Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2012/386 Esas 2014/581 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2012/ 386
Karar No: 2014 / 581
Karar Tarihi: 26.03.2014

(2709 S. K. m. 125)

Davacılar vekili, 29.09.2011 tarihinde Van Nöbetçi idare Mahkemesinde, 07.10.2011 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinin AYİM 2.Dairesinin 02.11.2011 tarih ve 2011/1375 Esas, 2011/1343 Karar sayılı kararı ile, 13.12.2011 tarihinde Van Nöbetçi İdare Mahkemesinde 19.12.2011 tarihinde AYİM’de kayda geçen yenileme dilekçesinin ise AYİM 2.Dairesinin 15.02.2012 tarih ve 2012/121 Esas, 2012/138 Karar sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine 21.03.2012 tarihinde İzmir Nöbetçi İdare Mahkemesinde 26.03.2012 tarihinde AYİM’de kayda geçen yenileme dilekçesinde özetle; müvekkillerinden Ömer BADAK’ın 24.05.2010 tarihinde askerlik şubesinden sevk alarak askerlik hizmetine sağlam olarak alındığını, askerlik hizmetinin 5.ayında hastalandığını ve ağzından öksürük ile birlikte kan gelmesi şikayeti ile önce İzmir Asker Hastanesine, ardından GATA Haydarpaşa Askeri Hastanesine sevk edildiğini, bu hastaneye 27.09.2010 tarihinde yatırıldığını ve 11.10.2010 tarihinde herhangi bir tedavi yapılmaksızın taburcu edildiğini, birliğe katıldıktan sonra 26.10.2010 tarihinde İzmir Dr.Suat SEREN Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi hastanesine yatırıldığını ve burada ameliyat sonucunda ciğerlerinin büyük oranda alınarak 22.11.2010 tarihinde hava değişimi verilerek taburcu edildiğini, hava değişimi sonucunda müracaat ettiği Van Askeri Hastanesi tarafında kendisine 18.02.2011 tarihinde “buronsektazi, sol alt vepoktomi ameliyatlısı” teşhisi ile askerliğe elverişsizlik raporu verilerek terhis edildiğini, davalı idarenin müvekkilinin sağlığını tam olarak koruyamamak, zamanında viziteye çıkarak tedavisine başlamamak, Haydarpaşa Askeri Hastanesinde rahatlıkla tespit edilebilecek semptomları belirlemekte ihmalkar davranarak müvekkilinin İzmir Dr.Suat SEREN Göğüs Hastalıkları Hastanesinde ciğerlerinin büyük bir kısmının alınmasına sebebiyet vererek kusurlu eylem ve işlemlerde bulunduğunu, bu nedenle müvekkil Ö.... ile birlikte bakmakla yükümlü olduğu diğer müvekkiller babası M.... ve annesi mağdur olduklarını, davalı idareye
25.07.2011 tarihinde başvurarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin karşılanması konusunda müracaat edildiğini ancak idarenin bir cevap vermediğini, müvekkil Ö....’ın mahkemenin uygun göreceği bir tıbbi kuruma sevk edilmesini, sakatlanmasının idarenin kusurlu eylem ve işlemlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını ve sakatlık oranının hangi oranda olduğunun belirlenmesini, müvekkil Ö.... için 100.000 TL. maddi ve 40.000 TL.manevi tazminatın, M... için 20.000 TL.manevi tazminatın, R... için 20.000 TL.manevi tazminatın müvekkilin ciğerlerinin büyük bir kısmının alındığı 26.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; terhisli İs.Çvş. Ö....’ın 28.05.2010 tarihinde İs.Okl.ve Eğt.Mrk.K.lığı Narlıdere/İZMİR emrine sevk edildiği, askere sevk edilemeden evvel doldurduğu “sağlık durumu hakkında bilgi formu” daki sorulardan “ameliyat geçirdin mi? sorusuna “evet” yanıtını verdiği, sağlık sorunun var mı? sorusuna “bilmiyorum” yanıtını verdiği, sağlık durumun nasıl? sorusuna ise “orta” yanıtını verdiği, İs.Okl.ve Eğt.Mrk.K.lığı emrinde hizmetine devam ederken ilk olarak 01.06.2010 tarihinde “nefes darlığı” şikayeti ile birlik revirine müracaat ettiği, muayenesi sonrasında “bronşit” tanısı konduğu, 16.06.2010 tarihinde yeninden birlik revirine müracaat ettiği ve muayenesi sonrası “NFM” tanısı konduğu, 27.08.2010 tarihinde yine birlik revirine müracaat ettiği, bu sefer İzmir Asker Hastanesi Göğüs Cerrahisi Polikliniğine şevkine karar verildiği, 02.09.2010 tarihinde İzmir Asker Hastanesinde yapılan muayene ve tetkikler sonucunda tekrar müracaatına karar verildiği, 07.09.2010 tarihinde dördüncü kez “göğüs ağrısı” şikayeti ile birlik revirine başvurduğu ve aynı gün İzmir Asker Hastanesi acil polikliniğine sevk edildiği, 14.09.2010 tarihinde yine birlik revirinden İzmir Asker Hastanesi Göğüs Cerrahisi Polikliniğine sevk edildiği, burada yapılan muayenesi sonrası “hemoptizi” tanısı ile İzmir Dr.Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği,
23.09.2010 tarihinde İzmir Asker Hastanesine yeniden müracaat eden davacının bu kez “bronşektazi” tanısı ile İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği, 27.09.2010 tarihinde İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesine yatırıldığı ve 11.10.2010 tarihine dek tetkiklerinin yapıldığı ve “bronşektazi” ön tanısı ile “kıtası hastanesi göğüs hastalıkların kliniğinde takip ve tedavilerinin yapılması uygundur” kararı verilerek birliğine gönderildiği, davacının 20.10.2010 tarihinde yeniden birlik revirine başvurduğu ve buradan İzmir Asker Hastanesine sevk edildiği, 21.10.2010 tarihinde ise İzmir Asker Hastanesinden İzmir Dr.Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği, 26.10.2010 tarihinde Dr.Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine solda bronşektazi tanısı” ile yatırıldığı, burada ameliyat edilerek 22.11.2010 tarihinde taburcu edildiği, İzmir Asker Hastanesinin 24.11.2010 tarih ve 7287 sayılı raporu ile “sol alt lobektomi ameliyatlısı” teşhisi ile iki ay hava değişimi verildiği, hava değişimi süresi içinde 06.12.2010 tarihinde Van Asker Hastanesi Göğüs Cerrahisi Polikliniğine müracaat ettiği “opere bronşektazi, sol alt lobektomi operasyonu geçirmiş, müdahale gerektirmez” kararı verildiği, 20.12.2010 tarihinde yeniden Van Asker Hastanesine müracaat ettiği, bu kez Diyarbakır Asker Hastanesine şevkine karar verildiği, 31.01.2011 tarihinde Van Asker Hastanesine yeniden müracaat etmesi üzerine hastaneye yatırıldığı ve Van Asker Hastanesinin 08.02.2011 tarih ve 242 sayılı sağlık kurulu raporu ile “bronşektazi+sol alt lobektami ameliyatlısı” tanısı ile “ durumu madde 51 dilim B fıkra l’e uyar, askerliğe elverişli değildir” kararı verildiği ve rapor tarihi itibariyle terhis edildiği, söz konusu raporun 13.05.2011 tarihinde TSK Sağlık Komutanlığı tarafından onaylanarak kesinleştiği, bu rapor üzerine davacılar vekilinin 22.07.2011 tarihli dilekçe ile davalı idareye müracaat ettiği ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, ancak 60 günlük yasal süre içinde bu talebe cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İdare Hukuku İlkelerine ve T.C.Anayasasının 125’inci maddesine göre; idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasada belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem arasında doğrudan doğruya bir illiyet bağının bulunması, zarara yol açan eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi veya kusursuzu sorumluluk kuram ve ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Maddi olguda bu koşullardan birinin yokluğu, idarenin tazmin sorumluluğunu kaldırır. Ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zarar idari eylem ya da işlemden doğmamış ise yahut zararla idari eylem veya işlem arasında nedensellik bağı kurulamıyorsa idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemez.

Davacılar vekili, dava dilekçelerinde özetle; davacılardan օ…‘ın birliğine katılmadan önce sağlam raporunun olduğunu ve hiçbir sağlık probleminin olmadığını, askerlik hizmeti sırasında ağzından öksürük ile kan gelme şikâyetlerinin başladığını, bu rahatsızlığının asker olduktan sonra oluştuğunu, davalı idarenin müvekkilinin sağlığını tam olarak koruyamadığını, yine rahatsızlığı ortaya çıktıktan sonra da gerekli tıbbi tedavisini yapmadığını, teşhis edilebilecek bir rahatsızlığı belirlemekte ihmalkarlık gösterdiği ve bu nedenle müvekkilinin ciğerlerinin büyük bir kısmının alınmasına sebebiyet verdiğini ileri sürmüştür.

Davalı idare ise özetle; GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığının 12.08.2011 tarihli tıbbi kanaat raporunda belirtilen; “kıtasına taburcu edilen davacıda bronşektazi hastalığı bulunduğu, bu hastalığın askerlikle ilgili bir hastalık olmayıp nedenlerinde ağırlıklı olarak çocukluk çağında geçirilen enfeksiyonların sorumlu tutulduğu, kronik bir hastalık olan bronşektazi hastalığının askerliği döneminde edinilen bir hastalık olmadığı” değerlendirmesine dayanarak idarenin sorunluluklarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, olayda idareye yüklenebilir bir hizmet kusuru bulunmadığı gibi kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanmasını gerektirecek şartların da oluşmadığım beyan etmiştir.

Dava dilekçesinde belirtilen hususların doğruluğunun tespiti ve dava konusu olayın aydınlatılabilmesi bu hususta uzman bilirkişi görüşüne başvurulmasını gerektirdiğinden AYİM 2’nci Dairesinin 06.02.2013 gün ve 2012/386 Esas No sayılı ara kararıyla tıbbi bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, davacıların iddiaları ile davalı idarenin savunmaları dikkate alınarak; dava dosyasında mevcut belgeler(Davacının Askerlik Şubesi şahsi dosyası ile ilgili hastanelerden getirtilen tıbbi kayıtlar (röntgen grafileri dahil)) incelenerek;

1. Rahatsızlığın bünyesel bir rahatsızlık mı, yoksa dış etkenlerden kaynaklanan bir rahatsızlık mı olduğu,

2. Davacının teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinde herhangi bir hata, gecikme ve eksiklik bulunup bulunmadığı,

3. Davacının rahatsızlığı bünyesel bir rahatsızlık değilse, bu rahatsızlığın oluşumunda askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

4. Davacının rahatsızlığı bünyesel bir rahatsızlık ise, bu rahatsızlığın tetiklenmesinde ve ilerlemesinde askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunup bulunmadığı,

Hususlarında bilirkişi sıfatıyla rapor düzenlenmesi istenmiştir.

Bilirkişilerce düzenlenen 14.01.2014 tarihli raporda “Bronşektazi, bronşların, duvarlarındaki müsküler ve elastik yapıların destrüksiyonuna (bozulmasına) bağlı olarak kalıcı dilatasyonu (genişlemesi) ve distorsiyonuna (bükülerek şekil değiştirmesine) verilen isimdir. Bronş duvarındaki bu bozuklukluk, o bronşların bulunduğu akciğer alanını sık sık infekte olmaya yani iltihaplanmaya yatkın hale getirir. Bronşektaziye en sık neden olan durum çocuklukta geçirilmiş infeksiyonlardır. Kızamık, boğmaca, influenza gibi viral infeksiyonların yanı sıra bakteriyel pnömoniler (zatüreler) gibi infeksiyonlardan sonra da bronşektazi gelişebilir. Geçirilmiş tüberküloz öyküsü de bir bronşektazi nedenidir. Tüberküloza bağlı bronşektazide daha çok üst lobların etkilenmesi beklenir. Konjenital (doğumsal) veya genetik (irsi) nedenlerle oluşan immun defektler (savunma sistemi bozuklukları) anatomik (yapısal) ve fonksiyonel (işlevsel) bozukluklar da bronşektazi nedenleri arasında yer alır ancak bu nedenlerle oluşan bronşektazinin görülme sıklığı düşüktür. Bronşektazi, % 30 oranında iki taraflıdır yani iki akciğerde de bulunabilir. Tek taraflı olduğunda, sol akciğerde sağa göre 3 kat kadar daha sık gözlenir. Karakteristik bulgular, kronik öksürük ve balgamdır. Hastalığın infeksiyonlar ile alevlendiği dönemlerde ateş, balgam miktarında artma, yeşil renk alma, kırgınlık, halsizlik ve kilo kaybı gibi bulgular eklenebilir. Bazı olgular kuru öksürük ve tekrarlayan hemoptiziler (ağızdan kan gelmesi) ile karşımıza çıkabilir. Nefes darlığı gibi bulgular da görülebilir. Uygun klinik bulguları olan hastada akciğer grafısi ile bronşektazi saptanabilir. Ancak olguların % 7- 20'sinde akciğer grafısi normaldir. Yüksek rezolüsvonlu bilgisayarlı tomografi (HRCT) hastalığın tanısında kullanılan en güvenilir tetkiktir. Klinik ve radyolojik olarak bronşektazi tanısı konulan hastada aktif infeksiyon bulguları varsa antibiyotik tedavisi verilir. İlaç tedavisine yanıt vermeyen, sık infeksiyon atağı geçiren, hemoptizisi olan ve bronşektazisi tek akciğerde olup fazla yaygın olmayan hastalarda, bronşektazinin bulunduğu akciğer alanı cerrahi olarak çıkarılır.

1. Bronşektazi, daha çok çocukluk çağında geçirilen infeksiyonlar nedeniyle oluşan ya da doğuştan getirilen bir hastalıktır. Davacıda bu hastalığın, hem bünyesel hem de dış etkenlerden (çocukluk çağı infeksiyonları) kaynaklanması söz konusudur.

2. Davacının revire başvurularında ve hastanelere şevkinde mevcut olan bulgulara ve çekilen HRCT'ye dayanılarak uygun zamanda uygun yöntemlerle tanı konmuş ve yine olması gerektiği gibi öncelikle medikal tedavi yani ilaç tedavisi verilmiştir. Sonrasında ise dönem dönem medikal tedavi verilmesine rağmen 4 aydır devam eden hemoptizi yakınması olması ve de bronşektazinin sol akciğerinde sınırlı bir bölgede bulunması nedeniyle davacıya cerrahi girişim uygulanmış, sol akciğerinin bronşektazili bölgesi yani alt lobu çıkarılmıştır. Tanı ve tedavide herhangi bir hata, gecikme ve eksiklik söz konusu değildir.

3. Davacıda bronşektazi hastalığının oluşumunda askerlik hizmetinin herhangi bir tesiri olduğu düşünülemez. Çünkü davacının ilk revir başvuruları askerliğe alındıktan 3 ve 18 gün sonradır. Oldukça kronik (müzmin) ve büyük oranda çocukluk çağı hastalıklarından sonra oluşan bu hastalığın ve HRCT bulgularının yokken 20 gün içinde varolması söz konusu olamaz.

4. Mevcut dosyada davacının askerlik öncesi döneme ait yakınmaları ve doktor başvurularına yer verilmemiş olduğu için kesinlik kazanmamakla birlikte, HRCT bulgularına göre, davacının askerlikten önce de öksürük, balgam, hemoptizi gibi şikâyetlerinin olduğu ve önceki yıllarda da zaman zaman infeksiyonla ilgili alevlenmeler yaşadığı kanısına varılmıştır. Aynı şekilde, askerlik hizmetinin 3. gününde ve sonrasında bronşektazik bölgeden infeksiyon ve hemoptizi atakları oluşmuştur. Tüm bu nedenlerle davacının bu rahatsızlığının tetiklenmesinde ve ilerlemesinde askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunmadığına karar verilmiş olup, mevcut HRCT bulgulan ile askerlik döneminde veya askerlik sonrası dönemde ameliyatla tedavinin en uygun seçenek olduğu kanısına varılmıştır.” şeklinde mütalaada bulunulmuştur.

Bilirkişi raporunun davalı idareye ve davacılara tebliğ edilmesini müteakip, davacılar vekilince itiraz edilmiş, müvekkilinin askerlik şubesi tarafından son yoklaması yaptırılarak askere sağlam olarak sevk edildiğini, dava konusu hastalığın askerlik hizmeti şuasında ve askerlik hizmeti nedeni ile kabul edilmesi zorunluluğu olduğunu, raporda hastalığın askerlik hizmetinin 3.gününde ve sonrasında bronşektazik bölgeden infeksiyon ve hemoptizi atakları oluştuğunu belirterek idarenin kusurlu olduğunu ifade etmiş, ancak söz konusu bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara, ilmi verilere ve yerleşmiş içtihatlara uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda işlem yapılmıştır. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ayrıca bilirkişi raporunun bilimsel olduğu mahkemece kabul edilse dahi; yeterli ve gerekli bir muayene ile hiç askere alınmaması gerekirken müvekkilinin askere alınması ve uzunca bir süre askerlik hizmeti yaptırılmasında davalı idarenin kusuru bulunduğunu belirtmiştir. Fakat bünyesel etkenler veya çocukluk çağındaki dış kaynaklı infeksiyonlardan kaynaklandığı anlaşılan bu rahatsızlık nedeniyle geçirdiği ameliyat sonrası davacının askerliğe elverişsiz hale geldiği (Van Asker Hastanesinin 08.02.2011 tarih ve 242 sayılı sağlık kurulu raporunda belirtilen TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin Hastalık ve Arızalar listesi 51/B/l maddesi; “ilgili sağlık kuruluşunun ameliyat raporu ile kanıtlanmış en az segmentektomi seviyesinde doku kaybına neden olmuş kist hidatik operasyonları, parsiyel akciğer rezeksiyonları, lobektomi, açık drenaj dekortikasyon ve fonksiyon bozukluğu yapmış göğüs kafesi şekil bozuklukları (pectus excavatum, pectus carinatum vb .jile fonksiyon bozukluğu yapmış toraks ameliyatı sekelleri” düzenlemesini içermekte olup; davacının askerliğe elverişsiz hale gelmesi sebebinin de bu madde hükmü doğrultusunda “sol alt lobektomi ameliyatı” geçirmesi olduğu anlaşılmaktadır), ameliyat edilerek askerliğe elverişsiz hale gelmesine neden olan bu rahatsızlığın oluşumu ve ilerlemesinde de askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöndeki itirazları da yerinde görülmemiştir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile tıbbi bilirkişilerin, “Davacıda bu hastalığın, hem bünyesel hem de dış etkenlerden (çocukluk çağı infeksiyonları) kaynaklanması söz konusudur. Tanı ve tedavide herhangi bir hata, gecikme ve eksiklik söz konusu değildir. Davacıda bronşektazi hastalığının oluşumunda askerlik hizmetinin herhangi bir tesiri olduğu düşünülemez Davacının bu rahatsızlığının tetiklenmesinde ve ilerlemesinde askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunmadığına karar verilmiş olup, mevcut HRCT bulgulan ile askerlik döneminde veya askerlik sonrası dönemde ameliyatla tedavinin en uygun seçenek olduğu kanısına varılmıştır.” şeklindeki tıbbi kanaat raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacı Ö...’ın 28.05.2010 tarihinde birliğine katıldıktan kısa bir süre sonra “nefes darlığı” şikayeti olduğunu dile getirdiği, 01.06.2010 tarihinde revire ve oradan da hastaneye sevk edildiği de göz önüne alındığında davacı Ö...’a uygulanan tıbbi teşhis ve tedavilerde herhangi bir hata, ihmal ve gecikme bulunmadığı, tıbbi bilirkişi raporundan da açıkça anlaşılacağı üzere rahatsızlığın oluşumu ve ilerlemesinde de askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunmadığı, bu nedenle davacılar vekilinin iddialarına itibar olunmayarak davacı ֑ın askerlik hizmetini yapamayacak şekilde rahatsızlanmasından dolayı davalı idarenin sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddinin gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı Ö....’ın MADDİ ve MANEVİ tazminat istemlerinin REDDİNE,

2. Davacılar M... ve R....’ın MANEVİ tazminat istemlerinin REDDİNE,

26 MART 2014 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy