak kabul etmiştir. (Hukuk Bölümü 11.12.2006 E.2006/246 K.2006/236)

Şüphesiz belirtilen kanun kapsamında yerine getirilen görevler asker kişilerin askeri personel statüsünden kaynaklı görevlerdir. Ancak hemen belirtilmesi gerekir ki tesis edilen işlem hukuki sonuçlan itibariyle, ilgilinin asker ya da sivil kişi olmasına göre değişen bir nitelik taşımamaktadır. Esasen taşıması da gerekmemektedir. Zira 1602 sayılı Kanunda bir işlemin askeri hizmete ilişkin olması koşulu öngörülürken aynı zamanda askeri hizmete ilişkin olmama koşulu öngörülmemiştir.

Daha açık anlatımla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olabilmesi için idari işlemin sırf askeri hizmete ilişkin olması koşulu öngörülmemiştir.

Başka bir ifadeyle idari işlemin askeri hizmete ilişkin olması yanında bu işlemin askeri olmayan hizmete ilişkin olmaması gibi bir başka koşul getirilmemiştir.

Dolayısıyla tesis edilen işlemlerin hukuki sebebinin aynı olması durumunda işlemin konusunun hem asker kişiler hem de asker olmayan kişileri ilgilendirmesinin görev konusuna bir etkisi bulunmamalıdır.

Türk idari yargı düzeninde genel idari yargı ve askeri idari yargı olmak üzere iki idari yargı düzeni bulunmaktadır. Bu nedenle aynı nitelikte idari uyuşmazlıkların hem genel idari yargı mercilerinde hem Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmesi mümkündür.

1602 sayılı Kanun'un 22 ve 23'üncü maddelerinde yer verilen atanma, yer değiştirme, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin uyuşmazlık konuları genel idari yargıda da bulunmaktadır. (2575 sayılı Danıştay Kanunu md. 26/A, 29, 32, 34)

Diğer yandan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu (Adi maluliyet, makam tazminatına ilişkin hükümler), 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 6245 sayılı Harcırah Kanunu, 2453 sayılı Yurt Dışında Görevli Personele Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri hem asker kişilere hem de asker olmayan kişilere uygulanan düzenlemelerdir.

Söz konusu düzenlemeler sadece askeri hizmete ilişkin olmayan aynı zamanda -askeri hizmet dışında bulunan- diğer kamu hizmetlerinin de yürütülmesine yönelik düzenlemelerdir.

Belirtilen düzenlemelerin hem askeri hizmete ilişkin hem de diğer kamu hizmetlerinin yürütülmesine yönelik olma özelliğinden hareketle genel idari yargının görevli olduğu yönünde bir sonuca varılması mümkün değildir.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle Yüksek Askeri Şura kararı ile ilişiği kesilen davacının görevi sırasında hakkında düzenlenmiş olan bazı sicil belgeleri ve kanaat raporlarının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca verilmemesinden kaynaklı uyuşmazlığın çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olduğuna karar vermiştir (Hukuk Bölümü 11.12.2006 tarihli karar).

Uyuşmazlık Mahkemesi uzman erbaşların adi malûl sayılmamaları nedeniyle açılan iptal davalarında Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir (04.10.2004 tarih E.2004/69 K.2004/64; 04.10.2004 tarih E.2004/71 K.2004/66; 04.10.2004 tarih E.2004/70 K.2004/65).

Uyuşmazlık Mahkemesi askerlik hizmetini yaptığı sırada şehit olan kardeşten dolayı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun Ek 1'inci maddesi uyarınca iş talebinden kaynaklı uyuşmazlığın çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir (Hukuk Bölümü 06.07.2009 gün ve E.2008/160 K.2009/166 sayılı karar).

Yine asker kişinin dul eşinin TSK Özel Bakım Merkezine kabul edilmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir (4.10.2004 E.2004/51 K. 2004/59).

Belirtilen kararlarda uyuşmazlığı oluşturan işlemlerin askeri personel statüsünden kaynaklı olması nedeniyle isabetli olduğunun belirtilmesi gerekir.

D. SONUÇ OLARAK

İdare hukuku bir statüler hukukudur. Statü, ilgililerin içinde bulunduğu genel hukuksal durumları deyimler. Statü, çerçeve ve içerikleri önceden nesnel olarak anayasa ve yasal düzenlemelerle belirlenmiştir. Gerçek kişiler bu genel hukuksal durumlardan aynı anda birçoğunun içinde bulunabilir. Memurlar ve kamu görevlileri belirli bir statüde, nesnel kurallara göre hizmet yürütmekte, o statünün sağladığı aylık, ücret, atanma, yükselme gibi öznel haklara sahip olmaktadır.

Anayasa'da idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği kuralına yer verilmiştir.

Statüye ilişkin düzenlemelerde bir yandan özlük hakları ve yükümlülüklerine ilişkin kurallara yer verilirken diğer yandan idare fonksiyonu içerisinde bu idari işlemleri tesis edecek makamlarda belirtilmektedir.

Dolayısıyla idare makamları idare fonksiyonu içerisinde görevli ve yetkili kılındıkları konularda kamu gücüne dayalı olarak bireysel hukuki durumlarda değişiklik yapan idari işlemleri tesis edebilmektedirler.

Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamlar da idare fonksiyonu içerisinde yasalarca tevdi edilen kamu hizmetini yerine getirmekle görevli ve yetkili kılındıkları konularda kamu gücüne dayalı olarak bireysel hukuki durumlarda değişiklik yapan idari işlemleri tesis etmektedirler.

Milli Savunma Bakanlığı ile askeri makamlar idare fonksiyonu içerisinde yapılan işbölümü çerçevesinde yasa ya da alt düzenleyici işlemlerle tevdi edilen asker kişilere ilişkin tesis ettikleri idari işlemler askeri hizmete ilişkindir.

Bu nedenle bu uyuşmazlıkların çözüm yerinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olması gerekir.

Asker olmayan idari makamlar da idare fonksiyonu içerisinde yasalarca tevdi edilen kamu hizmetini yerine getirmekle görevli ve yetkili olduklarından, kendi sorumluluk alanları içerisinde asker kişiler hakkında tesis ettikleri işlemlerin askeri hizmete ilişkin olmaları durumunda; bu uyuşmazlıkların çözüm yeri Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir.

Kanun koyucu Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevinin belirlenmesinde Asker kişi ve Askeri hizmete ilişkin olma koşullarını öngörmüş başkaca bir kıstas getirmemiştir.

Askeri hizmete ilişkin olma koşulu askeri hizmetten kaynaklı işlemleri belirtmektedir. Buna karşın sivil hizmete ilişkin olmama gibi bir olumsuz koşulu da barındırdığı yorumlanamaz. Başka bir anlatımla sonuçların sadece askeri hizmete ilişkin olması gibi bir kriter yasa koyucu tarafından öngörülmemiştir. Bu nedenle işlemin sebep unsuru aynı hukuki kurala ilişkin olsa bile askeri hizmete ilişkin bir özlük hakkının ya da yükümlülüğünün söz konusu olduğu durumlarda görevli yargı mercii Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin olması gerekmektedir.

E. DAVA KONUSUNA İLİŞKİN 6136 SAYILI ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR HAKKINDA KANUNUN ASKER KİŞİLERE UYGULANMASINDAN KAYNAKLI UYUŞMAZLIKLARDA ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ GÖREVLİDİR.

1. İDARİ İŞLEM TESİS EDEN MAKAM YÖNÜNDEN ASKERİ HİZMETE İLİŞKİNDİR.

6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun'un 7'nci maddesinde; ...emekli subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarmalar ve en az on yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlar,... taşıyabilirler veya mesken ya da iş yerinde bulundurabilirler... Silâh taşımaya yetki veren kimlik kartları ile belgelerin düzenlenmesi ve gerektiğinde yenilenmesi ya da geri alınmasına ilişkin usul ve esaslar Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikte düzenlenir. düzenlemesine,

91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin Tanımlar başlıklı 2'nci maddesinde; o) Kimlik kartları ve silah taşıma izni: Kuvvet komutanlıklarınca, Jandarma Genel Komutanlığınca ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca emekli subay, astsubay ve uzman jandarma çavuşlar için verilen emekli kimlik kartları ile sahiplerinin silah taşıma yetkisini belirleyen silah taşıma izin belgesini,... düzenlemesine,

Ruhsatlar başlıklı 3'üncü maddesinde; (Değişik: 99/13749 -2.12.1999)...Kanunun 7'nci maddesinin birinci fıkrasının (2) ve (3) numaralı bentleri kapsamına giren ve bu Yönetmeliğin 8'inci maddesinde belirtilen diğer kamu görevlilerinin silah taşıma ruhsatları, verildiği tarihten itibaren, görevin devamı süresince geçerlidir. Bu kişilerin ruhsata esas görev durumları beş yılda bir araştırılır. Kanunun 7'nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi kapsamına giren emekli kamu görevlilerine verilen silah taşıma ve bulundurma ruhsatlan ile bu maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen kamu görevlilerine verilen silah bulundurma ruhsatları süre kaydına tabi tutulmaz. Ancak, bu şahısların silah taşıma ve bulundurma şartlarını koruyup korumadıkları hususu her beş yılda bir araştırılır. düzenlemesine,

Emekli Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli başlıklı 11'inci maddesinde; (Değişik:2000/1550-25.10.2000) Mahkeme kararı ile ya da haklarında verilen mahkumiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tard veya ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 50'nci maddesinin (c) bendi, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 15 inci maddesi uyarınca disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlar, 3269 sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca başarısız görülenler ile 3466 sayılı Kanunun 13 ve 16'ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilenler veya 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2'nci maddesi gereğince emekli edilenler hariç olmak üzere, emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarmalar ile en az on yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteği ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlara silah taşıma ve bulundurma izni, bağlı bulundukları Kuvvet Komutanlıklarınca, Jandarma personeli için Jandarma Genel Komutanlığınca, Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli için Sahil Güvenlik Komutanlığınca verilir. Kanunen silah almaya ve taşımaya yetkili olan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli emekli olarak ayrılmaları halinde, ilişiklerini keserken şahsi tabancalarını emekli kimlik kartlarına işletebilirler... Emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin kimlik kartlarında bulunacak silaha ait bilgiler, ilgiliye silahını taşıma veya bulundurma müsaadesi verir. düzenlemesine yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin silah bulundurma ve taşımasına yönelik işlemlerin Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca tesis edilmesi öngörülmüştür.

Dolayısıyla işlemi tesis eden makam itibariyle asker kişiler hakkında silah ruhsatına yönelik işlemler askeri hizmete ilişkindir.

2. İDARİ İŞLEM KONUSU BAKIMINDAN ASKERİ HİZMETE İLİŞKİNDİR.

6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun'un 7'nci maddesinde; (Değişik:2478-23.6.1981) Ateşli silahları ancak;...4. A) (Değişik: 4534-23.2.2000) Mahkeme kararı ile ya da haklarında verilen mahkumiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tart ve ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 926 sayılı Kanunun 50'nci maddesinin (c) bendi, 3269 sayılı Kanunun 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Kanunun 15'inci maddesi uyarınca disiplinsizlik veya ahlâki durumları sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlar, 3269 sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca başarısız görülenler ile 3466 sayılı Kanunun 13 ve 16'ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilenler veya 1402 sayılı Kanunun 2'nci maddesi uyarınca emekli edilenler hariç olmak üzere emekli subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarmalar ve en az on yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteğiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlar,... taşıyabilirler veya mesken ya da iş yerinde bulundurabilirler... Silâh taşımaya yetki veren kimlik kartları ile belgelerin düzenlenmesi ve gerektiğinde yenilenmesi yada geri alınmasına ilişkin usul ve esaslar Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikte düzenlenir...(Değişik son fıkra: 4534 - 23.2.2000) Ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara (...) (*), affa uğramış olsalar bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilemez. düzenlemesine,

91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin Emekli Türk Silahlı Kuvvetleri Personeli başlıklı 11'inci maddesinde; (Değişik: 2000/1550-25.10.2000) Mahkeme kararı ile ya da haklarında verilen mahkumiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tard veya ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 50'nci maddesinin (c) bendi, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 15'inci maddesi uyarınca disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlar, 3269 sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca başarısız görülenler ile 3466 sayılı Kanunun 13 ve 16'ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilenler veya 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2'nci maddesi gereğince emekli edilenler hariç olmak üzere, emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarmalar ile en az on yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteği ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlara silah taşıma ve bulundurma izni, bağlı bulundukları Kuvvet Komutanlıklarınca, Jandarma personeli için Jandarma Genel Komutanlığınca, Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli için Sahil Güvenlik Komutanlığınca verilir. Kanunen silah almaya ve taşımaya yetkili olan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli emekli olarak ayrılmaları halinde, ilişiklerini keserken şahsi tabancalarını emekli kimlik kartlarına işletebilirler... Emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin kimlik kartlarında bulunacak silaha ait bilgiler, ilgiliye silahını taşıma veya bulundurma müsaadesi verir. düzenlemesine yer verilmiştir.

Nitekim AYİM 3'üncü Dairesince benzer davalarda yapılan görev itirazlarının; Davacının TSK'nden ayrılmış asker kişi olması nedeniyle asker kişi sıfatının bulunması, TSK'nden ayrılmış bulunan personele silah taşıma ve bulundurma ruhsatının bağlı bulundukları Kuvvet Komutanlıkları tarafından verileceğinin ön görülmesi ve TSK personeli için farklı düzenlemelere yer verilmesi, dava konusu edilen işlemin davacının özlük hakları ile ilgili olması, askeri hizmetin karşılığında doğan özlük haklarından kaynaklanan idari uyuşmazlıkların hukuki sebebinin ilgili kişinin yaptığı askeri hizmet olması nedeniyle davanın Askeri Yüksek İdari Mahkemesinin görev alanı içinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır... gerekçesine dayalı olarak reddine karar verilmiştir. (AYİM 3'üncü Dairesi 16.03.2006 tarih ve E.2006/67 K.2006/411; 06.11.2008 tarih ve E:2008/526; 12.06.2008 tarih ve GENSEK.2007/3544 E.2008/678)

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi aynı uyuşmazlık konusunda görevli olduğunu kabul etmiştir. (AYİM Daireler Kurulunun 11 Nisan 2008 tarih ve E.2007/55 K.2008/1602; AYİM 2'nci Dairesinin 02 Ekim 2002 E.2002/125 K.2002/741; 03 Nisan 2002 E. 1998/207 K.2002/494; 05 Mart 2003 gün ve E.2002/498 K.2003/174; AYİM 3'ncü Dairesinin 26.02.2004 tarih ve E.2004/244 K.2004/205; 16 Aralık 2004 E.2004/409 K.2004/1767; 16 Mart 2006 tarih ve E. 2006/67 K.2006/411; 16 Haziran 2005 tarih ve E. 2005/188 K. 2005/832; 16 Kasım 2006 tarih E.2006/442 K.2006/1478; 15.02.2007 tarih ve E. 2006/1049 K. 2007/352; 27 Eylül 2007 tarih ve E.2007/299 K.2007/1005; 15.11.2007 tarih ve E.2007/641 K.2007/1177; 12.06.2008 tarih ve GENSEK.2007/3544 E.2008/678; 13 Kasım 2008 E.2008/572 K.2008/1245; 08 Ocak 2009 E. 2008/670 K.2009/8; 26 Şubat 2009 tarih ve E.2008/575 K.2009/197; 10 Aralık 2009 tarih ve E.2009/791 K.2009/1303; 14 Ocak 2010 tarih ve E.2009/468 K.2010/7; 25 Mart 2010 tarih ve E.2009/1405 K.2010/362; 25 Mart 2010 tarih ve E. 2009/721 K.2010/363 sayılı kararları)

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin aynı uyuşmazlık konusunda idari işlemin askeri hizmete ilişkin olmaması nedenine dayalı görevsizlik kararları da bulunmaktadır. (AYİM Daireler Kurulunun 10 Ekim 2002 tarih ve E.2002/324 K.2002/263; AYİM 3'ncü Dairesinin 22 Nisan 2004 tarih ve E.2003/723 K.2004/623 sayılı kararları)

Uyuşmazlık Mahkemesi 01.03.2010 tarih ve E:2009/123, K:2010/49 sayılı kararı ile; Davacının, Jandarma Genel Komutanlığında Uzm.J.Çvş. olarak görev yapmakta iken malûl olarak emekliye ayrılma işlemini dava konusu yapmadığı; bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı; davacının, envanterde adına kayıtlı tabancasına silah taşıma izin belgesi verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı işlemi ile bu işlemin dayanağı Sağlık Bakanlığı Genelgesinin iptali istemiyle dava açtığı; davacının isteminin, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında yönetmeliğin 15 ve 16'ncı maddeleri ile Sağlık Bakanlığının 2004/74 sayılı Genelgesi hükümleri gereğince reddedildiğinin görüldüğü; bu nedenle, çözümlenecek olan uyuşmazlığın; silah bulundurma ve taşıma ruhsatı iptal edilen diğer devlet kuruluşlarında görevli veya emekli sivil kişilerin aynı yöndeki isteğinden ve onun çözümü ile varılacak sonuçtan farklı olmadığı; bir başka anlatımla işlemlerin hukuki sonuçları itibariyle, ilgilinin asker ya da sivil kişi olmasına göre değişen bir niteliğinin bulunmadığı, belirtilen durum karşısında, Anayasa'nın 157'nci ve 1602 sayılı Yasa'nın 20'nci maddelerinde öngörülen koşullardan, askeri hizmete ilişkin bulunma koşulu gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümüne genel idari yargı yerinin görevine girdiğine karar vermiştir. (03.2010 tarih ve E.2009/123, K.2010/49 sayılı karar).

Davacı hakkında tesis edilen silah taşıma ve bulundurma izninin verilmemesine ilişkin işlemin askeri makamlarca tesis edilmesi ve emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin silah taşıma ve bulundurma hakkının bulunduğu statüden kaynaklanması nedeniyle işlem askeri hizmete ilişkindir ve uyuşmazlığın çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir.

3. UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜMÜNDE DİKKATE ALINMASI GEREKLİ DİĞER HUSUSLAR

Dava konusu uyuşmazlıkta Yasa koyucu silah taşıma ve bulundurma koşullarını düzenlerken bu haktan yararlanacakları 5 ayrı maddede belirlediği statülere göre düzenlemiş, bunlara ilişkin özel yararlanma koşullarını da yine aynı maddede belirtmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli personele silah taşıma ve bulundurma izninin verilebilmesi için sadece 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin 16'ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükümlü olmamaları yeterli değildir.

6136 sayılı Kanunun 7'nci maddesi ile buna paralel olarak düzenlenen 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin 1l'inci maddesinde sayılı koşulların da sağlanmış olması gerekir:

Buna göre olumsuz koşullar olarak;

a. Mahkeme kararı ile ya da haklarında verilen mahkumiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tard veya ihraç edilmemek, rütbesinin geri alınmasına hükmolunmamak,

b. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 50'nci maddesinin (e) bendi, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 16'ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 15'inci maddesi uyarınca disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulmamak,

c. 3269 sayılı Kanunun 12'nci maddesi uyarınca başarısız görülmemek,

d. 3466 sayılı Kanunun 13 ve 16'ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilmemek,

e. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2'nci maddesi gereğince emekli edilmemek koşullarının sağlanması,

Bunun yanı sıra olumlu koşullar olarak;

a. Emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olmak,

b. Mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarma olmak,

c. En az on yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteği ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmış olmak gerekmektedir.

Belirtilen hususlar tamamen asker kişilerin bulundukları askeri personel statüsü nedeniyle tesis edilebilecek işlemlerdir.

Yukarıda sayılan asker kişilerin askeri hizmetine ilişkin olumlu ve olumsuz koşulların yanı sıra yine bir başka olumsuz koşul 91/1779 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Yönetmeliğin 16'ncı maddesinde sayılmış ve asker kişiler ile asker kişi statüsü bulunmayan kişiler hakkında ortak hükümler belirlenmiştir.

Söz konusu düzenlemelerden çıkarılması gereken sonuç şudur:

Askeri makamlar asker kişiler hakkında silah taşıma ve bulundurma iznine ilişkin bir işlem tesis ederlerken; asker kişilerin 6136 sayılı Kanunun 7'nci maddesi ile Yönetmeliğin 11 'inci maddesinde sayılı koşulların sağlanamaması nedeniyle bir işlem tesis ettiklerinde görevli yargı yerinin askeri idari yargı,

Buna karşın Yönetmeliğin 16'ncı maddesinde sayılı koşulların gerçekleşmesi nedeniyle bir işlem tesis ettiklerinde görevli yargı yerinin genel idari yargı olması gibi bir sonuca sebebiyet verilebilecektir.

Oysaki sayılı durumlar idari işlemin hukuki sebebine ilişkin koşullardır ve görev hususunun işlemin konusuna göre belirlenmesi gerekir.

İdari işlemin asker kişilerin silah taşıma ve bulundurma iznine ilişkin olması nedeniyle; işlemin askeri makamlarca yerine getirilmesi ve asker kişilerin askeri personel olma statüsünden kaynaklı bir hak olması nedeniyle görevli yargı yerinin askeri idari yargı olduğunun kabulü yasa koyucunun amacı ile uyumlu olacaktır.

Bu yöndeki bir kabul aynı zamanda Anayasa'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36'ncı maddesinde yer verilen; ...Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. buyurucu kuralı ile Anayasa'nın Kanuni Hâkim Güvencesi başlıklı 37'nci maddesinde yer verilen; Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz... buyurucu kuralına da uyarlı olacaktır.

Belirtilen nedenlerle sayın çoğunluğa katılmamız mümkün olmamıştır. 06.10.2011 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy