Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2014/79 Esas 2014/1217 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2014/ 79
Karar No: 2014 / 1217
Karar Tarihi: 10.09.2014

(2709 S. K. m. 125) (657 S. K. m. 74)

Davacı vekili, 03.01.2014 tarihinde kayda giren dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde Elektrik-Elektronik Mühendisi sivil memur olarak görevli iken Şanlıurfa’da bulunan Harran Üniversitesi’ne bağlı kadrolara naklen atanmak için yaptığı başvurunun kabul edilerek davalı idareden atamaya muvafakat talep edildiğini, ancak davalı idarenin “davacının hizmetine ihtiyaç duyulması ve personel temininde güçlük çekilmesi” nedeniyle müvekkilinin talebinin reddedildiğini ve bu suretle mesleği ile ilgili olarak özlük hakları ve statü bakımından daha iyi durumdaki bir kadroda çalışmasının engellendiğini, ayrıca hasta olan ve Şanlıurfa’da ikamet eden babasının da müvekkilinin desteğine ihtiyacı olduğunu belirterek, müvekkilinin kurumlar arası nakil talebine muvafakat verilmemesi işleminin iptalini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekilinin yürütmenin durdurulması yönündeki talebi, AYİM 2’nci Dairesinin 19.02.2014 gün ve 2014/79 E. sayılı kararı ile reddedilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Milli Savunma Bakanlığı Lojman Bakım Onarım Destek Komutanlığı bünyesinde Elektrik Mühendisi devlet memuru olarak görevli iken Şanlıurfa’da bulunan Harran Üniversitesi’ne bağlı kadrolara naklen atanmak için yaptığı başvurunun kabul edilerek davalı idareden atamaya muvafakat talep edildiği, davalı idarenin “davacının hizmetine ihtiyaç duyulması ve personel temininde güçlük çekilmesi” nedeniyle atamaya muvafakat vermemesi üzerine, davacının Ankara İdare Mahkemesinde işlemin iptali için dava açtığı, Ankara 10’uncu İdare Mahkemesi tarafından bu dava ile ilgili olarak görevsizlik kararı verilmesi ve bu görevsizlik kararının 03.01.2014 tarihinde kesinleşmesi üzerine AYİM’de işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Devlet Memurlarının bir kurumdan diğerine nakillerine ilişkin usul ve esaslar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74’üncü maddesinde yer alan "Memurların, bu Kanuna tabi kurumlar arasında kurumların muvafakati ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68’inci maddede ki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan bir kadroya nakilleri mümkündür" hükmü ile düzenlenmiştir.

Buna göre, kurumlar arası nakil işleminin tesisi için ilgili kurumların muvafakatinin gerektiği açıktır. Dava konusu olayda, davacının kurumlar arası nakli için Şanlıurfa Harran Üniversitesi Rektörlüğünün muvafakatinin bulunduğu, fakat davalı Milli Savunma Bakanlığınca muvafakatin verilmediği görülmektedir. 657 Sayılı Kanunun 74’üncü maddesi gereği davalı idarenin davacının kurumlar arası nakli için muvafakat verip vermeme hususunda takdir yetkisinin bulunduğu ortadadır. Ancak idareye tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, takdir yetkisinin objektif ölçütler doğrultusunda kamu yararı ile birey yararı gözetilerek kullanılması gerekmektedir.

İdare, işlem ve eylemlerini yaparken “kişi yararı” ve “kamu yararı”nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırlar içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek amacı ile kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun. Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu hukuka uygunluk denetimi açısından önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere, idareye tanınan takdir hakkı (yetkisi) hiçbir zaman mutlak ve sınırsız değildir. Kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulması zorunluluğu, bu hak ve yetkinin sınırını oluşturmaktadır. Takdir hakkının, idarece takip edilen amaca uygun olarak kullanıldığı, keyfilikten, kişisel ve duygusal, sübjektif değerlendirmelerden kaçınıldığı ve uzak olduğu, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalındığı sürece, yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, idarenin takdir hakkını yerinde kullanmadığının iddia edilmesi halinde, bu sınırların aşılıp aşılmadığının idari yargı organınca denetlenmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, Anayasanın 125’nci maddesinin 3’ncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan “İdarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez” tarzındaki hükmün; idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı yönünde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşamaz. Bu nedenle, anılan yetkinin sınırlarının (takdir hakkının) özellikle “yüksek mahkemelerce” olmak koşuluyla, yargı yerlerince çizilebileceği ve hatta bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceğinin benimsenmesinde kamu yararı bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Dava konusu olayda davalı idarenin takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanıp kullanmadığının tespiti; için davacının çalıştığı kadro ve ihtiyaç durumu bu kadroya atanacak kişilerde aranacak nitelikler, davacının atanmayı talep ettiği görev ile halen yaptığı görevin davacı yönünden karşılaştırılmasının yapılması gerekmektedir. Gerek AYİM’in gerekse Genel İdari Yargının yerleşik içtihatları personelin hiyerarşik ve özlük haklan bakımından daha üst göreve atanmasında idarenin muvafakat vermesi gerektiği yönündedir.

Bu açıklamalar karşısında dava konusuna dönüldüğünde; hizmetin devamlılığının esas olduğu idarede hizmetin aksamadan yürütülebilmesinin bu hizmeti arz eden personel ile olabildiği, personel eksikliği nedeni ile hizmet arzında ortaya çıkabilecek sorunların hizmetin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesine engel olduğu, davacının ifa ettiği görevin mesleki tecrübe gerektiren özellikli bir görev olduğu, muvafakat verilmesi halinde personel sıkıntısı çekileceği ve hizmette aksamaların olabileceği, herhangi bir personelin davacının bulunduğu kadroda kısa sürede verimli şekilde görev yapamayacağı, kadro mevcutlarının yürütülen kamu hizmetinin ne kadar personelle etkin ve verimli yürütülebileceği değerlendirilerek tespit edildiği, dolayısıyla kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi için kadro mevcudu kadar personelin bulunması gerektiği, davacının görev yaptığı yerdeki devlet memuru Elektrik-Elektronik Mühendisi kadrosunun bir mevcudunun da bir olduğu, davacının görevden ayrılması halinde söz konusu birimin yürüttüğü faaliyetlerde aksamaların olabileceği, devlet memurların da belirli imkanlar dahilinde lojmanlardan ve sosyal tesislersen istifade edebildiği, mali ve diğer özlük haklarındaki olabilecek artışların ve davacının dilekçesinde belirttiği diğer hususların yukarıda belirtilen açıklamalar karşısında muvafakat verilmesi işlemi tesisi için gerekli ve geçerli nedenler olmadığı(davacının babasının sağlık durumuyla ilgili olarak ibraz ettiği belgelerin mevzuat hükümleri ile tanımlanan sağlık durumu özür grubu içerisinde değerlendirilmesi için uygun olmadığı), davacıya muvafakat verilmesi durumunda davacıyla ilgili kişi yararının bu atamadan dolayı idarenin hizmeti yürütürken uğrayacağı kayba tercih edilmesini haklı kılacak boyut ve yoğunlukta olmadığı, dava konusu olayda kamu yararına tercih edilebilecek bir kişi yararı bulunmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sürdürülen kamu hizmetinin zaafa uğramaması, hizmetin daha iyi işlemesi maksadıyla idarenin muvafakat vermemesinde takdir hakkını usulüne uygun ve objektif kriterleri dikkate alarak kullandığı ve davacının hakkında tesis edilen başka bir kuruma nakli için muvafakat verilmemesi işleminin hukuka uygun olduğu, bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Kurumlararası naklen atanmaya muvafakat verilmemesi işleminin iptali istemli yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,

Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 10 EYLÜL 2014 tarihinde OYÇOKLUĞU ile karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Dava konusu olayda davalı idarenin takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanıp kullanmadığının tespiti için davacının çalıştığı kadro ve ihtiyaç durumu, bu kadroya atanacak kişilerde aranacak nitelikler, davacının atanmayı talep ettiği görev ile halen yaptığı görevin davacı yönünden karşılaştırılmasının yapılması gerekmektedir.

Davacının halen ifa ettiği görev, davacının şahsına sıkı sıkıya bağlı, ilave bir eğitim, kurs, staj ve meslek tecrübesi gerektiren özellikli bir görev olmayıp, mevzuatta yazılı şartları taşıyan herkes tarafından yapılabilecek bir görevdir. Dolayısıyla davacıya muvafakat verilmesi durumunda, boşalacak kadro için aranan nitelikler dikkate alındığında davacının yerine personel temininde herhangi bir güçlük bulunmamaktadır.

Kamu görevlilerinin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçişleri konusunda “Kamu görevlilerinin haiz oldukları niteliklere göre en yüksek derecede verimli olabilecekleri ve hizmetlerinden en yüksek oranda istifade edilebilecek birimde çalıştırılmaları” prensibinin hayata geçirilmesi zorunlu olup, bu ilkeden ayrılmanın tek gerekçesi, “kamu hizmetinin eksiksiz ve devamlı işleyişini temin etme” olabilecektir.

Davalı idarece, davacıya muvafakat verilmemesinin “davacının hizmetine ihtiyaç duyulması ve temininde güçlük” gerekçesine dayandığı savunulmakta ise de; iş bu savunmanın tek başına, davacıya muvafakat verilmemesi işleminin gerekçesi olamayacağı, davacının, naklen atanması halinde boşalacak kadrosunun, personel temini ya da atama yoluyla doldurulmasının her zaman için imkân dâhilinde olduğu, personel sıkıntısının bulunmadığı, davacının naklen atanması durumunda personel zaafıyetinin yaşanacağı yönündeki savunmasına itibar edilmemesi gerektiği, kadronun 6 mevcudun 3 olmasının da elektrik-elektronik mühendisi devlet memuru olarak görev yapan davacıya muvafakat verilmesine engel olmadığı, tesis edilen işlemde salt bu gerekçeye istinaden hukuka uyarlık bulunduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, davacının babasının rahatsız olduğu ve kendisinin de tek erkek evlat olduğu göz önüne alındığında davacının desteğine ihtiyacının bulunduğu, muvafakat istenen görev yerinin şartları ve yukarıda açıklanan hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının naklen atanmasına muvafakat verilmemesi işleminde takdir yetkisinin kamu yararı ile birey yararı dengesi gözetilerek, objektif kriterlere göre kullanıldığının söylenemeyeceği, dolayısıyla işlemin sebep ve amaç unsurları yönünde hukuka aykırı olduğu, hukuka aykırı olduğu sonucuna varılan davacının kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmemesi işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluk görüşüne katılamadım. 10.09.2014 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy