Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2014/148 Esas 2014/883 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2014/ 148
Karar No: 2014 / 883
Karar Tarihi: 14.10.2014

(6413 S. K. m. 13, 20) (3466 S. K. m. 16) (1632 S. K. m. 30)

Davacı, 27.12.2013 tarihinde Antalya Bölge İdare Mahkemesi'nde, 03.01.2014 tarihinde ise AYİM'de kayda giren dava dilekçesinde özetle; Antalya İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü emrinde görevli olduğu 15.05.2013 tarihinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında rüşvet almak ve 5607 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kamu davası açıldığını, yargılama sürerken Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 04.11.2013 tarih ve 2013/15 sayılı kararı ile 6413 sayılı TSK Disiplin Kanununun 13 ve 20'nci maddeleri gereğince hakkında ayırma disiplin cezası verildiğini ve 08.11.2013 tarihinde TSK'dan ilişiğinin kesildiğini, Antalya İl Jandarma K.lığı emrinde görevli olup yargılaması devam eden emsal personellerin ilişiği kesilmediği halde kendisinin ilişiğinin kesildiğini, tesis edilen işlemin 3466 sayılı Kanunun 16/f maddesi ile As.C.K.nun 30’uncu maddesine aykırı olduğunu öne sürerek iptaline ve maaş kesintilerinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyası ile davacıya ait özlük ve sicil dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Antalya İl J.K.lığı KOM Şb.Md.lüğü emrinde 2000 yılı neşetli UzmJ.IV.Kad.Çvş. sınıf ve rütbesinde görev yapmakta olan davacının 6413 sayılı Kanunun 13/3 maddesi uyarınca sıralı disiplin amirlerince Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılması teklif edilerek 02.08.2013 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği; müteakiben durumunun Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nda görüşülerek anılan Kurulun 04.11.2013 tarih ve 2013/15 sayılı kararı ile 6413 sayılı Kanunun 13 ve 20’nci maddesi l’inci fıkrası (b) bendi uyarınca Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın 07.11.2013 tarihinde Jandarma Genel Komutanı tarafından onaylanarak 08.11.2013 tarihinde davacıya tebliğ edilip ilişiğinin kesilmesi üzerine süresinde olmak üzere AYİM’de bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır.

3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 15"inci maddesinde yer alan; “Disiplinsizlik ve ahlaki durumları nedeniyle ’Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir’ şeklinde sicil düzenlenen Uzman Jandarmalar meslekten hemen çıkarılırlar ve haklarında Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme, 31.01.2013 tarih ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 45’inci maddesinin 10’uncu fıkrasıyla yürürlükten kaldırılmış ve böylece uzman jandarmaların disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle ayırma işlemlerinin 3466 sayılı Kanunun öngördüğü ayırma sicil belgesi düzenlenmesi yoluyla gerçekleştirilmesi uygulaması sonlandırılmıştır.

16.02.2013 tarih ve 28562 sayılı Resmi Gazete ile yayımlanarak, uzman jandarmalar açısından yayımlandığı tarihte yürürlüğe giren 6413 sayılı Kanun; “Silahlı Kuvvetlerden ayırma” işlemini bir disiplin cezası olarak ele almış ve buna ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

6413 sayılı Kanunla; uzman jandarma statüsündeki personel de kapsama alınmış (md.2), “Disiplinsizlik: Bu Kanuna göre disiplin cezası ile cezalandırılan fiil ve haller” şeklinde tanımlanmış (md.3), herhangi bir fiilden dolayı ilgili hakkında yapılan adli soruşturma veya kovuşturmanın, aynı fiilden dolayı ayrıca disiplin soruşturması ve tahkikat yapılmasını, disiplin cezası verilmesini ve bu cezanın yerine getirilmesini engellemeyeceği kuralı benimsenmiş (md.5), disiplin cezası vermeye yetkilendirilmiş kişi ve kurullarca, disiplin cezası uygulanması ile ilgili takdir haklarının ölçülü, adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde kullanılacağı, takdir hakkının mutlaka gerekçeli olacağı, takdir hakkı kullanılırken disiplinsizliğin işleniş biçimi, yeri, zamanı, askeri hizmete olumsuz etkisinin ağırlığı, disiplinsizlik yapan personelin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, önceki disiplin durumu, samimi ikrarı ve gösterdiği pişmanlık gibi hususların dikkate alınacağı (md.6), maiyetinden birinin disiplinsizlik teşkil edebilecek bir fiilini veya mesleğe aykırı tutum ve davranışını herhangi bir şekilde öğrenen disiplin amirlerince, olayın araştırılması gerektiğine kanaat getirilirse, yazılı olarak görevlendireceği soruşturmacılar vasıtasıyla ya da şahsen disiplin soruşturması yapılacağı (md.7) “Silahlı Kuvvetlerden ayırma” disiplin cezasının yüksek disiplin kurulları tarafından verileceği (md.11), Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının, personelin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi veya durumuna göre sözleşmesinin feshedilmesi sonucunu doğuracağı, bu cezanın kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığında oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verileceği ve ilgili kuvvet komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının onayı ile yerine getirileceği, anılan cezanın; disiplin amirlerinden en az ikisinin teklifi üzerine yüksek disiplin kurulları tarafından verilebileceği gibi, eldeki bilgi ve belgelere göre yüksek disiplin kurulları tarafından resen de verilebileceği, kuvvet komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında teşkil edilecek yüksek disiplin kurullarının; kurmay başkanının başkanlığında personel, istihbarat ve harekât başkanları, personel ve tayin dairesi başkanları, adli müşavir veya hukuk müşaviri, kıdem, sicil ve personel yönetimi ile ilgili şube müdüründen oluşacağı, yüksek disiplin kurullarında kararların oy çokluğu ile alınacağı, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verilmesine ilişkin sürecin; disiplin amirlerinin teklifi ile başlatılması hâlinde süreci başlatan disiplin amiri tarafından, diğer durumlarda ise yetkili komutanlıklar vasıtası ile yüksek disiplin kurulları tarafından hakkında karar verilecek personelin savunmasının alınacağı, yazılı savunma haricinde, yüksek disiplin kurulu tarafından gerek görülmesi veya personelin talepte bulunması hâlinde personelin sözlü olarak da ifade vermeye çağrılabileceği (md. 13) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektirecek durumun oluştuğunun disiplin amirleri tarafından tespit edilmesinden itibaren bir yıl ve her hâlde disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlendiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra aynı sebeple yüksek disiplin kurulu tarafından ceza verilemeyeceği (md.39) ve son olarak bu Kanunun 13’üncü maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen istisna haricinde disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından savunma alınmadan disiplin cezası verilemeyeceği, isnat olunan hususlar ile savunma için verilen sürenin açıkça ve yazılı olarak ilgiliye bildirileceği, üç iş gününden az ve on iş gününden fazla olmamak üzere verilecek süre içinde savunmasını yapmayan personelin savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı (md.40) düzenlenmiş bulunmaktadır.

Ayrıca 6413 sayılı Kanunun 20’inci maddesinde de, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler tek tek sayılmıştır. Bu maddeye göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler;

”a) Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek: Nafaka, trafik kazası, doğal afet, personelin öngöremeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk hâlleri hariç olmak üzere, aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık hâline getirmektir.

b) Ahlaki zayıflık: Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır.

c) Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.

ç) Gizli bilgileri açıklamak: Yetkisi olmadığı hâlde, devletin güvenliği ile iç ve dış siyasi yararlarına ilişkin elde ettiği gizli bilgileri yetkisiz kişi ve kuruluşlara vermek, ulaştırmak veya açıklamaktır.

d) İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak: Siyasi partilere girmek, ideolojik veya siyasi faaliyetlere karışmak, ideolojik veya siyasi amaçlarla disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmaktır.

e) Uzun süreli firar etmek: Geçerli bir mazereti olmaksızın kesintisiz olarak bir yıldan fazla süre ile izin süresini geçirmek veya firar hâlinde bulunmaktır.

f) Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek: Disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirmek veya aldığı disiplin cezalarına rağmen ıslah olmamaktır.

g) İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak: İffetsizliği anlaşılmış olan bir kimse ile bilerek evlenen veya evlilik bağını devam ettirmekte veya böyle bir kimseyi yanında bulundurmakta veya karı koca gibi herhangi bir kimse ile nikahsız olarak devamlı surette yaşamakta ısrar etmektir.

ğ) Gayri tabii mukarenette bulunmak: Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunmak yahut bu fiili kendisine rızasıyla yaptırmaktır.” şeklinde belirtilmiştir.

Diğer taraftan aynı Kanunun “Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası verilmesi” başlıklı 21’inci maddesi; “(1) Aşağıda belirtilen durumlar disiplinsizliği alışkanlık hâline getirme olarak kabul edilir ve sözleşmeli subay ve astsubaylar hariç subaylar, astsubaylar ve uzman jandarmalar hakkında ayırma cezası verilir.

a) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son bir yıl içinde on sekiz disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam on iki defa veya daha fazla disiplin cezası almak.

b) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son beş yıl içinde otuz beş disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam yirmi beş defa veya daha fazla disiplin cezası almak.

(2) Birinci fıkra kapsamında ceza puanlarının hesaplanması ekli (2) sayılı çizelgeye göre yapılır.” hükmüne amir bulunmaktadır.

İşlemin yetki ve şekil/usul unsurları yönünden yapılan incelemeye ilişkin olarak;

Yukarıda belirtildiği üzere, davacı hakkındaki Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin sürecin 6413 sayılı Kanunun 13/3 maddesi uyarınca en az iki disiplin amirinin teklifi ile başlatıldığı ve Jandarma Genel Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği, süreci başlatan disiplin amiri tarafından yazılı olarak yine kanunda öngörülen süreler zarfında olmak üzere 15.07.2013 tarihinde savunmasının istenildiği, davacı tarafından da 24.07.2014 tarihinde yazılı savunmanın yapılmış olduğu, talepte bulunması halinde Yüksek Disiplin Kurulu’nda da sözlü olarak ifade verebileceğinin davacıya 31.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 04.11.2013 tarihinde toplanan Yüksek Disiplin Kurulu’nun kanunda belirlenen kişi ve makamların katılımıyla teşkil edildiği ve Yüksek Disiplin Kurulu’nda alınan kararın Jandarma Genel Komutanı tarafından 07.11.2013 tarihinde onaylanarak yerine getirilmiş olduğu nazara alınarak dava konusu işlemde yetki ve şekil/usul unsurları yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı saptanmıştır.

İşlemin diğer unsurları yönünden yapılan incelemeye ilişkin olarak:

Kamu hizmetinin iyi bir şekilde yürütülmesi için bir vasıta olan idarenin, bu hizmetin iyi yürümesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan ajanlarını alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonra da bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden artık verim alınması imkanı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak ajanlarını bünyesi dışına çıkarması da doğaldır. İşte Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası da, bu amaçla askeri idareye mevzuatla tanınmış bir yetkidir. Ne var ki, bu yola başvururken çok dikkatli olunması, kriterlerin titizlikle tespit edilmesi, personeli çalışmaya yöneltebilecek, çeki düzen verebilecek uygun vasıta ve yöntemler mevcutken (atama, sicil, terfi, teşvik ve yönlendirme vb.) statü dışına çıkarılma gibi sonuçları çok ağır bir yola başvurulmaması gerektiği, aksi halde bu davranış biçiminin kamu yararına ve hukuka aykırı düşeceği izahtan varestedir.

Bu açıklamalar ışığında davacının durumu incelendiğinde; Uzman Jandarma Okulunu bitirerek 2000 yılında TSK’ne katılan davacı hakkında 2000-2013 yılları arasında (13) ayrı sicil döneminde sicil amirlerince değerlendirmeler yapılmış olduğu, sicil notları ortalamasının “çok iyi” seviyede gerçekleştiği, 2001, 2002 ve 2003 yılı sicil belgelerinde hakkında muhtelif menfi kanaatler belirtilmiş olduğu; meslek hayatı süresince toplam 16 kez takdir ile ödüllendirildiği; işlemiş olduğu muhtelif disiplin suç ve tecavüzleri nedeniyle farklı disiplin amirlerince (1) kez uyarma, (1) kez 1/20 aylıktan kesme ve 1 kez de (7) gün hizmet yerini terk etmeme disiplin cezaları ile cezalandırılmış olduğu anlaşılmıştır.

Diğer taraftan davacı hakkında Antalya İl J.K.lığı emrinde görev yapmakta iken Antalya C.Başsavcılığının 06.06.2013 tarih ve 2013/12071- 692 Esas-İddianame sayılı iddianamesi ile” Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen talimata istinaden KOM Şube Müdürlüğü tarafından şüpheliler G. Ç. ve E. Y. 'a yönelik 5607 Sayılı Kanuna Muhalefet (Akaryakıt Kaçakçılığı) suçundan 01/02/2013 günü teknik dinleme ve izleme destekli çalışma başlatıldığı, bu kapsamda elde edilen delillerle şüpheliler G.Ç. ve E.Y.'ın akaryakıt kaçakçılığı eylemlerinin Antalya 11 Jandarma Komutanlığı EPDK görevlisi olarak görev yaptığı tespit edilen şüpheli Uzman Çavuş M....’nın kasten göz yumduğu, şüpheli Mehmet Avcı'nın suça konu STARPET-LALE PETROL adlı benzin istasyonu işleticisi G.Ç. ve muhasebecisi E. Y. ile sürekli irtibat halinde bulunduğu, bu benzin istasyonunun kaçak akaryakıt satışı yaptığına ilişkin gelen ihbarları şüpheli M..'nın denetlemeye gelmeden diğer şüpheliler G.Ç. ve/veya E.Y.'ı arayarak denetime geleceğini, dikkatli olmaları gerektiğini söyleyerek şüphelileri uyardığı tespit edilmiştir.

Şüpheli M……. ile diğer şüpheliler arasındaki bu ilişkinin rüşvet anlaşması sonucu olduğu değerlendirilerek şüpheli M...'nın kullanımında bulunan GSM hatları mahkeme kararı ile projeye dahil edilmiştir.

Şüpheliler G.Ç. ve E.Y.'ın suça konu benzin istasyonunda gizli bölme/tank yaptırarak kaçak akaryakıt satışı yaptıkları, bu kaçak tankın benzin istasyonu binasının arka tarafında ve yer altında bulunduğu, şüphelilerin kaçak akaryakıt getirdikleri sırada diğer şüpheli M..... ile irtibatlı oldukları ve M....'nın yol kontrolü bulunup bulunmadığı hususunda şüphelilere bilgi aktardığı, şüphelilerin kendi aralarındaki görüşmelerini teknik takibe takılmamak için internet uyumlu cep telefonlarından ve internet üzerinden telefon görüşmesi yaptıkları, kaçak akaryakıtın muhafaza edildiği bu gizli tanktan Jandarma EPDK görevlisi şüpheli M……’nın da haberdar olduğu, şüphelilerin pompalara kurulan gizli ve uzaktan kumandalı düzenekler ile otomasyon sistemi devre dışı bırakılarak satış yaptıkları, bu şekilde satılan kaçak akaryakıtın otomasyon devre dışı bırakıldığında gizlendiği, dağıtıcı firma Starpet adına denetim yapan kişilerce bu durumun öğrenilmesinin önüne geçildiği anlaşılmaktadır.

Şüpheli G.Ç.'e ait benzin istasyonundaki bu gizli tanktan haberdar olan M....'nın kendi sorumluluk bölgesinde bulunan benzin istasyonuna denetime giderken diğer şüphelilere bilgi aktardığı, diğer şüphelilerin bu bilgi doğrultusunda uzaktan kumanda ile gizli tank ile pompa arasındaki irtibatı kesip pompayı normal tanka yönlendirdikleri, bunun sonucu olarak da denetim için gelinip pompadan ve tank başlarından alınan numuneler marker cihazı ile ölçüldüğünde standartlara uygun olarak bulunarak, sözüm ona ihbar asılsız çıkmış gibi işlem yapılmaksızın geri dönüldüğü, halbuki bu sırada gizli tankın istasyon arkasında ve yeraltında içi dolu olarak mevcudiyetini muhafaza ettiği, şüphelilerin telefon görüşmelerinde gizliliğe dikkat ettikleri, kesinlikle birbirlerinin ismi ve unvanı ile hitap etmedikleri, birbirlerine "dayı ve yeğen" diyerek hitap ettikleri, özellikle şüpheli M... ile G.Ç. ve E.Y. arasındaki bu tür görüşmelerin şüpheli G.Ç. tarafından E.Y.'a aldırılan hat ve makinanın şüpheli M……'ya verilmesi sonrası bu hatlar arasında görüşmeler yapıldığı, şüphelilerin sürekli kullanımlarında bulunan, kendi isimlerine tahsisli GSM hatları ile bu görüşmeleri yapmadıkları, bu hatlarla genel görüşmeler yaptıkları, rüşvet suçuna ilişkin para alışverişine ilişkin ve denetimin yapılacağının şüpheliler G. Ç. ve E. Y. ’a bildirilerek onların uyarılmasına ilişkin görüşmelerin bu özel hatlar üzerinden gerçekleştirdiği, zaman zaman şüpheli M..... ile diğer şüpheliler G.Ç. ve E.Y.’ın dışarıda bir ar ay a gelerek görüşme yaptıkları ve bit biraraya gelişlerde şüpheli G. Ç, tarafından diğer şüpheli M...ı'ya yeni telefon ve yeni hat verildiği, şüphelilerin suç unsuru taşıyan görüşmeleri güvenli olduklarına inandıkları bu hatlar üzerinden yaptıkları,

Kendisi de Jandarma KOM Şubede görevli olduğu için teknik takibe karşı tedbirli davranan şüpheli M.....'nın zaman zaman Starpet Lalepetrol'e bizzat giderek istasyon çalışanı N. E. 'in telefonundan şüpheli E. Y. ’ı arayıp görüşme yaptığı ya da bazen bizzat şüpheli E. Y.’ın telefonundan diğer şüpheli G.Ç.'i arayarak yapılacak operasyon, denetim ve ihbarlar " hakkında bilgiler verdiği, şüpheli M.....'nın verdiği bu bilgiler karşılığında diğer şüpheliler G.Ç. ve E. Y. 'dan rüşvet aldığı tespit edilmiştir.

Şüpheli E. Y.’ın benzin istasyonunda muhasebeci olarak çalıştığı, bu şüphelinin bilgisayarlarında yapılan incelenmesinde, şüpheli G.Ç. talimatı ile EPDK görevlisi şüpheli M…….'ya rüşvet olarak verilen paraların miktarları da dahil olarak yazıldığı tespit edilmiş, dosya içerisinde bulunan şüpheli M…… ile G.Ç. ile E.Y. arasındaki görüşmelerin yapıldığı tarih veya bu tarihten 1-2 gün sonrası itibari ile tutulan bu notlarda tape kayıtlarında geçen rüşvet konusu paraların aynısının bu notlarda yazılı bulunduğu, örneğin şüpheli M…… ile şüpheli G.Ç. arasındaki 15/02/2013 tarihindeki tape kaydı ve yine aynı tarihli şüpheli E.Y. ile şüpheli M..... arasındaki tape kaydı, yine aynı tarihli şüpheli G.Ç. ve E.Y. arasındaki tape kayıtlarında şüpheli E.Y.'ın şüpheli M....'ya 500 TL verildiği görüldüğü, bunun karşılığında şüpheli E. Y. 'a ait bilgisayarda bu rakam "POLİKLİ NAKİT 500 TL” olarak görüldüğü tespit edilmiştir.

Her ne kadar şüpheli M.... ifadesinde kendisinin GSM hattı 0505 530 60 56 nolu cep telefonunun olduğunu, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan teknik takip sırasında fiilen kendisinin kullandığı (G.Ç. tarafından kendisine verilen) 0553 439 26 34 nolu GSM hattının kendisinin olmadığını, böyle bir telefon kullanmadığını beyan etmesine karşın şüpheli G.Ç.'in 15/05/2013 günü KOM Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde, kendi telefonu ile şüpheli M....'nın kullanımında olan 0553 439 26 34 nolu GSM hattı arasında yapılan görüşmeyi hatırladığını ve bu görüşmeyi şüpheli M..... ile birlikte yaptığını beyan etmesi nedeniyle şüpheli M.....'nın bu GSM hattının kendisine ait olmadığına yönelik savunmasına itibar edilmemiştir.

Şüpheli E. Y. ’ın cep telefonunda diğer şüpheli M....’nın kullandığı GSM hattının "PORLPLI" olarak kayıt edildiği, şüpheli E.Y.'ın bilgisayar kayıtlarında tuttuğu notlarda ise şüpheli M.....'ya yapılan ödemeleri "POLİKLİ, POLİKLİ ÇEK İŞBANK, BENZİNCOM., KARAKOL ERZAK, POLİKLİ MAZOT” olarak yazıp kayıt ettiği, şüpheli E.Y. ’ın cep telefonunda şüpheli M....'nın deşifre olmaması için bu şüphelinin ismi yerine PORIPLI yazması ve bilgisayar kayıtlarında da bu isim uzantılı verilen rüşvet miktarlarının yazılı bulunması, tape kayıtlarını ve teknik izleme tutanaklarının teyit eder mahiyette görülmüş, bu bilgi ve belgeler çerçevesinde şüphelilerin kendi aralarında rüşvet anlaşması yaptıkları, bu anlaşmanın bir sonucu olarak da şüpheliler G. Ç. ve E. Y ’ın defalarca şüpheli M. 'ya rüşvet adı altında para verdikleri, şüphelilerin bu suretlerle rüşvet verme ve alma suçlarını işledikleri,
Ayrıca şüpheliler G.Ç. ve E.Y.'ın akaryakıt kaçakçılığı yaptıkları, diğer şüpheli M....'nın ise bu kaçakçılık faaliyetlerine kasten göz yumduğu, 5607 Sayılı Kanunun 4/6.fıkrasma göre "Kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek ve araştırmakla görevli olup da bu kanunda tanımlanan suçların işlenmesine kasten göz yuman kişi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur. " hükmü gereğince diğer şüpheliler G.Ç. ve E. Y.’ın akaryakıt kaçakçılığı eyleminden de asli maddi fail gibi sorumlu olacağı,

Bu şekilde şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işledikleri dosya kapsamında bulunan fiziki takip ve teknik araçlarla izleme tutanakları, telefon ve bilgisayar inceleme tutanakları, tape kayıtları, arama ve el koyma tutanakları ile tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.

Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen talimata istinaden 11/03/2013 günü şüpheli G. Ç.'in sahibi olduğu Lale Petrol'ün yer altı tanklarından alınan numunelerde TÜBITAK-MAM tarafından yapılan inceleme sonucunda standartlara uygun akaryakıt olduğu belirtilmiş ise de;

Lale Petrol'ün dağıtıcı firması olan Starpet Akaryakıt dağıtım şirketinden 2013 yılında 94820 litre yasal akaryakıt alındığı ve fakat otomasyon sisteminde yapılan kontrolde 2013 yılı itibariyle 213914 litre akaryakıt satışı yapıldığı, aradaki 119094 litre akaryakıtın menşei belli olmayan durumda olduğu, ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan arama ve el koyma sırasında otomasyon sisteminde yapılan kontrolde tankların içinde 132634 litre menşei belli olmayan akaryakıt sattığı/satışa arz ettiği anlaşılmıştır...” gerekçeleriyle iddianamede yer alan diğer şüphelilerden ayrı olarak “Rüşvet Almak ve Vermek, 5607 sayılı Yasaya Muhalefet” suçlarından dolayı kamu davası açıldığı ve yargılamasının halen devam etmekte olduğu, davacının müsnet suçlardan dolayı 17.05.2013- 04.09.2013 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, 05.09.2013 tarihinden itibaren de açığa alındığı, ilişiğinin kesildiği tarih itibariyle açık halinin devam etmekte olduğu anlaşılmıştır.

Davacı tarafından dava dilekçesinde ve dava konusu ayırma cezasına ilişkin olarak yapmış olduğu yazılı savunmasında özetle yargılamasının henüz sonuçlanmadığı, suçlamalar ile alakasının olmadığı, yargılama sonucunda suçsuz olduğunun anlaşılacağı öne sürülmüş ise de; gerek idari yargı kolunda gerekse askeri idari yargıda tartışmasız bir şekilde uygulandığı üzere bir kamu görevlisinin statüsüne son verilmesini gerektiren idari davranış biçiminin aynı zamanda bir suça sebebiyet vermesi halinde idare, söz konusu suç nedeniyle sürdürülen soruşturma ya da yargılama sonucunu beklemek zorunda ve durumunda değildir. Zira bu gibi durumda idare, davacı tarafından öne sürüldüğünün aksine 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu'nun 16/fmaddesi ile ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu'nun 30'uncu maddesi kapsamında Kanunun yargılamanın sonucuna göre ayırma işlemi tesis edilmesini zorunlu kıldığı bağlı yetkisini değil mevcut deliller çerçevesinde davacının ika ettiği eylemleri disiplin hukuku ilkeleri kapsamında nazara alarak takdir yetkisini kullanmaktadır. Kuşkusuz ika edilen her eylem ceza soruşturmasına ya da yargılamasına konu olduğunda idarenin, ajanı hakkında ayırma işlemi tesis etmesine de imkân olmayıp; esasen bu, Anayasal bir ilke olan “kamu görevlisi teminatı” ile de bağdaşamaz. Şu halde her somut olayda idarece, kişi yararı - kamu yararı dengesini gözeten, kamu görevinin niteliğini dikkate alan bir takdir yetkisi kullanılmak durumundadır.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu ayırma cezası değerlendirildiğinde; davacının safahatındaki disiplin cezaları ile sicil safahatında mevcut menfi kanaatlerin yanı sıra “Rüşvet Almak ve Vermek, 5607 sayılı Yasaya Muhalefet” suçlarından dolayı hakkında düzenlenen Antalya C.Başsavcılığının 06.06.2013 tarih ve 2013/12071-692 Esas- İddianame sayılı iddianamesinde yer verilen fiziki takip ve teknik araçlarla izleme tutanakları, telefon ve bilgisayar inceleme tutanakları, tape kayıtları, arama ve el koyma tutanakları gibi deliller çerçevesinde gerek davacıya isnad edilen eylemlerin davacıdan sadır olduğu, gerekse bu eylemlerin (tipiklik bakımından isnad edilen suçları oluşturup oluşturmadığı hususundan bağımsız olarak) niteliği ve niceliği itibariyle vahim olduğu yönündeki davalı idare değerlendirmesinin olgulara uygun olduğu; zira, davacının jandarma sınıfından olması sebebiyle genel olarak emniyet, asayiş, kolluk görevi ve bu bağlamda suç ve suçlularla mücadele etme görevi bulunduğu halde iddianameye konu eylemleri gerçekleştirmiş ve müsnet suçlar nedeniyle tutuklanmış ve açığa alınmış olduğu; bu bağlamda davacının statüsü itibariyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak ve zarar verecek şekilde ve nitelikte tutum ve davranışlar ile yüz kızartıcı, utanç verici, ağır suç ve disiplinsizlik teşkil eden fiillerle “ahlaki zayıflık ve hizmete engel davranışlarda bulunduğu” göz önüne alınarak kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği, bu durum karşısında kamu hizmetinde istihdam edilmesinin kamu yararına açıkça aykırılık teşkil ettiği, sonuç olarak, davacı hakkında 6413 sayılı Kanunun 13 ve 20’nci maddeleri uyarınca verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında takdir yetkisinin objektif ölçütlerle, hizmet gereklerine uygun, kamu yararı-birey yararı dengesi gözetilerek ve ölçülü bir şekilde kullanıldığı, dolayısıyla dava konusu edilen işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın REDDİNE,

14 EKİM 2014 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy