Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2010/881 Esas 2010/745 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2010/ 881
Karar No: 2010 / 745
Karar Tarihi: 10.06.2010

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 35, 40, 42, 45) (3713 S. K. m. 1, 21) (5434 S. K. m. 64, 72, 94) (2330 S. K. m. 1, 2, 4)

Davacılar vekilleri, 18.01.2010 tarihinde AYİM kayıtlarına giren dava dilekçesinde ve savunmadan sonra sundukları cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin oğlu P. Onb....'in 18.09.2008 tarihinde başlayan Volkan-8 operasyonu kapsamında 22.09.2008 tarihinde Kol Komutanının emri ile çantasını kuşanmak üzere hamle yaptığında, dizlerinin arasına aldığı silahın kaza ile ateşlenmesi sonucunda şehit olduğunu, bu olayda kendisinin ağır bir kusuru olmadığı gibi, olayın keyif verici madde kullanmaktan, emir dışı hareketten, yasak fiilleri yapmaktan ya da intihar kastından kaynaklanmadığını, bu nedenle müvekkillerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 2330 sayılı Kanun uyarınca nakdi tazminat ödendiğini, ancak maaş bağlanmadığını, müvekkillerinin 17.09.2009 tarihinde davalı idareye başvurarak 3713 sayılı Kanunun 21’inci maddesi yollamasıyla 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmasını talep ettiklerini, davalı idare tarafından ise, eksik bazı evrakların bulunduğunun bildirildiğini, bu eksikliklerin giderilmesi suretiyle idarece 06.10.2009 tarihli yazı ile ...'e ait malul ve muhtaçlık belgesinin istendiğini, ...'a da daha önce 5434 sayılı Kanun uyarınca aylık bağlanmış olması nedeniyle aynı Kanunun 94 üncü maddesi uyarınca tercihte bulunmasının talep edildiğini, bu gelişmeler üzerine 24.11.2009 tarihli dilekçe ile davalı kuruma yeniden başvurduklarını ve başkaca şarta bağlı olmadan müvekkillerine aylık bağlanmasının gerektiğini belirttiklerini, bu taleplerinin 18.12.2009 tarihli yazı ile reddedildiğini, tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğunu belirterek iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.

Dava ve tahsis dosyasının incelenmesinden, davacıların oğlu P. Onb....'in Dağ ve Komando Tugayı 3’üncü Dağ ve Komando Tabur K.’lığı (Hakkari) emrinde askerlik görevini yaptığı sırada, 18.09.2008 tarihinde başlayan Volkan-8 operasyonu kapsamında 22.09.2008 tarihinde Hakkari Şemdinli İlçesi Tekeli Us Bölgesinde, operasyon görevi kapsamında Şeytan Kayalıkları istikametine keşif, pusu ve gözetleme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine yönelik verilen emir gereği yapılan hazırlıklar esnasında, çanta kuşanırken, operasyona başlayacak olmanın verdiği heyecanla ve kazaen, kendi silahının tetiğine elinin teması sonucunda silahının ateş aldığı ve başından yaralandığı, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybettiği, boşanmış olmaları nedeniyle ayrı yaşadıkları anlaşılan davacılardan anne ...'in 22.09.2008 ve baba ...'in ise 13.10.2008 tarihli dilekçelerle davalı idareye müracaat ettikleri ve oğullarının şehadeti nedeniyle 3713 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanması yönünde talepte bulundukları, davalı idare tarafından konu ile ilgili bilgi ve belgelerin toplandığı ve Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 24.07.2009 tarih ve 653 sayılı Kararı ile; ...ölen ... hakkında 5434 sayılı Yasanın vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, kararın ardından davalı idarenin 03.08.2009 tarihli yazısı ile; yapılacak inceleme için çalışamaz raporu, muhtaçlık belgesi, mal bildirimi ve sair belgelerin gönderilmesinin davacı ...'den istendiği, takibinde davacıların bu kez vekilleri aracılığıyla 17.09.2009 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvurdukları ve 3713 ve 2330 sayılı Kanun uyarınca kendilerine aylık bağlanmasını talep ettikleri, baba ...'den istenen belgelerin ise kuruma gönderilmediği, bu başvuruya davalı idare tarafından 06.10.2009 tarihli yazı ile yanıt verildiği ve 3713 ve 2330 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanılabilmesi için, ölenin iç güvenlik ve asayişin sağlanmasıyla görevli olmasının yeterli olmadığının, ayrıca ölüm olayının anılan Yasa hükümlerinde sayılan haller kapsamında gerçekleşmesinin gerektiğinin, ...'in ölümü olayının ise bu kapsamda olmadığının ve dolayısıyla 3713 ve 2330 sayılı Yasa hükümlerinin şartsız olarak uygulanmasına imkan bulunmadığının bildirildiği ve yapılacak incelemeye esas olacak şekilde davacıların boşanma tarihin ve medeni durumunu gösterir vukuatlı nüfus kayıt örneğinin, davacı ... 'a ait mal bildirim belgesi ve muhtaçlık belgesinin, kimlik araştırma belgesinin, ...'in öğrenim durumunu gösteren belgelerin gönderilmesinin istendiği ve ayrıca diğer davacı ...'den de daha önce istenmiş olan belgelerin gönderilmesi halinde gerekli incelemenin yapılacağının bildirildiği, davacılar vekillerinin istenen belgelerin bir kısmını 26.10.2009 tarihli dilekçeleri ekinde kuruma gönderdikleri, bu kez davalı idarenin 06.11.2009 tarihli yazısı ile de; 3713 ve 2330 sayılı Yasalardan istifade edilebilmesi için, ölenin iç güvenlik ve asayişin sağlanmasıyla görevli asker olmasının yeterli olmadığının, ayrıca ölüme neden olan olayın da anılan Kanunlar kapsamında gerçekleşmiş olmasının gerektiğinin, ... 'in ise kazaen kendi silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmesi nedeniyle bu şartı sağlamadığının, bu nedenle hakkında bahsi geçen Kanun hükümlerinin uygulanamayacağının, ancak 5434 sayılı Kanunun 72’nci maddesi kapsamında davacılara aylık bağlanması imkanının bulunduğunun bildirildiği, davacı vekillerinin 24.11.2009 tarihli dilekçeleri ile taleplerini yineledikleri, ancak davalı idarenin 18.12.2009 tarihli cevabi yazısıyla, önceki red yazılarına atıf yapılmak suretiyle yeni bir yanıt verilmeyeceğinin bildirildiği, bunun üzerine görülmekte olan davanın açıldığı ve vefat olayı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 2330 sayılı Kanun kapsamında kabul edilmediğinden, davacılara koşulsuz aylık bağlanması isteminin reddi işleminin iptalinin talep edilmekte olduğu anlaşılmıştır.

Davalı kurum savunmasında ve Başsavcılık düşüncesinde davada süre aşımı bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Öncelikle bu hususun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Dava açma süresinin, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, davanın her aşamasında gerek tarafların talebi üzerine ve gerekse re'sen mahkemece dikkate alınması gerekmektedir.

Anayasanın 125 ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 40’ncı maddelerinde, dava açma süresinin her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiş ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin 5.12.1983 gün ve E.1983/11, K.1983/17 sayılı İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında da dava açma süresinin yazılı bildirimi takip eden tarihten başlayacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.

1602 sayılı Kanunun Dava Açma Süresi başlığını taşıyan 40’ncı maddesinde; ...Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde 60 gündür. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlardaki hükümlere göre ilan yolu ile bildirim yapılan hallerde; özel kanunda aksine hüküm bulunmadıkça ilan tarihinden itibaren onbeş gün sonra başlar...,

Kanunun İhtiyari Müracaat ve İdari Makamların Sukutu başlıklı 35’nci maddesinin (a) bendi, İhtiyari müracaat; Kesin işlem yapmaya yetkili makamlarca tesis edilen idari işlemlerin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması, üst makamdan yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açmak için belli olan süre içinde istenebilir. Bu müracaat işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddi üzerine dava açma süresi başlar ve müracaat tarihine kadar geçmiş olan süre de hesaba katılır.,

Kanunun 35/b maddesinde ise; İlgililer, hakkında idari davaya konu olabilecek bir eylem veya işlemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu halde yetkili makamlar en çok altmış gün içinde bir cevap verirler. Bu süre içinde cevap verilmez ise, istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bitiminden itibaren idari dava açma süresi içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.,

Kanunun 42'nci maddesinde: İlgililer, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı, icra tarihinden itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.

Bu halde de ilgililerin 35’inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. hükmü bulunmaktadır.

Kanunun 45’nci madde (A) bendinde, süresi dışında açılan davaların reddine karar verileceği belirtilmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde dava dosyası incelendiğinde; davacıların vazife malullüğü aylığı bağlanması talebini içeren 22.09.2008 ve 13.10.2008 tarihli müracaatlarına karşı gerekli belgeleri temin ettikten sonra 24.07.2009 tarihli karar ile davacıların oğulları ...'in vazife malulü sayılmasına karar vermiş ve aylık bağlanabilmesi için 03.08.2009 tarihli yazıyla davacılardan ...'den ilave belgeler istemiştir. Söz konusu yazı incelendiğinde davalı idarenin vazife malullüğünün 2330 ve 3713 sayılı yasa kapsamında olup olmadığı hususunda bir değerlendirmesinin ve kararının bulunmadığı, aksine incelemelerin sürdüğü anlaşıldığından bu işlemin dava açma süresini başlatan kesin işlem mahiyetinde olmadığı anlaşılmaktadır. Daha sonra davacılar vekilinin 17.09.2009 tarihli başvurusuna karşı davalı idare 06.10.2009 tarihli yazısıyla davacıların 2330 ve 3713 sayılı kanunlar kapsamında aylık bağlanma talebini reddetmiştir. Ancak bu red işleminin davacılara hangi tarihte tebliğ edildiğine dair bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacıların devam eden süreç içerisinde bazı yeni belgeler sunmuş olması söz konusu red işleminin tebliği anlamına gelmeyeceğinden, 06.11.2009 tarihli en son red işleminin 28.12.2009 tarihinde tebliği üzerine 18.01.2010 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın esas yönünden incelenmesine geçilmiştir.

Davacılar vekili ölüm olayının 2330 ve 3713 sayılı Kanunlar kapsamında meydana geldiğini, vazife malullüğü aylığının bu kapsamda bağlanması gerektiğini ileri sürmüştür.

2330 sayılı Kanunun Amaç başlığı altındaki 1’nci maddesinde Bu kanunun amacı, barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesidir. şeklinde hükme yer verilmiştir.

Kanunun 2'nci maddesinde ise; İç güvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkikle görevlendirilen personelle kimlerin amaçlandığına açıklık getirilerek Silahlı Kuvvetler mensupları kanun kapsamında bulunan personel olarak sayılmıştır.

Aynı kanunun 4/d maddesinde de bu kanun kapsamına girenlerden herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayanların sakat kalmaları halinde öğrenim durumlarına göre 657 Devlet Memurları Kanununun değişik 36'ncı maddesi hükümlerine göre belirlenecek giriş derece ve kademeleri üzerinden 5434 sayılı kanun hükümlerine göre görev malullüğü aylığının % 25 artırılarak bağlanacağı belirtilmiştir.

5434 Sayılı Kanunun 4049 Sayılı Kanunla değişik 72’nci maddesinin son fıkrasında Bu Kanunun 64’ncü maddesinin (a, b, c, ç, d ve e) fıkralarında açıklanan durumlardan dolayı veya 3.11.1980 tarih ve 2330 Sayılı Kanun ile bu Kanuna ek 2566 Sayılı Kanun kapsamında mütalaa edilen görevler nedeniyle geride dul ve yetim bırakmadan hayatlarını kaybetmiş bulunan iştirakçilerle, bunlardan aylık almakta iken ölenlerin baba veya analarına ölüm tarihini takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanır hükmü yer almaktadır.

Belirtilen kanun metninden de anlaşılacağı üzere, aylık bağlanması için getirilen ölçüt, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 64/a-e maddesi ya da 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında mütalaa olunabilecek bir görevden dolayı yaşamın yitirilmiş olmasıdır.

Dava konusuna dönüldüğünde; davacının görev yaptığı birliğin Hakkari Şemdinli Tekeli Üs bölgesinde konuşlu iç güvenlik harekatı ile görevli bir birlik olduğu, vefat olayının terörle mücadeleye yönelik bir faaliyet sırasında, gece şartlarında, operasyon görevinin stres ve heyecanıyla silah kaza sonucu meydana geldiği, operasyon görevinin devlete, topluma, kişilere ve onların mallarına yönelik tehlikeleri önlemeye ve dirlik ve düzenin sağlanmasına yönelik bir görev olduğu dikkate alındığında, davacılara 5434 sayılı Kanunun 72/son maddesi ve 2330 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Davacı vekili ölüm olayının 3713 sayılı Kanun kapsamına da girdiğini aylıklarının bu kanun gözetilerek bağlanmasını talep etmektedir.

3713 sayılı Terörle Mücadele kanununun 1’nci maddesinde; Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemler şeklinde tarif edilmiştir.

Aynı Kanununun Yardım başlıklı 21’nci maddesinin birinci fıkrasında Memur ve kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uygulanır. Ayrıca; a) Malul olanlarla, ölenlerin aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı, bunların görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan; emekli olanların öldürülmeleri halinde ise, dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı ve Kanuna göre kendisine bağlanabilecek emekli aylığından az olamaz... hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, bu yardımlardan yararlanmanın asıl ve en önemli şartı terör eylemlerine muhatap olmaktır. Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/802) (S.Sayısı:554) Genel gerekçe bölümünün madde gerekçelerinin 23. maddesine Maddede, kamu görevlilerinden yurtiçinde veya dışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör suçluları tarafından yaralanmaları veya sakat bırakılmaları halinde kendilerine veya öldürülmeleri durumunda eşi ve çocuklarına bağlanacak aylık veya yapılacak yardımlar düzenlenmektedir. şeklinde bir gerekçe getirilmiştir.

Davacıların oğlunun ölümüne neden olan olayın doğrudan terör suçluları tarafından ika edilen bir olay olmadığı ve herhangi bir terör eylemi sonucu meydana gelmediği açıktır. Bu nedenle meydana gelen ölüm olayının 2330 sayılı Kanun kapsamında olmasına rağmen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacılara 2330 sayılı kanun kapsamında vazife malullüğü aylığı bağlanmaması işleminin İPTALİNE,

10 HAZİRAN 2010 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy