Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2009/1305 Esas 2010/1084 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2009/ 1305
Karar No: 2010 / 1084
Karar Tarihi: 06.10.2010

(2709 S. K. m. 125) (5434 S. K. m. 48)

Davacılar vekillerinin, 10.11.2009 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçelerinde özetle; davacıların kanuni yakını ...'in 1988/3 tertip olarak askere alındığını ve 15.11.2008 tarihinde Ankara Jandarma Merasim Bölük K.lığına katıldığını, burada görevli iken 27.03.2009 tarihinde sabah içtimasından sonra bölük komutanı vekili J.Tğm....'a müracaat ederek ruhsal sorunlarından bahsettiğini, komutanının da onu psikolog ile görüşmeye gönderdiğini, psikologla aynı gün görüştüğünü ve psikiyatri uzmanına sevkinin uygun görülerek birliğine gönderildiğini, psikologun ayrıca merasim bölüğü idari astsubayını da telefonla arayarak çocuğun sıkıntıları var, kendisine dikkat edin, mümkünse silahlı nöbet tutturmayın dediğini, ancak 29.03.2009 tarihinde saat 01.10 sıralarında koğuşların da bulunduğu binanın 6 ncı katındaki pencerenin dış tarafındaki çıkıntıya çıkarak tüm müdahalelere rağmen kendisini boşluğa bırakarak intihar ettiğini, olayla ilgili olarak askeri savcılıkça kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, ancak davalı idarenin sunmuş olduğu kamu hizmeti sırasında kimsenin zarar görmemesi için tüm önlemleri almasının gerektiği halde alınabilecek tüm önlemleri almayarak kusurlu davrandığını, müteveffanın ölümü nedeniyle davacıların maddi ve manevi zarara uğradıklarını, zararlarının karşılanması için 08.09.2009 tarihinde başvuruda bulunmalarına rağmen davalı idarenin 07.10.2009 tarihli yazısıyla başvurularının reddedildiğini belirterek, davacılar baba ...'e 50.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi, anne ...'e 50.000 TL maddi ve 40.000 TL manevi, kardeşler ... ve ...'e de 30.000'er TL manevi tazminat olmak üzere toplam 230.000 TL'nin olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacılar ... ve ...'in oğulları, ... ve ...'ün kardeşleri olan müteveffa J.Er....'in, askerlik hizmetini J.Merasim Bölük K.lığı (Ankara) emrinde yerine getirdiği sırada, 29.03.2009 tarihinde saat 01.10 sularında koğuşların bulunduğu 5'inci kat penceresinden dışarı çıkarak, tüm müdahalelere rağmen kendisini boşluğa bırakmak suretiyle intihar ettiği, hemen ardından hastaneye kaldırılmasına rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybettiği, intihar olayından bir gün öncesinde Bl.K. vekiline müracaat ederek ruhsal sorunlarından bahsettiği, Bl.K.Vekili tarafından birlik psikologuna gönderildiği, psikolog tarafından yapılan görüşme sonunda müteveffanın bir takım ruhsal rahatsızlıklarının olabileceği düşünülerek ve kendisine de zarar verme ihtimali gözetilerek psikiyatri uzmanı doktora şevkinin kararlaştırıldığı, psikologun ayrıca müteveffanın üstleriyle de görüşerek durumu anlattığı ve kendisine silah verilmemesini önerdiği, üstlerinin de bu öneriye uyarak araya giren hafta sonunda müteveffaya silah vermedikleri, yakın bir arkadaşının gözetimine verdikleri ve rahatlayabilmesi için çarşı iznine göndermeyi teklif ettikleri, ancak müteveffanın çarşıya çıkmadığı ve sonunda ölüm olayının meydana geldiği, olaydan dolayı maddi ve manevi zarara uğradıklarından bahisle davalı idareye 08.09.2009 tarihinde başvuruda bulunmalarına rağmen 07.10.2009 tarihinde olumsuz yanıt alan davacıların, zararlarının tazmini maksadıyla işbu davayı açtıkları anlaşılmaktadır.

İdare Hukuku ilkelerine ve T.C.Anayasasının 125'inci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasada belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bu gün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem arasında doğrudan bir illiyet bağının bulunması zorunludur.

Davaya konu ölüm olayının davacıların yakını J.Er ...'in birliğinde koğuşların bulunduğu binanın 6 ncı katındaki pencerenin dış tarafındaki çıkıntıya çıkarak tüm müdahalelere rağmen kendisini boşluğa bırakarak intihar etmesi neticesinde meydana geldiği hususunda tereddüt yoktur. Normal koşullarda mahkemenizin yerleşmiş uygulamalarına göre intihar eylemi sonucunda meydana gelen ölüm olaylarında idarenin sorumluluğu, dolayısıyla da tazmin yükümlülüğü söz konusu olmamaktadır. Ancak intihar eyleminin gerçekleşmesine bazı durumlarda idarenin ajanlarının kusurlu davranışları ile katkıda bulundukları, intihar kararının verilmesinde etkili oldukları (Dayak, hakaret, kötü muamele v.s) hallerde veya intihar eyleminin vuku bulacağının aleni olarak bilinmesine rağmen bunun önüne geçebilecek yeterli tedbirlerin alınmaması durumlarında idarenin ölüm olayından sorumlu tutulduğu, hizmet kusurunun varlığı sebebiyle idare aleyhine tazminata hükmedilmesinin gerekliliği de izahtan varestedir. Nitekim, müteveffanın 1 gün önce sıkıntılarını amirine anlattığı, amiri tarafından psikologa sevk edildiği, psikolog tarafından da durumu ciddi görülerek psikiyatri servisine şevkinin kararlaştırıldığı, ayrıca da intihar edebileceği düşüncesiyle gerekli önlemlerin alınması için amirlerinin bilgilendirildiği, ancak araya hafta sonunun girmesi nedeniyle müteveffanın hastaneye sevk edilemediği, amirlerince sıkıntılarım unutabilmesi için kendisiyle görüşme yapıldığı, silahlı nöbet verilmeyip samimi olduğu asker arkadaşlarının takip ve kontrolüne verildiği görülmekle, davalı idare ajanlarınca müteveffanın intihara eğiliminin olduğundan haberdar olunduğu ve aslında bu zararlı sonucun ortaya çıkmasının önüne geçmek için çaba da sarfedildiği, ancak, sarfedilen bu çabanın yetersiz kalması sonucunda intihar olayının meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Devlet adına kamu hizmetini yürüten idarenin halin icaplarına ve ihtiyaçlarına göre hizmeti devamlı ve en iyi şekilde topluma arz etmesi hizmeti yürütürken kimsenin zarara uğramaması için gerekli önlemleri alması zorunludur. Bu zorunluluğun gereği gibi yerine getirilmemesi hizmetin kusurlu işlediğinin açık bir delilidir. Somut olayda idarenin ajanlarının davacılar yakınının intihar etmeye meyilli olduğunun anlaşılmasını müteakip en kısa sürede davacılar yakınını hastaneye sevk etmeleri veya hastaneye sevk edilene kadar birlik içerisinde yeterli tedbirlerle gözlem altına almaları gerekirken bu tedbirleri tam olarak almamakla hizmet kusuru içinde oldukları, ölüm olayının müteveffanın kendi eylemi sonucu olması nedeniyle müteveffanın da ağır müterafik kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Mahkememizin yerleşik içtihatları uyarınca, olay sebebiyle T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca bağlanan aylıklar ve ödenen tütün ikramiyeleri yarar kabul edilerek maddi zararlarından düşülmekte olduğu, ancak 5434 sayılı Kanunun 48'inci maddesinin (ç) fıkrasının amir hükmü karşısında, müteveffanın intiharından dolayı davacı anne ve babaya maaş bağlanması ve tütün ikramiyesi ödenmesinin yasal olarak mümkün olmadığından bu hususun araştırılmasına gerek görülmemiştir.

Maddi tazminat isteminde bulunan davacı anne ve babanın maddi zararlarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 29.06.2010 tarihli bilirkişi raporunda; davacı anne ...'in 48.744,00 TL., davacı baba ... 'in 19.692,00 TL. maddi tazminat hak edişlerinin mevcut olduğu bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna taraflarca itiraz edilmemiş, bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara, ilmi verilere ve yerleşmiş içtihatlara uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda işlem yapılmış, müteveffanın müterafik kusuru da dikkate alınarak davacı anne ve babaya bir miktar maddi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.

Davacı anne, baba ve kardeşlere yakınlarını kaybetmeleri nedeniyle duydukları ve ömür boyu duyacakları acı ve ıstırabı kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla, olayın meydana geliş şekli, tarihi, müteveffanın askerlik statüsü, davacıların sosyal durumları, paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz ve müteveffanın müterafik kusuru da dikkate alınarak olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Bilirkişi raporu uyarınca ve müteveffanın müterafik kusuru dikkate alınarak, davacı anne ...'e 5.000,00 TL. (BEŞBİN TÜRK LİRASI) MADDİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ait isteminin REDDİNE,

2. Bilirkişi raporu uyarınca ve müteveffanın müterafik kusuru dikkate alınarak, davacı baba ...'e 2.000,00 TL. (İKİBİN TÜRK LİRASI) MADDİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ait isteminin REDDİNE,

3. Takdiren ve müteveffanın müterafik kusuru dikkate alınarak davacı anne ... ve davacı baba ...'e ayrı ayrı 1.500,00'er TL. (BİNBEŞYÜZER TÜRK LİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ait istemlerinin REDDİNE,

4. Takdiren ve müteveffanın müterafik kusuru dikkate alınarak davacı kardeşler ... ve ...'e ayrı ayrı 500,00'er TL. (BEŞYÜZER TÜRK LİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ait istemlerinin REDDİNE,

5. Hükmedilen maddi tazminat miktarlarına müteveffanın yeniden gelir elde edeceği varsayılan 25.01.2010 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) YASAL FAİZ YÜRÜTÜLMESİNE,

6. Hükmedilen manevi tazminat miktarlarına talep tarihi olan dava tarihi 29.03.2009 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) YASAL FAİZ YÜRÜTÜLMESİNE,

06 EKİM 2010 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi.

AYRIŞIK OY GEREKÇESİ

Davacıların maddi ve manevi tazminat istemleri iki ayrı dava konusu olup, Avukatlık Asgari Tarifesi hükümlerine göre hesap yöntemleri ayrı usule tabi tutulmuştur. Bu nedenle hüküm fıkrasında avukatlık asgari ücretine hükmedilirken Tarifenin 12 nci maddesi dikkate alınarak 2.000,00 TL.(İKİBİN TÜRK LİRASI) şeklinde avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği düşüncesiyle ayrışık oy kullandık. 06.10.2010 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy