Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2009/346 Esas 2009/563 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2009/ 346
Karar No: 2009 / 563
Karar Tarihi: 06.05.2009

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 44, 45, 71) (3269 S. K. m. 12)

Davacı vekili, 23.06.2008 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçesinin, AYİM. Daireler Kurulunun 27.06.2008 gün ve 2008/29 Esas, 2008/31 Karar sayılı kararı ile 1602 sayılı AYİM Kanununun 44/e ve 45/B maddeleri gereğince dava konusunun idari işlemden mi? yoksa idari eylemden mi? kaynaklanan tam yargı davası olup olmadığının anlaşılamaması nedeni ile reddedilmesi üzerine 06.08.2008 tarihinde AYİM'de kayda geçen yenilenen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, Foça 7 nci J.Komd.Eğt.A.K.lığı emrinde J.Uzm.Çvş. olarak görev yaptığı esnada 5 ayrı Astından Borç Almak suçundan İZMİR/Foça Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesinde yargılandığını ve yargılama sonucunda toplam 110 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini ve bu cezanın infazı maksadıyla Foça Disiplin Ceza ve Tutukevine kapatıldığını, müvekkili cezaevinde iken TSK'nden ilişiğinin kesildiğini ve kendisine bu durumu tebliğ edilmeden cezasının askeri cezaevinde çektirildiğini, bu konudaki itirazı olan ve cezasını sivil cezaevinde çekmesi gerektiğine dair istemini içeren müvekkilinin dilekçesine cevap verilmediğini ve cezasının haksız biçimde askeri ceza ve tutukevinde çektirildiğini, müvekkilinin bu ve diğer konulardaki şikayet ve mağduriyetinin dikkate alınmadığını, özellikle de müvekkilinin dışarı ile irtibat kurmasının engellendiğini, yapmış olduğu yazılı ve sözlü müracaatlarının dikkate alınmadığını, kayda geçirilmediğini ve dilekçeleri karşılığında kendisine bir alındı belgesi verilmediğini, müvekkilinin 5728 sayılı Yasa ile getirilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusundaki talebinin Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesi kararı ile reddedildiğini, ancak bu ret kararına karşı müvekkilinin yapmış olduğu itirazının işleme konulmadığım, dilekçesinin kayda geçirilmediğini, müvekkilinin hak kaybına sebebiyet verildiğini, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, müvekkilinin ilişiğinin kesilmesine rağmen Askeri Ceza ve Tutukevinde infaza hukuk dışı devam edilerek adli cezaevine gönderilmemesi ve diğer yasa dışı uygulamalar sebebiyle müvekkilinin çekmiş olduğu manevi acılarını bir nebze hafifletmek amacıyla 30.000 TL. manevi tazminatın ilişik kesme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 01.06.2000 tarihinde J.Uzm.Çvş. olarak TSK'nde göreve başlayan davacının, Foça Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesinin 14.02.2008 gün ve 2008/10 Esas, 2008/9 Karar sayılı kararı ile 5 ayrı Astından Borç Almak suçundan toplam 110 gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, davacının işbu karara karşı yapmış olduğu itirazın, Güney Deniz Saha Komutanlığı Disiplin Mahkemesinin 22.02.2008 gün ve 2008/46 Müt. Evrak, 2008/2 Karar sayılı Duruşmasız İşlere Ait Kararı ile reddine karar verilmesi üzerine söz konusu mahkumiyet hükmünün 22.02.2008 tarihinde kesinleştiği, 110 günlük oda hapsi cezasının infazı maksadıyla davacının 14.02.2008 tarihinde Foça Disiplin Ceza ve Tutukevine kapatıldığı, söz konusu cezanın infazı esnasında 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 12 nci ve Uzman Erbaş Yönetmeliğinin 13 ncü maddelerine istinaden son bir yıl içerisinde toplam 30 günden daha fazla hürriyeti bağlayıcı disiplin cezası aldığı gerekçesi ile davacının 15.03.2008 tarihinde sözleşmesinin feshedildiği ve 27.03.2008 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının 29.04.2008 tarihli dilekçesi ile 5271 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanun ile değişik 231 nci maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan yararlanmayı talep ettiği, bu talebinin Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesinin 05.05.2008 gün ve 2008/10 Esas, 2008/1 karar sayılı kararı ile reddine karar verildiği ve bu kararın davacıya 09.05.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 14.05.2008 tarihli dilekçesi ile de bu karara itiraz ettiği, bu itirazının da Güney Deniz Saha K.lığı Disiplin Mahkemesinin 29.05.2008 gün ve 2008/112 Müt. Esas, 2008/3 Karar sayılı kararı ile reddine karar verildiği, davacının almış olduğu 110 günlük oda hapsi cezasının Foça Disiplin Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünde infaz edilerek 03.06.2008 tarihinde tahliye edildiği anlaşılmıştır.

Davacı vekilinin 23.06.2008 tarihinde AYİM'de kayda geçen dilekçesinin AYİM Daireler Kurulunun 27.06.2008 gün ve Esas No.: 2008/29, Karar No.: 2008/31 sayılı kararı ile; Manevi tazminat talebinin davacının Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemi nedeniyle mi? yoksa ilişiğinin kesilmesine rağmen Askeri Cezaevinde infaza hukuk dışı devam edilerek adli ceza evine gönderilmemesi ve diğer yasa dışı uygulamalar sebebiyle mi? İstendiği hususunun anlaşılamaması üzerine reddine karar verildiği bu karar üzerine 06.08.2008 tarihinde AYİM'de kayda geçen yenilenen dava dilekçesinde; Bu davanın konusunun, davacının ilişiğinin kesilmesine rağmen askeri ceza ve tutukevinde infaza hukuk dışı devam edilerek adli cezaevine gönderilmemesi ve diğer yasa dışı uygulamalar sebebiyle davacının çekmiş olduğu manevi acıları bir nebze hafifletmek amacıyla 30.000 YTL. manevi tazminatın ilişik kesme tarihinden itibaren yasal faizleri ile birlikte davacıya örenmesine karar verilmesini saygı ile dilemekteyiz demek suretiyle davacı vekili, dava konusu manevi tazminat talebini; davacının sözleşmesinin feshi suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmasına dair işleme değil, TSK'nden ilişiğinin kesilmesine rağmen Disiplin Ceza ve Tutukevinde infaza devam edilerek adli cezaevine gönderilmemesi ve diğer yasa dışı uygulamalara dayandırdığı anlaşılmıştır.

İdare hukuku ilkelerine ve T.C. Anayasasının 125 nci maddesine göre; idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa'da belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru, isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için; bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile işlem veya eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.

Bu şartlardan birinin yokluğu idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırır. Bu nedenle ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zararın idari eylem ve işlemle ilgisi bulunmuyorsa, idari faaliyet zararın gerçek nedenini, illiyetini teşkil etmiyorsa, arada illiyet bağı mevcut değilse veya zarara yol açan eylem veya işlem idareye yüklenebilir nitelikte değilse, idarenin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.

Davacı vekilinin dava konusu iddiaları irdelendiğinde; davacı vekili, davacının 110 günlük oda hapsi cezasının infazı maksadıyla Foça Disiplin Ceza ve Tutukevinde bulunduğu esnada sözleşmesinin feshi suretiyle TSK'dan ilişiğinin kesildiğini ve kendisine bu durum tebliğ edilmeden cezasının Disiplin Ceza ve Tutukevinde çektirildiğini, cezasını sivil cezaevinde çekmesi gerektiğine dair istemini içeren davacının dilekçesine cevap verilmediğini ve cezasının haksız biçimde Disiplin Ceza ve Tutukevinde çektirildiğini öne sürmekte ise de; davacının 110 günlük oda hapsi cezasının infazı maksadıyla Foça Disiplin Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünde bulunduğu esnada 15.03.2008 tarihinde tesis edilen sözleşme feshi işleminden 27.03.2008 tarihinde yapılan tebligat işlemi ile haberdar edildiği, davacının sivil cezaevine nakledilme hususunda sözlü veya yazılı davalı idareye ulaşan herhangi bir talebinin bulunmadığı, dava dilekçesinin ek-5'inde bulunan sivil cezaevine nakledilme talebini içeren dilekçesinin Foça Disiplin Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünce işleme konulmadığına dair davacının soyut iddiaları dışında (bu dilekçenin cezaevi idaresine teslim edilip edilmediği, dilekçenin tarihi vs.) herhangi bir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, ayrıca yine, dava dilekçesinin ek-10'unda bulunan davacının disiplin ceza ve tutukevinde bulunduğu esnada manevi tazminat istemi ile ilgili dava dilekçesinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmediğini öne sürmüş ise de; davacının Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına gönderilmek üzere hazırladığı iddia edilen dava dilekçesinin davalı idarece kayda alınmadığı ve işleme konulmadığına dair yine davacı vekilinin soyut iddiaları dışında herhangi bir somut bilgi, belge ve delil bulunmadığı kaldı ki yukarıda da belirtildiği üzere davacının, Foça Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesinin 14.02.2008 gün ve 2008/10 Esas, 2008/9 Karar sayılı kararma karşı yaptığı itiraz ile ilgili, hükmün açıklanmasının geri bırakılması talebi ile ilgili, bu talebin reddine dair Çıkarma Filosu K.lığı Disiplin Mahkemesinin 05.05.2008 gün ve 2008/10 Esas, 2008/1 Karar sayılı kararma karşı yaptığı itiraz ile ilgili dilekçelerinin (toplam 3 adet dilekçe) işleme konulduğu ve ilgili makamlara gönderildiği nazara alındığında; davacının verdiği dilekçelerinin işleme konulmadığı iddiasının gerçeği yansıtmaktan uzak olduğu, öte yandan, Disiplin Ceza ve Tutukevi Yönergesinin TSK'den Ayrılanların Cezalarının İnfazı, İaşe ve Yol Masrafları başlıklı 28/1 nci maddesinde; askeri mahkemeler ve disiplin mahkemelerince haklarında katıksız hapis veya oda hapsi cezası verilen ve fakat cezalarının infazına başlanmadan önce herhangi bir nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerindeki görevinden ayrılan veya askerlik yükümlülüğü sona eren erbaş ve erlerin oda hapsi cezalarının infazının bu kişilere en yakın disiplin ceza ve tutukevinde yapılacağının öngörüldüğü, davacı hakkında Disiplin Mahkemesi tarafından verilen oda hapsi cezasının infazına ise J.Uzm. Erbaş olarak asker kişi statüsünde iken başlanıldığı, infaz devam ederken asker kişi statüsünü kaybeden davacının anılan Yönerge hükmünün sivil cezaevine nakledilmesini gerekli veya mümkün kılmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Davacı vekili, cezanın infaz edilme sürecinde davacının dışarı ile irtibat kurmasının engellendiğini belirterek iletişim imkanlarının kısıtlandığını öne sürmekte ise de; Disiplin Ceza ve Tutukevleri Yönergesinin 51 nci maddesi; Bu Yönergede aksine hüküm bulunmayan hallerde, Askeri Ceza ve Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Yönetmelik hükümleri kıyasen disiplin ceza ve tutukevlerinde de uygulanır. hükmü kapsamında Askeri Ceza ve Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Yönetmeliğin Hükümlü ve Tutukluların Dışarı ile Olan Münasebetleri başlıklı 9 ncu Bölümünde yer alan hükümlerin disiplin ceza ve tutukevlerinde de uygulanacağı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu itibarla; Askeri Ceza ve Tutukevleri Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Yönetmeliğin hükümlü ve tutukluların dışarı ile olan münasebetleri ile ilgili 9 ncu Bölümünde yer alan 66 - 75 nci maddeleri arasındaki düzenlemeler kapsamında davacının cezasının infazı maksadıyla Foça Disiplin Ceza ve Tutukevi Md. lüğünde bulunduğu esnada dışarı ile iletişim imkanına sahip olduğu, davacının dışarı ile iletişiminin sınırsız olmadığı, söz konusu Yönetmeliğin 66 - 75 nci maddeleri arasındaki düzenlemelere aykırılık teşkil edecek şekilde davacının iletişim imkanlarının engellendiğine dair davacı vekilinin soyut iddiaları dışında somut herhangi bir bilgi, belge ve delil bulunmadığından davacı vekilinin bu iddialarının da mesnetinin bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bu hale nazaran davacı hakkındaki disiplin cezasının, disiplin ceza ve tutukevinde infazına yönelik idarece yapılan işlem ve eylemlerin mevzuata uyarlı olduğu, davacının gördüğünü iddia ettiği hukuk dışı uygulamalarla ilgili olarak davacı vekilinin soyut iddiaları dışında somut herhangi bir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, bu kapsamda; hizmetin kurulması ve işletilmesinden doğan idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun varlığından söz edilemeyeceği gibi, davalı idarenin kusursuz sorumluluk kuram ve ilkesi gereğince de tazmin sorumluluğunun bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

1. Hukuki dayanaktan yoksun bulunan DAVANIN REDDİNE,

2. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 71 nci maddesi gereğince yargılama giderlerinin (posta giderleri dahil) davacı üzerinde BIRAKILMASINA,

3. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca 21,40 TL. başvurma harcı ile 28,90 TL. esastan ilam harcı toplamı olan 50,30 TL. (ELLİ TÜRK LİRASI OTUZ KURUŞ) harcın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, bu miktarın davacı tarafından peşin yatırılan 430,00 TL. harçtan mahsubu ile arta kalan 379,70 TL. (ÜÇYÜZYETMİŞDOKUZTÜRK LİRASI YETMİŞ KURUŞ) harcın istek halinde DAVACIYA İADESİNE,

4. Dava duruşmalı olarak Hazine Avukatı Av.....'in iştiraki ile görüldüğünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesi dikkate alınarak 1.250,00 TL.(BİNİKİYÜZELLİ TÜRK LİRASI) maktu Avukatlık ücretinin DAVACIDAN ALINARAK DAVALI İDAREYE VERİLMESİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy