Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire 2009/761 Esas 2010/203 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2009/ 761
Karar No: 2010 / 203
Karar Tarihi: 18.02.2010

(926 S. K. m. 116) (5434 S. K. m. 87) (2709 S. K. m. 125)

Davacı vekili, 27.05.2009 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 1 nci Zh.Tug.K.lığı emrinde P.Kd.Bçvş. sınıf ve rütbesi ile görev yapmakta iken hukuka ve mevzuata aykırı uygulamalar sonucunda istifa etmeye mecbur bırakıldığını, komutanlarınca istifa ederek ayrılması, ayrılmaması durumunda ceza verileceği belirtilerek manevi baskı uygulandığını ve iradesi selbedilmek suretiyle istifasını verdiğim, istifa etmek zorunda bırakıldığı için müvekkiline emekli aylığı bağlanamadığını, emekli ikramiyesi ödenmediğini, emekli aylığının ve ikramiyesinin ancak 27 ay sonra ödenebileceğini, yaşadığı olaylar nedeniyle manevi açıdan büyük üzüntü yaşandığını, bu nedenle maddi ve manevi büyük zarara uğradığını belirterek müvekkiline 56.991,06 TL maddi, 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 76.991,06 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 30.08.1989 tarihinde astsubay nasbedilerek TSK'nde görev yapmaya başlayan, çeşitli birliklerde görev yaptıktan sonra 1 nci Zh.Tug.K.lığı emrinde görevli iken 25 fiili hizmet yılını tamamlayarak 02.02.2009 tarihli dilekçesi Türk Silahlı Kuvvetlerinden istifa ederek ayrılmak istediğini belirtmesini müteakip 25 fiili hizmet yılını doldurduğundan istifa isteği üzerine 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 87 nci maddesinin (e) fıkrası ile 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 116 ncı maddesine göre görevden ayrılması uygun görülerek 14.04.2009 tarihinde TSK'nden ayrılan davacının, hukuka aykırı olarak verilen savunma ve cezalar ile komutanları tarafından istifa et ayrıl yoksa seni orduda barındırmayacağız, istifa edip ayrılırsan ceza vermeyeceğiz şeklinde manevi baskı uygulanarak istifa etmek zorunda bırakıldığını öne sürerek vekili aracılığı ile maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemi ile AYİM'de işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.

T.C. Anayasası’nın 125 nci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa'da belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin veya işlemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile eylem veya işlem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.

Bu şartlardan birinin yokluğu idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırır. Bu nedenle ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zararın idari eylem ve işlemle ilgisi bulunmuyorsa, idari faaliyet zararın gerçek nedenini, illiyetini teşkil etmiyorsa, arada illiyet bağı mevcut değilse veya zarara yol açan eylem veya işlem idareye yüklenebilir nitelikte değilse, idarenin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.

İdari işlemden doğan tam yargı davalarında da eylemden doğan tam yargı davalarında olduğu gibi idarenin tazmin sorumluluğu, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kuram ve ilkelerine dayanmaktadır.

Yukarıda belirtilen ilkelerin ışığında durumu değerlendirdiğimizde idarenin tazmin yükümlülüğünün doğabilmesi için idari bir eylem ya da işlem nedeniyle bir zararın bulunmasının gerektiği hususu açıktır. Bunun için öncelikle de zararı doğuran bir eylem ve işlemin olması, bu eylem ya da işlemin idari faaliyete bağlanabilmesi gerekmektedir. Davacı taraf zararlarını istifa etmek zorunda bırakılmalarına ve istifa işlemine dayandırmaktadır. Ancak 02 Ocak 2009 tarihli dilekçesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden istifa ederek ayrılmak istiyorum şeklindeki beyanı ile tazminatın dayandırıldığı sonucu doğuran bizzat davacıdır. Davacı kendi iradesi ile bu durumu seçmiş olmakla bilahare bu durumdan dolayı tazminat istemesi mümkün değildir. İdarenin istifa işlemine ön gelen zamanlarda kusurlu davranarak mecburen ve zorla davacıya istifa ettirdiği yolundaki iddiaları da somut hiçbir belge ve bilgi bulunmaması nedeniyle itibar edilmemiştir. Belirtilen nedenlerle tazminat konusu istem ile ilgili olarak idarenin herhangi bir tazmin sorumluluğunun bulunmadığı kanısına varılarak davanın reddi yönünde karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yasal dayanaktan yoksun maddi ve manevi tazminat istemlerinin REDDİNE,

18 Şubat 2010 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy