Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2013/982 Esas 2014/769 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2013/ 982
Karar No: 2014 / 769
Karar Tarihi: 10.09.2014

(926 S. K. m. 94)

Davacı vekili 11.09.2013 tarihinde Gölcük 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde kayıt altına alınan ve 25.09.2013 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin astsubay olarak görev yapmakta iken, 19.08.2013 tarihinde TSK ile ilişiğinin kesildiğini, TSK.dan çıkarılma gerekçesinin belirtilmediğini, müvekkili hakkında Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığının “çocuğun birden fazla kişi ile birlikte cinsel amaçla zincirleme olarak hürriyetinden yoksun bırakılması” iddiası ile düzenlenmiş bir iddianamesi bulunduğunu, yargılamasının Kocaeli 1.Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak devam ettiğini, yargılaması devam eden bu dava nedeniyle ayırma işleminin tesis edildiğini düşündüklerini, mağdur ifadeleri dışında aleyhe delil bulunmadığından beraat etme ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkilinin savunması alınmadan ve Mahkemece kesin hüküm verilmeden tesis edilen ayırma işleminin iptaline ve öncelikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dairemizin 03.10.2013 tarihli, 2013/982 Esas sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir.

Dava dosyası ile özlük ve sicil dosyalarındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 2005 neşetli astsubay olan davacı hakkında, son görev yeri olan TCG Gediz Komutanlığında görev yaparken Dz.K.K.lığı Personel Başkanlığınca ayırma işleminin başlatıldığı, bunun üzerine durumunun Dz..K.K.lığında oluşturulan Komisyonca 01.07.2013 tarihinde görüşüldüğü ve hakkında ayırma işlemi yapılmasının komutan tasvibine sunulmasının kararlaştırıldığı, Dz.K.K. tarafından aynı tarihte tasvip gören ayırma kararının 10.07.2013 tarihinde Genelkurmay Başkanınca da uygun bulunduğu, hazırlanan 2013/12-219 numaralı ayırma kararnamesinin 30.07.2013 tarihinde Milli Savunma Bakanınca onaylanması ile ayırma işleminin tekemmül ettiği, kararın davacıya tebliğ edilmesi üzerine işbu davanın vekili aracılığıyla süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.

İşlem tarihi itibariyle dava konusu mevzuata baktığımızda; 926 sayılı Kanunun 94’üncü maddesinin (b) fıkrası; “Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen astsubayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır. ” hükmünü içermektedir.

926 Sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan ve işlem tarihi itibariyle yürürlükte olan Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60’ıncı maddesinde: “Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik ve ahlaki durumları gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır a) Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmaması, // b) Hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi, c) “Aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olması”; //... // e) Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunması” düzenlemesi yer almaktadır.

Aynı yönetmeliğin disiplinsizlik ve ahlâki durum nedeniyle ayırma sicil belgesi düzenlenmesinde uygulanacak usullerden ‘'Ayırma işleminin personel başkanlıklarınca başlatılması” usulünü düzenleyen 61 ’ inci maddesinin b) fıkrasında ise; Sıralı sicil üstlerince haklarında "Silâhlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir" sicili düzenlenmemesine rağmen, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı Personel Başkanlıklarınca bütün rütbelerdeki safahatı kapsayacak şekilde sicil belgeleri, özlük dosyaları ve varsa kişi hakkındaki özel dosyaların incelenmesi sonucu durumları, bu Yönetmeliğin 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasında yazılı fiillerden biri, birden fazlası veya hepsine birden uyan personelin tespiti hâlinde, bunlar, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen komisyona sevk edilirler. Komisyon, inceleme ve değerlendirme sonucunda aldığı kararı bir tutanak ile Kuvvet Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanının onayına sunar. Bu gibi personelden, Kuvvet Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanı tarafından emekli edilmesi uygun görülmeyenler hakkında bir işlem yapılmaz.

Emekli edilmesi uygun görülenler hakkında Kuvvet Komutanı, Jandarma Genel Komutanı veya Sahil Güvenlik Komutanı ile Genelkurmay Başkanı tarafından "Silâhlı Kuvvetlerde Kalması Uygun Değildir" şeklinde sicil düzenlenir ve bunlar hakkında, bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen şekilde işlem yapılır....” düzenlemesi yer almaktadır.

TSK İç Hizmet Kanunun 39. maddesinde; “Silahlı Kuvvetlerde askeri eğitim ile beraber ahlak ve maneviyatın yükseltilmesine ve milli duyguların kuvvetlendirilmesine bilhassa itina olunur. /Cumhuriyete sadakat, vatanını sevmek, üste itaat, hizmetin yapılmasında sebat ve gayret, cesaret ve atılganlık, icabında hayatını hiçe saymak, bütün silah arkadaşları ile iyi geçinmek, birbirlerine yardım, intizam severlik, yapılması men edilen şeylerden kaçınmak, sıhhatini korumak, sır saklamak her askerin esas vazifesidir.” hükmü yer almaktadır.

İç Hizmet Yönetmeliğinin 86’ncı maddesinin ikinci fıkrasının (h) alt bendinde, her askerde bulunması lazım gelen ahlaki ve manevi vasıflardan 1'iyi ahlak sahibi olmak ” vasfı; “Askerin ahlakı ve yaşayışı kusursuz ve lekesiz olmalıdır. Asker, esrarkeşlikten, sarhoşluktan, yalancılıktan, borçtan ve kumardan, dolandırıcılıktan, ahlaksız kimselerle düşüp kalkmaktan, hırsızlıktan, yağmadan, yakıp yıkmaktan ve sair bütün fenalıklardan sakınmalıdır. Bunlar vazifenin yapılmasına mani olurlar, yaşayışı, sıhhati, azim ve cesareti bozar, namusu lekeler, manevi şahsiyeti öldürür ve her biri ayrı ayrı cezaları üstüne çeker.” şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere asker şahıslar için ahlaki değerlerin ve özel hayatını da kapsayan yaşam biçiminin özel bir önemi bulunmaktadır. Bu değer ve vasıflardan yoksun olan ya da büyük bir noksanı olan asker kişilerin statüde tutulmalarının Kurumu olumsuz etkileyeceği açıktır.

Dava konusu işlemin yetki ve şekil unsurları yönünden yapılan incelenmesinde;

Yukarıda belirtildiği üzere ayırma işleminin, Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61’ inci maddesinin (b) fıkrasında öngörülen usule uygun olarak; Dz.K.K.lığı Personel Başkanlığınca başlatıldığı, Dz. K. K.lığı bünyesindeki Komisyonun incelemesinden geçirilip, Komisyonun işlemin uygun olduğuna dair kararı, Dz.K.K.nın tasvibi ve Bakan’ın oluru alınarak işlemin tesis edildiği, dolayısıyla dava konusu işlemde yetki ve şekil unsurları yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.

İşlemin diğer unsurları yönünden yapılan incelemeye ilişkin olarak:

Kamu hizmetini yürütmekle görevli olan idarenin, bu hizmeti en iyi şekilde yürütebilmesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan personelini alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonra da bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden artık verim alınması imkânı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak personelini bünyesi dışına çıkarması da hukuken mümkün görünmektedir.

Bu açıklamalar ışığında davacının durumu değerlendirildiğinde; 30 Ağustos 2005 tarihinde Astsb.Çvş. naspedilen davacının, mesleki safahatında sicil notlarının genellikle “mükemmel” seviyesinde gerçekleştiği, hakkında olumsuz kanaat bulunmadığı, 2 gün göz hapsi cezasının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Davacı hakkındaki ayırma işlemine konu olaylarla ilgili olarak; davacının Gölcükte görev yaptığı sırada kendi tuttuğu evde kaldığı, kardeşinin zaman zaman bu eve geldiği, davacının Gölcük'te tanıştığı yaşları 17-18 arasında değişen 8 Lise öğrencileriyle birlikte 13 yaşında olan ve ortaöğretime giden Ö. isminde kız çocuğu ile ilişkiye girdiği iddiasıyla Ö.Y.’e karşı "Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı" suçundan Gölcük Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 09 Nisan 2013 tarihinde tutuklandığı, Mağdure kız çocuğu tarafından davacı ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Uzmanı ve Avukat eşliğinde Gölcük Cumhuriyet Savcılığına verilen ifadede; Mağdure kızın beraberinde 2 lise öğrencisi ile birlikte davacının kaldığı bekar evine gittiklerini, burada ters cinsel ilişkiye girdiklerini, davacının içeride televizyon izlediğini, Mağdure kızın ilerleyen günlerde 2 lise öğrenci ile birlikte tekrar davacının evine gittiğini ve ilerleyen saatlerde davacıyla baş başa kaldığı esnada ters cinsel ilişkiye girdiğini beyan ettiği, davacının, ifadesinde ilişkiye girdiğini kabul etmediği, ancak evine 2 lise öğrencisi ile mağdure kız çocuğunun geldiğini, onların cinsel ilişkiye girdiklerini, ilerleyen günlerde gece geç saatlerde kız çocuğunun tekrar 2 lise öğrencisi ile birlikte evine geldiğini, ancak kendisinin televizyon izleyip kız çocuğunu evine gönderdiğini beyan ettiği, davacı hakkında yapılan soruşturma sonucunda Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 18.06.2013 tarihinde 2013/4454 Esas No ile “çocuğun birden fazla kişi ile birlikte cinsel amaçla zincirleme olarak hürriyetten yoksun bırakılması ve “çocuğun nitelikli olarak cinsel istismarı” suçlarından Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Kocaeli Ağır Ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 15.04.2014 tarihinde 2014/149 Karar nolu karar ile; davacının çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sonuç olarak 6 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hürriyetinden yoksun bırakma suçundan sonuç olarak 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, davacının yargılama sürecine ilişkin eylemleri, disiplin durumu, suç tarihi itibariyle küçük yaşta bir kız çocuğunun bekar evine gelmesine rıza göstermesi ve akabindeki eylemlerin tamamı dikkate alındığında; davacının belirtilen davranışları itibariyle hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini düzenleyemediği, iddia edilen eylemlerinin ahlak dışı hareket niteliğinde olduğu, davacının “TSK’da göreve devam etmesinin uygun olmadığı” yönünde kanaate ulaşılmasını haklı kılacak objektif nitelikli yeterli derecede veri bulunduğu anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak, davacının, TSK’dan ayırma işlemine tabi tutulmasında, idarenin, takdir yetkisini kişi yararı ile kamu yararı arasındaki dengeyi gözeterek, ölçülü ve objektif olarak kullandığı, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 94/b madde ve fıkrası ile Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ve 61’inci maddeleri uyarınca tesis edilen dava konusu işlemde, yetki, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Hukuki dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,

10 EYLÜL 2014 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy