Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2015/2000 Esas 2015/2186 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2015/ 2000
Karar No: 2015 / 2186
Karar Tarihi: 23.12.2015

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 43, 66)

SAVUNMANIN ÖZETİ: USUL YÖNÜNDEN; Davacının 08.01.2010 tarihinde rahatsızlandığı tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde zorunlu idari müracaatın yapılmamış olması sebebiyle davada süre aşımı bulunduğu dikkate alınarak davanın usul yönünden reddine karar verilmesi gerektiği,

ESAS YÖNÜNDEN; davacının sabahleyin rahatsızlanması üzerine sevk edildiği Gümüşsuyu Asker Hastanesi’nde yaptırdığı tetkik sonuçlarını henüz almadığı bir sırada, kendisinin ‘iyi olduğu’ yönündeki beyanı üzerine yapılan görevlendirme işlemi sırasında kalp krizi geçirdiği; dava konusu olayda gerek hizmet kusuru, gerekse kusursuz sorumluluk şartlarının mevcut olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde savunma yapılmıştır.

BAŞSAVCILIĞININ DÜŞÜNCESİ: USUL YÖNÜNDEN; Davacının, 08.01.2010 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonrasında 1 yıllık başvuru süresinin 08.01.2011 tarihinde sona erdiği iddia edilmiş ise de; davacının, söz konusu kalp krizi sebebiyle yürütülen tedavilerinin ardından askerliğe elverişli olmadığına dair karar verildiği dikkate alındığında; davacının zorunlu idari müracaatına ilişkin 1 yıllık başvuru süresinin, askerliğe elverişsiz olduğuna dair sağlık kurulu kararının verildiği tarihte başlayacağı: davacının, zarar doğurucu olayı, bütün sonuçları ile birlikte raporun düzenlendiği tarih olan 19.03.2010 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği; bu kabule göre. 1602 sayılı Kanunun 43‘üncü maddesinde düzenlenen 1 yıllık idari başvuru süresinin 19.03.2011 tarihinde dolduğu; bu süre henüz dolmadan önce, 14.01.2011 tarihli dilekçeyle davalı idareye yapılan idari başvuru sonrasında açılan iş bu davada süre aşımı bulunmadığı yönünde.

ESAS YÖNÜNDEN; Rahatsızlığı ile ilgili kesin bir tanı konmaksızın yapılan görevlendirme işlemi sonrasında kalp krizi geçirdiği, bu nedenle, rahatsızlığı üzerine hastaneye sevk edilen ve hastanede yaptırdığı tetkik sonuçlarını almadığı için hasta olup olmadığı ile şayet hasta ise hastalığının ne olduğu anlaşılamayan davacının, ‘araç ikmal’ görevi ile görevlendirilmesinde hizmet kusuru bulunduğu belirtilerek, davalı idarenin, davacının, uğramış olduğu maddi ve manevi zararları, hizmet kusuru ilkesi uyarınca karşılaması gerektiği yönünde düşünce bildirilmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Yargı yetkisini kullanan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesince, Raportör Üye Hak.Alb.Kenan KENAN’ın açıklamaları dinlendikten ve dava dosyası incelendikten sonra;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili, 31.03.2011 tarihinde AYİM kayıtlarına giren dava dilekçesi ile 27.05.2011 tarihinde yine AYİM’de kayda geçen cevaba cevap dilekçesinde, özetle: davacı P. Uzm. Çvş. Kadir ARSLAN’ın, İstanbul 1 ’inci Or. Merkez K.lığı emrinde görev yaptığı sırada, 08.01.2010 tarihinde sabah yoklaması sırasında rahatsızlandığını; sevk edildiği Gümüşsuyu Asker Hastanesi'nde yapılan muayenesi ve tetkikleri sonrasında birliğine geri döndüğünü: rahatsızlığı göz önünde bulundurulmayıp araç ikmali ile görevlendirildiğini; ikmal görevi için yolda giderken kalp krizi geçirmeye başladığını; müteakiben Gümüşsuyu Asker Hastanesi'ne yetiştirildiğini ve ilk tedavilerini müteakip GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ne sevk edildiğini; bu hastanece iki damarına stent takıldığını; müteakiben davacı hakkında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 19.03.2010 tarih ve 322 sayılı raporu ile hakkında ‘askerliğe elverişli değildir' kararı verildiğini; davacıya SGK tarafından adi malul aylığı bağlandığını; davacının kalp krizi geçirmeden rahatsızlığının tespiti mümkün iken, sabah yoklamasında rahatsızlandığı göz önüne alınmayarak araç ikmali ile görevlendirilmesinin kalp krizi geçirmesinde etkili olduğunu: davacının kalp rahatsızlığının kısmen bünyesel, kısmen de içinde bulunduğu yaşam koşullarından kaynaklandığını; davacının görevi esnasında geçirdiği kalp krizi sonucu askerliğe elverişsiz hale geldiğini; olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğunu belirterek uğradığı maddi zararların karşılığı olarak 150.000 TL maddi, manevi zararların karşılığı olarak ise 15.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

AYİM ikinci Dairesinin 01.07.2015 gün ve 2011/575 Esas 2015/1182 Karar sayılı kararıyla davacının bünyesel zayıflığı dikkate alınarak bir miktar maddi ve manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir.

Davacı vekili, 22.09.2015 tarihinde kayda giren karar düzeltme talebini içeren dilekçesinde özetle; yargılama giderlerinden bilirkişi ücreti hakkında karar verilmesine rağmen, müvekkili tarafından ödenen diğer yargılama giderlerinden harç ve posta giderleri hakkında bir karar verilmediğini, bu nedenle karar düzeltme talebine konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 66'ncı maddesi; "Daireler ile Daireler Kurulundan verilen kararlar hakkında bir defaya mahsus olmak üzere, ilamın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla kararın düzeltilmesi istenebilir.

a. Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması;

b. Bir ilamda birbirine aykırı hükümler bulunması;

c. Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması;..." hükmünü amirdir.

Davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar görüşülmüş ve davalı idarenin davacıya maddi ve manevi tazminat ödemesine hükmedildiğinden, davacı tarafından ödenen harç ve posta giderleri hakkında da karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir karar verilmemiş olması nedeniyle, talep konusu ilamın bu nedenle hukuka uygun olmadığı değerlendirildiğinden: "yargılama giderlerinden harç ve posta giderleri hakkında bir karar verilmesi amacıyla" davacı vekilinin karar düzeltme isteminin, 1602 sayılı AYİM Kanununun 66'ncı maddesi gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak AYİM 2’nci Dairesinin 01.07.2015 gün ve 2011/575 E, 2015/1182 K. sayılı kararının kaldırılarak davanın esastan görüşülmesine karar verilmiştir.

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının, İstanbul 1 'inci Or. Merkez K.lığı emrinde görev yaptığı sırada, 08.01.2010 tarihinde sabah yoklaması sırasında rahatsızlanması üzerine sevk edildiği Gümüşsuyu Asker Hastanesi'nde yapılan muayenesi ve tetkikleri sonrasında birliğine geri döndüğü; tetkiklerinin sonuçlarını öğleden sonra alacak olan davacının, birlik komutanlığı marifetiyle araç ikmali ile görevlendirilmesi sonrasında, bu görevi icra ederken yolda kalp krizi geçirmeye başladığı; müteakiben ivedi bir biçimde Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne sevk edilen davacının, sevk edildiği GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nin 18.01.2010 tarihli kararıyla iki ay hava değişimine gönderildiği; bu hastanece yapılan tedavisi kapsamında, iki damarına stent takıldığı anlaşılan davacının, hakkında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 19.03-2010 tarih ve 322 sayılı raporu ile 'askerliğe elverişli değildir' kararı verildiği: davacının maddi ve manevi zararlarının karşılanması için davalı idareye 14.01.2010 tarihli dilekçeyle yapılan başvurunun dava açma süresi içinde cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine AYİM'de süresinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Davalı idarenin süre aşımı iddiası bulunduğundan öncelikle bu husus incelenmiştir.

1602 sayılı AYİM Kanununun 43’üncü maddesi; “idari eylemlerden haklan ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek idare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevaz verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.

Görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görevden reddi halinde sonradan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılan davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.” hükmüne amirdir.

Davacının geçirdiği kalp krizi sonucunda gördüğü tedaviler sonucunda GATA K.lığı Sağlık Kurulunun 19-03.2010 tarih ve-322 protokol numaralı raporuyla askerliğe elverişli olmadığına karar verildiği, bu raporun 25 Nisan 2010 tarihinde onanarak kesinleştiği, AYİM'in yerleşik içtihatlarına göre bir yıllık idari başvuru süresinin bu tarihten itibaren başladığı, davacının da bu tarihten itibaren bir yıllık süre içinde 14.01.2010 tarihinde davalı idareye başvurduğu bu nedenle davada süre aşımı bulunmadığı anlaşılmakla davanın esastan incelenmesine geçilmiştir.

T.C. Anayasasının 125’inci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa’da belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin veya işlemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile eylem veya işlem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur. Bu şartlardan birinin yokluğu idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırır. Bu nedenle ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zararın idari eylem ve işlemle ilgisi bulunmuyorsa, idari faaliyet zararın gerçek nedenini, illiyetini teşkil etmiyorsa, arada illiyet bağı mevcut değilse veya zarara yol açan eylem veya işlem idareye yüklenebilir nitelikte değilse, idarenin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.

Davacı vekili dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacının İstanbul 1’inci Or. Merkez K.lığı emrinde görev yaptığı sırada, 08.01.2010 tarihinde sabah yoklaması sırasında rahatsızlandığını; sevk edildiği Gümüşsuyu Asker Hastanesi’nde yapılan muayenesi ve tetkikleri sonrasında birliğine geri döndüğünü; rahatsızlığı göz önünde bulundurulmayıp araç ikmali ile görevlendirildiğini; ikmal görevi için yolda giderken kalp krizi geçirmeye başladığını; müteakiben Gümüşsuyu Asker Hastanesi'ne yetiştirildiğini ve ilk tedavilerini müteakip GATA Haydarpaşa Eğitim hastanesine sevk edildiğini; bu hastanece iki damarına stent takıldığını; müteakiben müvekkili hakkında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu'nun 19.03.2010 tarih ve 322 sayılı raporu ile hakkında ‘askerliğe elverişli değildir’ kararı verildiğini; müvekkilinin kalp krizi geçirmeden rahatsızlığının tespiti mümkün iken, sabah yoklamasında rahatsızlandığı göz önüne alınmayarak araç ikmali ile görevlendirilmesinin kalp krizi geçirmesinde etkili olduğunu; davacının kalp rahatsızlığının kısmen bünyesel, kısmen de içinde bulunduğu yaşam koşullarından kaynaklandığını; davacının görevi esnasında geçirdiği kalp krizi sonucu askerliğe elverişsiz hale geldiğini; olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğunu iddia etmektedir.

Davalı idare savunmasında özetle; davacının sabahleyin rahatsızlanması üzerine sevk edildiği Gümüşsuyu Asker Hastanesi’nde yaptırdığı tetkik sonuçlarını henüz almadığı bir sırada, kendisinin iyi olduğu’ yönündeki beyanı üzerine yapılan görevlendirme işlemi sırasında kalp krizi geçirdiğini beyan etmiştir.

Dava dilekçesinde belirtilen hususların doğruluğunun tespiti ve dava konusu olayın aydınlanabilmesi bu konuda uzman bilirkişi görüşüne başvurulmasını gerektirdiğinden AYİM ikinci Dairesinin 30.11.2011 gün Gensek No.:2011/1287, Esas No.:2011/575 sayılı ara kararıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof.Dr.Mustafa CEMRİ, Prof.Dr. H.Murat ÖZDEMİR ve Doç.Dr. Yusuf TAVİL resen bilirkişi olarak atanmışlar ve bilirkişilerin davacıya ait dava dosyası, kıt’a şahsi dosyası ve davacının tedavisiyle ilgili olarak birliği ve hastanelerden getirtilen tıbbi kayıtların incelenerek;

a. Davacının askerliğe elverişsiz hale gelmesine sebep olan "Kroner anjioplasti implant ve grefti” rahatsızlığının davacıda mevcut bünyesel bir durum ve hastalıktan mı yoksa başka bir sebepten mi kaynaklandığı; davacının rahatsızlığı bünyesel değilse bu rahatsızlığın oluşumunda askerlik hizmetinin koşullarının sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

b. Rahatsızlık bünyesel bir durum ve hastalıktan kaynaklanmış ise bu durumun tetiklenmesinde ortaya çıkmasında veya artmasında askerlik hizmetinin koşullarının sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

c. Davacının rahatsızlığının davacının askere alındığında mevcut olup olmadığının, askere alındığında bu rahatsızlık mevcut ise bu durumun askere alma esnasında tespit edilip edilmeyeceği,

d. Davacının rahatsızlığıyla ilgili olarak birliği K.lığında ve birlik revirinde yapılan işlemler ile sevk edildiği Askeri hastanelerde (Birlik Komutanlığı, Birlik reviri ile sevk edildiği Askeri Hastaneler ayrı ayrı değerlendirilerek) özellikle sabah sporunda rahatsızlanarak hastaneye sevk edilen davacının muayene işlemleri tamamlanmadan göreve gönderilmesi hususu da dikkate alınarak teşhis ve tedavilerde hata, eksiklik, ihmal kusur ve gecikme bulunup bulunmadığı, davacıdaki rahatsızlığın daha önce tespit edilmesi durumunda hastalığın gelişimin önlenip önlenemeyeceği, hususlarındaki bilirkişi heyetinin tıbbi kanaatlerini içeren bilirkişi raporunun dava dosya ve ekleri ile birlikte mahkememize gönderilmesi istenilmiştir.

26.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Hastanın sabah yoklamasında yakınmasının ne olduğu dosyadan anlaşılamamıştır. Ancak önemli görülerek hastaneye sevk edilmiş. Gönderilen hastanede incelenmiş. Bu sırada yakınmasının hastaneye yatırılacak kadar ciddi olmadığı düşünülmüş. Ancak yine de şikayetinin nedenine yönelik tetkikler istenmiş (Dosya içerisinde Gümüşsuyu Hastanesi'ne ait hiçbir kayıt yoktur. Hasta ne yakınma ile başvurmuştur, fizik incelenmesinde ne vardır. EKG çekilmiş midir, çekildi ise EKG bulguları nelerdir ve ne gibi tetkikler istenmiştir sorularına yanıt vermek mümkün değildir) Dolayısı ile bu başvuru sırasında hastada kalp krizine düşündüren bir tablo olup olmadığı hakkında yorum yapmak doğru olmaz. Daha sonra yapılan koroner anjiyografisinde tam tıkanıklık tespit edilemediği düşünüldüğünde; şikayetinin artıp azalabileceği ve kaybolabileceği ihtimali vardır. Bütün süreç değerlendirildiğinde; Kadir ARSLAN’a yapılan müdahalelerin yerinde olduğu görülmektedir. Bu hastalık ve klinik tablo bu yaşta her bireyde ortaya çıkabilecek bir durumdur. Önemli olan bu klinik senaryo ortaya çıktığında tıbben ne yapılacağıdır ve dosyada gördüklerimizin yerinde müdahaleler olduğu görüşündeyiz. Ancak yüce mahkemenin koyu puntolarla yazarak altını çizdiği “özellik sabah sporunda rahatsızlanarak hastaneye sevk edilen davacının muayene işlemleri tamamlanmadan göreve gönderilmesi hususu” ile ilgili bir yorum yapmak eldeki dosya içeriği ile mümkün değildir. Çünkü bir takım tanık tutanakları dışında o anki klinik tablo ile ilgili dosyada kayıt bulunmamaktadır. Eğer varsa Gümüşsuyu Asker Hastanesi kayıtları bu noktaya ışık tutabilir görüşündeyiz. Hastanın hastalığı bünyeseldir. Hastalığının oluşumunda, tetiklenmesinde, artmasında askeri hizmet koşulları sebep ve tesiri yoktur. Davacının rahatsızlığının askere alınma sırasında tespiti mümkün değildir. Ayrıca o zaman bu rahatsızlığın veya hastalığının mevcudiyetinin bilinmesi de mümkün değildir. Hastalığın teşhis ve tedavi aşamasında herhangi bir hizmet kusuru düşündürecek bir aşama veya eksiklik varlığı düşünülmemiştir. Bu konuda şahsi ve idari yönetim hatasının bulunduğu düşünülmemiştir. Teşhis ve tedavilerde hata, eksiklik ihmal, kusur ve gecikme olduğu kanaatine varılmamıştır.” şeklinde tıbbi kanaat bildirilmiştir.

Mahkememizin 25 Nisan 2012 tarihli ara kararıyla tıbbi bilirkişiler tarafından eksik görülen hususlar Gümüşsuyu Asker Hastanesinden istenilmiş ve Gümüşsuyu Asker Hastanesinin 25 Mayıs 2012 tarihli yazısı ekinde ilgili belgeler gönderilmiştir.

AYİM 2’nci Dairesinin 19.06.2012 gün ve 2011/575 Esas sayılı ara kararıyla Gümüşsuyu Asker Hastanesinin 25 Mayıs 2012 tarihli yazısı ekinde gönderilen belgeler de dikkate alınarak, dava dilekçesinde belirtilen hususların doğruluğunun tespiti ve dava konusu olayın aydınlanabilmesi için bilirkişiler tarafından davacıya ait dava dosyası, kıt’a şahsi dosyası ve davacının tedavisiyle ilgili olarak birliği ve hastanelerden getirtilen tıbbi kayıtların incelenerek;

a. Davacının askerliğe elverişsiz hale gelmesine sebep olan “Kroner anjioplasti implant ve grefti” rahatsızlığının davacıda mevcut bünyesel bir durum ve hastalıktan mı yoksa başka bir sebepten mi kaynaklandığı; davacının rahatsızlığı bünyesel değilse bu rahatsızlığın oluşumunda askerlik hizmetinin koşullarının sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

b. Rahatsızlık bünyesel bir durum ve hastalıktan kaynaklanmış ise bu durumun tetiklenmesinde ortaya çıkmasında veya artmasında askerlik hizmetinin koşullarının sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

c. Davacının rahatsızlığının davacının askere alındığında mevcut olup olmadığının, askere alındığında bu rahatsızlık mevcut ise bu durumun askere alma esnasında tespit edilip edilmeyeceği,

d. Davacının rahatsızlığıyla ilgili olarak birliği K.lığında ve birlik revirinde yapılan işlemler ile sevk edildiği Askeri hastanelerde (Birlik Komutanlığı, Birlik reviri ile sevk edildiği Askeri Hastaneler ayrı ayrı değerlendirilerek) özellikle sabah sporunda rahatsızlanarak hastaneye sevk edilen davacının muayene işlemleri tamamlanmadan göreve gönderilmesi hususu da dikkate alınarak teşhis ve tedavilerde hata, eksiklik, ihmal kusur ve gecikme bulunup bulunmadığı, davacıdaki rahatsızlığın daha önce tespit edilmesi durumunda hastalığın gelişimin önlenip önlenemeyeceği, hususlarındaki bilirkişi heyetinin tıbbi kanaatlerini içeren 3 nüsha Ek bilirkişi raporunun dava dosya ve ekleri ile birlikte mahkememize gönderilmesi talep edilmiştir.

Bilirkişiler tarafından tanzim edilen 11 Temmuz 2012 tarihli Ek Tıbbi Bilirkişi raporunda özetle: “davacının rahatsızlığı bünyeseldir. Bu bünyesel durumun ortaya çıkması veya artmasında askerlik hizmet koşullarının sebep ve tesiri yoktur. Özellikle sabah sporu sırasında rahatsızlanarak hastaneye sevk edilen hastanın muayene işlemleri tamamlanmadan göreve gönderilmesi hususu da dikkate alındığında, eğer davacı sabahki ilk başvuru sırasında görevine yollanmayıp, kan test sonuçları çıkana kadar hastanede tutulsa idi ne olurdu sorusuna yanıt aramak gerekir. Böyle bir yaklaşım belki daha emniyetli olurdu, ancak yine de hastanın 2 damarına birer adet stent yerleştirilerek tedavi edilmesi gerekirdi görüşündeyiz. Burada kritik nokta, gecikme sonucu hastanın kalp fonksiyonlarında bir kayba neden olunmuş mudur sorusudur. Bu sorunun yanıtı gayet açıktır. Davacının bu olaylardan sonra yapılan değerlendirmelerde ekokardiyografi ile bakılan sol ventrikül fonksiyonları hep normal olarak rapor edilmektedir. Yani, gecikme nedenli miyokard (kalp kası) hasarı bu olguda söz konusu değildir. O nedenle, ilk başvuru sonucu, kan neticeleri beklenmeden davacının görevine yollanmasının, daha sonraki gelişmeler üzerinde olumsuz bir tesiri olmadığı kanaatindeyiz. En önemlisi bu süreçlerden geçen davacının kalbinde, en azından ameliyat oluncaya kadarki dönemde, saptanmış bir kasılma bozukluğu olmamasıdır. Çünkü kalp hastalıklarında uzun dönemdeki sonuçlan en fazla etkileyen unsur kalbin kasılma gücüdür ve davacıda bu anlamda bir kayıp görünmemektedir, Özetle söylemek gerekirse; davacının sabah sporu sırasında rahatsızlanarak hastaneye sevk edilen hastanın muayene işlemleri tamamlanmadan göreve gönderilmesinin, takipte ortaya çıkan müdahale gereksinimlerine ve bu müdahalelerin sonuçlarına olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmadığını düşünüyoruz.” şeklinde tıbbi kanaat bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna davacı vekilince özetle; davacı Kadir ARSLAN'ın kalp rahatsızlığının bünyesel olduğu konusunda tereddüt bulunmadığı, kalp rahatsızlığının kendiliğinden ortaya çıkabileceği gibi krizi tetikleyen dış etkenlerin de olabileceği, kalp rahatsızlığına, kalp krizi geçirmeden müdahale etmek mümkün iken, davacının tetkikleri devam ederken ikmal görevine gönderildiği, görevi sırasında kalp krizi geçirdiği, kalp rahatsızlıklarının kısmen de olsa içinde bulunulan yaşam koşullarından kaynaklandığı, yaşam koşullarının en önünde geleninin ise çalışma koşullarının olduğunun maddi bir vaka olduğu, burada kalp rahatsızlığının ötesinde, kalp krizinin meydana gelmesine sebebiyet veren bir görevlendirmenin olduğu, kalp rahatsızlıklarının kalbe verdiği zarar ile kalp krizinin kalbe verdiği zararın farklı olduğu, kalp krizi hiçbir zarar vermemiştir demenin mümkün olmadığı, bilirkişi raporunda yer alan tıbbi teşhis ve tedavi yönünden bir hata bulunmadığına dair görüşe katılmakla birlikte, kalp krizinin oluşmasında idari kusur bulunduğu konusunda tereddüt bulunmadığı, tetkiklerini ve tahlillerini verip sonucunu beklemek üzere birliğe döndüğünde davacının sağlıklı bulduğuna dair bir teşhis konulmadığı ve rahatsızlığı ile ilgili bir tedavi uygulanmadığı, bu durumda göreve gönderilmesinin idari bir hata olduğu gerekçesiyle kısmen itiraz edilmiş, ancak ilmi verilere uygun olduğu değerlendirilen bilirkişi raporuna itibar edilerek davacının itirazı reddedilmiştir.

Dava dosyasındaki mevcut bilgiler ile tıbbi bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde davacının rahatsızlanması ve gördüğü tedavilerde davalı idarenin hizmet kusuru bulunmamakla birlikte rahatsızlığın davacının araç ikmali için görevlendirilmesi sonrasında bu görevi icra ederken meydana geldiği, dolayısıyla oluşan zarar ile görev arasında uygun illiyet bağının bulunduğu, bu nedenle davacının zararının sadece davacı üzerinde bırakılmayarak tüm topluma yayılmasının hakkaniyet gereği olduğundan davacının zararının kusursuz sorumluluk esası gereğince karşılanması ancak tazminat miktarı belirlenirken davacının bünyesel zayıflığı ve yatkınlığının da dikkate alınması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Mahkememizin ara kararı üzerine davacının sevk edildiği GATA Komutanlığı Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca yapılan muayenesi sonucunda düzenlenen adli raporda davacının yaşına göre %70 oranında meslekte kazanma gücünden kaybolmuş sayılacağına dair kanaat bildirilmiştir.

Davacının maddi zararlarının tespiti amacıyla resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek mahkememize ibraz edilen 02.04.2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda davacının maddi tazminat hak edişinin %70 bünyesel zayıflık indirimi yapıldıktan sonra 116.946,00 TL. olduğu bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen Hesap Bilirkişi raporuna davalı idarece dava konusu olayda davalı idarenin tazmin sorumluluğu bulunmamasına rağmen %70 bünyesel zayıflık dikkate alınarak yapılan hesaplamanın gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle, itiraz edilmiş ise de; bünyesel zayıflık oranını belirleme yetkisinin mahkemenin takdirinde olduğu gerekçesiyle davalı idarenin itirazına, itibar edilmeyerek hesap bilirkişi raporu uyarınca uygulama yapılmıştır.

Davacının olay nedeniyle çektiği ve çekeceği acı ve ıstıraplarının kısmen de olsa karşılanabilmesi amacıyla, olayın meydana geliş şekli ve tarihi, davacının askerlik statüsü, sosyal durumu ve bünyesel zayıflığı ile paranın alım gücü ve işleyecek yasal faiz göz önünde bulundurularak uygun bir miktarda manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Davanın açıldığı tarihte idari yargıda ıslah müessesesinin bulunmaması, aleyhe avukatlık ücretine hükmedilmesi halinde bu konudaki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda verdiği kararlar dikkate alınarak reddedilen maddi tazminat yönünden, davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. AYİM ikinci Dairesinin 01.07.2015 gün ve 2015/575 Esas. 2015/1182 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2. Bilirkişi raporu uyarınca davacıya 116.946,00 TL. (YÜZONALTIBİNDOKUZYÜZKIRKALTI TÜRK LİRASI) MADDİ TAZMİNAT VERİLMESİNE fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,

3. Takdiren ve davacının bünyesel zayıflığı dikkate alınarak davacıya istemi gibi 15.000,00 TL.(ONBEŞBİN TÜRK LİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,

4. Hükmedilen maddi tazminat miktarına davacıya adi malullük aylığı bağlanan 15.06.2010 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

5. Hükmedilen manevi tazminat miktarına davacının kalp krizi geçirdiği 08.01.2010 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

6. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 71 nci maddesi gereğince yargılama giderlerinin DAVALI İDAREYE YÜKLETİIMESİNE, ancak 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince muaf tutulan idare aleyhine harca hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,

7. Davacı tarafından peşin yatırılan 581,00 TL. (BEŞYÜZSEKSENBİR TÜRK LİRASI) harcın istemi halinde DAVACIYA İADESİNE,

8. Davacı tarafından peşin yatırılan ve sarf edilen 173,00 TL. posta giderinin DAVALI İDAREDEN ALINARAK DAVACIYA ÖDENMESİNE,

9. Hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden davanın açıldığı tarih dikkate alınarak hüküm tarihinde yürüklükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince nispi olarak ayrı ayrı hesap edilen 13.556,00 TL. (ONÜÇBİNBEŞYÜZELLİALTI TÜRK LİRASI) avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,

10. Davacı ile ilgili tıbbi kayıtlar ve davacıya ait şube şahsi dosyasının gönderilişindeki gizlilik derecesi ile İADESİNE,

23 ARALIK 2015 tarihinde OY BİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)




Full & Egal Universal Law Academy