Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2013/1423 Esas 2014/531 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2013/ 1423
Karar No: 2014 / 531
Karar Tarihi: 02.04.2014

(657 S. K. m. 74)

Davacı, 22.10.2013 tarihinde AYİM’de kayda giren dava dilekçesinde özetle; Dz.K.K.lığı bünyesinde elektronik mühendisi sivil memur olarak görevli iken Yüksek Öğretim Kredi Ve Yurtlar Genel Müdürlüğü bünyesindeki kadrolara naklen atanmak için yaptığı başvurunun kabul edilerek davalı idareden atamaya muvafakat talep edildiğini, ancak davalı idarenin hizmet ihtiyacı nedeniyle talebini reddettiğini ve bu suretle mesleği ile ilgili olarak özlük hakları ve statü bakımından daha iyi durumdaki bir kadroda çalışmasının engellendiğini belirterek, kurumlar arası nakil talebine muvafakat verilmemesi işleminin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptalini talep ve dava etmiştir.

Davacının yürütmenin durdurulması yönündeki talebi, AYİM 2.Dairesinin 11.12.2013 gün ve 2013/1423 E. sayılı kararı ile reddedilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Dz.K.K.lığı bünyesinde elektronik mühendisi sivil memur olarak görevli iken Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğüne bağlı kadrolara naklen atanmak için yaptığı başvurunun kabul edilerek davalı idareden atamaya muvafakat talep edildiği, davalı idarenin hizmet ihtiyacı nedeniyle atamaya muvafakat vermemesi üzerine de AYİM’de işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Devlet Memurlarının bir kurumdan diğerine nakillerine ilişkin usul ve esaslar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74’üncü maddesinde yer alan "Memurların, bu Kanuna tabi kurumlar arasında kurumların muvafakati ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68’inci maddede ki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan bir kadroya nakilleri mümkündür" hükmü ile düzenlenmiştir.

Buna göre, kurumlar arası nakil işleminin tesisi için ilgili kurumların muvafakatinin gerektiği açıktır. Dava konusu olayda, davacının kurumlar arası nakli için sınavında başarılı olduğu Gelir İdaresi Başkanlığı’nın muvafakatinin bulunduğu fakat davalı Milli Savunma Bakanlığınca muvafakatin verilmediği görülmektedir. 657 Sayılı Kanunun 74’üncü maddesi gereği davalı idarenin davacının kurumlar arası nakli için muvafakat verip vermeme hususunda takdir yetkisinin bulunduğu ortadadır. Ancak idareye tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, takdir yetkisinin objektif ölçütler doğrultusunda kamu yararı ile birey yararı gözetilerek kullanılması gerekmektedir.

İdare, işlem ve eylemlerini yaparken “kişi yararı” ve “kamu yararı”nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırlar içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek amacı ile kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun. Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu hukuka uygunluk denetimi açısından önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere, idareye tanınan takdir hakkı (yetkisi) hiçbir zaman mutlak ve sınırsız değildir. Kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulması zorunluluğu, bu hak ve yetkinin sınırını oluşturmaktadır. Takdir hakkının, idarece takip edilen amaca uygun olarak kullanıldığı, keyfilikten, kişisel ve duygusal, sübjektif değerlendirmelerden kaçınıldığı ve uzak olduğu, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalındığı sürece, yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, idarenin takdir hakkını yerinde kullanmadığının iddia edilmesi halinde, bu sınırların aşılıp aşılmadığının idari yargı organınca denetlenmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, Anayasanın 125’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan “İdarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez” tarzındaki hükmün; idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı yönünde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen “hukuk devleti” ilkesi ile bağdaşamaz. Bu nedenle, anılan yetkinin sınırlarının (takdir hakkının) özellikle “yüksek mahkemelerce” olmak koşuluyla, yargı yerlerince çizilebileceği ve hatta bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceğinin benimsenmesinde kamu yararı bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Davacının memuriyet kariyerinde daha yüksek seviyelere ulaşabileceği bir göreve naklen atanması halinde boşalacak kadrosunun, personel temini ya da atama yoluyla doldurulmasının her zaman için imkân dâhilinde olduğu, bu nedenle, tesis edilen işlemde salt bu gerekçeye istinaden hukuka uyarlık bulunduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, kamu görevlilerinin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçişleri konusunda “Kamu görevlilerinin haiz oldukları niteliklere göre en yüksek derecede verimli olabilecekleri ve hizmetlerinden en yüksek oranda istifade edilebilecek birimde çalıştırılmaları” prensibinin hayata geçirilmesi zorunlu olup, bu ilkeden ayrılmanın tek gerekçesi, “kamu hizmetinin eksiksiz ve devamlı işleyişini temin etme” olabilecektir. Dava konusu olayda, davalı idarece ‘hizmet ihtiyacı’ gibi soyut savunmaların ileri sürüldüğü anlaşılmakta ise de; “davacının, ayrılmasına izin verilmeyen kadroda çalışmasını gerektiren kamu yararını doğuran somut sebeplerin neler olduğunun” ve “münhasıran davacı personele duyulan ihtiyacın, kendisinin veya görev yaptığı kadrosunun hangi özelliklerinden kaynaklandığının” da ortaya konması gerekmektedir. Başka bir deyişle, davacının, memuriyet kariyerini yükseltme imkânına haiz olabileceği ve özlük hakları yönünden daha üstün şartlara haiz başka bir kurum kadrosunda istihdamına engel olan “kamu yararı” gereklerinin ve halen bulunduğu kadroda başka bir personelin istihdam edilmesini olanaksız kılan “hizmet gereklerinin” somut bilgi ve belgelerle ispatlanması gerekirken, davalı idarece bu hususların açıklığa kavuşturulmadığı tespit edilmiştir.

Bu itibarla; davacının nakline muvafakat verilmesi halinde, idarece personel temini ya da atama yoluna gidilerek yerine personel temin edilmesinin her zaman için mümkün olduğu, davacının 18.09.2013 tarihli Yüksek Öğrenim ve Yurtlar Kurumuna naklen atama talebinde bulunduğu dilekçesi üzerine, sıralı komutanlarınca 18.09.2013 tarihinde doldurulan mütalaa formunda her üç amirinin de “Uygundur” şeklinde mütalaada bulundukları, söz konusu görev yerindeki hizmet ihtiyacının en iyi değerlendirebilecek sıralı amirlerinin bu mütalaaları karşısında davacının bu birimden ayrılmasında herhangi bir zafiyet oluşmayacağı, dolayısıyla da bu birimde davalı idarenin savunmasının aksine hizmet ihtiyacı bulunmadığının değerlendirildiği, kaldı ki aynı kadrolara mühendis subayların atanmış olduğu, öte yandan davacıya muvafakat verilmesi halinde naklen atanacağı görev yeri nedeniyle mesleki açıdan ilerleme fırsatının bulunduğu, yüksek lisans yapmış olan davacının gideceği kurumda doktora yapma ve yükselme imkanının bulunduğu yere göre daha fazla olduğu, davacının halen ifa ettiği kadro görev yerinin gerektirdiği nitelikler itibariyle, kendisine muvafakat verilmesi halinde, boşalacak kadroda yeniden personel istihdamında herhangi bir güçlük bulunmadığı, davacının mesleki eğitimi, bilgi seviyesi ve uzmanlık alanı dikkate alındığında, halen görev yaptığı kadroda istihdamını gerektiren bir zorunluluğun bulunmadığı, kendisine muvafakat verilmesi halinde atanacağı kadrodaki görev itibariyle özlük hakları, sosyal hakları ve statüsü yönünden daha üstün haklara ulaşma imkân ve potansiyeline kavuşacağı, AYİM’in “personelin, hiyerarşik ve özlük hakları bakımından daha üst bir statüye kavuşabileceği göreve atanmasında idarenin muvafakat vermesi gerektiği” yönündeki yerleşik içtihatları karşısında, dava konusunu teşkil eden davacıya muvafakat verilmemesi işleminde idarece takdir yetkisinin, kamu yararı ile birey yararı dengesi gözetilerek ve objektif kriterlere bağlı kalınarak kullanıldığından bahsetmenin mümkün olmadığı, tüm bu nedenlerle, tesis edilen dava konusu işlemin sebep ve amaç unsurları yönünden hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Davacı ...’ın kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmemesi İŞLEMİNİN İPTALİNE,

Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 02 NİSAN 2014 tarihinde OYÇOKLUĞU ile karar verilmiştir.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Heyetin çoğunluğu tarafından, davacının halen bulunduğu göreve idarece personel temin edilmesinin her zaman için mümkün olması ve davacının sicil amirlerinin atama isteğini uygun görmesi neden gösterilerek, davalı idarenin davacının nakline muvafakat verilmemesi işleminin iptaline karar verilmiştir.

Ancak; davacının halen ifa ettiği görev, ilave bir eğitim ve meslek tecrübesi gerektiren özellikli bir görev olup, davacıya muvafakat verilmesi durumunda, boşalacak kadroya atanacak personelin yetişmesi için süreye ihtiyaç olması, ayrıca, davacının sicil amirlerinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığının personel planlamasını yapan makamlar olmaması ve genel durumu değerlendirme olanaklarının bulunmaması, idarenin aynı bölgede aynı sınıftaki memur ihtiyaçlarını ve yeni memur alımında davalı idareye konulmuş olan kısıtlamaları bilememesi, sicil amirleri mütalaaları karar verici makamın onayına sunulmuş sadece bir tek veri olması, idare tarafından hüküm verilmesine tek başına dayanak teşkil etmemesi, bununla beraber, sicil amirlerinin uygun görmesine rağmen, personel planlamasını yapan makamın atama talebini uygun görmemesi, idarenin davacı hakkında objektif değerlendirmelerle, hizmetin iyi işletilmesi ve hizmet ihtiyacı kapsamında davacının başka bir kuruma nakli için muvafakat verilmemesi işleminin hukuka aykırılık içermediğini, takdir hakkının, kişisellikten ve keyfilikten uzak tamamen kamu yararı gözetilerek, yerinde kullanıldığını, değerlendirdiğimizden işlemin iptali yönünde alman çoğunluk kararına katılmadık. 02.04.2014 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy