Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2007/330 Esas 2009/350 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2007/ 330
Karar No: 2009 / 350
Karar Tarihi: 25.03.2009

(2709 S. K. m. 125) (818 S. K. m. 41, 44)

Davacılar vekili, 23.03.2007 tarihinde Denizli İdare Mahkemesi ve 27.03.2007 tarihinde AYİM kayıtlarına giren dava dilekçesinde ve 28.06.2007 tarihinde kayıtlara giren cevaba cevap dilekçesinde özetle; davacıların yakını P.Er...............'in askerlik görevi yaptığı sırada kazan dairesinde görevli olduğu esnada 08.03.2006 tarihinde elektrik akımına kapılmak suretiyle kaza geçirdiğini, tedavi gördüğü sırada 02.10.2006 tarihinde hayatını kaybettiğini, davalı idarenin zararın karşılanması konusundaki taleplerine suskun kalması sebebiyle dava açmak zorunda kaldıklarını, ölüm olayının gerçekleşmesinde idarenin, elektrik panosunun emniyet altına alınmamış olması yani panonun gerçek anlamda kilit altına alınmaması, müteveffa erin yanında nezaretçi ya da sorumlu teknisyen olmadan tek başına çalıştırılması, müteveffa ere geç müdahale edilmiş olması sebepleriyle hizmet kusurunun bulunduğunu, zararın idarenin eyleminden doğduğunu ve zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunduğunu, davalı idarenin hizmet kusuru bulunmasa bile kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca zararın karşılanması gerektiğini belirterek davacılardan anne ve babaya ayrı ayrı 10.000,00 YTL maddi ve 10.000,00 YTL manevi tazminatın ve kardeşlerden her birine 5.000,00 YTL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların yakını P.Er..........'in 08.03.2006 tarihinde kışla mutfağı kazan dairesinde görevli iken, yetki ve sorumluluğu dışında olan elektrik panosunu açarak elektrik panosunun içinde bulunan Volkmeni almak isterken elektrik akımına kapılması sebebiyle ağır şekilde yaralandığı, olayı müteakiben uygulanan tıbbi müdahaleyi takip eden süreçte tedavisinin devam ettiği sırada GATA Hastanesinde 02.10.2006 tarihinde vefat ettiği, davacıların vekilleri aracılığıyla 13.12.2006 ve 10.01.2007 tarihli dilekçeler ile maddi ve manevi tazminat istemiyle davalı idareye yaptıkları başvuruya süresi içinde idarece olumlu veya olumsuz bir yanıt verilmemek suretiyle taleplerinin zımnen reddi üzerine işbu davayı açtıkları anlaşılmıştır.

İdare hukuku ilkelerine ve T.C. Anayasasının 125 nci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği ise Anayasada belirtilmemiş olup bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır, ister hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için bir zararın varlığı, zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararlı sonuçla eylem veya işlem arasında doğrudan doğruya bir illiyet bağının bulunması, zarara yol açan işlem veya eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi veya kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Maddi olguda bu koşullardan birinin yokluğu idarenin tazmin sorumluluğunu kaldırır. Ortada bir zarar yoksa veya meydana gelen zarar idari eylem ya da işlemden doğmamış ise yahut zararla idari eylem veya işlem arasında nedensellik bağı kurulamıyorsa idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemez.

Devlet adına kamu hizmeti yürüten idarenin, halin icaplarına ve ihtiyaçlara göre hizmeti, devamlı ve en iyi şekilde topluma arzetmesi, hizmeti yürütürken kimsenin zarara uğramamasını sağlamak maksadıyla gerekli önlemleri alması zorunludur. Bu zorunluluğun gereği gibi yerine getirilmemesi, hizmetin amacına uygun biçimde işlemediğini, yeterli önlem alınmadığını gösterir.

Davacıların yakınının ölümü olayında elektrik panosunun kilidinin, panoyu emniyete almak ve yetkisiz kişilerin ulaşmasını engellemek fonksiyonunu icra etmediği, kullanılan panonun eski tip olması ve gereken tedbirlerin alınmamış olması, davacının kazan dairesindeki görevine ve elektrik panosu ile ilgili işlemlere nezaret edecek personelin tefrik edilmemiş olması, denetim faaliyetinin gerektiği gibi icra edilememiş olması sebepleriyle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ve davacıların zararının idarece karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Her ne kadar davalı idare dava konusu olayda, davacının kendi kusurlu hareketi sebebiyle üzücü olayın meydana geldiğini, idareye atfı kabil hiçbir kusurun bulunmadığını dolayısıyla zararlı sonuç ile eylem arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürmekte ise de olayın bir kamu hizmeti olan askerlik görevi sırasında ve davacılar yakınının görevli bulunduğu kazan dairesinde meydana geldiğinde kuşku bulunmamaktadır. Davacıların yakınının görevli olduğu kazan dairesinde elektrik panosunu, yetkisi ve görevi olmadığı halde, emir ve talimatlara riayet etmeksizin açması büyük oranda kusurlu bir davranış olarak kabul edilmekle birlikte zararlı sonuç ile görev arasındaki illiyet bağını kesecek nitelikte olmadığından davalı idarenin bu yöndeki savunmasına itibar edilememiş ancak hizmetle zararlı sonuç arasındaki illiyet bağını kesecek boyutta olmamakla birlikte davacılar yakınının ölümü olayında müterafik kusuru bulunduğu kanaatine varıldığından, tazminat miktarları davacılar yakının müterafik kusuru dikkate alınarak tespit edilmiştir.

Davacı anne ve babaya T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca bağlanacak aylıklar maddi tazminat hesabında yarar kabul edildiğinden bu husus araştırılmış, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 14.01.2009 gün Sayı.:B.13.2.SGK.0.10.02.00.01.02 / 85.541.029 sayılı yazısından, davacılar yakını ..............'in durumunun Vazife Malullüğü Tespit Kurulu'nca incelenerek, anılan kurulun 22.11.2008 tarih ve 934 sayılı kararıyla hakkında Vazife Malullüğü hükümlerinin uygulanmasına imkan bulunmadığına karar verildiği, bu nedenle davacı anne ve babaya aylık bağlanamadığı,ikramiye ödenemediği ve ek ödeme yapılamadığı anlaşılmıştır.

Davacıların, maddi zararlarının tespiti için hesap bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 02.03.2009 tarihli bilirkişi raporunda; davacı anne .............'in 27.375,00 TL. davacı baba .............'in 26.783,00 TL maddi tazminat hak edişinin olduğu bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen ve itiraz edilmeyen bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara ve ilmi verilere uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda uygulama yapılmıştır.

Davacılara, olay sebebiyle duydukları ve ömür boyu duyacakları acı ve ıstıraplarını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, davacıların statüsü, sosyal durumu, paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz dikkate alınarak olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı anne ...........ve davacı baba.............'e bilirkişi raporu uyarınca ve davacılar yakınının müterafık kusuru da dikkate alınarak ayrı ayrı 7.000,00'er TL. (YEDİBİNER TÜRK LİRASI) maddi tazminat VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,

2. Davacı anne .......... ve davacı baba ................'e takdiren ve davacılar yakınının müterafık kusuru da dikkate alınarak ayrı ayrı 3.000,00'er TL. (ÜÇBİNER TÜRK LİRASI) manevi tazminat VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,

3. Davacı kardeşler ........... ve ..........'e takdiren ve davacılar yakınının müterafık kusuru da dikkate alınarak ayrı ayrı 1.000,00'er TL. (BİNER TÜRK LİRASI) manevi tazminat VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,

4. Hükmedilen maddi tazminat miktarına davacılar yakınının yeniden gelir elde edeceği varsayılan 21.01.2007 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

5. Hükmedilen manevi tazminat miktarlarına olay tarihi olan 02.10.2006 tarihinden, ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

6. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 71 nci maddesi gereğince yargılama giderlerinin (posta giderleri dahil) DAVALI İDAREYE YÜKLETİLMESİNE, ancak 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince muaf tutulan davalı idare aleyhine harca hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,

7. Davacılar tarafından peşin yatırılan 711,70 TL. (YEDİYÜZONBİR TÜRK LİRASI YETMİŞ KURUŞ) harcın istemi halinde DAVACILARA İADESİNE,

8. Davacılar tarafından peşin yatırılan ve sarf edilen 43,00 TL.(KIRKÜÇ TÜRK LİRASI) posta giderinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,

9. Davacılar tarafından peşin yatırılan ve sarf edilen 150,00TL.(YÜZELLİ TÜRK LİRASI) bilirkişi ücretinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,

10. Hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince ayrı ayrı nisbi olarak hesabedilen 2.640,00 TL.(İKİBİNALTIYÜZKIRK TÜRK LİRASI) avukatlık Ücretinin DAVALI İDAREDEN ALINARAK, DAVACILARA VERİLMESİNE,

KARŞI OY GEREKÇESİ

Davacıların yakını kışla mutfağı kazan dairesinde görevli iken, yetki ve sorumluluğu dışında olan elektrik panosunu açarak elektrik panosunun içinde bulunan volkmeni almak isterken elektrik akımına kapılması sebebiyle ağır şekilde yaralanmış, olayı müteakiben uygulanan tıbbi müdahaleyi-takip eden süreçte tedavisinin devam ettiği sırada GATA Hastanesinde vefat etmiştir. Olay hakkındaki 6.Kolordu K.lığı Askeri Savcılığının Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı'nda müteveffanın yetki ve sorumluluğu dışına çıkarak açmaması gereken elektrik panosunu, kilit plastik tertibatını zorlamak suretiyle anahtar kullanmaksızın açarak volkmeni saklamaya veya önceden oraya sakladığı volkmeni almaya çalışırken elektrik akımına kapıldığı, birlik komutanlığınca böyle bir olayın meydana gelmemesi için her türlü tedbirin alındığı, olayın ölenin kusurlu hareketi sonucu kazaen gerçekleştiği belirtilmiştir.

İdare Hukuku ilkelerine ve Anayasasının 125 nci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, idarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın varlığı, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması, zarara yol açan işlem ve eylemin bir hizmet kusuru teşkil etmesi veya kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanmasına elverir nitelikte olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur.

Sayın çoğunluk kararında Davacının çarpılmasına yol açan elektrik panosunun kilidinin, panoyu emniyete almak ve yetkisiz kişilerin ulaşmasını engellemek fonksiyonunu icra etmediği, kullanılan panonun eski tip olması ve gereken tedbirlerin alınmamış olması, davacının kazan dairesindeki görevine ve elektrik panosu ile ilgili işlemlere nezaret edecek personelin tefrik edilmemiş olması, denetim faaliyetinin gerektiği gibi icra edilememiş olması sebepleriyle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu belirtilmiş olsa da, dosyada yer alan bilgi belgelerden KYOK'ta, teknik incelemelerde ve idari tahkikat raporunda, kilidin arızalı olduğu konusunda bu hususları teyit edecek bir bilgi bulunmamakta, aksine panonun kilidinin sağlam olduğu ve müteveffa tarafından kasten/bilerek açıldığı, ayrıca davacıya emniyet tedbirlerinin tebliğ edilmiş olduğu belirtilmekte, bu hususlar, kanımızca, sadece ispat edilemeyen sübjektif iddialar olarak kalmaktadır. Elektrik panosunun başına sürekli nezaret edecek bir personel konulmasının düşünülemeyeceği, müteveffanın görevinin de bu elektrik panosu ile hiçbir ilgisinin olmadığı, kişinin kasten/bilerek kilidi açması suretiyle bu hatayı yaptığından dolayı davalı idareye bu olayda sorumluluk yüklemenin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Ne kadar tedbir alınırsa alısın kusur işleme iradesinin bir dereceye kadar engellenebileceği, olayda idareye izafe edilebilecek hizmet kusuru bulunmadığı, olayın idarenin herhangi bir kusurundan değil, davacılar yakının kendisine tevdi edilen görevle uyuşmayan emniyet ve kazaların önlenmesi bakımından yazılı ve sözlü olarak verilen emirlere aykırı şekilde hareket etmesinden meydana geldiği, istenmeyen olayda davacılar yakınının tamamen kusurlu bulunduğu, kişinin tamamen kendi iradesi ile yaptığı, görev ile de illiyet bağı da olmayan hatalı davranışlar sonucu oluşan zararların idareye yüklenemeyeceği değerlendirilmektedir. Tüm bu sebeplerle maddi ve manevi tazminata hükmeden sayın çoğunluk kararına katılmadık. 25.03.2009 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy