Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2013/1885 Esas 2014/1331 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2013/ 1885
Karar No: 2014 / 1331
Karar Tarihi: 17.09.2014

(2709 S. K. m. 125)

Davacılar vekili, 25.06.2013 tarihinde kayıt altına alınan dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yakını olan M...’ın askerlik hizmetini yerine getirip 13.02.2013 tarihinde terhis mahiyetinde izine gönderildiğini, müteakiben evde bulunmakta iken 17.02.2013 tarihinde intihar girişiminde bulunduğunu ve yaklaşık bir ay yoğun bakımda kaldıktan sonra 22.03.2013 tarihinde vefat ettiğini, müteveffanın askerlik yaptığı süre boyunca izin hakkını kullanmadığını, askeri ortam içerisinde kaldığını, ruhen ve madden çok yıprandığını, yaşanan çatışmalarda bir çok arkadaşının şehit olduğunu, bu durumun müteveffanın psikolojisini bozduğunu, psikolojik rahatsızlığı bulunmasına rağmen bu süreçte herhangi bir tedaviye tabi tutulmadığını, müteveffanın arkadaşlarını çatışmada kaybetmenin verdiği acıyı hiç unutamadığını, zira eve geldiğinde evdekilere ve arkadaş çevresine sürekli şehit olan yakın arkadaşı Samet’ten bahsettiğini, müteveffanın psikolojisinin o kadar çok bozulduğunu, gece uyuyamadığını sık sık yatağından (kabuslar görmüş olacak ki) fırlayarak uyanmakta olduğunu, müteveffanın ayrıca olağandışı hareketler sergilediğinin aile bireyleri ve yakınları tarafından dile getirildiğini, oysa müteveffanın askerlik hizmetine hiçbir sağlık problemi olmadan başladığını, bu nedenle müteveffanın psikolojik rahatsızlığının başlı başına askerliğin sebep ve etkisinden kaynaklandığının açık olduğunu, müvekkillerinin yakınının ölümü ile anne ve babanın destekten yoksun kaldıklarını, ayrıca manevi zararlarının ortaya çıktığını, 12.04.2013 tarihli dilekçe ile davalı idareden maddi ve manevi tazminat talep ettiklerini, ancak bu taleplerinin zımnen reddedildiğini belirterek, müvekkillerinden M... ve F... için ayrı ayrı olmak üzere 5.000 TL maddi, 100.000 TL manevi ve diğer davacılar için ayrı ayrı 50.000 TL manevi olmak üzere toplam 360.000 TL. tazminatın yasal faizi ile beraber ödenmesine ve maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini ve davanın adli yardımlı olarak görülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacıları adli yardım talebi, Dairemizin 05.02.2014 gün ve 2013/2220 Gensek, 2013/1885 Esas sayılı kararıyla kabul edilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların yakını olan P.Er M...’ın 28.09.2010 tarihinde yapılan son yoklama muayenesinde “sağlam, askerliğe elverişlidir” kararı verildiği, 1991/4 tertip er olarak 27.11.2011 tarihinde askerlik hizmetine başladığı, 03.02.2012-12.02.2012 tarihleri arasında 7 gün dağıtım izni, 25.04.2012-07.05.2012 tarihler arasında da 10 gün kanuni izin kullandığı, 12.02.2012 tarihinde tertip edildiği Hakkari-Yüksekova- Kamışlı’da konuşlu bulunan l’nci Mot. P.Tb.Kh. ve Kh.Bl.K.lığma katıldığı, 27.02.2013- tarihinde terhis hakkını kazanmasına rağmen, kullanmadığı (13 günlük) izin hakkı da gözetilerek 13.02.2013 tarihinde terhis mahiyetinde izine gönderildiği, izin süresi dolmadan 17.02.2013 tarihinde evinde bulunduğu sırada akşam yemeği için ellerini yıkamak üzere tuvalete gittiği, burada tuvaletin penceresinin koluna çamaşır ipi ile asarak intihar girişiminde bulunduğu ve akabinde kaldırıldığı (Van’da konuşlu) Özel İstanbul Hastanesi yetişkinler yoğun bakım bölümünde tedavisi devam ederken 22.03.2013 tarihinde vefat ettiği, davacılar vekilinin 15.04.2013 tarihinde davalı idareye ulaşan dilekçe ile tazminat talep ettiği, bu talebin zımnen reddedilmesi üzerine de eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İdare hukuku ilkelerine ve T.C. Anayasasının 125’nci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği ise Anayasada belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır, ister hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem veya işlem arasında doğrudan doğruya bir illiyet bağının bulunması, zarara yol açan işlem veya eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi veya kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Maddi olguda bu koşullardan birinin yokluğu idarenin tazmin sorumluluğunu kaldırır. Ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zarar idari eylem ya da işlemden doğmamış ise yahut zararla idari eylem veya işlem arasında nedensellik bağı kurulamıyorsa idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemez.

Davacıların vekili maddi ve manevi tazminat istemiyle idareye müracaat ve devamındaki dava dilekçelerinde; “ ... müteveffanın askerlik yaptığı süre boyunca izin hakkını kullanmadığını, askeri ortam içerisinde kaldığını, ruhen ve madden çok yıprandığını, yaşanan çatışmalarda bir çok arkadaşının şehit olduğunu, bu durumun müteveffanın psikolojisini bozduğunu, psikolojik rahatsızlığı bulunmasına rağmen bu süreçte herhangi bir tedaviye tabi tutulmadığını, müteveffanın arkadaşlarını çatışmada kaybetmenin verdiği acıyı hiç unutamadığını, zira eve geldiğinde evdekilere ve arkadaş çevresine sürekli şehit olan yakın arkadaşı Samet’ten bahsettiğini, müteveffanın psikolojisinin o kadar çok bozulduğunu, gece uyuyamadığını sık sık yatağından (kabuslar görmüş olacak ki) fırlayarak uyanmakta olduğunu, müteveffanın ayrıca olağandışı hareketler sergilediğinin aile bireyleri ve yakınları tarafından dile getirildiğini...” öne sürmüştür.

Öne sürülen iddialar kapsamında incelendiğinde; müteveffanın Isparta 40’ıncı Piyade Eğitim Alay K. lığındaki acemi eğitimi safhasında 28.11.2011 tarihinde uygulanan “psikososyal risk faktörü tarama anketi”nde müteveffanın 7’nci madde hariç (kolda kibritle yakılmış “S” harfi”) tüm maddelerde “hayır” seçeneğini işaretlediği ve bu suretle herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olmadığını beyan ettiği, akabinde 06.01.2012 tarihinde psikolojik danışman ile yaptığı görüşmede “bir problemi olmadığını, sivilde sevdiği kızın isminin baş harfini (S) koluna kibritle yazdığını, ancak şimdi buna çok pişman olduğunu” beyan ettiği, 03.02.2012-12.02.2012 tarihleri arasında 7 gün dağıtım izni, 25.04.2012-07.05.2012 tarihler arasında ise 10 gün kanuni izin kullandığı, dağıtım gördüğü l’nci Mot. P.Tb.Kh. ve Kh.Bl.K.lığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken, 16.04.2012 tarihinde kazancı ve jeneratör kursuna görevlendirildiği, 05.09.2012 tarihinde uygulanan “psikososyal risk faktörü tarama anketi”nde müteveffanın 7’nci madde hariç ( ... jilet atma gibi tekrarlayan, kendinize zarar verici davranışlarınız var mı? Evet- Sol kol jilet izi) psikiyatrik rahatsızlığını ortaya koyacak olumsuz herhangi bir cevabının olmadığı, zira bu ankette müteveffanın daha önce psikolojik bir rahatsızlık geçirmediği, son bir yıl içerisinde ruhsal bir rahatsızlık da geçirmediği, psikolojik rahatsızlıkla ilgili devam eden bir tedavisinin bulunmadığı, kendisine zarar verme veya öldürmeye yönelik herhangi bir teşebbüsünün olmadığı, son zamanlarda kendisini öldürmeye yönelik düşüncesinin olmadığı, ailesinde de hayatına son verme teşebbüsünde bulunan bir yakınının olmadığı ve alkol ve uyuşturucu madde kullanmadığı yönünde işaretlemelerde bulunduğunun görüldüğü, dolayısıyla bu dönemde de herhangi bir psikolojik sorununun bulunmadığı, aynı tarihte (05.09.2012) Bl.K.nı tarafından tanzim edilen danışmanlık kartında “ ... anne-baba sağ. 6 kardeş (3 kız, 3 erkek) bekar. Ortaokul, pazarcı, maddi durumu zayıf sigara kullanıyor, alkol ve uyuşturucu madde kullanmıyor, sağlık sorunu yok, psikolojik bir rahatsızlığı yok, sivilde suç işlememiş, ceza almamış ..., herhangi bir sorunu yok. “ ibarelerinin yazılı olduğu, terhis öncesinde 07.01.2013 tarihinde düzenlenen ve doktor tarafından onaylanan “terhis öncesi uygulanacak sağlık durumu hakkında bilgi formu”nda herhangi bir sağlık sorunu olmadığı yönünde işaretlemeler yaptığı (imzasının bulunduğu), P.Er Ö...’ın müteveffanın can dostu olarak görevlendirildiği, öte yandan müteveffanın emrinde görev yaptığı Karargah Bl.K.lığının diğer bölüklere nazaran aktif olarak operasyonel görevlerinin bulunmadığı ve idari hizmetler icra ettiği göz önüne alındığında, kendisinin operasyonel görev icra eden diğer personele nazaran olaylardan daha az etkilenmiş olabileceği anlaşılmıştır.

Yapılan bu tespitler karşısında; davacı vekilinin “... müteveffanın askerlik yaptığı süre boyunca izin hakkını kullanmadığı, askeri ortam içerisinde ruhen ve madden çok yıprandığı, yaşanan çatışmalarda bir çok arkadaşının şehit olduğu ve bu durumun müteveffanın psikolojisini bozduğu, psikolojik rahatsızlığı bulunmasına rağmen bu süreçte herhangi bir tedaviye tabi tutulmadığı ...” yönündeki iddiaları itibar edilir görülmemiştir. Zira, gerek psikologlar tarafından, gerekse de birlik komutanları tarafından yapılan yakın takip ve kontrollerde (yapılan tarama anketlerinde, mülakatlarda, danışmanlık hizmetlerinde vb.) müteveffanın askerlik hizmeti sırasında herhangi bir psikolojik probleminin tespit edilmediği, kendisine can dostu görevlendirilerek varsa sorunlarını bu yönüyle de ortaya konmasının sağlandığı, ancak askerlik hizmeti sırasında bu yönde bir rahatsızlık ortaya koymadığı gibi, herhangi bir emare de vermediği, öte yandan bulunduğu birlik ve yaptığı görev itibariyle operasyonel faaliyetlerden de uzak olduğu, dolayısıyla operasyonel görev icra eden diğer birliklerdeki personele nazaran daha az etkilenmiş olabileceği, bunların yanında kanuni izninin bir kısmını (13 gün) kullanmamakla birlikte, toplam 17 gün süre ile izne gittiği görülmüş, dolayısıyla müteveffanın intiharına ilişkin davacı vekilince ileri sürülen iddiaların soyut ve dosyadaki mevcut belgelerle uyumlu olmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, terhis mahiyetinde izinde iken evinde intihar girişiminde bulunmasına müteakip, hastanede yoğun bakımda tutulduğu sırada vefat eden müteveffanın, ölümü ile sonuçlanan olayda davalı idareye atfı kabil herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı ve kusursuz sorumluluğu gerektirir bir illiyet bağı da kurulamadığı anlaşılmakla, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin yasal dayanaktan yoksun olması nedeniyle REDDİNE,

Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 17 EYLÜL 2014 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy