Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2013/435 Esas 2014/329 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2013/ 435
Karar No: 2014 / 329
Karar Tarihi: 26.02.2014

(657 S. K. m. 48, 125/E, 131 ) (Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği m. 13)

Davacı vekili 15.03.2013 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacı De. Me …. hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı kamu davası açıldığını, davalı idarenin davacı tarafından kabul edilmeyen kolluk ifadesinin esas alınarak işlem yapıldığını, kollukta müdafi hakkı tanınmadan alınan ifadenin geçersiz olduğunu, bu nedenle çıkarma işlemenin haksız olduğunu, davacının uyuşturucu madde kullanmadığını, olay yerine cinsel gücü artırıcı afrozidyak türü bitki almaya gittiğini aldığı poşette hint keneviri bitkisinin olduğunu bilmediğini, ayrıca üzerinde yakalanan miktarın esrar yapmaya elverişli bile olmadığını, polisin suçu kabul ederse lehine olacağına dair yönlendirmesi nedeniyle suçlamayı kabul ettiğini, esasında suçla ilgisinin olmadığını, çıkarma işleminin neden ve amaç unsurlarının bulunmadığını, 25 yıllık memuriyeti boyunca tek bir ceza bile almadığını, ceza yargılamasından kuvvetle muhtemel beraat edeceğini, müvekkilinin geçmişte hiç cezası bulunmaması nedeniyle bir derece hafif olan yaptırımın uygulanması gerekirken uygulanmadığını, mahkumiyet hükmü bulunmadan çıkarma işlemi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, belirterek devlet memurluğundan çıkarılma işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 20.09.2011 tarihinde kolluk güçleri tarafından yapılan operasyon sırasında Ankara Hava Lojistik K.lığında sivil memur olarak görev yapan davacının üst aramasında toplam 2 gram hint kenevirinin ele geçirildiği, bu nedenle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2012 gün ve 2012/15582-1002 E.K sayılı iddianamesiyle kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabule etmek veya bulundurmak iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı, davacının 10.12.2012 tarihli dilekçesiyle 25 yıllık fiili emeklilik hizmet süresini doldurduğundan bahisle yaşını doldurduğunda emeklilik işlemi yapılmak üzere devlet memurluğundan çekilme talebinde bulunduğu, bu talebin 22.12.2012 tarihinde onaylandığı ve davacının devlet memurluğundan çekilmesine karar verildiği, ancak daha sonra hakkında devam eden yargılamaya esas olay dikkate alınarak MSB Yüksek Disiplin Kurulunun 09.01.2013 gün ve 2013/1 karar numaralı kararı ile 657 s.k.’nın 125/E ve TSK da Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5-g maddesi gereğince memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğundan bahisle memuriyetten çıkarılmasına karar verildiği, davacı hakkında kovuşturma yapan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.11.2013 gün ve 2012/182-2013/561 Esas ve Karar sayılı kararıyla görevsizlik kararı verilip kovuşturma dosyasını TMK 10. Maddesi ile Görevli Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, bu mahkemenin de 20.12.2013 gün ve 2013/89-46 Esas ve Karar sayılı hükmüyle karşı görevsizlik kararı verdiği ve görev uyuşmazlığını çözmesi için dosyayı Yargıtay’a gönderdiği, halen kovuşturma dosyasının Yargıtay’da olduğu anlaşılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinde; “Devlet Memurluğundan Çıkarma” cezasının verileceği haller tek tek sayılmıştır. TSK’da Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5 inci maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (g) alt bendinde ve gerekse TSK’da Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5 inci maddesinin (g) alt bendinde; “Memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (g) alt bendi kamu görevinin inanılır, güvenilir, itibarlı ajanslar eliyle yürütülmesini amaçlamıştır. Memur sıfatı taşıyan ve kamu hizmetinin personel unsurunu oluşturan kişilere toplumun güven duyması, bireylerin idareye olan güven ve inancını da sağlayacaktır. Kamu hizmetinin gerekli saygınlığı yitirmiş ajanlar eliyle yürütülmesi bireylerin idareye olan güven duygularının sarsılmasına, kişi- idare ilişkilerinde arzu edilmeyen olumsuz bazı gelişmelere neden olabilecektir. Kanunkoyucu böylesi bir tehlikenin meydana gelmesini önlemek için önlem almış, müsebbiplerinin devlet memuriyetinden çıkartılması suretiyle ayıklanmasını öngörülmüştür.

Öncelikle belirtmek gerekir ki 657 sayılı Kanunun 125/E-g maddesinde Devlet memurluğundan çıkarma cezası için gereken eylemin mutlaka ceza hukuku anlamında yüz kızartıcı suç olması gerekmez. Devlet Memurluğundan çıkarma için aranan ölçüt; memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı hareketlerde bulunmaktadır. Bu bentte belirtilen yüz kızartıcı hareketler kavramı 657 Sayılı Kanunun 48 nci maddesinde belirtilen yüz kızartıcı suçlardan daha geniş kapsamlıdır.

Ceza Hukukunda dahi kapsamı tartışmalı olan yüz kızartıcı suçlardan daha geniş yorumlanabilecek yüz kızartıcı hareketlerin sınırı memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede olmasıdır.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu olay incelendiğinde davacı hakkında devam etmekte olan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçunun 657 sayılı Kanunun 125/E-g ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5-g maddesinde belirtildiği şekilde “Memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici” nitelikle olduğu, dolayısıyla davacı hakkında tesis edilen Devlet memurluğundan çıkarma işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Davacı vekili her ne kadar çıkarma işlemine esas alınan ifadenin hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu belirtmiş ise de, davacının kovuşturma sırasında 08.06.2012 tarihinde yapılan duruşmada hür iradesiyle “ merak saiki ile ben 3-5 defa uyuşturucu madde kullandım. Yakalandıktan sonra da kullanmayı bıraktım. Ben uyuşturucuyu Gülveren semtinde tanımadığım kişilerden satın aldım” şeklinde açık bir ikrarda bulunması, akabinde hazırlık ifadesi okunarak sorulduğunda da ifadenin kendisine ait olduğunu beyan etmesi nedeniyle davacı vekilinin beyanlarına itibar edilmemiştir.

Davacı vekili davacının 25 yıllık Devlet Memurluğunda başarılı hizmetleri ve hiç cezasının bulunmaması nedeniyle işlemin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin “bir derece hafif ceza uygulanabilir.” hükmüne aykırı ve orantısız bir ceza olduğunu bu yönüyle de işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Kanun maddesinde belirtildiği üzere, yasa koyucu geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi bulunan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulama konusunda davalı idareye takdir yetkisi tanımıştır. İdareye tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, bu yetkinin objektif ölçütler doğrultusunda kamu yararı ile birey yararı gözetilerek kullanılması gerekir.

İdare, işlem ve eylemlerini yaparken “kişi yararı” ve “kamu yararı”nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırlar içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek için kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun? Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu, hukuka uygunluk denetimi açısından önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere, idareye tanınan takdir hakkı (yetkisi) hiçbir zaman mutlak ve sınırsız değildir. Kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulması zorunluluğu, bu hak ve yetkinin sınırını oluşturmaktadır. Takdir hakkının, idarece takip edilen amaca uygun olarak kullanıldığı, keyfilikten, kişisel ve duygusal, sübjektif değerlendirmelerden kaçınıldığı ve uzak olduğu, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalındığı sürece, yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, idarenin takdir hakkını yerinde kullanmadığının iddia edilmesi halinde, bu sınırların aşılıp aşılmadığının idari yargı organınca denetlenmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, Anayasanın 125/3 üncü maddesinde düzenlenmiş bulunan “İdarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez” tarzındaki hükmün; idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı yönünde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşmayacaktır. Bu nedenle, anılan yetkinin sınırlarının (takdir hakkının) özellikle “yüksek mahkemelerce” olmak koşuluyla, yargı yerlerince çizilebileceği ve hatta bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceğinin benimsenmesinde kamu yararı bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Dava konusu olayda davacının geçmişteki başarı durumu ve Devlet Memurluğundan çıkarılmasına neden olan eylemlerinin sürekliliği (davacı 3- 5 kez uyuşturucu madde kullandığını beyan etmiştir), ağırlığı ve yoğunluğu dikkate alındığında davalı idarenin bu konudaki takdir yetkisini objektif kriterlere göre kullandığı, çıkarma işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Davacı vekilince davacı hakkında devam eden yargılama sürecinin bekletici mesele yapılması talep edilmiştir. Ancak, 657 sayılı Kanunun 131/2’nci maddesinde; memurun Ceza Kanuna göre mahkum olması veya olmamasının ayrıca disiplin yaptırımının uygulanmasına engel olmayacağına ilişkin düzenleme karşısında, dosyadaki mevcut delil durumu da dikkate alınarak ceza yargılaması sonucunun beklenmesine gerek görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle;

Yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,

Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 26 ŞUBAT 2014 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy