Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2007/883 Esas 2009/466 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2007/ 883
Karar No: 2009 / 466
Karar Tarihi: 22.04.2009

(2709 S. K. m. 125)

Davacı vekili, 12.09.2007 tarihinde kayda giren dava dilekçesinde ve savunmaya karşı cevap dilekçesinde özetle; davacının askerlik hizmetini yapmakta iken geçirdiği kaza sonucu yaralandığını, davacının iş gücü kaybına uğradığı, duyduğu acı ve üzüntülere bağlı manevi zararları bulunduğunu iddia ederek, 60.000 YTL, maddi ve 7.000 YTL. manevi olmak üzere toplam 67.000 YTL. tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacının adli yardım istemi AYİM İkinci Dairesinin 02 Nisan 2008 tarih ve esas No.:2008/353 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının 14 ncü Mknz. P.Tug. K.lığı emrinde er olarak askerlik hizmetini yapmakta iken, 14.04.2006 tarihinde görevli olarak bulunduğu askeri araçla intikal esnasında, araç içi trafik kazası sonucu yaralandığı, tedavi altına alınan davacının tedavi süreci sonunda, Gölcük As. Hst. Sağlık Kurulu'nun 21.12.2006 tarih ve 1659 sayılı raporu ile sağ parietal kraniotomi defekti+Ll Vertebra burst fraktürü transpediküler fiksosyen füzyon ameliyatlısı, teşhisi ile D/63 F7 Askerliğe Elverişli Değildir kararı verildiği ve bu kararın 24.04.2007 tarihinde üst makamca onaylanarak kesinleştiği, davacı vekilinin davacının zararlarının tazmini talebi ile davalı idareye verdiği dilekçeye olumlu veya olumsuz bir cevap verilmemesi üzerine işbu davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.

İdare Hukuku ilkelerine ve T.C. Anayasasının 125 nci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür.

Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği Anayasa'da belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem arasında doğrudan bir illiyet bağının bulunması, zarara yol açan eylemin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur.

Hizmet kusuru sebebiyle idare aleyhine tazminata hükmolunabilmesi için, idarenin ifaya mecbur olduğu hizmetin idarece yapılmaması, geç yapılması veya kusurlu ifası gereklidir. İdarenin ajanları tarafından yapılmakla birlikte idareye ve yürüttüğü hizmete ilişkin kusurlu davranışlardan idare sorumludur. Hizmetin kurulması ve işletilmesinden doğan kusur idarenin sorumluluğunu gerektirir. Dava konusu olayda idarenin görevlisi olan P.Onb.........'nın kullandığı aracın devrilmesi, hizmetin iyi işlemediğini göstermektedir. Bu nedenle ajanın kusurunun hizmet kusuru teşkil etmesi karşısında, hizmetin kötü işlemesi niteliğinde, meydana gelen zararı hizmet kusuru ilkesi gereği karşılanması gerektiği, meydana gelen zararın, hizmet kusuru ilkesi gereği, zararın zarar gören üzerinde bırakılmayarak topluma yayılmasının, adalet, eşitlik ve hakkaniyet kurallarına uygun düşeceğinden, davacının zararlarının karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Mahkememizin yerleşmiş içtihatları uyarınca Emekli Sandığı iştirakçisi olmayanlara olay sebebiyle T.C. Soysal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğünce bağlanan aylıklar ve ödenen tütün ikramiyeleri yarar kabul edilerek davacıların maddi zararlarından düşüldüğünden bu husus araştırılmış T.C. Soysal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Dairesi Başkanlığının dosyada mevcut 11.03.2008 tarih ve SAYI: B.07.1.EMS.0.10.01.01/85.308.005 sayılı yazısıyla davacıya vazife malullüğü aylığı bağlandığı anlaşılmıştır.

GATA Adli Tıp kurumuna tespit ettirilen davacının çalışma gücü kayıp oranının yüzde 29 olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu bilgiler ışığında; maddi tazminat isteminde bulunan davacının maddi zararlarının tespit amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 02.03.2009 tarihli bilirkişi raporunda; 96.633 TL maddi zararına karşılık 245.396 TL maddi yarar sağladığı ve bu sebeple davacının maddi tazminat hak edişinin olmadığı belirtilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen ve itiraz edilmeyen bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara, ilmi verilere ve yerleşmiş içtihatlara uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının müterafık kusuru da dikkate alınarak uygulama yapılmıştır.

Davacıya duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ıstıraplarını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacının askerlik statüsü, sosyal durumu, paranın alım gücü dikkate alınarak uygun miktarlarda ve olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte manevi tazminat verilmesi de kabul edilmiştir. Ancak, davacıya maddi ve manevi zarar karşılığı olarak 2330 sayılı Kanun gereğince nakdi tazminat ödenmiş olup, Kanun gereğince bu tazminatın maddi ve manevi zararlar karşılığı ödendiği izahtan varestedir. Davacının maddi tazminat hak edişinin mevcut olmadığı, nakdi tazminat miktarının da manevi zararlar karşılığı olarak kaldığı, manevi zararların karşılığı olarak bu miktarın Mahkememizin emsal olaylarda takdir ettiği manevi tazminat miktarlarından fazla olması nedeniyle manevi tazminat isteminin reddine hükmedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Bilirkişi raporu uyarınca ve ödenen nakdi tazminat yararı dikkate alınarak davacı .............'in MADDİ ve MANEVİ TAZMİNAT istemli DAVANIN REDDİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy