Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2008/1178 Esas 2008/1212 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2008/ 1178
Karar No: 2008 / 1212
Karar Tarihi: 03.12.2008

(2709 S. K. m. 125)

Davacı vekili 06.08.2008 tarihinde AYİM’de kayda alınan dava dilekçesi ile özetle; davacının, Tekirdağ/Çerkezköy 3’ncü Zh.Tug.K.lığında görevli Piyade Uzman Çavuş iken 2005 yılı atamalarında Erzurum/Dumlu’da bulunan 4’ncü Zh.Tug.K.lığına atamasının yapılması üzerine eski birliğinden ilişiğini kesip, aynı birlikte görevli olduğu ve Dumlu’daki biriliğe beraber atandığı bir uzman çavuş arkadaşının sevk ve idaresindeki özel otomobil ile yeni birliklerine katılmak üzere yolculuk yaptıkları sırada meydana gelen trafik kazası neticesinde sol kolunun omuzdan kırılması suretiyle yaralandığını, bu yaralanma neticesinde %20 fonksiyon kaybına uğradığını, bu şekilde mesleğe devamı zor olduğu için 2007 yılı Temmuz ayında süresi dolan sözleşmesini yenilemediğini, bu yaralanmanın, atandığı yeni birliğe gitmek için seyahat edildiği sırada meydana gelen bir trafik kazasından kaynaklanması nedeniyle idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davacının yaş haddinden önce sözleşmesini yenilemeyerek uzman çavuşluğu bırakmak zorunda kalmasında kaynaklanan maddi ve manevi zararlarını karşılaması gerektiğini, bu cümleden olarak 100.000 YTL. maddi ve 25.000 YTL. manevi olmak üzere toplam 125.000 YTL. tazminatın davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; davacının piyade uzman çavuş olarak Çerkezköy’de bulunan 3’ncü Zh.Tug.K.lığında görevli iken 2005 yılı atamalarında Erzurum/Dumlu’da bulunan 4’ncü Zh.Tug.K.lığına atamasının yapıldığı, bunun üzerine eski birliğinden ilişiğini kesen davacının, kendisi ile beraber aynı birlikte görevli olan kendisi de 4’ncü Zh.Tug.K.lığına atanmış bulunan arkadaşı P.Uzm.Çvş. …………..’ a ait olan ve adı geçen tarafından kullanılan araçla seyahat halinde iken 04.07.2005 tarihinde saat 20.30 sıralarında …………….’un aracın hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle meydana gelen kazada davacının sol omzunda kırık meydana geldiği, bu yaralanma nedeniyle gördüğü tedaviler sonucunda önce 3 ay ve daha sonra da 2 ay süreyle hava değişimi verilen davacının istirahat bitiminde Erzurum Mareşal Fevzi ÇAKMAK Askeri Hastanesinin 19.10.2007 tarihli ve 639 numaralı raporu ile sağ humerus kırığı ameliyatlısı, dirsek ve omuzda hareket kısıtlılığı, işgücü kayıp oranı %20 tanısı konmuş olmasına rağmen, TSK’de görev yapıp yapmayacağı hususunda karar verilmediği ve davacının görevine devam ettiği ve sözleşme süresinin bitiminde rapor tarihinden yaklaşık 3 ay önce sözleşmesini yenilemek istememesi nedeniyle 05.08.2007 tarihinde birliği ile ilişiğinin kesildiği, davacı vekilinin 15.05.2008 tarihli bir dilekçe ile davalı idareye başvurarak tazminat talebinde bulunduğu, bu talebe yasal süre içinde cevap verilmemesi üzerine maddi ve manevi tazminat istemli dava açtığı anlaşılmaktadır.

Anayasamızın 125 nci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak, Anayasada idarenin sorumluluğunun hangi esasa göre belirleneceği belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru isterse kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte bulunması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.

Davacının yaralanması olayının bir kamu hizmetinin ifası sırasında meydana geldiği veya bir hizmetle ilgili olduğu kabul edildiği takdirde davalı idarenin bu zararları tazmin yükümlülüğünün bulunduğu, aksi takdirde ise davacının uğradığını ileri sürdüğü zararlar yönünden idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. TSK personelinin atamalı olduğu birliğe katılması, kamu hizmetinin ifasına yönelik bir eylemdir. Bu anlamda, atamalı personelin yeni birliğine katılmak üzere yolculuk yapması, çok geniş bir yorum ile hizmetle ilişkilendirilebilirse de bu ilişkinin, idarenin kusursuz sorumluluğunu ya da duruma göre hizmet kusuruna bağlı sorumluluğunu gerektirip gerektirmeyeceğinin belirlenmesi zorunludur.

TSK’da görevli olup bir garnizondan başka bir garnizona atanan personele, bu yolculuk ve yer değişikliği için ortaya çıkan masrafları karşılamak amacıyla ilgili mevzuata göre harcırah ödenmekte, personelin yapacağı yolculuk kendi sorumluluğuna bırakılmaktadır. İşin doğası da bunu gerektirmektedir. İdare, tüm atamalı personelin nakil ve yolculuğunu temin etme yükümlülüğü altına sokulamaz. Bu durumun doğal bir sonucu olarak da, atama nedeniyle yapılan yolculuklar sırasında uğranılan zararlar nedeniyle idarenin herhangi bir şekilde sorumluluğu bulunmamaktadır. Somut olayı irdelediğimizde, davacının harcırahı ödenerek eski birliğinden ilişiğinin kesilmiş olması karşısında, yeni birliğine katılana kadar yapacağı yolculuk ve taşınma faaliyetlerinde idarenin bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Yeni birliğine gitmek üzere yapacağı yolculuğun şeklini seçmekte tamamen serbest irade ile hareket etme imkânına sahip olan davacının, bu yolculuğu bir arkadaşına ait özel araç ile yapmak şeklindeki tercihinin doğal sonucu, yolculuk sırasında ortaya çıkacak zararların sorumluluğunun da genel ilkeler çerçevesinde müsebbibine ait olmasıdır. Dolayısıyla, davacının yeni birliğine katılmak üzere yaptığı yolculuk kapsamında, idarenin bir hizmetinin ve buna bağlı olarak hizmet kusurunun bulunduğunun kabulü mümkün görülmemiştir.

Diğer taraftan, meydana gelen kaza ve sonucunda davacının yaralanması olayında, idarenin kusursuz sorumluluğunu gerektiren bir yönde mevcut değildir. Dosya içeriğinden kazanın, araç sürücüsü …………..’un kusurlu hareketlerinden ileri geldiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, meydana gelen zarar ile nedensellik bağı bulunan bir idari işlem veya eylem mevcut değildir. Bu hale göre, idari bir hizmetle ilgisi bulunmayan ve tamamen sürücüsünün kusurundan kaynaklanan özel araç kazası nedeniyle ortaya çıkan zararlardan idarenin sorumlu tutulması hukuken mümkün görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle;

Hukuki dayanaktan yoksun bulunan davacının MADDİ ve MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE,


KARŞI OY GEREKÇESİ

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20 nci maddesinin 1 nci fıkrası; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. hükmünü amirdir. Dolayısıyla AYİM’in bir davaya bakabilmesi için davacının asker kişi olması ve uyuşmazlık konusu işlerin Askeri hizmete ilişkin olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 6 ncı maddesine göre; Hizmet: Kanunlarla nizamlarda yapılması veyahut yapılmaması yazılmış olan hususlarda amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işlerdir. Dava konusu olayda davacının 2005 yılı genel atamaları ile 3 ncü Zh.Tug.Mknz.P.Tb.K.lığı (Çerkezköy/TEKİRDAĞ) emrinden, 4 üncü Zh.Tug.2 nci Mknz.P.Tb.K.lığı (Dumlu/ERZURUM) emrine atandırıldığı, kendisiyle aynı birliğe ataması yapılan P.Uzm.Çvş………….’un kullandığı araçla seyahat ettiği sırada 04.07.2005 tarihide saat 20.30 civarında İzmit Otoyolu Derince Bölge Trafik İstasyonuna 1 Km. Mesafede trafik kazazı geçirdiği anlaşılmaktadır. Dava dosyasında bulunan 15 nci Kor.K.lığına ait mesaj formunda; P.Uzm.Çvş………..’un kendi sevk ve idaresindeki hususi otomobille aracın içerisinde P.Uzm……….. ve sivil şahıs …………. olduğu halde Tekirdağ/Çerezköy’deki birliklerinden atama gördükleri Erzurum/Dumlu’ya giderken İzmit otoyolu Adapazarı istikametine Derince Bölge Trafik istasyonuna 1 Km. mesafede arkasından seyreden ford transit marka münibüsün aracının tamponuna vurması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek bariyerlere çarpmıştır. ibaresi mevcuttur.

15 nci Kor. K.lığınca çekilen mesaj formu, davacının kendisiyle aynı birliğe atanan Uzm.Çvş…………..’un aracıyla seyahat etmesi ve kazanın davacının görev yaptığı birliğin bulunduğu yer ile atandığı yer arasındaki karayolu üzerinde meydana gelmesi hususu birlikte değerlendirildiğinde davacının yeni atandığı birliğine katılmak üzere arkadaşının aracıyla atandığı birliğin bulunduğu merkeze seyahati esnasında meydana gelen kaza neticesinde yaralandığı anlaşılmaktadır.

Bir kişinin bulunduğu yerden görevi gereği bulunması gereken yere intikali hizmetin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu intikalin hangi vasıta ile yapıldığının hizmetle bağlantı yönünden herhangi bir önemi yoktur. Nitekim Mahkememizce kurs için geldiği İzmir’de kaldığı misafirhaneden kendi aracıyla kurs gördüğü yere giden pilot subayın yapmış olduğu kaza nedeniyle uğradığı zararın ve evinden askeri araçla Hv. K.K.lığına mesai için giden sivil memurun yolda geçirdiği kaza sonucu ölümü nedeniyle yakınlarının uğradığı zararın tazmini yönünde kararlar verilmiştir.

Davacı da atama emri doğrultusunda görevi gereği bulunması gereken yeni birliğine katılmak üzere giderken yolda geçirdiği kaza sonucu yaralanmıştır. Tayin ve atamalarda tayin ve atama gören personelin askeri araçlarla yeni görev yerlerine intikalleri mümkün olmamaktadır. Bunun yerine personele harcırah verilmek suretiyle intikali kendi imkanlarıyla yapmaları istenilmektedir. Bu durumda personel çeşitli yollardan bu intikalleri gerçekleştirmektedirler.

İntikalin sivil araçla, otobüsle, trenle veya askeri araçla yapılmasının, bu intikalin hizmet gereği yapılıp yapılmadığı hususunda herhangi bir önemi yoktur. Bu yüzden hizmet gereği askeri araçla yapılan intikaller ile sivil araçlarla yapılan intikaller arasında herhangi bir fark yoktur. Önemli olan bu intikalin askeri bir hizmet gereği olarak yapılıp yapılmadığı hususudur.

Olayımızda da davacı askeri bir hizmetin gereği olarak yeni atandığı birliğe katılmak üzere intikal ettiği esnada yaralanmıştır. Davacının yaralanması sonucu doğan zarar ile askeri hizmet arasında illiyet bağı mevcuttur. Dolayısıyla olayda her ne kadar davalı idareye atfı kabil bir hizmet kusurunun varlığından söz edilemez ise de; davacının zararının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazmini gerekir.

Kaldı ki sayın çoğunluk görüşünde de davacının yaralanması olayı askeri hizmete ilişkin bulunmuş olmalı ki olayda Mahkememizin görevli olduğuna karar verilerek dosya esastan görüşülmüştür. Aksi takdirde 1602 sayılı Kanunun 20 nci maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerekirdi.

Açıklanan tüm bu sebeple sayın çoğunluk görüşüne katılmadım. 03.12.2008 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy