Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2011/1220 Esas 2012/465 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2011/ 1220
Karar No: 2012 / 465
Karar Tarihi: 25.04.2012

(2709 S. K. m. 125) (657 S. K. m. 68, 74)

Davacı, 19.09.2011 tarihinde AYİM'de kayda giren dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinde özetle; 2004 yılından bu yana Dz.K.K.lığında elektronik mühendisi sivil memur olarak çalıştığını, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne naklen atanmak için yaptığı müracaatın bu kurum tarafından uygun görülmesi üzerine naklen atamaya muvafakat verilmesi için davalı idareye müracaat ettiğini, keza İzmir Büyükşehir Belediyesinin de davalı idareden atamaya muvafakatini talep ettiğini ancak davalı idare tarafından yerine personel verilememesi nedeniyle naklen atamaya muvafakat verilmediğini, bu suretle mesleği ile ilgili olarak özlük hakları ve statü bakımından daha iyi durumdaki bir kadroda çalışmasının engellendiği gibi ailevi sebeplerle ve eşinin İzmir ilinde çalışma olanağı bulunması sebebiyle İzmir ilinde çalışma olanağının da elinden alındığını belirterek, kurumlar arası nakil talebine muvafakat verilmemesi işleminin iptalini ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacının yürütmenin durdurulmasına ilişkin talebi, AYİM İkinci Daire Başkanlığı'nın 18.01.2012 gün ve 2011/1220 Esas sayılı kararı ile reddedilmiştir.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Dz.K.K.lığında sivil memur olarak çalışan davacının, İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki bir kadroya naklen atanmak için bu kuruma müracaat ettiği, müracaatının kabul edilmesi üzerine bu kurum tarafından davacının görevli olduğu kurumdan naklen atamaya yönelik muvafakat talep edildiği ve bu talebin davalı idare tarafından personel yetersizliği nedeniyle reddedilmesi üzerine de AYİM'de iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Devlet Memurlarının bir kurumdan diğerine nakillerine ilişkin usul ve esaslar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74'üncü maddesinde yer alan;

Memurların, bu Kanuna tabi kurumlar arasında kurumların muvafakati ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68'inci maddede ki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan bir kadroya nakilleri mümkündür hükmü ile düzenlenmiştir.

Buna göre, kurumlar arası nakil işleminin tesisi için ilgili kurumların muvafakatinin gerektiği açıktır. Dava konusu olayda, davacının kurumlar arası nakil için müracaat ettiği kurumun bu atamaya muvafakatinin bulunduğu, fakat davalı idare tarafından muvafakatin verilmediği görülmektedir.

Öte yandan, 657 Sayılı Kanunun 74'üncü maddesi gereği davalı idarenin, muvafakat verip vermeme hususunda takdir yetkisinin bulunduğu ortadadır. Ancak idareye tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, bu yetkinin objektif ölçütler doğrultusunda kamu yararı ile birey yararı gözetilerek kullanılması gerekir.

İdare, işlem ve eylemlerini yaparken kişi yararı ve kamu yararını göz önünde bulunduracak, yasal sınırlar içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek amacı ile kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun. Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu hukuka uygunluk denetimi açısından önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere, idareye tanınan takdir hakkı (yetkisi) hiçbir zaman mutlak ve sınırsız değildir. Kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulması zorunluluğu, bu hak ve yetkinin sınırını oluşturmaktadır. Takdir hakkının, idarece takip edilen amaca uygun olarak kullanıldığı, keyfilikten, kişisel ve duygusal, sübjektif değerlendirmelerden kaçınıldığı ve uzak olduğu, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalındığı sürece, yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, idarenin takdir hakkını yerinde kullanmadığının iddia edilmesi halinde, bu sınırların aşılıp aşılmadığının idari yargı organınca denetlenmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, Anayasanın 125'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan İdarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez tarzındaki hükmün; idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı yönünde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen hukuk devleti ilkesi ile bağdaşamaz. Bu nedenle, anılan yetkinin sınırlarının (takdir hakkının) özellikle yüksek mahkemelerce olmak koşuluyla, yargı yerlerince çizilebileceği ve hatta bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceğinin benimsenmesinde kamu yararı bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Dava konusu olayda, davalı idarenin takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanıp kullanmadığının tespiti için davacının çalıştığı kadro ve ihtiyaç durumu, bu kadroya atanacak kişilerde aranacak nitelikler, davacının atanmayı talep ettiği görev ile halen yaptığı görevin davacı yönünden karşılaştırılmasının yapılması gerekmektedir.

Gerek AYİM'in gerekse Genel İdari Yargının yerleşik içtihatları personelin hiyerarşik ve özlük haklan bakımından daha üst göreve atanmasında idarenin muvafakat vermesi gerektiği yönündedir.

Davacının halen ifa ettiği görev, davacının şahsına sıkı sıkıya bağlı, ilave bir eğitim, kurs, staj ve meslek tecrübesi gerektiren özellikli bir görev olmayıp mevzuatta yazılı şartları taşıyan herkes tarafından yapılabilecek bir görevdir. Dolayısıyla davacıya muvafakat verilmesi durumunda, boşalacak kadro için aranan nitelikler dikkate alındığında davacının yerine personel temininde herhangi bir güçlük bulunmamaktadır.

Diğer taraftan anne ve babasının İzmir'de yaşaması ve sağlık sorunları nedeniyle onlarla ilgilenmesi gerektiği ve eşinin İzmir'de özel sektörde çalışması gerekçelerine dayanarak 2007, 2008 ve 2010 senelerinde İzmir garnizonuna atanma talep eden davacının bu talebinin, yine benzer gerekçelerle reddedildiği, bu suretle İzmir iline atanma ihtiyacını 2007'den itibaren 4 yıllık süreç içerisinde 3 kere dile getiren davacının bu garnizonda münhal kadro bulunduğu halde soyut bir şekilde hizmet ihtiyacı gerekçe gösterilerek İzmir'e atanmamasının ve ilaveten bu davaya konu 2011 yılındaki kurumlar arası naklen atanmaya muvafakat verilmemiş olmasının, davalı idarenin atama hususundaki personel istekleri ve hizmet ihtiyaçları arasındaki dengeyi sağlama hususunda yeterli gayreti göstermediğinin ve bu suretle işlemlerinde objektif ve adil yaklaşım sergileyemediğinin açık bir göstergesi olduğu, sonuç itibariyle davalı idarenin bu yaklaşımının olumsuz sonuçlarının davacıya yüklenmesinin yukarıda açıklanan mevzuat ile uyumlu olmadığı gibi hakkaniyet duygusuna da ters düştüğü anlaşıldığından, davacının naklen atanmasına muvafakat verilmemesi işleminde takdir yetkisinin kamu yararı ile birey yararı dengesi gözetilerek objektif kriterlere göre kullanıldığının söylenemeyeceği, dolayısıyla işlemin sebep ve amaç unsurları yönünden hukuka aykırı olduğu kanaat ve sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Davacı...'in, kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmemesi İŞLEMİNİN İPTALİNE,

25 NİSAN 2012 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy