Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2010/2 Esas 2010/1103 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2010/ 2
Karar No: 2010 / 1103
Karar Tarihi: 06.10.2010

(1632 S. K. m. 30, 131) (926 S. K. m. 50, 94) (3466 S. K. m. 16) (1602 S. K. m. 46) (5237 S. K. m. 50, 62, 247) (657 S. K. m. 48, 98)

Davacı, 29.12.2009 tarihinde AYİM'de kayda geçen dilekçesinde özetle; 15.04.1994 tarihinden bu yana Tekirdağ İl J.K.lığı Maliye Şube Müdürlüğünde nakit mutemedi ve Mali İşler Memuru olarak çalıştığını, Tekirdağ İl J.K.lığı adına bankalarda açılı bulunan hesapları kullanma yetkisine sahip olduğunu, 19-23 Ocak 2009 tarihleri arasında MSB Müfettişi tarafından işçi teftişinin alındığını ve teftiş sonucunda SGK Başkanlığına 1.408,16 TL tutarında fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine bu fazla ödemenin iadesi için gerekli çalışmalara başladığını, bilahare yazılı miktardaki fazlalığı Ziraat Bankası şubesinden bizzat kendisinin çektiğini, ancak işlerinin yoğunluğu, aynı günlere rastlayan İstanbul Jandarma Bölge K.lığı denetlemesi ve eşinden ayrılma durumlarının psikolojisini bozması ve SSK Mevzuatını da tam olarak bilmemesi nedeniyle üst komutanlıklardan yardım talep etmesi yüzünden yaklaşık 20 günlük bir sürenin geçtiğini, Şube Müdürü tarafından tüm bunların bilinmesine rağmen kendisinin Alay Komutanına şikayet edilmesi sonucu Askeri Mahkemeye verildiğini, Çorlu 5'inci Kor. K.lığı Askeri Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda, zimmet suçunun sabit görülerek mahkumiyetine karar verildiğini, Askeri Mahkeme Hakiminin kendisine sana karar geldikten sonra temyiz edebilirsin şeklinde beyanda bulunması nedeniyle kararın gelmesini beklediğini, 05.11.2009 tarihinde kararın kendisine tebliğ edilmesini müteakip itirazda bulunmasına rağmen sürenin geçtiğinden bahisle talebinin reddedildiğini, böylece Askeri Mahkeme Kararının temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, temyiz hakkının elinden alındığını, kararın kesinleşmesi üzerine de, 12.09.2009 tarihinden itibaren açıkta olmasına rağmen J.Gn.K.lığı tarafından 14.12.2009 tarihinde ilişiğinin kesildiğini, şimdiye kadar başarıyla görev yaptığını, bu yüzden üst ve amirleri tarafından pek çok takdir aldığını, 6 yıl sicil ortalamasının yüksek olması nedeniyle erken terfi ettirildiğini, Askeri Ceza Kanunu’nun 131'inci maddesinde yazılı zimmet suçunun unsurları olmadığı halde hatalı şekilde mahkum edildiğini, şube müdürünün komplosuna kurban olduğunu belirterek, Devlet memurluğundan çıkarılma işleminin iptaline ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili de savunmadan sonra 04.05.2010 tarihinde AYİM'de kayıtlara giren cevap layihasında özetle; müvekkiline Askeri Mahkeme tarafından 1632 sayılı Kanunun 131'inci maddesinin az vahim hal cümlesi uyarınca ceza verildiğini, başkaca feri ceza da uygulanmadığını, TCK'da düzenlenen zimmet suçu ile As.C.K.'da düzenlenen zimmet suçunun unsurları aynı olmakla birlikte asli ve feri cezaları ile idari sonuçları açısından farklılık gösterdiklerini, müvekkilinin asker kişi olması, işlediği iddia edilen suçun askeri suç olması ve askeri hizmet ve görevi ile ilgili olması nedenlerinden ötürü Askeri Mahkemede yargılanıp As.C.K.nun 131/1'inci maddesinin az vahim hal fıkrası uyarınca cezalandırıldığını, anılan maddenin gerekçesine bakıldığında, TCK'daki zimmet suçundan farklı olarak, TSK'de kıymeti ne olursa olsun her ordu malının bir sorumluya teslim edileceği, binlerce kalem malzeme envanteri olan bir kurumda çok düşük değerdeki malzemelere karşı bu suçun işlenmesi durumunda TSK'den ayırmak gibi ağır bir müeyyide uygulamanın adil olmayacağının belirtildiğini, bu düzenlemeye paralel olarak 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 50 ve 94'üncü maddelerine eklemeler yapılarak, As.C.K.nun 131'inci maddesinin az vahim halinden mahkum olan subay ve astsubayların TSK'dan çıkarılamayacağı hususunun kabul edildiğini, benzer düzenlemenin 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu’nun 16'ncı maddesinde de yapıldığını, Kanun koyucunun bu düzenlemeler ile, subay, astsubay ve uzman jandarmalar açısından As.C.K.nun 131/1 'inci maddesinin az vahim halini yüz kızartıcı, şeref veya haysiyet kırıcı nitelikteki suçlar dışında tuttuğunu, TSK'da görevli sivil memurlar açısından da bu suçun yüz kızartıcı bir suç olduğunun kabul edilemeyeceğini, bu durumun statüler hukuku ile ilgisinin olamayacağını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin 09.07.2008 tarih ve 2007/1165 E. 2008/798 K sayılı Kararı ile 12.11.2008 tarih ve 2008/1111-1104 E.K. sayılı Kararlarının da bu yönde olduğunu belirterek, işlemin iptaline ve ayrıca ödenmeyen tüm özlük haklarının da ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davacının ve vekilinin Yürütmenin Durdurulması yönündeki talepleri AYİM İkinci Dairesinin 20.01.2010 gün ve Gensek No..2009/4426, Esas No.:2010/2, 17.03.2010 gün ve Gensek No.:2009/4426, Esas No.:2010/2 ve 14.04.2010 gün ve Gensek No.:2009/4426, Esas No.:2010/2 sayılı kararlarıyla reddedilmiştir.

Her ne kadar davacının dava dilekçesinde sadece Devlet memurluğundan çıkarılma işleminin iptali talep edildiği halde, bilahare davacının vekili tarafından 04.05.2010 tarihinde sunulan cevaba cevap layihasında, işlemin iptali talebinin yanında Ödenmeyen tüm özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi şeklinde yeni bir talebe yer verilmiş ise de, 1602 sayılı AYİM Kanunu’nun 46/4 maddesindeki; Taraflar sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler hükmü karşısında idari yargıda iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı bulunduğundan, davacı vekilinin savunmaya cevap dilekçesinde, dava dilekçesindeki taleplerinin dışında kalan bu yeni talebinin ayrı bir dava konusu yapılabileceği bu davada dinlenemeyeceği sonucuna varılmış ve bu husus inceleme dışı tutulmuştur.

Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Tekirdağ İl Jandarma K.lığında Devlet memuru olarak görev yapan davacının, 24.04.2009-21.05.2009 tarihleri arasında zimmet suçunu işlediği iddiasıyla Çorlu 5'inci Kolordu K.lığı Askeri Mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda, Mahkemenin 17.09.2009 tarih ve 2009/1024-868 E-K sayılı Kararı ile, zimmet suçu sabit görülerek eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu’nun 131/1'inci maddesinin az vahim hal cümlesi ve TCK'nın 62/1'inci maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, ancak TCK'nın 50/a maddesi uyarınca bu cezanın 3.000 TL Adli Para Cezasına çevrildiği, davacının yüzüne karşı verilen bu kararın zamanında temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği ve infazına geçildiği, bunun üzerine J.Gn.K.lığının 11.12.2009 tarihli işlemi ile davacının Devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildiği, kararın 14.12.2009 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Zimmet suçu 5237 sayılı TCK'nun 247'nci maddesinde zimmet başlığı altında düzenlenmiş olup anılan madde;

Zimmet

Madde 247 - (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir, hükmünü içermektedir.

Aynı suç Askeri Ceza Kanunu’nun 131'nci maddesinde Eşyayı ve malları çalan, satan rehine veren ve alanlar başlığı altında düzenlenmiş olup, bu maddede; eşyayı ve malları çalan, satan, rehine veren ve alanlar;

Madde 131;

1 - Askeri bir hizmet yaparken veya vazifeyi suiistimal ederek bir hizmet veya vazifeden ötürü tevdi veya emanet edilmiş olan para veya kıymeti ne olursa olsun bir eşyayı yahut kendisine tevdi veya emanet edilmiş olmasa bile her türlü askeri erzak, eşya ve hayvanları çalanlar veya zimmetine geçirenler, yahut ihtilas edenler veya satanlar, yahut rehine verenler ve bunları bilerek satın alanlar veya rehin kabul edenler veya gizleyenler beş seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(Değişik İkinci Paragraf: 22/3/2000-4551/27 md.) Az vahim hallerde, altı aydan üç seneye kadar hapis cezası hükmolunabilir.

Çalınan veya rehin edilen mallar bulunursa geri alınır. Yok edilen eşya, hayvan ve sairenin değerlerinin ödettirilmesine de hükmolunur.

2 - Yukarıdaki fıkrada yazılı fiiller silah, cephane veya herhangi bir müdafaa vasıtasına taalluk ederse ceza arttırılır.

3 - Yukarıdaki iki fıkrada yazılı fiiller seferberlikte yapılırsa yapanlar hakkında on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis, az vahim hallerde iki seneden aşağı olmamak üzere beş seneye kadar ağır hapis cezası verilir, hükmünü içermektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasının düzenlendiği Askeri Ceza Kanunu’nun 30'ncu maddesi ise;

Madde 30 - (Madde Başlığıyla Birlikte Değişik: 22/3/2000-4551/6 md.) Aşağıda yazılı hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarında bu cezanın uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri mahkemeler veya adliye mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.

A) Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere ölüm, ağır hapis, bir seneden fazla hapis cezası ile hükümlülük halinde,

B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.

Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askeri mahkemelerce üç aydan fazla hapis cezası ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilebilir. hükmünü amirdir.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98'inci maddesinde memurluğun sona ermesi sebepleri düzenlenmiştir. Maddenin (b) bendine göre, Devlet Memurlarının, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmeleri halinde memurlukları sona ermektedir.

Bu düzenlemede memuriyeti sona erdiren iki sebep yer almaktadır. Biricisi memurun alınma şartlarını taşımadığının sonradan anlaşılması, ikincisi memurlukları sırasında bu şartlardan birini kaybetmeleri halidir.

Davacının ikinci sebebe dayanılarak yani memuriyeti sırasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48'inci maddesinde sayılan şartlardan birini kaybettiği gerekçesiyle memuriyetinin sona erdirildiği anlaşılmaktadır.

Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasayla değişik kanunun 48'inci maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin (A) bendinin 5 numaralı alt bendine göre, Türk Ceza Kanununun 53'üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak. devlet memurluğuna alınmada aranan genel şartlardan biridir.

Davacıya uygulanan cezanın mahiyeti ve nevinin davacı hakkında inşa edilen idari işleme esas teşkil etmesi nedeniyle önem arz ettiği görülmektedir. Davacı Askeri Mahkemede zimmet suçundan yargılanarak mahkum olmuştur.

Davacı hakkında inşa edilen memuriyetten ayırma işlemi 657 sayılı DMK.’nun 48 ve 98'inci maddelerine isnat edilmiştir. Başka bir deyişle, davalı idare idari işlemi inşa ederken 657 sayılı DMK.nundan kaynaklanan bağlı yetkisini kullanmıştır. 657 sayılı DMK.’nun 48 ve 98'inci maddelerinde düzenlenen memuriyete son vermeye sebep olan zimmet suçundan mahkumiyet TCK. ve As.C.K.da farklı şekilde düzenlenmiştir. Unsurları aynı olan suçun müeyyideleri (öngörülen asli ve fez'i cezaları ile bağlanan idari sonuçları) her iki yasada farklı düzenleme yoluna gidilmiştir.

Askeri şahıslar bakımından zimmet suçunun hem TCK'da hem de As.C.K.da ayrı ayrı düzenlenmiş olması önem arzetmektedir. Zira her iki yasada düzenlenen suçun nevi aynı olmasına rağmen, müeyyide olarak öngörülen asli ve fer'i cezalar farklıdır. Davacının askeri mahkemede yargılanmasının sebebi, işlediği suçun askeri mahalde olması, askeri kişi sayılması ve işlediği suçun askeri suç olması ve askeri hizmet ve görevi ile ilgili olmasıdır. Yani davacı asker kişi olarak Askeri Mahkemede Askeri Ceza Kanunu uygulanmak suretiyle yargılanıp mahkum edilmiştir. Davacıya uygulanacak ceza Askeri Ceza Kanununda düzenlenmiş olan cezadır.

Askeri Ceza Kanunu’nun davacıya uygulanan maddesi 131'inci maddenin az vahim hal fıkrasıdır. Yasa koyucu Askeri Ceza Kanunu’nda, zimmet suçunu düzenlerken Türk Ceza Kanunundan ayrık olarak az vahim hal in düzenlenmesinin nedeni, yasa gerekçesinde de açıklandığı üzere TSK'da kıymeti ne olursa olsun her ordu malının bir sorumluya teslim edileceği, binlerce kalem malzeme envanteri olan bir kurumda çok küçük değerdeki malzemelere karşı bu suçun işlenmesi durumunda TSK'dan ayırmak gibi ağır müeyyide uygulamanın adil olmayacağı gerekçesidir. Görüldüğü üzere yasa koyucu, az vahim hal olarak nitelenen zimmet suçundan hüküm giyecek askeri şahıslan, TSK'dan ayırma fer'i cezası uygulanmasını zorunlu kılmamıştır.

Tüm bu yasal mevzuat birlikte değerlendirildiğinde; zimmet suçundan mahkumiyet hali 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98 ve 48'inci maddeleri gereğince Devlet Memurluğundan çıkarılmayı gerektiriyorsa da TCK'ndan farklı olarak Askeri Ceza Kanununda zimmet suçunun azvahim halinin de düzenlendiği ve yine Askeri Ceza Kanununun, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasının düzenlendiği 30'uncu maddesinde zimmet suçunun az vahim halinin Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmayı gerektiren suçlar arasında sayılmadığı, davacının TCK'nun 247'nci maddesine göre değil, As.C.Kanunu’nun 131 'inci maddesinin az vahim hal kapsamında mahkumiyetine karar verildiği, bu bağlamda davacının durumunun 657 sayılı Kanunun 98 ve 48'incimaddeleri kapsamına girmediği, Devlet Memurluğundan çıkarılması işleminin sebep unsuru bakımından hukuka uyarlı olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Davacı sivil memur ..'in devlet memurluğundan çıkarılması İŞLEMİNİN İPTALİNE,

06 Ekim 2010 tarihinde OYÇOKLUĞU ile karar verildi.


KARŞI OY GEREKÇESİ

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 98'inci maddesinde memurluğun sona ermesi sebepleri düzenlenmiştir. Maddenin (b) bendine göre; Devlet memurlarının, memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmeleri halinde memurlukları sona ermektedir.

Bu düzenlemede memuriyeti sona erdiren iki sebep yer almaktadır. Birincisi memurun alınma şartlarını taşımadığının sonradan anlaşılması, ikincisinin de memurlukları sırasında bu şartlardan birini kaybetmeleri halidir. Davacının da ikinci sebebe dayanılarak, yani memuriyeti sırasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48'inci maddesinde sayılan şartlardan birini kaybettiği gerekçesiyle memuriyetinin sona erdirildiği anlaşılmaktadır.

Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde düzenlenmiş olup, işlem tarihinde yürürlükte olan 48 inci maddenin (A) bendinin 5 numaralı alt bendine göre; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak. Devlet memurluğuna alınmada aranan genel şartlar arasında sayılmıştır.

Dolayısı ile 657 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin (b) bendi gereğince; aynı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin 5 numaralı alt bendi kapsamında devlet memurluğuna alınmada aranan genel şartlardan zimmet suçundan mahkum olmamak şartını memurluğu sırasında kaybeden devlet memurlarının memurluklarının sona ereceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

Sözü edilen zimmet suçundan mahkum olmamak şartı, Devlet memurluğuna alınmada aranan genel şartlardan birisi olarak sayılır iken Kanun koyucu, zimmet suçu için az vahim hal ya da vahim hal gibi bir ayrım yapmadığı gibi, bu suçtan mahkumiyet halinde cezanın nevi ve miktarı hususunda da herhangi bir ayrım yapmamıştır. Kanun koyucu, devlet memurluğu statüsüne alınmada ve devlet memurluğu statüsünün devamında zimmet suçundan mahkum olmamak şartını ararken zimmet suçundan mahkum olma halini tek başına memuriyete engel bir hal olarak görmektedir. Burada kamu görevinin inanılır, güvenilir, itibarlı ajanslar eliyle yürütülmesi amaçlanmıştır. Memur sıfatı taşıyan ve kamu hizmetinin personel unsurunu oluşturan kişilere toplumun güven duyması, bireylerin idareye olan güven ve inancını da sağlayacaktır.

Kamu hizmetinin, gerekli saygınlığı yitirmiş ajanlar eliyle yürütülmesi bireylerin idareye olan güven duygularının sarsılmasına, kişi-idare ilişkilerinde arzu edilmeyen olumsuz bazı gelişmelere neden olabilir. İşte Kanun koyucu, böylesi bir tehlikenin meydana gelmesini önlemek için önlem almış ve yüz kızartıcı bir suç olan zimmet suçundan mahkum olan ilgilinin Devlet memurluğuna alınmamasını ve Devlet memurluğu statüsüne haiz idare ajanının ise statüde bulunduğu esnada yüz kızartıcı bir suç olan zimmet suçundan mahkum olması halinde Devlet memurluğuna alınma şartım kaybetmiş olacağından memuriyetinin sona ermesini öngörmüştür.

Devlet Memurları Kanunu’nun 98 ve 48 inci maddelerinde statüden çıkarılmada hariç tutulmamıştır. Eğer Kanun koyucu, subaylarda olduğu gibi Devlet memurları hakkında da zimmet suçunun daha az cezayı gerektiren halinden mahkum olma halini statüden çıkarılmada hariç tutmayı amaçlamış olsa idi, 926 sayılı TSK. Personel Kanunu’nun 50/d maddesinde olduğu gibi açıkça zimmet suçunun daha az cezayı gerektiren hali hariç demek suretiyle zimmet suçunun daha az cezayı gerektiren halinden mahkum olanların Devlet memurluğu statüsüne alınmasını ve devlet memurluğu statüsünden çıkarılmamasını öngörürdü. Ancak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 98 ve 48 inci maddelerinde böyle bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Kendisine tevdi edilen bir miktar parayı zimmetine geçirdiği suçlamasıyla Askeri Mahkemede yargılanan ve sonuçta zimmet suçu sabit görülerek Askeri Ceza Kanununun 131/1 inci maddesinin az vahim hal cümlesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen davacının, kesinleşen bu mahkumiyet hükmü nedeniyle ve bağlı yetki uyarınca Devlet memurluğundan çıkarılması işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Tüm bu hususlar göz önüne alındığında, davalı idarenin davacının devlet memurluğundan çıkarılması yönünde tesis ettiği işlemin hukuka uygun olduğu kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılamadım. 06.10.2010 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy