Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2010/996 Esas 2011/701 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2010/ 996
Karar No: 2011 / 701
Karar Tarihi: 18.05.2011

(2709 S. K. m. 125) (818 S. K. m. 47, 49) (5510 S. K. m. 47) (5434 S. K. Ek m. 79) (2330 S. K. m. 6)

Davacı vekili, 17.08.2010 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçesinde ve 12.10.2010 tarihinde yine AYİM'de kayda geçen cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ...'in, Şırnak, Çakırsöğüt, Jandarma Komanda Tugay Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken 03-08 Haziran 20009 tarihleri arasında Şırnak, Bestler- Dereler bölgesinde icra edilen Çekiç 2009 operasyonu sırasında 04.06.2009 tarihinde saat 11.55 sularında, mayın kontrolü esnasında eski bir mevziinin yanındaki EYP patlaması sonucu her iki gözünden ve vücudunun çeşitli bölgelerinden yaralandığını, müvekkilinin yaralanma nedeniyle her iki gözünün de görme yeteneğini kaybettiğini, Afşin Devlet Hastanesinin Özürlü sağlık kurulu raporu uyarınca vücut fonksiyon kayıp oranının %85 olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin bu olay meydana gelmeden önce evlenme hazırlığı içinde olduğunu, bu olaydan sonra nişanlısının kendisini terk ettiğini, müvekkil ile birlikte yaşayan ve onun maddi desteğiyle yaşamlarını sürdürebilen anne ve babasının maddi desteklerinin ortadan kalktığını, davacıların zararlarının hizmet kusuru ilkesi uyarınca karşılanması gerektiğini, davalı idareye davacıların zararlarının karşılanması için 17.05.2010 tarihli dilekçe ile yapılan müracaatın, Jandarma Genel K.lığının 19.07.2010 tarihli cevabi yazısıyla reddedildiğini belirterek davacılardan V. D.'a 150.000 TL maddi, 450.000 TL manevi, diğer davacılara ise 50.000'er TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı ...'in J.Uzm.Çvş. olarak Şırnak/Çakırsöğüt, Jandarma Komanda Tugay K.lığı emrinde görev yapmakta iken 03.06. 2009-08.06.2009 tarihleri arasında Şırnak, Bestler- Dereler bölgesinde icra edilen Çekiç-2009 operasyonuna katıldığı, bu operasyon sırasında 04.06.2009 tarihinde saat 11.55 sularında, mayın kontrolü esnasında eski bir mevziinin yanındaki EYP'nin patlaması sonucu her iki gözünden ve vücudunun çeşitli bölgelerinden yaralandığı, davacının yaralanma nedeniyle her iki gözünün de görme yeteneğini kaybettiği, maddi ve manevi tazminat talebiyle davalı idareye 17.05.2010 tarihli dilekçe ile yapılan müracaatın. Jandarma Genel K.lığının 19.07.2010 tarihli cevabi yazısıyla reddedilmesi üzerine iş bu davanın AYİM'de açıldığı anlaşılmıştır.

Anayasanın 125'inci maddesine göre; idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Ancak Anayasada idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş bu esasların tespiti doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Doktrin ve yargı kararları idarenin sorumluluğunu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırmaktadır. Her iki ilke için de geçerli olmak üzere genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte bulunması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.

Davacıların yakının yaralanması ile neticelenen olayın, askeri hizmetin ifası sırasında ve mayın kontrolü sırasında bir mevziinin yanındaki EYP'nin patlaması sırasında meydana geldiği ve söz konusu olayda idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı, zararın doğrudan doğruya idarenin bir eyleminden doğmayıp idarenin dışındaki bir eylemden doğduğu açıktır. Ancak zararlı sonucu doğuran olay ile hizmet arasında illiyet bağı bulunduğundan, bu zararın, zarar gören üzerinde bırakılmayarak topluma yayılması, eşitlik ve hakkaniyet esaslarına uygun düşeceğinden, davacıların zararlarının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idare tarafından karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Davacının olay sebebiyle maruz kaldığı sakatlık oranının belirlenmesi için sevk edildiği GATA Adli Tıp Kurulunun 13.01.2011 tarih ve ADLİ TIP:9067-3389-11/1564-3389 sayılı yazısı ile davacının çalışma gücü kayıp oranının %100 olduğu bildirilmiştir.

Mahkememizin yerleşik içtihatları uyarınca T.C Sosyal Güvenlik Kurumu İştirakçisi olan kimselerin kamu hizmetinin ifası sırasında yaralanmaları halinde T.C Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan vazife malullüğü aylığı ile görev dışında sakatlanmaları halinde bağlanacak aylıklar arasındaki fark ve 5434 sayılı Kanunun Ek 79'uncu maddesi uyarınca yapılan ek ödemeler ve kira yardımı yarar kabul edilerek maddi zararlarından düşüldüğünden bu hususlar araştırılmıştır. Diğer taraftan 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 6'ncı maddesinde; bu Kanun hükümlerine göre ödenecek nakdi tazminat ile bağlanacak emekli aylığının maddi ve manevi zararlar karşılığı olduğu, yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödemekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu Kanun hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat ve bağlanmış bulunan aylıkların göz önünde tutulacağı öngörüldüğünden bu hususlar araştırılmıştır.

Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 29.03.2010 tarih ve 2010/69 sayılı kararı ile davacı....'a 10.902,80 TL nakdi tazminat ödendiği anlaşılmıştır.

T.C.Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığının 26.01.2011 tarih ve Sayı: B.13.2.SGK.0.10.02.02/84.672.090 sayılı yazısıyla; Vazife Malullüğü Tesbit Kurulunca 12.03.2010 tarih ve 157 sayılı kararı ile, ...5510 sayılı Kanunun 47/1 'inci maddesi uyarınca vazife malûllüğünün kabul edilerek hakkında 3713 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasına şeklinde karar verilmesi üzerine 15.06.2010 tarihinden itibaren 3713 sayılı Yasa hükümleri uygulanmak suretiyle 1 'inci derece TSK. Vazife malûllüğü aylığı bağlandığı, ilgilinin durumu 3713 sayılı Kanun kapsamında bulunduğundan 4677 sayılı Kanun uyarınca ilgilinin aylığına bakıcı ücreti ilave edildiği, 87.452,10 TL. emekli ikramiyesi ödendiği, ayrıca 2010 yılı için 5434 sayılı Kanunun Ek 79'uncu maddesi uyarınca 1.342,34 TL. tütün ikramiyesi ödendiği anlaşılmıştır.

Maddi zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, resen seçilen bilirkişi tarafından hazırlanarak Mahkememize ibraz edilen 11.03.2011 tarihli bilirkişi raporu ile davacı....'in maddi zararının, sadece maddi yararla ve 227.513, 00 TL. fazlasıyla karşılandığı, kendisine ayrıca 10.902,80 TL. nakdi tazminat yararı sağlandığı, bu nedenle maddi tazminat hak edişinin mevcut olmadığı bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ olunan bilirkişi raporuna davacı vekili tarafından, raporda, davacının aylıklarının hangi yöntemle tesbit edildiğinin anlaşılamadığı, davacının her iki gözünü de kaybetmiş olması nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı alması gerektiği, maluliyet derecesi ve efor kaybı tazminat hesaplamalarının yapılmadığı, mahkemenin maddi tazminat kalemlerinin tek tek tesbit edilerek yeniden bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği belirtilerek itiraz edilmiştir. 11.03.2011 tarihli bilirkişi raporu Mahkememizce kabul edilen kıstaslara ve ilmi verilere uygun bulunduğundan rapor doğrultusunda işlem yapılmasına karar verilmiştir.

Davacı...'in babası ...ve annesi..., manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Konuya ilişkin mevzuat hükümleri incelendiğinde; Borçlar Kanununun 47'nci maddesi; Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir hükmünü amirdir. Söz konusu Kanun metni açık olup, cismani zarara uğrayan kimse hayatta ise kendisi, ölümü halinde ailesi manevi tazminat talebinde bulunabilecektir. Mahkeme içtihatları da bu yöndedir.

Borçlar Kanununun şahsi menfaatlerin haleldar olması başlığını taşıyan 49'uncu maddesi Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir... şeklindedir. Kişinin özgürlük, namus, şeref, onur, saygınlık gibi manevi değerlerinin idari işlem veya eylem nedeniyle zarara uğratılması durumunda davacı bu işlem ve eylemden doğrudan zarar gören kişidir. Dolayısıyla şahsiyet hakkı tecavüze uğrayan kişi dava açabilecektir.

Cismani zarar hallerinde bu zarar kişiye bağlı olup, yansıma zarar söz konusu olmadığından, ilke olarak cismani zarara uğrayandan başkası talepte bulunamaz. Ancak kişinin sadece vücut bütünlüğünün ihlali değil ruhsal bütünlüğün ihlali de cismani zarar kavramına dahil olduğundan, gerek doktrinde gerekse yargı kararlarında; ana, baba, karı, koca, çocuk gibi çok yakınlarından birinin vücut bütünlüğünde meydana gelen zararın çok yoğun olması hallerinde, (yakınının felç olması, bakıcıya muhtaç hale gelmesi çok uzun yıllar tedavi ve bakım gerektirecek bir rahatsızlığa dücar olması, tecavüze uğraması gibi) bu şahısların da ruhsal ve zihinsel bütünlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle manevi tazminata hükmedilebileceği kabul edilmektedir. Bu durumda oluşan zarar ile eylem arasında uygun illiyet bağı olduğundan, yansıma yoluyla değil doğrudan zarara uğrama söz konusu olacaktır. Örneğin; zeka geriliği bulunan bir çocuğun zorla ırzına geçilmesi olayında, davacı çocuğun kişilik hakları ihlal edildiği gibi suç nedeniyle, hayat boyu bu çocuk ile birlikte toplum içerisinde yaşayacak olan davacı anne ve babanın da kişilik haklarının doğrudan doğruya saldırıya uğradığı kabul edilerek davacı anne babaya manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. (Bkz; AYİM 2'nci Dairesinin 28.09.2005 tarih 2005/240 E, 2005/712 K. sayılı kararı). Başka bir örnek kararda, askerlik görevini yapmaktayken bir operasyon sırasında yaralanarak kalıcı şekilde felç olan kişinin erkeklik gücünü tamamen kaybetmiş olması nedeniyle, evlilik birliğinin doğal sonucu olarak, bu zararın eşi bakımından da doğrudan gerçekleşmiş bir zarar olduğu belirtilmiş ve eş için de ayrıca manevi tazminata hükmedilmiştir. (Bkz; AYİM 2'nci Dairesinin 06.05.1998 tarih ve 1997/55 E., 1998/364 K. sayılı kararı).

Bu açıklamalara nazaran davacı ...ve...'in, olay nedeniyle duyduğu ve ömürboyu duyacağı acı ve üzüntüyü kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla, olayın meydana geliş şekli, tarihi, uğradığı zararın derecesi, davacılar yakınının statüsü, sosyal durumu, paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz göz önünde bulundurularak, davacı anne ...ve davacı baba....'in dava konusu olayda oğullarının bakıcılı hale gelecek ve %100 vücut fonksiyon kaybına uğrayacak şekilde yaralanması nedeniyle manevi zarara uğradıkları ve olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte manevi tazminat verilmesi kararlaştırılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı V. D.'ın bilirkişi raporu uyarınca MADDİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE, OYBİRLİĞİ ile,

2. Bilirkişi raporu uyarınca 2330 ve 3713 sayılı Kanunlar uyarınca bağlanan aylıklar ve yapılan ödemeler ile nakdi tazminat yararları dikkate alınarak Davacı....'in MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE, OYBİRLİĞİ ile,

3. Davacılar baba ....ve anne....'a takdiren ve ayrı ayrı 15.000.00'er TL. (ONBEŞBİNER TÜRK LİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE, Başkan Hak.Alb.Coşkun GÜNGÖR'ün karşı oyu ve OYÇOKLUĞU ile,

4. Hükmolunan manevi tazminat miktarlarına olay tarihi olan 04.06.2009 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

18 MAYIS 2011 tarihinde ile karar verilmiştir.


KARŞI OY GEREKÇESİ

Davacı....'in babası ....ve annesi ....manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de; davacıların uğradığı zarar doğrudan zarar olmayıp yansıma yoluyla uğranılan bir zarardır. Manevi tazminat, kişinin manevi değerinde meydana gelen eksilme ile duyulan acı, üzüntü ve sarsıntının bir miktar parayla kısmen de olsa hafifletilmesini sağlamak amacına yönelik olup, bir manevi tatmin aracıdır. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişinin fizik yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi veya idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda ağır bir eylem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetin rencide edilmiş bulunması gerekir. Borçlar Kanununun 47 nci maddesine göre cismani zarara uğrayan kişi (....) sağ iken, davacılar ....ve....'in manevi tazminat taleplerin reddi gerektiğinden, bu konudaki çoğunluk görüşüne katılamadım. 18.05.2011 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy