Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2012/920 Esas 2013/459 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2012/ 920
Karar No: 2013 / 459
Karar Tarihi: 10.04.2013

(2709 S. K. m. 72) (1111 S. K. m. 1, 2, 36) (3835 S. K. m. 1, 6, Geç. m. 1) (5543 S. K. m. 3)

Davacı vekili, 02.10.2012 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesinde ve bu kanalla 08.10.2012 tarihinde AYİM'de kayıt altına alınan dava dilekçesi ile savunmadan sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye'ye üniversite eğitimini almak amacıyla geldiğini, yurda ilk kez giriş yaptığı Eylül 2004 tarihinden Türk Vatandaşlığını kazanmış bulunduğu 04.12.2009 tarihine kadar öğrenim amaçlı ve ikamet izinli olarak Türkiye'de bulunduğunu, Bakanlar Kurulu kararı ile göçmen statüsünde vatandaşlığa kabul edildikten sonra askerlik hizmetinden muaf tutulmak için talepte bulunduğunu, ancak talebinin reddedildiğini ve söz konusu idari işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını talep ve dava etmiştir.

Davacının yürütmenin durdurulmasına ilişkin talebi, Dairemizin 11.12.2012 gün ve 2012/920 Esas sayılı kararı ile kabul edilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; 25.01.1987 Özbekistan doğumlu ve aynı zamanda Rusya Federasyonu vatandaşı olan davacının, öğrenim amacıyla ilk kez Eylül 2004 tarihinde Türkiye'ye geldiği ve öğrenim amaçlı ikamet izni aldığı, söz konusu iznin 30.06.2010 tarihine kadar birer yıllık sürelerle öğrenim amaçlı olarak uzatıldığı, davacının Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitirmesi üzerine Türk Vatandaşlığına geçmek için başvuruda bulunduğu, başvurusu üzerine 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunun Geçici 1 inci maddesi uyarınca Bakanlar Kurulunun 04.12.2009 tarih ve 2009/15727 sayılı kararı ile "göçmen" statüsünde Türk Vatandaşlığını kazandığı(çifte vatandaşlık statüsünü kazandığı) ve devamında 24.02.2010 tarihinde Ankara ili, Yenimahalle İlçesi, Demetevler Mahallesi nüfusuna kayıt edildiği, müteakiben 06.04.2011 tarihinde son yoklaması yapılarak askerlik hizmetinin 1111 sayılı Kanunun 36'ncı maddesine göre 31.03.2013 tarihine kadar ertelendiği, bunun üzerine 02.07.2012 tarihli dilekçe ile davalı idareye müracaat edilerek askerlik hizmetinden muaf tutulma talebinde bulunduğu, ancak MSB ASAL D. Başkanlığının 10.08.2012 tarihli yazısı ile talebinin reddedilmesi üzerine süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Vatan Hizmeti" başlıklı 72'nci maddesi; "Vatan hizmeti, her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya yerine getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir." hükmüne amirdir.

1111 sayılı Askerlik Kanununun 1’inci maddesinde de, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyeti olan her erkeğin iş bu Kanun uyarınca askerlik yapmaya mecbur olduğu belirtilmiştir.

1111 sayılı Kanunun 2'nci maddesi ise; "...

Muhacirlerin askerlik çağlarının başlangıcı, geldikleri yılda nüfus kütüklerine geçen yaşlarına ve bu esasa göre hesap olunur. Nüfus doğum kağıtlarında doğumlarının ay ve günü yazılı olmayanların doğum günleri yılın temmuzunun birinci günü sayılır.

Geldikleri yıl ikinci kanun birinde 22 yaşını bitirmiş olanlar muvazzaf hizmete tabi tutulmayıp yaşıtları erbaş ve er arasına yedeğe geçirilirler. Bu gibilerin her ne sebeple olursa olsun nüfus kütüğüne yazılmalarının gecikmiş olması, geldikleri zaman yaşlarına göre başlayacak olan askerlik çağlarını geciktirmez. Bunlar nüfus kütüğüne yazıldıkları tarihten başlayarak iki yıl geçmedikçe talim, manevra ve başka iş için silah altına çağrılmazlar....

Eski memleketlerinde askerlik ettiklerini veya bunun yerine bedel verdiklerini tevsik edenler tekrar muvazzaf hizmete tabi tutulmayıp yaşıtları yerli erbaş ve er ile yedeğe geçirilirler. Türkiye içinde bir iskan mıntıkasından diğer bir iskan mıntıkasına Hükümetçe naklolunarak yerleştirilen vatandaşlardan muvazzaf hizmete tabi olupta bunu henüz yapmamış olanların bu hizmetleri, yerleşecekleri yere vardıkları tarihten başlayarak iki yıl geciktirilir...." düzenlemesini içermektedir.

Bu düzenlemelerden anlaşıldığı üzere; Türk vatandaşı her erkeğin askerlik hizmetini (kanunda sayılan şekilde) yerine getirmesi gerekmekte, göçmenlerin ise geldikleri tarih önem arz etmekte, bunların geldikleri yılın 1 Ocak tarihi itibariyle 22 yaşını doldurmuş olmaları ya da geldikleri ülkede askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılmaları halinde (genel seferberlik yoksa) muvazzaf askerlik hizmetinden muaf tutulup yedeğe geçirilmeleri gerekmektedir.

Davacı Türkiye'ye "göçmen" statüsünde geliş tarihinin nüfusa tescil tarihi olan 24.02.2010 olarak kabulünün gerektiğini, zira bunun öncesinde "öğrenim" amacıyla Türkiye'de bulunduğunu, dolayısıyla 24.02.2010 tarihi itibariyle 22 yaşını doldurduğu (23 yaşında olduğu) için askerlik hizmetinden muaf tutulmasının gerektiğini ileri sürmekte, davalı idare ise, davacının ilk kez 07.10.2004 tarihinde Türkiye'ye geldiğini ve bu tarih itibariyle henüz 22 yaşını doldurmadığı için emsalleri gibi askerlik hizmetini yerine getirmesinin gerektiğini savunmaktadır.

Yukarıda bahsi geçen 02.07.1992 tarih ve 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunun 1’inci maddesi; "Eski Sovyetler Birliğini oluşturan cumhuriyetlerde dağınık halde yaşayan ve "Ahıska" Türkleri olarak adlandırılan soydaşlarımızdan Türkiye'ye gelmek isteyenler, en zor durumda bulunanlardan başlamak üzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek yıllık sayıyı aşmamak kaydıyla, serbest veya iskanlı göçmen olarak kabul olunabilirler. Bunların kabulleri ve iskanları, bu Kanun ile 2510 sayılı İskan Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Gayrimenkul verilerek yapılacak iskanda vali ve kaymakamlar temlikle yetkilidir. Temlik cetvelinde, ailenin bütün fertleri eşit hisselerde belirtilir ve tapuya da temlikteki gibi tescil edilir." hükmünü taşımaktadır.

3835 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi de; "Gerek Türkiye'de iskan edilecek ve gerekse Türkiye dışında, eski Sovyetler hudutları dahilinde halen bulundukları yeni devletlerde kalacak "Ahıska" Türklerinden Bakanlar Kurulunca tespit edileceklere çifte vatandaşlık statüsü sağlanır." hükmüne amirdir.

3835 sayılı Kanuna 18.02.2009 tarih ve 5838 sayılı Kanunun 19'uncu maddesiyle eklenen Geçici 1’inci maddesi ise; "1/1/2009 tarihinden önce ikamet tezkeresi almak suretiyle Türkiye'de ikamet eden Ahıska Türklerine bu maddenin yürürlüğünden itibaren 3 ay içinde müracaat etmeleri halinde; milli güvenlik açısından sakıncası olmamak şartıyla, 11/2/1964 tarihli ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ve diğer ilgili mevzuatta öngörülen şartlar aranmaksızın, başvuru tarihinden itibaren 6 ay içinde Türk vatandaşlığına alınarak çifte vatandaşlık statüsü sağlanır. Çifte vatandaşlık statüsü sağlananlar, Bakanlar Kurulunca belirlenen yerlerde iskan edilirler." düzenlemesini içermektedir.

Davacının, 3835 sayılı Kanunun aradığı anlamda "Ahıska Türkü" olmasına rağmen Türkiye'ye 07.10.2004 tarihinde ilk geliş amacının "sürekli ikamet" ya da "göç" amacını taşımadığı, aksine "öğrenim" amacıyla Türkiye'ye geldiği ve ülkede kaldığı dönemde önce dil ve peşinden lisans öğrenimi gördüğü, dolayısıyla 3835 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde belirtilen şekilde "Türkiye'ye gelmek isteyenler" konumunda olmadığı, bu nedenle Kanunun 6'ncı maddesine istinaden vatandaşlık kazanma şansının da bulunmadığı, ancak bilahare 5838 sayılı Kanunla 3835 sayılı Kanuna eklenen Geçici 1’inci madde uyarınca Bakanlar Kurulunun 04.12.2009 tarihli Kararına istinaden" göçmen" statüsünde Türk vatandaşlığını kazandığı görülmektedir.

5543 sayılı İskan Kanununun 3/d maddesinde de; "Göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye'ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır." şeklinde tanım bulunmaktadır. Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 3/g maddesine göre de; "Göçmen: Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye'ye gelip 5543 sayılı İskan Kanunu uyarınca göçmen olarak kabul edilen kişiyi" ifade etmektedir. Bu tanımlardan anlaşıldığı üzere; bir kişinin göçmen (muhacir) sayılmasının temel şartı, o kişinin "yerleşmek" amacıyla Türkiye'ye gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla, yerleşme dışında kalan amaç ve nedenlerle (tatil, resmi görev, ticari faaliyet, sağlık, öğrenim v.b.) ülkeye gelen kişilerin "göçmen" olarak kabul edilmelerine imkan yoktur.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; davacının ilk olarak 07.10.2004 tarihinde "öğrenim" amacıyla Türkiye'ye geldiği, bu tarih itibariyle "göçmen" statüsünde olmaması nedeniyle 1111 sayılı Kanunun 2'nci maddesi kapsamında sayılamayacağı, davacının 07.10.2004 tarihi itibariyle henüz Türk vatandaşı olmadığı ve dolayısıyla askerlik mükellefiyetinin de bulunmadığı, bu mükellefiyetinin 3835 sayılı Kanunun Geçici 1’inci maddesine istinaden Bakanlar Kurulunca 24.02.2010 tarihinde "göçmen" statüsünde Türk vatandaşlığına alınmasına müteakip nüfusa kayıt edilmesiyle başladığı, bu durumda 1111 sayılı Kanunun 2'nci maddesinin 3'üncü fıkrasında geçen "geldikleri yıl" ibaresinin, davacı açısından "2010 yılı" olarak kabul edilmesinin gerektiği, davacının 24.08.2009 tarihinden itibaren göçmen statüsünde ülkede bulunmaya başladığı, onun öncesinde "yabancı" statüsünde olduğu, 25.01.1987 doğumlu oluşu dikkate alındığında nüfusa kayıt edildiği 24.02.2010 tarihi ve geldiği kabul edilen 2010 yılı Ocak ayının l'i itibariyle 22 yaşını doldurmuş durumda (23 yaşında) olduğundan, Türkiye'de muvazzaf askerlik hizmetinden muaf tutulması gerekirken aksi yöndeki dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Davacı A.'nun askerlik hizmetinden muaf tutulmama İŞLEMİNİN İPTALİNE,

10 NİSAN 2013 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy