Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2008/72 Esas 2008/1149 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2008/ 72
Karar No: 2008 / 1149
Karar Tarihi: 12.11.2008

(2709 S. K. m. 125) (2330 S. K. m. 6)

Davacı vekili, 07.01.2008 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacının, İskenderun-Akçay 39 ncu Mknz.P.Tug.K.lığı emrinde uzman erbaş olarak görev yapmakta iken 07.10.2002 tarihinde Savaş Beden Eğitimi Engelli Koşu Parkurundan geçiş esnasında dörtlü kiriş engelini geçtiğinde kum havuzunun içinde bulunan taşa sol ayak topuğunun isabet etmesi sonucu ayak bileği burkularak orada bulunan personel tarafından revire kaldırıldığını, revirde yapılan ilk müdahale sonucu İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesi aciline sevkinin yapıldığını, bu hastanede yapılan tetkik ve tedavi sonucunda 7 gün yatak istirahatı verildiğini, istirahat esnasında ayak bileğindeki aşırı şişme ve morarma sonucu tekrar aynı hastaneye sevk edildiğini, röntgeni çekilerek sol ayak bileğinde subtalar çıkık ve kemik ezilmesi teşhisi ile Adana Asker Hastanesine sevk edildiğini, buradan da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesine 11.10.2002 tarihinde sevk edildiğini, bu hastanenin ortopedi ve travmatoloji anabilim dalında sol ayak subtalar çıkık tanısı ile ameliyathaneye alındığını ve kapalı redüksiyon tedavisi uygulandığını, bu tedavi sonucunda 12.10.2002 tarihinden itibaren bir ay istirahatı sonunda kontrolü uygundur raporu verilerek taburcu edildiğini, istirahat sonunda görevinin başına dönen müvekkilinin ayağındaki rahatsızlığın nüksetmesi sonucu tekrar İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesine sevk edildiğini, yapılan tetkik ve tedavi sonucu sol ayak bileği dejeneratif artrit teşhisi konularak Komando Olamaz kararlı rapor verilerek 06.01.2004 tarihinde taburcu edildiğini, müvekkilinin 2004 yılı genel atamalarında 39 ncu Mknz.P.Tug.3 ncü Mknz.P.Tb.8 nci Mknz.P.Bl.K.lığı emrine atandığını, bu atamadan sonra yeniden göreve başlamış ise de müvekkilinin sol ayağındaki rahatsızlığın devam etmesi nedeniyle tekrar İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesine sevk edildiğini, buradan da 600 Yataklı Etimesgut Hava Hastanesine sevk edildiğini, bu hastanede yapılan tetkik ve tedaviler sonucunda sol ayakta navicula kemiğinde ve talusta dejeneratif (travma sekonder) değişiklikleri görülerek 18.10.2004 tarihinde ileri tetkik ve tedavi için GATA ortepedi kliniğine sevk edildiğini, burada yapılan muayenesi neticesinde sol ayak navicula dejenarasyon teşhisi konularak tekrar işlem ve tedavisinin kıtası hastanesinde yapılmak üzere kıtasına sevki uygundur kararı ile İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesine gönderildiğini, İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesince sol ayak navicula travmaya sekonder dejeneratif tedavi işlemi yapılmaz kararı ile birliğine gönderildiğini, müvekkilinin ayağındaki rahatsızlığın aktif askerlik hizmetinde sürekli sıkıntı ve problem yarattığı müvekkilinin üstlerince bilinmesine rağmen ve bu rahatsızlığın görev esnasında görevden kaynaklanan bir sıhhi arıza olmasına rağmen eğitim ve tatbikatlarına katılmak zorunda bırakıldığını, bu nedenle müvekkilinin ayağındaki rahatsızlığının büsbütün arttığını, 28.10.2005 tarihli Şereflikoçhisar tatbikatından dönüldükten sonra aylık nöbetleri tutturulan müvekkilin ağrılarının şiddetlenmesi nedeniyle bilahare kışla revir baştabipliğine, oradan da 28.11.2005 tarihinde tekrar İskenderun 200 Yataklı Asker Hastanesi FTR Polikliniğine sevk edildiğini, burada 10 seans FTR programına alındığını, ancak bu tedavi sonucunda söz konusu tatbikatın meydana getirdiği zedelenme etkisi sonucu ayakta herhangi bir düzelme olmadığını, atama gördüğü Erzurum/Oltu’daki birliğinde görev yaptığı esnada ağrıları devam ettiğinden sevk edildiği Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesi Ortopedi Polikliniğinde yatarak gördüğü tedavi sonucunda 11.08.2006 gün ve 485 sayılı sağlık kurulu raporu ile sol ayak navicula avasküler nekrozu tanısı ile 66/B F8 Barışta askerliğe elverişli değildir. Seferde görev yapar kararı verilmesi üzerine 27.10.2006 tarihli terhis belgesi ile ilişiğinin kesildiğini, müvekkilinin rahatsızlığının öncelikle vazife esnasında emir altında yaptığı bir çalışmadan, sonrasında ise tedavi sürecinde iken kendisine ağır bedeni faaliyetlerin yaptırılmasından kaynaklandığını, idarenin hizmet kusuru bulunduğunu, müvekkilinin zararlarının idarece tazmin edilmesi gerektiğini, maddi ve manevi tazminat istemi ile 24.09.2007 tarihinde idareye yapmış oldukları başvuruya idarece herhangi bir yanıt verilmediğini belirterek 40.000 YTL. maddi, 10.000 YTL. manevi olmak üzere toplam 50.000 YTL. tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 07.01.2008 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde kayda geçen dava dilekçesi ile yargılamanın duruşmalı yapılmasını talep etmiş ise de, 16.05.2008 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde kayda geçen dilekçesi ile (vekaletnamedeki yetkiye dayanarak) duruşma isteminden vazgeçtiğini beyan ettiği anlaşılmıştır.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının, 39 ncu Mknz.P.Tug.K.lığı emrinde P.Uzm.Çvş. olarak görev yaptığı esnada 07.10.2002 günü saat 15.30’da Savaş Beden Eğitimi Engelli Koşu Parkurunda geçiş esnasında dörtlü kiriş engelini geçtiğinde zemindeki kumun içinde bulunan taşa sol ayak topuğunun isabet etmesi sonucu sol ayağının burkularak rahatsızlandığı, kesintisiz olarak sürekli çeşitli Askeri Hastanelerde gördüğü tedavi ve istirahatlar sonunda en son Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 11.08.2006 gün ve 485 sayılı raporu ile SOL AYAK NAVİCULA AVASKÜLER NEKROZU tanısı ile 66/B/F8 BARIŞTA ASKERLİĞE ELVERİŞLİ DEĞİLDİR. SEFERDE GÖREV YAPAR kararı verilmesi üzerine (Rapor onay tarihi:01.09.2006) sağlık nedeniyle sözleşmesi feshedilerek 16.10.2006 tarihinde terhis edildiği, maddi ve manevi tazminat istemi ile 24.09.2007 tarihinde vekili aracılığı ile idareye yapmış olduğu başvuruya cevap verilmemesi üzerine, yine vekili aracılığı ile süresinde işbu davayı açtığı anlaşılmıştır.

İdare Hukuku İlkelerine ve T.C.Anayasası’nın 125 nci maddesine göre; idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa’da belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem arasında doğrudan doğruya bir illiyet bağının bulunması, zarara yol açan eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi veya kusursuzu sorumluluk kuram ve ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Maddi olguda bu koşullardan birinin yokluğu, idarenin tazmin sorumluluğunu kaldırır. Ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zarar idari eylem ya da işlemden doğmamış ise yahut zararla idari eylem veya işlem arasında nedensellik bağı kurulamıyorsa idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemez.

07.10.2002 tarihinde İskenderun 39.Mknz.P.Tug.K.lığı emrinde görev yapmakta iken icra edilen Savaş Beden Eğitimi Engelli Parkurdan geçiş sırasında ayağı burkulan ve bu husus o tarihte tutulan olay tespit tutanağı ile de tespit edilen davacının TSK’da görev yapamaz hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının oluşumunda askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunduğu ve zararlı sonuç ile hizmet arasında uygun illiyet bağının bulunduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf yoktur.

Davacının TSK’da görev yapamayacak derecede rahatsızlanması olayında davalı idareye atfedilecek herhangi bir hizmet kusuru tespit edilememiş, ancak 07.10.2002 tarihinde İskenderun 39.Mknz.P.Tug.K.lığı emrinde görev yapmakta iken icra edilen Savaş Beden Eğitimi Engelli Parkurdan geçiş sırasında ayağı burkulan ve bu husus o tarihte tutulan olay tespit tutanağı ile de tespit edilen davacının TSK’da görev yapamaz hale gelmesine sebep olan rahatsızlığının oluşumunda askerlik hizmetinin sebep ve tesirinin bulunması karşısında hukukun genel ilkeleri ve hakkaniyet kuralları gereğince zararın davacı üzerinde bırakılmayarak tüm topluma yayılması uygun düşeceğinden, uğranılan zararın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Mahkememizin yerleşik içtihatları uyarınca Emekli Sandığı iştirakçisi olmayan kimselere olay sebebiyle T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bağlanan aylıklar ve ödenen tütün ikramiyeleri yarar kabul edilerek davacıların maddi zararlarından düşülmektedir. Diğer taraftan 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 6 ncı maddesinde, bu Kanun hükümlerine göre ödenecek nakdi tazminat ile bağlanacak emekli aylığının maddi ve manevi zararlar karşılığı olduğu, yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödenekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu Kanun hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat ile bağlanmış bulunan aylıkların göz önünde tutulacağı öngörülmüştür.

T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı’nın 23.05.2008 tarih ve sayı B.07.1.EMS.0.10.01.01/77.693.208 sayılı yazısından, davacıya T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın 28.04.2007 tarih ve 626940 sayılı işlemi ile 5434 sayılı kanuna göre vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek 15.11.2006 tarihinden itibaren 6.derece TSK. vazife malullüğü aylığı bağlandığı, buna göre en son 01.01.2008 tarihi itibariyle 826,96 YTL ödendiği, 4.878,46 YTL emekli ikramiyesi ödendiği ve ayrıca 5434 sayılı Kanunun Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme yapıldığı bildirilmiştir. Bunun dışında davacının başkaca bir maddi yararı bulunmamaktadır.

Maddi tazminat isteminde bulunan davacının zararlarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 07.07.2007 tarihli bilirkişi raporundan, davacının 276.391 YTL. maddi zararına karşılık 396.705 YTL. maddi yarar sağladığı, bu nedenle maddi tazminat hak edişinin bulunmadığı anlaşılmıştır.

Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna taraflarca itiraz edilmemiş olup, bilirkişi raporunun Mahkememizce kabul edilen kıstaslara, ilmi verilere ve yerleşmiş içtihatlara uygun bulunması nedenleriyle bilirkişi raporu doğrultusunda uygulama yapılmıştır.

Davacının, olay nedeniyle duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ıstırabının kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacının statüsü, sosyal durumu, paranın alım gücü, işletilecek yasal faiz dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Bilirkişi raporu uyarınca davacı ………’ın MADDİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE,

2. Takdiren davacı ………….’a 5.000,00 YTL., (BEŞBİN YENİ TÜRK LİRASI) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,

3. Hükmedilen manevi tazminat miktarına davacı vekilinin istemi gibi dava tarihi olan 07.01.2008 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy