Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire 2007/1101 Esas 2008/1065 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 2. Daire
Esas No: 2007/ 1101
Karar No: 2008 / 1065
Karar Tarihi: 22.10.2008

(2709 S. K. m. 125)

Davacı vekilinin 25.05.2007 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinin,dava konusu edilen maddi ve manevi tazminat istemi ile ilgili olarak davalı idareye müracaat edilip edilmediği belirtilmediğinden ve dilekçe reddini gerektiren diğer hususların bulunması nedeni ile AYİM İkinci Dairesinin 06.06.2007 tarih ve Esas No.:2007/536, Karar No.:2007/519 sayılı kararı ile reddedildiği, bu karar üzerine davacı vekili 13.07.2007 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde öngörülen noksanlıkların ikmal edildiğini ve davalı idareye ön müracaatta bulunulmadığını bildirmesini müteakip AYİM İkinci Dairesinin 25.07.2007 tarih ve Esas No.:2007/754,Karar No.:2007/650 sayılı kararı ile dava dilekçesinin görevli mercie tevdiine karar verildiği, dilekçenin 30.07.2007 tarihinde M.S.B.na ulaştırılmasını müteakip davacı vekilinin 08.11.2007 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacının Bl.K.nı tarafından verilen atış tabelalarının duvara montaj edilmesine ilişkin emri yerine getirirken tornavidanın kayması ve sol gözüne isabet etmesi neticesinde sol gözünde görme kaybı olduğunu, bu nedenle 10.000 YTL. maddi, 50.000 YTL. manevi olmak üzere toplam 60.000 YTL. tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir

Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden; davacının, aldığı emir gereği 26 Mayıs 2006 tarihinde sorumlu olduğu 1 nolu atış alanındaki bekleme yerinde bulunan levhaları duvara monte etmek maksadıyla elektrikli matkap ile duvara delik açtığı, müteakiben tornavida ile vidayı duvara monte ederken tornavidanın kayması sonucu sol gözünden yaralandığı, davacıya olay sonrası hemen tıbbi müdahalenin yapıldığı, önce birlik revirine, buradan Etimesgut Asker Hastanesine ve buradan da GATA’ya sevk edildiği ve meydana gelen yaralanma sebebi ile 26.05.2006 tarihinde ameliyat yapıldığı, 27.06.2006 tarihinde sol göz lens aspirasyonu ve göz içi lens implantasyonu yapıldığı, tedavi ve kontrollerini müteakip GATF. K.lığının 04.01.2007 tarih ve 20030022205 sayılı hasta kayıt numarası ile yapılan muayenesi sonunda sol gözde tashihle görmenin 0,3 düzeyinde olduğu, durumunun A/6 F 2 ye uygun olduğu, iki ay sonra kontrole gelmesinin gerektiği, sınıfı görevini yapabileceğinin belirtildiği, olay ile ilgili yapılan idari tahkikat sonunda davacının tornavida ile vidayı duvara monte ederken tornavidanın kayması sonucu sol gözünden yaralanması olayının meydana gelmesinde herhangi bir kusur ve ihmalin olmadığına dair 29.05.2006 tarihli sonuç ve kanaat raporu düzenlendiği anlaşılmıştır.

İdare Hukuku İlkelerine ve T.C.Anayasasının 125 nci maddesine göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu suretle idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak, Anayasada idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş, bu meselenin halli doktrin ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru, ister kusursuz sorumluluk ilkelerine dayandırılsın, idarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir. İlliyet bağının kesilmiş sayılması için zararın tümüyle hizmete ve idare tüzel kişiliğine yabancı unsurlardan doğması gerekmektedir.

Olayda idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmamaktadır. Ancak yaralanma olayının kamu görevinin ifası sırasında meydana geldiği, görevden kaynaklandığı, eylem ile zarar arasında doğrudan bir illiyet bağı bulunduğu nazara alındığında, zararın sadece zarar gören üzerinde bırakılmayıp tüm topluma yansıtılması adalet, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun düşeceğinden, uğranılan zararın kusursuz sorumluluk kuram ve ilkesi gereğince davalı idarece karşılanması gerektiği, diğer yandan davacının bahse konu olayın meydana gelmemesi için rütbeli ve sorumluluk sahibi bir kişinin göstermesi gerekli asgari dikkati göstermemek koruyucu gözlük veya malzeme kullanmamak suretiyle müterafık kusurunun da bulunduğu sonuç kanaatine varılmıştır.

Davacı Tnk.Üçvş…………’ın GATF Hastanesi Baştabipliği’ne müracaatının sağlanarak olay nedeniyle meydana gelen yaralanması sonucunda hali hazırdaki durumu itibarıyla TSK.de görev yapmaya elverişli olup olmadığının, elverişli ise kalıcı sakatlığının bulunup bulunmadığının, kalıcı sakatlığı varsa ne olduğunun ve SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğüne uygun olarak çalışma gücü kayıp oranın Sağlık Kurulu raporu ile tespit edilerek Mahkememize gönderilmesinin temini için 26 Mart 2008 tarihli ara kararımız ile GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’na sevkine karar verildiği, bu ara kararımız üzerine sevk edildiği GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 06 Mayıs 2008 tarih ve 08/1564 sayılı rapordan sol göz penetrasyon sekeli, psodöfaka neden olan yaralanmasının TSK.da görev yapmaya elverişli olduğu, SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre genel vücut çalışma gücü kayıp oranının da meslek grubuna göre %17 olduğu nun belirtildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda çalışma gücü kayıp oranı da dikkate alınarak efor kaybına bağlı olarak davacının, maddi zararının tespiti için hesap bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, resen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize ibraz edilen 09.06.2008 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 35.142,00 YTL. maddi tazminat hak edişinin olduğu bildirilmiştir.

Taraflara tebliğ edilen ve itiraz edilmeyen bilirkişi raporu, Mahkememizce kabul edilen kıstaslara ve ilmi verilere uygun bulunduğundan bilirkişi raporu doğrultusunda uygulama yapılmıştır.

Davacıya, olay sebebiyle duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ıstırabını kısmen de olsa karşılayabilmek amacıyla olayın meydana geliş şekli, tarihi, askerlik statüsü, sosyal durumu, paranın alım gücü ve işletilecek yasal faiz dikkate alınarak olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı ……….’a bilirkişi raporu uyarınca ve müterafık kusuru da dikkate alınarak istemi gibi 10.000,00 YTL. (ONBİN YENİ TÜRK LİRASI) maddi tazminat VERİLMESİNE,

2. Davacı ……….’a müterafık kusuru da dikkate alınarak takdiren 12.000,00 YTL.(ONİKİBİN YENİ TÜRK LİRASI) manevi tazminat verilmesine, fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,

3. Hükmedilen maddi tazminat miktarına davacının olay tarihini müteakip ilk görev aylığına müstehak olduğu 15.07.2006 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,

4. Hükmedilen manevi tazminat miktarlarına olay tarihi olan 26.05.2006 tarihinden, ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDE DOKUZ) yasal faiz YÜRÜTÜLMESİNE,


AYRIŞIK OY GEREKÇESİ

Zararın zarara uğrayanın tutumundan doğması, başka bir deyişle zarar görenin kusurlu olması durumunda ya yürütmenin sorumluluğu tamamen ortadan kalkar, yada duruma göre, yürütme kısmen sorumlu olur. Bu durum hem kusura dayalı sorumluluk, hem de kusursuz sorumluluk için geçerlidir. (A.Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetsel Yargı, 20. Bası, Ağustos-2004, sayfa 324) Silahlı Kuvvetler personeli ile ilgili tazminat davalarında zarara uğrayanın müterafik kusuru genellikle o kimsenin bir hizmet ya da disiplin emrine aykırı davranışı biçiminde ortaya çıkar.

Dava konusu olayın meydan gelmesinde Birlik Komutanlığınca yaptırılan idari tahkikat raporunda da belirttiği gibi, gerek davacının gerekse başka bir kimsenin herhangi bir kusur ve ihmali mevcut değildir. Olay yapılan hizmetin taşıdığı risk sonucu meydana gelmiştir. Olayda davacının kusur addedilebilecek herhangi bir emre aykırı davranışı veya ihmali bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının müterafik kusuru söz konusu değildir. Aksine bir kabul, meydana gelen her olayda davacıların müterafik kusurunun varlığı sonucunu doğurur. Örneğin böyle bir kabule göre, mayına basarak yaralanan veya şehit olan bir personelin mayına basmamak için gerekli tedbirleri olmadığı için müterafik kusuru olduğunu kabul etmek gerekir. Bunun da hakkaniyete uygun olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Bu nedenle herhangi bir kusurlu davranışı olmayan, verilen emir ve talimatlara aykırı davranmayan ancak yapılan işin taşıdığı risk sebebiyle herkesin başına gelebilecek şekilde yaralanan davacının müterafik kusuru bulunmadığından, zararın hesaplanmasında müterafik kusurun varlığını kabul eden sayın çoğunluk görüşüne katılmadım. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy